Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Vatandaşlıktan Çıkarma

Citizenship Deprivation in the Light of European Court of Human Rights’ Decisions

Defne Deniz KIRLI AYDEMİR

Günümüzde pek çok devlet, ülkesi ve vatandaşları için tehlikeli gördüğü kişileri, özellikle kamu güvenliği gerekçesiyle, vatandaşlıktan çıkartmaktadır. Devletler, vatandaşlıktan çıkarma müessesesinin uygulanmasında çeşitli gerekçelerle kendilerine geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır. Ancak egemenlik hakkından kaynaklanan bu yetkinin, güvenlik gerekçesiyle kullanılması ve gerekli korumanın bu yolla sağlanması noktasında, uluslararası sözleşmelerle teminat altına bazı temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediği hususu tartışma konusu olmaktadır. Başka bir deyişle bu uygulamaların, temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmaktadır. Son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, vatandaşlıktan çıkarma müessesesinin temel hak ve hürriyetler üzerinde yarattığı etkileri konu alan kararlarına rastlanmaktadır. Nihayetinde vatandaşlık hakkı, kavramsal olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) konusu içinde yer almamaktadır. Ancak bir bireyin vatandaşlıktan çıkarılmasının sonuçları ve etkileri, AİHS ile bağlantılı olarak tartışılmaktadır. Bu konudaki tartışmaların merkezinde, bireyin sahip olduğu vatandaşlıktan, iradesi dışında belirli gerekçeler ileri sürülmek suretiyle çıkarılması, bu çıkarma kararının keyfi olup olmadığı, bireyin özel yaşamına ve aile hayatına bir müdahale teşkil edip etmediği ve bu durumun AİHS’nin 8. maddesine aykırılık teşkil edip etmediği hususları yer almaktadır. Bu çalışma kapsamında öncelikle kişinin iradesi dışında vatandaşlıktan mahrum bırakılması sonucunu doğuran çıkarma kavramı üzerinde durulacak ve konu, karşılaştırmalı hukuk uygulamaları üzerinden örneklendirilmeye çalışılacaktır. Ayrıca, Türk vatandaşlık hukuku kapsamında vatandaşlıktan çıkarma kavramına kronolojik olarak kısa bir bakış yapılarak, konunun halihazırda yürürlükte olan 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanunu kapsamında değerlendirilmesine yer verilecektir. Çalışmanın devamında, vatandaşlık ve vatandaşlıktan çıkarma müessesesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında, hangi kriterler dikkate alınarak değerlendirme konusu yapıldığı ve yorumlandığı hususlarına değinilecektir.

Vatandaşlık, Vatandaşlıktan Mahrum Bırakma, Vatandaşlıktan Çıkarma, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ayrımcılık, Vatansızlık, Aile ve Özel Hayatın İhlali.

Today, many states deprive individuals of their citizenship, which they deem dangerous for their country and citizens, especially on the grounds of public safety. States grant themselves a wide margin of appreciation for various reasons in the implementation of the decision to strip them of citizenship. However, using this power, arising from the sovereign right, for security reasons and ensuring the necessary protection in this way become a matter of debate on whether some fundamental rights and freedoms secured by international conventions are violated or not. In other words, it is endeavored to determine the effects of these applications on fundamental rights and freedoms. In recent years, there are decisions of the European Court of Human Rights on the effects of deprivation of citizenship produced on fundamental rights and freedoms. After all, the right to citizenship is not conceptually included in the scope of the European Convention on Human Rights (ECHR). However, the consequences and effects of an individual’s deprivation of citizenship are discussed in conjunction with the European Convention on Human Rights. Stripping of an individual’s citizenship involuntarily by putting certain reasons forward, whether this deprivation decision is arbitrary or not, whether it intervened in private and family life of the individual or not and whether this situation is contrary to the article 8 of the ECHR or not are at the center of these debates. Within the scope of this study, first of all, the concept of deprivation of citizenship will be emphasized and attempt will be made to exemplify the subject through the comparative law practices. In addition, a chronological overview of the concept of deprivation of citizenship within the scope of Turkish Citizenship Act will be made and the subject will be evaluated within the scope of the Turkish Citizenship Law No. 5901, which is currently in force. Subsequently in the study, in the light of the European Convention on Human Rights and of the decisions of the European Court of Human Rights which criteria have been considered, when taking the right to citizenship and the institution of deprivation of citizenship issues as subject matter of the evaluation and interpretation, is mentioned.

Citizenship, Deprivation of Citizenship, Denaturalization, European Convention on Human Rights, Discrimination, Statelessness, Violation of Family and Private Life.

I. Genel Olarak

Avrupa’da son yıllarda, yabancılara yönelik önyargılardan beslenen bir yaklaşım büyük ölçüde benimsenmektedir. Bu yaklaşım, özellikle dini inanç temelli terör olaylarına karşı tepkisel ve koruma amacı taşıyan bir eksende gelişmektedir. Bu gelişmeler kapsamında Avrupa ülkeleri, topraklarında güvenliği sağlamak için daha önce vatandaşlık vermiş oldukları kişileri, ulusal güvenlik için tehdit oluşturmaları gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarma yönünde kararlar almaktadır.

Vatandaşlıktan çıkarma, birçok demokratik ülkede siyasi ve hukuki bir tartışma kaynağıdır. Bazı ülke hukukları, bu uygulamayı anayasal esaslar sebebiyle reddetmiş olsa da diğerleri, hem sonradan vatandaşlığa alınmış hem doğum yolu ile vatandaşlığı kazanmış kişilerin vatandaşlıktan çıkarılabilmelerini kolaylaştırmak için yeni yasal düzenlemeler kabul etmiştir.1 Özellikle bazı ülkeler, vatandaşlıktan çıkarma müessesesini, vatandaşlıktan çıkarmanın en kolay aracı olarak kullanmaktadır. Ancak uluslararası metinlerde, bu durumun bir cezalandırma amacı olarak kullanılmaması gerektiği de yer almaktadır.2

Son yıllarda özellikle terör eylemlerine karışmış olma veya terör eylemleri ile bağlantılı olma gibi sebepler, devletler tarafından en fazla vatandaşlıktan çıkarma nedeni olarak kabul edilen gerekçelerdir. Vatandaşlıktan çıkarma kararlarına yönelik tüm bu gelişmelerin ve bu yöndeki yaklaşımların altında yatan temel neden; gerek bireysel gerek kitlesel göç dalgalarının yarattığı güvenlik tehdidini bir ölçüde ortadan kaldırmaktır. Bu noktada göçün, neden terör eylemleri ile ilişkili olduğu sorusu akla gelebilir. Bu sorunun cevabı, genellikle ABD’de yaşanan 11 Eylül 2001 olayları3 ile bağlantılı olarak verilmektedir.4 Söz konusu olaylar sonucunda, Amerika Birleşik Devletleri’ne geçerli vizelerle girmiş olan veya ülkedeki ikamet sürelerini aşmış olmalarına rağmen yetkililer tarafından fark edilmeyen hava korsanlarının sebep oldukları yurt dışı kaynaklı terör tehdidi ile karşı karşıya kalınmıştır. Aynı şekilde Fransa ve İngiltere’de gerçekleşen pek çok terör saldırısında da çoğunlukla göç yolu ile bu ülkelere gelen ve bir yaşam kuran kişiler ile bunların ikinci nesil kuşaklarının bu olaylarla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Devletler, somut bu gerçekler ışığında ve ulusal güvenlik gerekçesiyle, zaman zaman müdahaleci uygulamalar ve cezalandırıcı işlemler gerçekleştirmektedir. Terörle mücadele önlemleri kapsamında devletler, önleyici gözaltı yetkilerini kullanmakta; böylece muhtemel teröristleri etkisiz hale getirmekte, ülkeye girişleri engellemekte veya ülkede kalışları engellemekte bazen de vatandaşlıktan çıkartmaktadır. Bu gibi uygulamalar, bazı noktalarda temel hakları ve özgürlükleri ihlal eden müdahaleler olarak kabul edilmemektedir. Çünkü bir devlet kendi varlığının yanı sıra ülkesinde yaşayan kişilerin de güvenliğini ve özgürlüklerini korumakla yükümlüdür.

Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme5 ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin6 aksine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)7 vatandaş olma hakkına ilişkin açık bir düzenleme içermemektedir. Buradaki mesele, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin vatandaşlık hakkı ile ilgili veya vatandaşlıktan çıkarma müessesesine karşı ne tür bir koruma sağlayacağı, nasıl bir sistem geliştireceği noktasında toplanmaktadır.8

Bu çalışma bakımından, “vatandaşlıktan irade dışı çıkarılma” türü olarak vatandaşlıktan çıkarma müessesesi ve uygulamasının, karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde nasıl ele alındığı konusu önemlidir. Çünkü konuya ilişkin ülke uygulamaları birbirinden farklılık göstermektedir. AİHM’in konuya yaklaşımı ve değerlendirmeleri ışığında vatandaşlıktan çıkarma kararlarının, kişilerin hukuki durumları ve Sözleşmeyle korunan menfaatlerine olan etkisi, gerek iç hukuklar gerek doktrin ve mahkeme kararlarına konu olmakta ve tartışılmaktadır.

II. Vatandaşlıktan Çıkarma

Vatandaşlıktan mahrum bırakma sonucunu doğuran vatandaşlıktan çıkarma, devletlerin vatandaşlarını belirli gerekçeler ileri sürerek vatandaşlıktan çıkarabilmelerini ifade eden bir kavramdır. Her ülkenin kendi vatandaşlık kanunu, hangi şartların varlığı halinde bir kişinin vatandaşlıktan çıkarabileceğini düzenleme konusu yapmaktadır. Genellikle bu konudaki yetki, kanunlarda belirtilen makamlarca, devletin yetkili birimlerinin görüşleri alınmak suretiyle, kanuna uygun bir biçimde kullanılmaktadır. Vatandaşlıktan çıkarma kararı alınması konusunda ortaya çıkan yetki; bazı ülkelerde devlet başkanı, bazı ülkelerde iç işleri bakanlığı bazı ülkelerde ise dış işleri bakanlığı tarafından kullanılmaktadır. Bir kişinin vatandaşlıktan çıkarılması, devletin takdir yetkisi içinde değerlendirilen bir konudur. Bunun anlamı, şartların mevcudiyetinin kişinin mutlaka vatandaşlıktan çıkarılması sonucu yaratmayacak olmasıdır.

Vatandaşlık kişiyi devlete bağlayan hukuki ve siyasi bir bağdır.9 Kişilerin, şüphesiz, vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları devlete karşı sadakat yükümlülüğü bulunmaktadır. Vatandaşlıktan çıkarma kararlarının kökeninde yatan anlayış, vatandaşlık bağı ile bağlı olunan ülke ile olan bağın zarar görmüş olması yani sadakat bağının ortadan kalkmasıdır. Bu nedenle, karşılıklı güven ilişkisini ortadan kaldıran her türlü girişim ve eylem, vatandaşlıktan çıkarma kararının gerekçesi olmaktadır. Bu bazen hile yoluyla veya yanıltıcı bilgi ve belgelerle vatandaşlığın kazanılması olabileceği gibi terör faaliyetlerine karışma ve terör faaliyetleri ile ilgili olma gibi sebeplere dayanabilir. Ulusal hukukların benimsediği bu yaklaşımın AİHM tarafından da benimsendiği açıktır. Mahkeme, özellikle terör şiddetinin, insan hakları açısından bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekmekte ve bu gerekçeyle ortaya çıkan vatandaşlıktan çıkarma kararlarını meşru kabul etmektedir.

Uluslararası Adalet Divanı’nın 1955 yılında verdiği Nottebohm Liechtenstein v. Guatemala10 kararında, vatandaşlık, daha geniş bir ifadeyle tâbiiyet kavramına yaklaşımı, vatandaşlıktan çıkarma kararlarının değerlendirilebilmesi bakımından da önemlidir. Söz konusu kararda tabiiyet; toplumsal bağlılık gerçeği, gerçek varlık, çıkar ve duygular bağı olarak tanımlamaktadır. Vatandaşlık, gerçek bir bağı yansıtmalıdır. Bu bağ, aynı zamanda kişinin vatandaşı olduğu devlet ile olan arasındaki bağı da resmileştirmektedir.11 Bu yönde bir bağın olmaması, azalması veya bozulması, vatandaşlığın kaybedilmesi sonuçlarını doğurmaktadır.12

Bir kişinin vatandaşlığını kaybetmesinin çok çeşitli nedenleri olabilir. Vatandaşlıktan mahrumiyet kavramının içinde yer alan vatandaşlıktan çıkarma, kanaatimizce, kişinin iradesi dışında vatandaşlıktan çıkarılmasına yönelik devlet iradesini ortaya koyan idari bir karardır. Vatandaşlıktan çıkarma daha önce de belirttiğimiz üzere, keyfi olarak kullanılamayacağı gibi bir cezalandırma aracı olarak da kabul edilmez. Ancak uygulamada, sahte ve tahrif edilmiş belgeler kullanılarak yetkili makamların aldatılması veya yanıltılması yoluyla vatandaşlığın kazanılması hallerinde, genellikle cezai nitelikli vatandaşlıktan çıkarılma kararları alınmaktadır. Uluslararası hukuk, vatansızlık hali yaratsa bile bu şartları vatandaşlığın kaybı bakımından meşru bir zemin olarak kabul etmektedir.13

Vatandaşlığın kaybedilmesi sonucunu doğuran kararlar beraberinde, vatandaşlık hakkı ile birlikte sahip olunan haklar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu sebeple, vatandaşlık hakkına yönelik müdahalelerin uluslararası hukukun gerektirdiği standartlara uygun olması aranmaktadır. Bu standartların şüphesiz ki en önemlisi, kişinin vatandaşlıktan keyfi olarak çıkarılmamasıdır. Bununla birlikte, vatandaşlıktan çıkarmanın kişiyi vatansız kılmaması, korunması gereken menfaatlerle orantılı olması ve hukuki bir dayanağının olması aranmaktadır.

Vatandaşlıktan çıkarma, vatandaşlık yasalarında genellikle devletin güvenliğine karşı girişilen eylemlere ilişkin bir yaptırım niteliğinde öngörülmüştür.14 Ülkelerin, vatandaşlıktan çıkarma yönündeki kararlarının, özellikle terör eylemlerine karışmış veya bu olaylarla bağlantılı olan kişiler hakkında uygulandığı görülmektedir. Ulusal yasalarda son yıllarda bu yönde düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Devletler, ulusal çıkarlarına aykırı eylemlerde bulunan vatandaşlarını da vatandaşlıktan kaynaklanan sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri gerekçesiyle cezai olarak ya da sadakat bağının ortadan kalkmış olması gibi gerekçelerle vatandaşlıktan çıkarmaktadır.15

Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi16 de irade dışı vatandaşlığın kaybı hallerini, özellikle vatana bağlılıkla bağdaşmayan haller kapsamında düzenlemektedir. Bu sebeple genel olarak ulusal düzeydeki vatandaşlık düzenlemelerinde, Sözleşmeye uyum kapsamında benzer düzenlemelere yer verilmektedir.