Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Elektrikte Kayıp-Kaçak Bedellerinin Tüketiciden Tahsilinin Anayasal İlkeler Açısından Değerlendirilmesi

Evaluation of the Collection of the Charge of Electricity Loss-Theft from Consumer in the Terms of Constitutional Principles

Ayşe Aslı ALKAN

Elektrik dağıtım faaliyeti gerçekleşirken elektrik dağıtım şebekesinde teknik ve teknik olmayan enerji kayıpları meydana gelmektedir. Genel itibariyle teknik kayıp “kayıp enerji”, teknik olmayan kayıp ise “kaçak enerji” olarak nitelendirilmektedir. Ülkemizde kayıp-kaçak enerji, uzun yıllardır süregelen bir sorun olup halen çözüme kavuşturulabilmiş değildir. Başka şekilde ikamesi mümkün olmayan elektrik enerjisini temin ederek kullanmak mecburiyetinde olan tüketici, dağıtım sisteminde meydana gelen kayıp ve kaçak enerjiden hiç yararlanmadığı halde bu enerjinin bedelini ödemekle mükelleftir. Kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsili uygulamasının yasal dayanağı, 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun bazı hükümlerinde 6719 Sayılı Kanun yolu ile değişiklik yapılması ile oluşmuş, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na bu bedellerin tüketiciye yansıtılmasına yönelik yetki veren bir düzenleme getirilmiştir. Kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsili uygulamasının gerekçesi olarak, kayıp-kaçak enerji oranlarının azaltılması bakımından elektrik dağıtım şirketlerini gerekli önlemlerin alınması yönünde teşvik ettiği gösterilmekte ise de; hiçbir karşılığı olmaksızın tüketici tarafından ödenen bu bedeller tüketiciye mali bir külfet yüklemektedir. Bu çalışmada, tüketicinin kullanmadığı ve sorumlu olmadığı kayıp-kaçak enerjinin bedelinin tüketiciden tahsil edilmesine yönelik uygulamanın ortaya çıkması ve yürütülmesinde Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’nun yetkisi ve bu uygulamanın Anayasa ve anayasal ilkeler karşısındaki durumu irdelenecektir.

Elektrik Piyasası, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu, Elektrik Dağıtım Faaliyeti, Kayıp-Kaçak Bedeli.

While electricity distribution activity is taking place, technical and non-technical energy losses occur in the electricity distribution grid. Generally, technical loss is defined as “lost energy” and non-technical loss as “illegal energy”. Loss-illegal energy in our country has been an ongoing problem for many years and has not been solved yet. The consumer, who is obliged to provide and use electrical energy that cannot be substituted in any other way, is obliged to pay the price of this energy even though he does not benefit from the loss and illegal energy in the distribution system. The legal basis of the practice of collecting the loss-theft costs from the consumer was formed by amending some provisions of the Electricity Market Law No. 6446 through Law No. 6719, and a regulation was introduced to the Electricity Market Regulatory Authority for the reflection of these costs to the consumer. Although it is shown as the justification of the practice of collecting the loss and theft costs from the consumer, it has been shown to encourage electricity distribution companies to take necessary measures in order to reduce the rate of lost-illegal energy; these prices paid by the consumer without any compensation impose a financial burden on the consumer. In this study, the power of the Electricity Market Regulatory Authority in the emergence and execution of the practice of collecting the cost of lost-illegal energy that the consumer is not using and not responsible for, and the situation of this application against the Constitution and constitutional principles will be examined.

Electricity Market, Electricity Market Regulatory Authority, Electricity Distribution activity, Loss and Theft Costs.

Giriş

Elektrik enerjisi dağıtım sisteminde “kayıp-kaçak enerji” kavramı genel olarak; “elektrik dağıtım şebekelerine giren toplam enerji miktarı ile nihai tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki fark enerji” şeklinde tanımlamaktadır.1 Kayıp enerji ve kaçak enerji kavramları her ne kadar birlikte anılmakta ise de esasen birbirinden tamamen farklı kavramlar olup kayıp enerji, “teknik kayıp” ve kaçak enerji ise, “teknik olmayan kayıp” olarak ifade edilmektedir.2 Teknik kayıp, elektrik dağıtım sistemindeki teknik sorunlardan yahut elektrik dağıtım şebekelerinin alt ve üst yapısında yer alan donanımdan kaynaklanan kayıplardır.3 Bir başka deyişle, elektrik dağıtım şebekelerinde yer alan hat ve trafo kayıpları olarak tanımlanması mümkün olup teknik kayıp faydalanılmayan enerjidir.4 Teknik kaybın; dağıtım şebekelerinin alt ve üst yapı donanımlarının kalitesinin çağın teknolojilerine uyumlu olarak arttırılması yolu ile minimum seviyeye indirilmesi mümkün ise de sıfırlanması mümkün olmayıp teknik kaybı tamamen sonlandıracak bir teknolojik çözüm henüz bulunmamaktadır.5 Teknik olmayan kayıp, kaçak diye tabir edilen, mevzuata aykırı şekilde elektrik enerjisi kullanımından kaynaklanan kayıp miktarıdır. Ölçümleme hataları da teknik olmayan kayıp kapsamında değerlendirilmekte ise de, teknik olmayan kayıplar büyük çoğunlukla elektrik dağıtım şebekesine yasal olmayan yollarla erişim sağlanması veya sayaçlarla oynanması yoluyla elektriğin kullanılması sonucunda oluşmaktadır.6 Teknik olmayan kayıp, Yargıtay içtihatlarında “kaçak elektrik” olarak da tabir edilmektedir.7 Kaçak elektrik enerjisi kullanımı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında “karşılıksız yararlanma” suçunu oluşturmaktadır.8

Türkiye’de elektrik iletim ve dağıtım şebekelerinde gerçekleşen kayıp-kaçak oranının fazlasıyla yüksek olması hukuki bir sorun teşkil etmektedir. Ülkemizde kayıp-kaçak oranlarının yüksek olması; enerji verimliliğinin düşük, maliyetinin yüksek olması ve tüketiciye ekstra mali külfet anlamlarına gelmekte, diğer taraftan salt kaçak enerji oranı bakımından değerlendirildiğinde de kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan suç oranının ne denli yüksek olduğunu göstermektedir. Yıllardan beri süregelen çalışmalar, kayıp-kaçak oranının asgari seviyeye indirilmesinde yetersiz kalmakta, halen ülkemizdeki güncel kayıp-kaçak enerji oranı OECD ülkelerinin genel ortalamasının çok üzerinde seyretmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı ve Dünya Bankası’nın 2014 yılına ait elektrik dağıtımındaki kayıp oranlarına ilişkin verilerine göre; OECD ülkelerinin ortalama kayıp-kaçak oranı %6 iken Türkiye’de gerçekleşen kayıp-kaçak oranı %15 olmuştur.9 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2020 Yılı İdare Faaliyet Raporu’nda yer alan Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre tespit edilmiş 2020 yılı sonunda Türkiye’de gerçekleşen kayıp-kaçak enerji oranı ise %11,22 olup10 görüldüğü üzere halen OECD ülkelerinin 2014 yılında gerçekleşen ortalama kayıp-kaçak oranına ulaşılabilmiş değildir.

Kayıp-kaçak elektrik bedeli, aslında tüketicinin hiç kullanmadığı ve faydalanmadığı bir enerji olduğu halde, elektrik dağıtım hizmetinin bir maliyet unsurunu oluşturduğu ve elektrik hizmeti alan tüketicinin bu hizmetin maliyetine katlanması gerektiği düşüncesiyle tüketicilerden tahsil edilmektedir. Tüketicilerin asıl tüketim bedelini oluşturan aktif enerji bedeli haricinde; kayıp-kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve sayaç okuma bedeli Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından çıkarılan Kurul kararı ile,11,12 2011 yılından 2016 yılına dek elektrik faturalarına ayrı birer maliyet kalemi olarak yansıtılmıştır. Ancak 2016 yılından bu yana faturalarda yalnızca perakende enerji bedeli ve dağıtım bedeli birer maliyet kalemi olarak bulunmakla beraber kayıp-kaçak, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedelleri artık faturalarda ayrı birer kalem olarak gösterilmemekte, dağıtım bedeli kalemi içerisinde tüketicilere yansıtılmaya devam edilmiştir.13 Ancak EPDK tarafından 23.07.2019 tarihinde yapılan açıklama ile Kurum’un elektrik faturalarına ilişkin yeni bir düzenleme yaptığı, faturaların tüketiciler için daha sade ve anlaşılır olması açısından “kolay fatura” uygulamasına geçileceği, kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tamamının “dağıtım bedeli” adı altında tek bir kalemde toplanmasının yanlış anlaşılmalara yol açtığından bahisle dağıtım bedeli kaleminin de artık ayrıca faturalarda yer almayacağı ve yeni faturada tüm maliyet kalemlerinin “enerji tüketim bedeli” adı altında tek bir kalemde toplanacağı beyan edilerek faturalamada yeni bir uygulamaya geçildiği duyurulmuştur.14

Türkiye’de elektrik piyasası, dünyada elektrik piyasasında yaşanan yeniden yapılandırma ve özelleştirme süreçlerinin de etkisiyle günümüzdeki yapısına ulaşana dek bazı aşamalardan geçmiştir.15 Bu kapsamda 1970 yılında 1302 sayılı Kanun’la kurulan ve Türkiye’de elektrik, iletim, dağıtım ve satış faaliyetlerinin tekeli konumunda olan Türkiye Elektrik Kurumu (TEK); enerji sektöründeki özelleştirme çalışmaları doğrultusunda piyasa faaliyetlerinin daha etkin ve verimli yürütülebilmesi amacıyla 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, elektrik üretim ve iletim faaliyetinin yürütülmesi için Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve dağıtım faaliyetinin yürütülmesi için Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) olmak üzere iki iktisadi devlet teşekkülüne ayrılmıştır.16 Elektrik piyasasının serbestleşmesi ve özelleştirilmesi bakımından yaşanan en önemli gelişmelerden biri 4628 sayılı eski Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2001 yılında yürürlüğe girmesi ile gerçekleşmiş; bunun akabinde 17.03.2004 tarihli ve 2004/3 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararı ile “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi” yayımlanarak elektrik dağıtım sektöründe serbestleşme ve piyasada rekabetin sağlanması amacıyla elektrik dağıtım faaliyetinin özel sektör tarafından yürütülmesine karar verilmiş ve Türkiye 21 elektrik dağıtım bölgesine ayrılmıştır.17 Strateji Belgesi’nde, elektrik sektörü reformu ve özelleştirmelerden beklenen temel faydalardan bir tanesinin “dağıtım sektöründeki teknik kayıpların OECD ülkeleri ortalamalarına indirilmesi ve kaçakların önlenmesi” olduğu belirtilmiştir.18

Kayıp-kaçak bedelinin nihai tüketicilere yansıtılmasında esas olan Türkiye’deki 21 elektrik dağıtım bölgesinin her biri için EPDK tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranlarıdır. Bu hedef oranlar her bir dağıtım bölgesi bakımından ayrı ayrı belirlenmekte; fakat ulusal tarife uygulaması19 gereği tüm tüketicilere aynı oranda yansıtılmakta, bölgeler arası kayıp-kaçak oranlarının farklılığı nedeniyle ortaya çıkan fiyat farklılığı fiyat eşitleme mekanizması ile dengelenmek istenmektedir.20 Strateji Belgesi’nde serbest olmayan tüketicilerin fiyat farklılıkları ile karşı karşıya kalmamaları için ilk tarife uygulama dönemi boyunca fiyat eşitleme mekanizması oluşturulmak suretiyle ulusal tarife uygulamasının yürütüleceği açıklanmış,21 bu uygulama 30.03.2013 tarihinde 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun (EPK) geçici 1. maddesi ile 31.12.2015 tarihine kadar devam etmek üzere yürürlüğe girmiştir. Söz konusu süre 14.12.2015 tarihli ve 2015/8317 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 31.12.2020 tarihine dek uzatılmış olup son olarak 02.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7257 Sayılı Kanun ile bu süre 31.12.2025 tarihine dek uzamış bulunmaktadır.

EPDK, önceki yıllarda gerçekleşen kayıp-kaçak oranlarını göz önünde bulundurarak her bir dağıtım bölgesi bakımından hedef kayıp-kaçak oranlarını belirlemekte, dağıtım şirketleri de belirlenen hedef oranları geçmemek koşulu ile teknik ve teknik olmayan kayıp bedellerini nihai tüketicilere yansıtmaktadır.22 Gerçekleşen kayıp-kaçak oranının hedef kayıp-kaçak oranın daha altında olması halinde tüketicilere fazladan yansıtılan bedel dağıtım şirketinin karı olmaktadır. Dağıtım şirketlerinin hedef orana ulaşamaması yani daha yüksek bir kayıp-kaçak oranı gerçekleşmesi halinde ise buna dağıtım şirketleri katlanmakta olup dağıtım şirketleri hedef oran ile gerçekleşen oran arasındaki farkı tüketicilere yansıtamamaktadır.23 Bu uygulamanın, dağıtım şirketlerini elektrik dağıtım şebekelerinde teknik donanımı kuvvetlendirerek kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesi, önleyici tedbirlerin alınması konusunda teşvik ettiği düşünülmekte ise de; her halükarda bedeli tüketici tarafından ödenen kayıp-kaçak elektriğin günümüzde halen yüksek oranlarda seyrettiği gerçeği karşısında bu uygulamanın ne denli işlevsel olduğu ve sözü edilen amaca hizmet edip etmediği tartışma konusudur. Nitekim yukarıda belirttiğimiz üzere, 2004 yılında Strateji Belgesi’nin yayımlanmasının üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen Türkiye’de 2020 yılında gerçekleşen %11,22’lik kayıp kaçak enerji oranı halen 2014 yılında %8 olan OECD ülkelerinin ortalama kayıp-kaçak enerjisinin fazlasıyla üzerindedir.

Tüketicinin, hiç yararlanmadığı ve bilhassa kaçak elektrik bakımından bir başkasının hukuka aykırı yollarla kullandığı bu enerjinin bedelini ödemek mecburiyetinde bırakılması ülkemiz genelinde önüne geçilemeyen kayıp-kaçak elektrik sorununun yanında kayıp-kaçak bedelinin tüketicilerden tahsil edilip edilemeyeceğine ilişkin hukuki bir sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda irdelenmesi gerekenler iki başlıkta incelenecek olup ilk husus idare hukuku açısından kayıp-kaçak bedeli uygulamasının yürütülmesinde EPDK’nın düzenleme yetkisi (I), ikinci husus ise bu uygulamanın Anayasa ve anayasal ilkeler karşısındaki durumunun nasıl olduğudur. (II)

I. Kayıp-Kaçak Bedeli Uygulamasında EPDK’nın Yetkisi

Kayıp-kaçak elektrik, aslında tüketicinin hiç kullanmadığı ve faydalanmadığı bir enerji olduğu halde elektrik dağıtımında bir maliyet unsuru olarak değerlendirilmekte ve faturalandırmaya esas bir bedel olarak nihai tüketiciden tahsil edilmektedir. EPDK’nın24 2001 yılında 4628 sayılı eski Elektrik Piyasası Kanunu25 ile kurulmasından bu yana faturalarda yer alan dağıtım bedeli içerisinde tüketiciden tahsil edilmekte olan kayıp-kaçak bedeli, EPDK’nın almış olduğu Kurul kararı doğrultusunda 01.01.2011 tarihinden itibaren elektrik faturalarına ayrı bir maliyet kalemi olarak yansıtılmaya başlanmıştır. Söz konusu uygulamanın amacı ise, elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp-kaçak oranlarının azaltılması için teşvik edilmesidir.26 EPDK’nın 31/12/2015 tarihli ve 6051 sayılı Kurul kararı ile 01.01.2016 tarihinden bu yana faturalarda artık kayıp-kaçak bedeli ayrı bir kalem olarak gösterilmese de, bu durum bedelin tüketicilerden tahsil edilmesine yönelik uygulamanın sonlandığı anlamına gelmemektedir. Nitekim bu değişikliğin hemen akabinde 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile kayıp-kaçak bedeli uygulamasına kanuni bir dayanak oluşturulmuştur.

EPDK; elektrik, doğal gaz, petrol ve LPG piyasalarını regüle etmek üzere kurulmuş, enerji piyasasının regülasyon kurumudur. 6446 sayılı EPK’nın amacı; rekabet ortamı içerisinde özel hukuk hükümlerine göre işleyen, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir piyasa meydana getirilip bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılması sağlanarak elektriğin tüketiciye yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu olarak sunulması olarak düzenlenmiştir.27 Sözü edilen amacın yerine getirilmesine hizmet eden EPDK, 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince, idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu tüzel kişisi olup işbu kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş;28 kendisine enerji piyasalarına ilişkin düzenlemeler yapma, ikincil mevzuat oluşturup uygulama, piyasa faaliyetlerine ve hizmetlerine ilişkin tarifeleri düzenleme ve onaylama gibi görev ve yetkiler verilmiştir.

Kayıp-kaçak bedelinin tüketiciden tahsil edilmesine yönelik uygulamanın yasal dayanağı 2018 yılına kadar 6446 sayılı EPK ve 4628 sayılı Kanun ile EPDK’ya tanınmış bulunan bu genel ve soyut yetki olmuştur.29 6446 sayılı EPK’da kayıp-kaçak bedellerine ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığı halde, regülasyon işlevi kapsamında piyasalara ve tarifelere ilişkin düzenlemeler yapma ve uygulama bakımından verilen genel yetkiye dayanarak Kurum tarafından çıkarılan yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararları doğrultusunda kayıp-kaçak bedeli tüketicilerin faturalarına yansıtılmıştır. Ancak 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17.06.2016 tarihinde yürürlüğe girmesi ile 6446 Sayılı EPK’nın bazı hükümlerinde değişiklik yapılarak EPDK’ya açıkça kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsili konusunda yetki veren bir düzenleme getirilmiş, kayıp-kaçak bedeli uygulaması yasal temele oturtulmuştur.30

Kayıp-kaçak bedeli her ne kadar EPDK’nın kurulduğu 2001 yılından bu yana tüketicilerden tahsil edilmekte ise de, 6719 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden evvel bu uygulamaya ilişkin açık yasal bir düzenleme bulunmamakta idi. Söz konusu uygulamanın yasal dayanağı, gerek 6446 sayılı EPK kapsamında, uygulanacak tarifelere ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisinin gerekse de 4628 sayılı Kanun ile tüketicilere elektrik satışında uygulanacak olan fiyatlandırma esaslarının tespiti yetkisinin EPDK’ya verilmesi olmuştur. Mevzubahis kanunların çizmiş olduğu genel yetki çerçevesinde Kurum tarafından düzenlenen yönetmelikler ve bunlara dayanılarak çıkarılan Kurul kararları ve tebliğler doğrultusunda da kayıp-kaçak bedelleri dağıtım şirketlerince tüketicilerden tahsil edilmiştir.

Yasama organının düzenleme yetkisinin asliliği, idarenin düzenleme yetkisinin ise türevselliği İdare Hukuku’nun en temel ilkelerinden birini teşkil etmektedir.31 İdarenin türevselliği, kanun koyucu tarafından düzenleme yapılmamış bir konuya ilişkin olarak idarenin doğrudan düzenleme yapamayacağı anlamına gelmektedir.32 Anayasa Mahkemesi verdiği 19.02.2020 T., 2018/91 E. ve 2020/10 K. sayılı kararında, Anayasa’da özellikle kanunla düzenlenmesi öngörülmeyen hususlarda da yasamanın asliliği ilkesi ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışında muteber olan yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince idari işlemlerin kanunlara dayanmak zorunda olduğunu belirtmiştir.33 Kanunların ilgili oldukları konuya ilişkin tüm ayrıntı ve ihtimalleri düzenlemesi mümkün olmadığından, idarenin bu düzenleme yetkisini anayasaya ve kanunlara aykırı olmamak kaydıyla kullanarak gerekli ikincil mevzuatı oluşturması gerekmektedir.34 Bu yetkinin kullanılması kamu hizmetlerinin aksamadan istikrarlı, sürekli ve düzenli işleyişinin sağlanabilmesi için de bir zorunluluktur.35 Elektriğin tüketiciye ulaştırılması, tüketicinin kullanımına sunulmasını sağlayan iletim ve dağıtım faaliyeti bir kamu hizmeti niteliğinde olup,36,37 6446 sayılı EPK’da bahsedildiği üzere; bu hizmetin “yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu” olarak tüketicilere sunulması amacıyla düzenleme ve denetleme yapma görevi EPDK’ya aittir. Dolayısıyla enerji piyasasını regüle etmek amacıyla kurulmuş olan EPDK’nın, 6446 sayılı ve 4628 sayılı Kanunların kendisine bu amaca hizmet etmek üzere tanıdığı yetki dahilinde fiyatlandırmaya ve tarifelere ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan asli düzenleme yetkisi kanun koyucuya ait olduğundan ve idare hukukunun temel ilkelerinden olan “yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi” gereği, kanun koyucu tarafından idareye verilen yetkinin amacı, esasları ve sınırları belirli olmalı ve yetkilendirilen idareye sınırları belirsiz bir takdir yetkisi verilmemelidir.38

Buna binaen 2016 yılında 6719 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden evvel; kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsiline yönelik uygulamanın 6446 sayılı ve 4628 sayılı Kanunlar ile fiyatlandırma ve tariflere ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda Kuruma tanınmış bulunan düzenleme yetkisinin sınırını aşıp aşmadığı hususunda birçok hukuki uyuşmazlık ortaya çıkmış, elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK’nın bu uygulaması doğrultusunda tüketicilere fatura edilen kayıp-kaçak bedellerinin istirdatı için birçok tüketici tarafından yargı yoluna başvurulmuştur. Bu süreçte nihai olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından; elektrik piyasasında tarife ve fiyatlandırma usul ve esaslarını belirleme yetkisi EPDK’ya verilmiş ise de bu yetkinin sınırsız olmadığına, elektriğin dağıtım faaliyeti sırasında gerçekleşen kayıplar ile hukuka aykırı şekilde enerji kullanımından kaynaklanan kaçak elektrik bedelinin dürüst tüketiciler üzerinde bırakılmasının hukuk devleti ilkesi ve adalet düşüncesiyle örtüşmediğine, bu uygulama ile her halükarda kayıp-kaçak bedelini tahsil eden dağıtım şirketlerinin kayıp-kaçağı önlemek üzere bir girişimde bulunma gereği duymayabileceğine, öte yandan yine bu uygulama çerçevesinde tüketicilerin faturalarına yansıyan kayıp-kaçak bedelinin ne olduğunu denetleme imkanlarının olmamasının ve dolayısıyla hangi hizmet karşılığında hangi bedeli ödediklerini bilmemelerinin şeffaflık ilkesine aykırılık teşkil ettiğine kanaat edilmiş; bu kapsamda kayıp-kaçak bedellerinin tüketicilerden tahsil edilemeyeceğine karar verilmiştir.39