Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Covid-19 Salgını Sürecinin Ceza Hukuku Açısından Değerlendirilmesi

Evaluation of the Covid-19 Pandemic Process in Terms of Criminal Law

Duygu TÜZÜN KARAKOÇAK

2020 yılının Mart ayından itibaren, Covid-19 salgının ülkemize gelmesiyle, hayatımıza çeşitli kısıtlamalar ve tedbirler dahil olmaya başladı. İlk olarak Sağlık Bakanlığı tarafından “Evde Kal” özdeyişiyle bireylerin zorunlu olmadıkça evlerinden çıkmamaları duyuruldu. Evin dışında kalan tüm yerlerde, açık hava dahi olsa, maske takma zorunluluğu getirildi. Zamanla sokağa çıkma yasağı, seyahat kısıtlaması, eğitimin uzaktan yapılması gibi yöntemlerle, önlemlerin arttırılmasına başvurulması temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması bakımından tartışmalara neden oldu. Kısıtlamaların içeriği, kanuni dayanakları, yaptırımları konusunda birlik sağlanamadı. Son yılların tartışmasız en önemli olayı olan Covid-19 salgınına karşın yaşamımızı korumaya çalışırken gösterdiğimiz hassasiyetin aynısını bu süreçte hukuki açıdan gösterebiliyor muyuz? Salgın kapsamında alınan tedbirlerin ceza hukuku bakımından doğurduğu yan etkilerin neler olduğu ve sürecin nasıl geliştiği bu çalışma kapsamında ele alınacaktır.

Koronavirüs, Covid 19, Koronavirüs Tedbirleri, Ceza Hukuku, Ceza İnfaz Hukuku.

As of March 2020, with the arrival of the Covid-19 epidemic in our country, various restrictions and measures began to be included in our lives. First of all, it was announced by the Ministry of Health that individuals should not leave their homes unless it is compulsory, with the motto “Stay at Home”. It is mandatory to wear masks in all places outside the house, even outdoors. Over time, the use of increasing measures by methods such as curfew, travel restriction, remote education has caused controversy in terms of restricting fundamental rights and freedoms. There was no consensus on the content, legal basis and sanctions of the restrictions. Despite the Covid-19 pandemic, which is indisputably the most important event of recent years, can we show the same sensitivity about law in this process as we tried to protect our lives? The side effects of the measures taken within the scope of the epidemic in terms of criminal law and how the process develops will be discussed within the scope of this article.

Coronavirus, Covid-19, Coronavirus Measures, Criminal Law, Law on Criminal Execution.

GİRİŞ

2019 yılının sonlarında Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 hastalığı kısa süre içinde Dünya geneline yayılmıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından 11 Mart 2020 tarihinde Türkiye’deki ilk koronavirüs vakası açıklanmış;1 aynı gün Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgın ilan edilmiştir.2 Bu tarihten itibaren virüsten korunma yöntemleri hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Hastalığın bilinmeyen yeni bir virüs olması, insandan insana temasla bulaşarak kısa sürede birden fazla ülkeye ve bölgeye yayılması ve birçok insanın ölümüne yol açması pandemi olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.3 Bulaşın önlenebilmesi ve hastalığın yayılma hızının düşürülmesi için bireylerin aldıkları önlemlere ek olarak devletlerin de birtakım önlemler alması gerekmiştir. Türkiye genelinde alınacak tedbirler ilk olarak üç haftalık bir süreç için uygulanmaya başlasa da zamanla kalıcı hale gelmiştir.

Daha sonraları tüm vatandaşları kapsayan uzun vadeli sokağa çıkma yasaklamalarının getirilmesi, ulaşım konaklama gibi faaliyetlerin kısıtlanması, işyerlerinin kapatılması, eğitim faaliyetlerinin çevrimiçi devam etmeye başlamasıyla tedbirler arttırılmıştır. Alınan her önlem İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle duyurulmuş, bu husus da ayrıca tartışma konusu olmuştur.

Bu önlemlerden bilhassa Türkiye genelinde belirli yaş gruplarının sokağa çıkma yasağına tabi tutulmaları ve 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun ile getirilen koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik sürelerine ilişkin düzenleme ile birtakım suçları kapsam dışında bırakarak koronavirüs açısından aynı risk altında olmalarına rağmen sadece bazı hükümlülerin tahliye edilmeleri, eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı bakımından tartışma konusu olmuştur.

Çalışmada ilk olarak, koronavirüs nedeniyle alınan tedbirlerin hangi hukuki süreçlerden geçtiğine ilişkin bilgi verilecek; daha sonra alınan tedbirlerin neler oldukları incelenip bu tedbirlerin ceza kanunlarında düzenlenen hükümler bakımından değerlendirmesi yapılacaktır.

1. KORONAVİRÜSE YÖNELİK TEDBİR ALINMASI

Covid-19 salgınının ülke geneline yayılmasını engellemek, virüs sebebiyle gerçekleşen ölümleri azaltmak ve hatta sıfıra indirgemek nedeniyle Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin vermiş olduğu kararlarla, birtakım önlemler alınmıştır. Sokağa çıkma kısıtlaması, belli yaş gruplarının sokağa çıkma yasağı, eğitimin uzaktan yapılması, infaz kurumlarındaki hükümlülerin çıkartılması, icra takiplerinin ertelenmesi, işyerlerinin kapatılması ve bazılarının uzaktan çalışmaya dönmesi, işten çıkartılma yasağı ve çalışanların işten çıkartılmadıkları halde ücretsiz izne ayrılmaya zorlanmaları, ibadet, ulaşım, seyahat, konaklama kısıtlamaları bu önlemlerden bazılarıdır.

Bu önlemlerin kişi hürriyeti ve güvenliği, hak arama hürriyeti, yerleşme ve seyahat hürriyeti, çalışma ve sözleşme hürriyeti, eğitim ve öğretim hakkı gibi Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri doğrudan etkilediği görülmektedir.

Anayasanın 13. ve 15. maddelerinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin olağan ve olağanüstü dönemlerde yapılabilecek kısıtlamalara yönelik düzenlemeler yer almaktadır.

Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Hükümden anlaşılacağı üzere olağan dönemlerde temel hak ve özgürlüklere ilişkin kısıtlamaların kanun yoluyla yapılması gerekmektedir.

Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlıklı 15. maddesinde ise “Savaş, seferberlik (...) veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükmü ile olağan dönemlerin aksine, olağanüstü dönemlerde gerçekleşecek temel hak ve özgürlüklere ilişkin kısıtlamaların kanun ile yapılmasına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Covid-19 salgınına ilişkin tedbir alırken izlenecek yöntemin, olağan dönemde olduğu gibi kanunla mı yoksa olağanüstü dönemdeki gibi herhangi bir yöntem belirtilmeksizin durumun gerektirdiği ölçüde tedbir alınması şeklinde mi olacağı değerlendirilmelidir.

Covid-19 salgınına yönelik tedbirleri uygulamaya konulmadan önce hukuki birtakım süreçlerden geçilmesi gerekmektedir. Bu süreçlerin olağan döneme mi yoksa olağanüstü hal dönemine göre mi yürütülmesi gerektiği tartışma yaratmaktadır.

Olağanüstü Hal Kanunu’na göre, tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele için, mutlaka olağanüstü hâl ilanına gerek bulunmamaktadır.4 Bulaşıcı hastalığın tehlikelilik durumu dikkate alınarak, olağan hukuk rejiminde de gerekli tedbirlerin alınması yoluna gidilebilir.5

Ülkemizde koronavirüs tedbirleri kapsamında alınacak önlemler Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin toplanması ve karar alması, İçişleri Bakanlığı’nın genelge çıkarması, İl Umumî Hıfzıssıhha kurullarının karar alması ve kararlara aykırı davrananlara idarî para cezası verilmesi şeklinde ilerlemiştir.6

Sadece infaz kurumlarındaki hükümlülerin durumlarına ilişkin tedbirler kanunla belirlenmiş olup diğer tedbirler ise İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle bildirilmektedir. Her ne kadar olağanüstü dönemdeki usullerin işletildiği görülse de hukuken olağanüstü hal ilan edilmemiştir.

İçişleri Bakanlığı genelgeleri, bakanların astlarına, uygulamakla yükümlü oldukları mevcut kanun hükümlerinin yorumlanması ve uygulanması konusunda verdikleri emir ve talimatlardır ve yeni bir kural koymazlar.7 Normlar hiyerarşisinde ise yönetmeliklerin altında yer alırlar ve üst normlara aykırı olamazlar, üst normların kapsamlarını genişletemezler, daraltamazlar, değişiklik yapamazlar.8 Bu durum genel hukuk mantığına da aykırılık oluşturmaktadır.

Kısıtlamaların genelgeyle konulması hak arama hürriyeti, hukukî belirlilik ve hukukî güvenlik ilkeleri bakımından da sakıncaları vardır.9 Sözgelimi maske takma zorunluluğu, sokağa çıkma yasağı gibi durumlar kanunla yapılan kısıtlamalar değillerdir ve her ikisine de uyulmaması durumunda yaptırım olarak idari para cezası öngörülmüştür. Öncelikle her ilin kendi hıfzıssıhha kurulunca karar alınması ve bu kararların Resmi Gazete gibi tüm vatandaşların görebileceği şekilde duyurulmamaları hukukun öngörülebilirliğine aykırıdır.

Ayrıca kısıtlamalara uyulmamasının yaptırımı olarak idari para cezalarının belirlenmesi ve temel hak ve özgürlüklerin genelgeyle kısıtlanamayacak olması bu cezalara itiraz edilmesi halinde sulh ceza hakimliğince iptal edilmelerine sebebiyet vermektedir ki bu durum da hukuk güvenliğine zarar vermektedir.

Genelgeyle konulan kısıtlamaların yaptırımının da yine genelgeyle belirlenmesi Anayasa’nın 38. maddesi ve TCK’nın 2. maddesinde belirtilen suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Kabahatler Kanunu da kabahatlere uygulanacak yaptırımların kanuniliği bakımından TCK m.2’ye atıfta bulunmaktadır. Salgının 15 ayı aşkın bir süredir devam etmesi ve tedbirlerin genelgeler yoluyla alınması yerine Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda değişikliğe gidilmesi ve yahut Covid-19 salgınına ilişkin yeni bir kanun yapılması yerinde olacaktı.

2. KORONAVİRÜS TEDBİRLERİ

Sağlık Bakanlığı tarafından Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında 10 Ocak 2021 tarihinde Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu kurulmuştur.10 Bilim Kurulu’nun verdiği tavsiye kararlarını, aynı zamanda Bilim Kurulu’nun başkanı olan Sağlık Bakanı’nın Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne iletmesi üzerine tedbir kararları alınmıştır. Tedbirler İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle duyurulmuştur.

Koronavirüs tedbirlerinden sokağa çıkma kısıtlaması, maske takma zorunluluğu, şehirlerarası seyahat kısıtlaması, toplu ulaşım ve konaklamaların kısıtlanması, Covid-19 salgını nedeniyle bazı hükümlülerin izne ayrılmaları, işyerlerinin faaliyetlerinin kısıtlanması ve işten çıkarma yasağı ile eğitim-öğretim faaliyetlerinin yüz yüze yapılmaması hakkında değerlendirmeler yapılacaktır.