Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Beyin-Makine Arayüzü Teknolojisi ve Mahremiyete Dair Yeni Hukuki Sorular

Brain-Machine Interfaces and New Legal Challenges for Privacy

Başak OZAN ÖZPARLAK, Sabire Sanem YILMAZ

Nörobilim alanındaki gelişmeler her gün bizi şaşırtmaya devam ederken, yapay zekâ ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler ile 20. yüzyıldan beri ulaşılmaya çalışılan bir amaca bugün artık daha yakınız: Beyin makinasının kendisini bilgisayara çevirmek. Böylece Parkinson’dan MS’e pek çok rahatsızlığın tedavisi belki de mümkün hale gelecek ve iletişimin fiziki sınırları da ortadan kalkabilecektir. Beyin-makine arayüzü teknolojisi, potansiyel faydaları yanında, hukuki açıdan tartışılması gereken riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu makalede beyin makine arayüzü teknolojisinin gelişimi ile bir hukuki kavrama da dönüşmeye başlayan nörodata (beyin makine arayüzü sürecinde elde edilen veri) açısından mahremiyeti yeniden ele alarak, “dolaysız, sürekli, akışkan ve durdurulamayan” veri akışı çağında beyin makine arayüzleri açısından veriye dair çeşitli sorular sorulmuştur. Yeni iletişim teknolojileri ile desteklenecek ve uygulama alanları artacak olan beyin makine arayüzü teknolojisinin geliştirilmesi aşamasından başlayarak insan otonomisine ve mahremiyete saygılı bir hukuki çerçevenin çizilmesi gerektiğini savunduğumuz bu çalışmanın temel amacı ise beyin makine arayüzleri ve mahremiyet hakkı kesişiminde yapılacak hukuki çalışmalara temel bir kaynak olmasıdır.

Beyin-Makine Arayüzü, Teknoloji ve Hukuk, Mahremiyet, Veri Koruma, İnsan-Makine Etkileşimi.

The developments in neurosciences continue to surprise us everyday, with the advances in the AI and communication technologies, we are now closer to the goal that has been tried to be achieved since the 20th century: Turning the brain machine into a Computer. Thus, the treatment many diseases from Parkinson’s to MS might be possible and the physical boundaries of communication will be eliminated. The Potential benefits of technology will come with its legal side effects that must be discussed. Here, reconsidering the privacy regarding neuradata (data obtained through brain machine interfaces) which is also becoming a legal concept with the developments of brain machine interface technology is underlined. In the era of “ubiquitous and unstoppable” data flow, we asked several questions about data in terms of brain machine interfaces. The main purpose of this study, in which we argue that a legal framework respecting human autonomy and privacy should be drawn starting from the development phase of the brain-machine interface technology, which will be supported by new communication technologies and whose application areas will increase, is to be a basic resource for the legal studies to be carried out at the intersection of brain machine interfaces and privacy rights.

Brain-Machine Interfaces, Technology and Law, Privacy, Data Protection, Human-Machine Interaction.

GİRİŞ

Evrenin gizemlerini, gözlerimizi gökyüzüne çevirerek çözmeye çalışıyoruz. Öte yandan, teknoloji geliştikçe, keşfettiklerimiz sadece dış uzay ile sınırlı kalmıyor. Kafatasımızın içinde, hala onlarca sırrı ile keşfedilmeyi bekleyen beynimiz, bilimsel çalışmaların göz bebeği olmaya devam ediyor. Büyük teknoloji şirketlerinin odak noktalarından biri haline gelen nöro bilim alanındaki çalışmalar hem zihinsel hastalıkların tedavisini hem de düşüncelerimiz ile bilgisayarlara veya yapay uzuvlarımıza komut verebileceğimiz yeni bir iletişim türünü muştulamakta: Beyin-makine arayüzleri. Yapay zekâ konusundaki çalışmaları ile 5G ve ötesindeki yeni iletişim teknolojileri alanındaki gelişmelere bağlı olarak giderek ivme kazanması beklenen beyin-makine arayüzü alanındaki çalışmaların vaatlerinin yanında, çok geç olmadan çözülmeyi bekleyen hukuki risklerinin başında mahremiyete ilişkin yeni sorular ve sorunlar gelmektedir.

Bir ilk adım niteliğindeki bu çalışmada, beyin makine arayüzü teknolojisinin mahremiyete dair potansiyel riskleri konusunda hukukçuların dikkatini çekmeyi ve bu alanda yapılacak yeni çalışmalar için bir temel çizebilmeyi hedeflemekteyiz. Makalede, öncelikle beyin makine arayüzü teknolojisine dair bilgilendirmeye yer verilmiştir. İlerleyen bölümlerde ise, mahremiyet ve güvenlik açısından bu teknoloji ile ortaya çıkabilecek risklere dikkat çekilerek, özellikle verinin bir mülkiyet hakkı olarak kabulünün bu anlamda bireyler açısından daha fazla riske yol açabileceği görüşü vurgulanmıştır.

I. BEYİN MAKİNE ARAYÜZLERİ

Gözlerimizi; kirlenmiş ve çoraklaşmaya başlamış dünyamızdan Mars’a çevirdiğimizde, kızıl ve yüzeyi çorak bir başka gezegen ile karşılaşıyoruz. Gördüğümüz bu kızıl gezegen, belki de eskiden dünyamız gibi, yaşama elverişli ve sulaktı. Ona dünyadan baktığımızda, kendi gezegenimizin yaşanmaz hale gelmesi halinde yeni bir hayat kuracağımız umut vaad eden topraklar görüyoruz. Yoksullaşıp çoraklaşan ise sadece gezegenimiz değil. Nitelik ve nicelik yönünden engin veri setleri ile besleyip geliştirdiğimiz yapay öğrenme1 sistemleri karşısında, zevk ve alışkanlıklarımızı verilerimize dayalı olarak tahmin eden algoritmik sistemlerin önerileri ile giderek birbirine benzeyen ve kendi görüşlerimize uygun içerikler ile zihnimizi besliyoruz. “Yankı Odaları” (echo chambers) olarak adlandırılan bu olgu Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi (PACE) tarafından 2020 yılında düzenlenen “Yapay Zekânın Demokratik Yönetimi İhtiyacı” başlıklı raporunda, bireylerin yalnızca kendi düşünce ve tercihleri ile örtüşen içerikler ile karşılaştıkları, böylece mevcut görüşlerinden farklı fikirlere erişemedikleri, eleştirel düşünme becerilerini körelten, entelektüel bir izolasyon ortamı olarak nitelendirilmiştir.2 Raporda, demokrasinin zedelenmemesi için yankı odalarının engellenmesi gerektiği belirtilmiştir.3

Otonom ve akıllı sistemlerin, bilinçten yoksun bugünkü seviyelerine baktığımızda belki de bir zamanlar Dünya gibi zengin bir yaşama ev sahipliği yapmış olması muhtemel olan4 Mars’ın bugünkü çorak haline baktığımız andaki gibi kendi geleceğimizi görüyoruz. Giderek bilişsel kapasitelerini artırmaya başladığımız makineler karşısında, zihinlerimiz giderek çölleşmeye başlamaktadır. Fransız düşünür André Gorz’un ileri sürdüğü gibi robotlar fiziken ve zihnen insandan daha güçlü olmaya başladığında, türümüzün sürekliliğini sürdürmek, belki de bir gün makineler (ya da robotlar) ile birleşmek (teknolojik tekillik)5 sayesinde mümkün olabilecektir.6 Bugün dahi, akıllı teknolojiler ile geliştirilen yapay uzuvlarını kullanan bireyler, Donna Haraway’in “Siborg Manifestosu”7 isimli çalışmasında cansız makine ile organizmanın sınırlarını yıkan bir sibernetik organizma gibi, Gill Haddow tarafından “gündelik hayattaki siborglar” (“Everyday Cyborgs”) olarak nitelendirilmektedir.8

Bir adım daha ileri giderek, bedenimizin bir uzvu gibi yanımızdan ayırmaksızın kullandığımız akıllı telefonlarımız, bugün her birimizi çoktan birer sibernetik organizmaya dönüştürmüştür denilebilir.

Düşüncenin sınırsızlığı karşısında bedenin sınırlarına hapsolmuş olan insanların bir kısmı için; yaşlanmanın durdurulması, hastalanmamak ve nihayet ölümsüzlük9 her çağda peşinden koşulan bir ideal olmuştur. İnsanın pençeleri, keskin dişleri devasa bir bedeni olmasa da vahşi doğadaki yaşamı sırasında dahi, tüm bu aksesuarlara sahip canlılara rağmen varlığını sürdürebilmesinin pek çok nedeninden biri de belki de hızla değişen koşullara adaptasyonunu sağlayan zihinsel becerisidir. 20. yüzyılın son on yılında Max-Neef, insan haklarının temelini oluşturan evrensel insan ihtiyaçlarını sıralamış ve yakın gelecekte bunlara eklenecek yeni bir insan ihtiyacı olarak “insanın kendini aşması” (transcendence) ihtiyacının ortaya çıkacağını öngörmüştür.10 Özellikle insan geliştirme teknolojilerinin ve beyin ile makine arasındaki iletişiminin geliştirilmesine yönelik çalışmaların son 20 yılda bilgisayardaki artan gelişmeye paralel olarak hız kazanması,11 bu öngörüyü doğrular niteliktedir. BMA teknolojisinde son yıllarda kaydedilen aşamalar, IEEE12 ve Avrupa Konseyi’nin13 2020 yılında bu konuda raporlar hazırlamasının da temel nedenidir. Ayrıca IEEE nezdinde BMA teknolojisini kapsayan bir Nöro Etik Çerçevesi metni düzenlenmesi için çalışmalar başlamıştır.14

ABD’de bulunan Columbia Üniversitesi Biyoloji Fakültesinden Prof. Dr. Rafael Yuste tarafından kurulan Nöro Haklar İnisiyatifi; farklı alanlardan ve farklı ülkelerden araştırmacılar ile birlikte nöro hakların ilkesel çerçevesini oluşturmak için çalışmalara başlamıştır.15 Söz konusu inisiyatif, Şili’de nöro hakların yasal bir düzenleme haline gelmesi için Şili Senatosu, Şili Bilim Bakanlığı ve Pontificia Universidad Catholica ile iş birliği yapmıştır. Böylece Şili, BMA teknolojisindeki gelişmeleri dikkate alarak nöro haklar konusunda yasal bir çerçevenin adımını atan ilk devlet olmuştur.16 7 Ekim 2020 tarihinde, Senato üyesi Guido Girardi’nin desteği ile Nöro Haklar İnisiyatifi17 tarafından hazırlanan beş temel hak çerçevesinde nöro hakların anayasaya eklenmesi teklif edilmiş, Nöro Koruma Yasası isimli bu regülasyon teklifi 16 Aralık 2020 tarihinde Şili Kongresi’nde destek bulmuştur.18 Anılan yasanın önümüzdeki yıllarda Şili’de yürürlüğe girmesi beklenmektedir. Anılan yasa kapsamındaki haklar; kişisel kimlik hakkı, hür irade hakkı, zihinsel mahremiyet hakkı, insan kapasitesini artıran teknolojilere eşit erişim hakkı ve ayrımcılık ile önyargıya karşı korunma hakkıdır.19

İnsan geliştirme çalışmaları kavramı; “insan sonrası” (posthuman, posthümanizm)20 ve/veya “insan ötesi” (transhuman, transhümanizm) durumlarını kapsayacak şekilde, “insanın ‘normalin ötesi’nde geliştirilmesini ve ‘normal’ olarak algılanan insan öncesi/sonrası durumların, teknomedikal ve biyoteknolojik gelişme ve/veya müdahalelerle değiştirilip dönüştürüldüğü, insan bedeninin gittikçe teknoloji/makine ile iç içe geçtiği” geniş kapsamlı bir alandır.21

Beyin Makine Arayüzleri (Brain Machine Interfaces - BMA) ya da bir başka adı ile Beyin Bilgisayar Arayüzleri (Brain Computer Interfaces - BCI), bir bilgisayarın veya başka bir dijital cihazın doğrudan insan beyni ile nöral sinyaller aracılığı ile iletişim kurmasını sağlayan teknolojileri tanımlamaktadır. BMA teknolojisinin temel amacı, “canlı organizmalardaki nöronlardan bilgi elde ederek, bu bilgiyi yapay cihazlara aktarmaktır.”22 Kaslarımızı kullanmaksızın beyin sinyalleri ile çevremizdeki makineleri kontrol edebilme fikri, amaçsız bir çılgınlık olmayıp özellikle Alzheimer ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların tedavisinde veya önlenmesinde de umut vaad eden bir sistemin gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır. Bu tür bir ara yüzle yapay uzuvlarını hareket ettirerek kullanan bireyler için de BMA teknolojisi büyük bir umuttur.

BMA sadece sağlık bilimleri alanında değil, çalışma ilişkilerinde ağır ve tehlikeli işlerde güvenliği sağlamak, robotik cihazları kontrol etmek, artırılmış gerçeklik deneyimlerini geliştirmek için de çok çeşitli vaatlere sahiptir. BMA sistemleri; beyin aktivitesinin, bilgi çıkarmak için gerçek zamanlı olarak işlenmesi ve ardından bu bilgilerin dış dünyada kullanıcıya geri bildirim olarak bir eylem veya uyarıcı oluşturmak için kullanılmasına dayanmaktadır.23 1964 yılında Dr. Grey Walter, bir hastanın beyninin motor bölgesine bağladığı elektrotlar yardımı ile fiziksel bir hareket olmaksızın sadece beyin sinyalleri ile bir slayt projektörünü başlatılabilmesini mümkün kılan denemesi ile BMA teknolojisinin uygulanmasını ilk kez başaran kişi olmuştur.24

Doğal iletişime bir alternatif olarak, sinir ve kaslara bağlı olmaksızın kullanıcının niyeti ile ilgili beyin aktivitesinin ölçüp kaydedilmesi ve Beyin Makine Arayüzü uygulaması için gereken kontrol sinyallerine dönüştürülmesine dayanan25 bu teknoloji hem bir iletişim devrimi hem de sağlık başta olmak üzere pek çok alanda önemli faydaları olacak bir buluştur denilebilir. Öyle ki, BMA teknolojisinden yararlanılarak, beyin-beyin Arayüzleri ile iki beyin arasında bilgi aktarımı da ilerleyen yıllar da sarsıcı bir gerçek olarak karşımıza çıkabilecektir.26

Yeni bir iletişim devrimi olarak da tanımlanabilecek olan BMA sistemleri konusunda araştırma ve geliştirme çalışmaları bir yandan tüm hızı ile sürerken; Neuralink, Emotive, Next Mind, Kernel olmak üzere BMA çalışmalarına odaklanan şirketlerin yanı sıra, büyük teknoloji şirketleri arasında da bu alanda devasa yatırımlar yapanlar bulunmaktadır.27 Örneğin Facebook 2017 yılında kamuoyuna duyurduğu Building 8 Programı kapsamında “sessiz konuşma iletişimi” olarak adlandırılan, zihinden mesaj yazmaya olanak veren bir teknik geliştirmeye başladığını şu sözlerle belirtmişti: “Birçok düşünceniz var ve sadece bazılarını paylaşmayı seçiyorsunuz. Bu, paylaşmaya karar verdiğiniz kelimeleri beyninizin konuşma merkezine göndererek kodunu çözmekle ilgilidir. Sesinizin hızı ve esnekliği ve metnin gizliliği ile iletişim kurmanın bir yoludur. Bunu, uygun ölçekte üretilebilen müdahaleci-olmayan,28 giyilebilir sensörlerle yapmak istiyoruz”.29 Neuralink şirketinin kurucu Elon Musk ise 2021 yılında katıldığı bir yayında yaptığı bir açıklamada, insan beynine yerleştirilecek çipler ile beyin sinyalleri ile iletişim devrinin başlayacağını ve böylece önümüzdeki beş ila on yıl arasında dünya dillerinin ortadan kaybolacağını öngördüğünü belirtmiştir.30

Beyin Makine Arayüzü iletişiminde dört temel unsur bulunmaktadır. Bunlar sırası ile; beyin aktivitesinin doğrudan kaydedilmesi, kullanıcıya geri bildirimde bulunulması, bu geri bildirimin eş zamanlı olması, kullanıcının bir görevin BMA ile tamamlanmasına yönelik zihinsel iradesi.31 Bunlardan ilki olan, beyin aktivitesinin kaydı ise invasive (müdahaleci) (örneğin, beyne cerrahi müdahale edilerek kafatasının açılması ve korteksin üzerine elektrotlar yerleştirilmesi veya beyin veya vücuda implantlar yerleştirilmesi ile) veya non-invasive (müdahaleci olmayan) girişimler ile (örneğin, başın dışına yerleştirilen sensörler ile elektrik aktivitesinin ölçülmesi ile) gerçekleşebilmektedir.32

Öte yandan teknolojinin her geçen gün ilerlemesi ile beyin sinyallerini farklı şekillerde kaydedip çözecek farklı teknikler de geliştirilmeye devam etmektedir. Böylelikle, müdahaleci olmayan beyin aktivitesi kaydının zayıf yönlerinin güçlendirilmesi ve müdahaleci olan yolun cerrahi risklerinin bertaraf edilmesi belki de mümkün olacaktır. Ekim 2020’de Wired’da yayınlanan bir makalede belirtildiği gibi; stentler üzerine elektrotların monte edilmesi ile beyne giden bir kan damarından geçirilmesini içeren yeni bir yöntem ile damarlar kullanılarak BMA sisteminin çalıştırılmasına yönelik araştırmalar başarılı sonuçlar vermeye başlamıştır.33 Ayrıca; Elektrokortikografi (ECoG) ile doğrudan beynin yüzeyine yerleştirilen bir elektrot ağının aldığı sinyallerin akıllı spektral işlenmesi ile, motor korteksin dudakları, çeneyi ve dili kontrol eden kısmındaki hareketi metne ve hatta konuşmaya çevirmek için kullanılabilmektedir.34

BMA teknolojisi ile ilgili yeniliklerin başka örnekleri de var: Facebook’un 2019’da satın aldığı CTRL laboratuvarlarınca geliştirilen ve bilekteki nöronlardan motor sinyalleri almayı amaçlayan yöntem ile Kernel’in, beyin aktivitesini algılamak için kafada işlevsel yakın kızılötesi spektroskopi kullanması yöntemi gibi.35Neuralink şirketi ise beynin, motor hareketleri kontrol eden bölgesine mikron ölçekli ipler yerleştirip elektrotları Link adını verdikleri implanta bağlamayı, böylece bireylerin gittikleri her yerde bir bilgisayarı veya mobil cihazı kontrol etmelerine olanak veren, bir çeşit nöral implant tasarladıklarını belirtmişlerdir.36

BMA teknolojisi, başta sağlık alanında olmak üzere vaatleri ve potansiyel faydalarının yanında, çok çeşitli etik ve hukuki sorunu da beraberinde getirmektedir. Bireylerin, düşünceleri ile çevrelerindeki yazılım veya donanımları kontrol edebilmeleri aynı zamanda paradoksal olarak, başkaları tarafından kontrol edilebilir olma hissi ve riskini de doğurmakta ve bir “kontrol paradoksu” yaratabilmektedir.37 Örneğin; beyin implantlarının uğrayabileceği siber saldırılar sonucunda ortaya çıkabilecek veri ihlallerinden kimin sorumlu olacağı38 gibi yeni hukuki soru ve sorunlara yanıt arayışları hukukun BMA alanındaki yeni gündem başlıklarından sadece biridir.39 Biz ise bu makalenin sınırları kapsamında, BMA sistemlerini kullanan bireylerin mahremiyetine ilişkin ortaya çıkabilecek soru ve zorlukların birkaçını ele almayı ve bu alanda ileride yapılacak hukuki araştırma ve çalışmalar için genel bir çerçeve oluşturmayı amaçladık.

Avrupa Konseyince oluşturulan Yapay Zekâ Ad Hoc Komitesi40 (Committee Ad Hoc on Artificial Intelligence- CAHAI) tarafından hazırlanan “Yapay Zekâ Sistemlerine Dair Regülasyona Doğru” (“Towards Regulation of AI Systems”) başlıklı çalışmanın Etik İlkelere ilişkin II. bölümünde de belirtildiği gibi, Yapay Zekâ teknolojilerinin tek yönlü olarak değil, BMA sistemleri gibi, farklı alanlardaki üretim ve kullanımlarını da kapsayacak şekilde etik açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.41 Yani, Yapay Zekâ sistemlerinin kullanıldıkları farklı alanlar, Yapay Zekâ stratejilerinde ve etik değerlendirmelerde göz önüne alınmalıdır. Nitekim bu husus, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi (PACE) tarafından hazırlanan “Beyin-Bilgisayar Arayüzleri: Yeni Haklar mı Yoksa Temel Özgürlüklere Karşı Yeni Tehditler mi?” başlıklı raporda da açıkça dile getirilmiştir.42

Bu nedenle, CAHAI tarafından, kontrolsüz bırakılması halinde onarılamayacak zararlara neden olabilecek bazı yapay zekâ sistemleri ve uygulamaları için tümden yasaklama veya sınırlama getirilebilecek “kırmızı çizgiler” çizilebilecek alanlar arasında BMA teknolojisinin de yer alması gerektiği kanaatindeyiz. Zira aşağıda aktardığımız CAHAI Kırmızı Çizgilerinin çerçevesine giren unsurların tümü, aynı zamanda BMA teknolojisinde kullanılacak Yapay Zekâ sistemleri ile de ortaya çıkabilecek unsurlardır:

CAHAI Kırmızı Çizgileri:43