Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi Kararının Gerekçesinin Bağlayıcılığı Sorunu

The Issue of Binding Effect of Reasoning of the Constitutional Court Judgments

İbrahim ŞAHBAZ

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararlarının gerekçelerinin de hüküm kısmı gibi bağlayıcı olup olmadığı konusunda öğretide iki farklı görüş bulunmaktadır. AYM kendi kararlarının gerekçelerinin de bağlayıcı olduğunu kabul etmektedir. Ancak AYM’ye bireysel başvurunun kabul edilmesi nedeniyle, bu başvuru üzerine verilen kararların gerekçelerinin bağlayıcı olup olmayacağı konusunda farklı değerlendirme yapılmaması gerektiği önemli bir husustur. AYM karar gerekçelerinin bağlayıcılığının kabul edilmesinin sakıncaları üzerinde durulmakla beraber, içtihatların değiştirilmesinin mümkün olması nedeniyle, düşünüldüğü kadar sakınca olmadığını kabul etmek gerekir. Kararın hüküm kısmı ile gerekçesinin birbirinden her durumda ayrılması söz konusu olmadığı gibi, hüküm kısmı ile gerekçenin birlikte yayımlanmasına ilişkin açık düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, bağlayıcılık bakımından, doğrudan hükmü etkileyen gerekçenin bağlayıcılığının kabul edilmemesinin izahı zor olacaktır. Ancak gerekçede yer alan her cümlenin, sözcüğün bağlayıcılığının kabulü de, hukuku durağanlaştırabilir. Ayrıca AYM kararında birden çok gerekçe olduğu ve bunlardan hangisinin bağlayıcı olacağı yönünde tereddütler bulunmakla beraber; çoğunluk görüşünün bağlayıcı olduğu gözetildiğinde, hüküm gibi gerekçenin de çoğunluk gerekçesinde yer alan görüşün bağlayıcılığı kabul edilecektir. Bu konuda da önemli bir tereddüt olmadığı düşünülmektedir.

Anayasa Mahkemesi, Hüküm, Gerekçe, Bağlayıcılık, İptal Kararı.

There are two separate opinions in the doctrine regarding whether the reasonings of the Constitutional Court’s (TCC) judgments are binding as well as the operative part of the judgment. The TCC postulates that the reasoning of their judgments are also binding. However, since individual applications to the TCC are accepted, it is important not to evaluate the binding effect of reasonings of judgments regarding these applications differently. Although disadvantages of accepting TCC’s judgments’ reasonings as binding are discoursed, since legal precedents are able to be altered, it shall be accepted that there are not as much disadvantages as considered. In the meaning of bindingness, it would be hard to explain not to accept the binding effetc of the reasonings which directly effects the judgment, as the operative part and reasoning in judgments are not separable in every case and express regulations towards publishing the operative part of the judgment and reasonings together are considered. However, acceptance of a justification’s every word and sentence as binding may render law obsolete. Moreover, although there are several reasonings of a TCC judgment and there are doubts regarding which one will be binding; taking into account that the majority opinion is binding, majority’s reasonings shall be accepted as binding as the judgment. It is considered that there is not a significant hesitation in this regard.

The Constitutional Court, Operative Part of the Judgment, Reasoning, Binding Effect, Annulment Judgment.

GİRİŞ

Öğretide AYM kararlarının gerekçesinin bağlayıcı olup olmadığı konusunda farklı görüş bulunmaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesi kararlarında, kendi karar gerekçesinin bağlayıcı olduğu kabul edilmektedir.

Bu çalışmada konuyu, önce AYM kararlarının gerekçelerinin bağlayıcı olmadığına ilişkin yaklaşımı; sonra bağlayıcı olduğuna ilişkin görüşleri ve sonunda konuyla ilgili olarak kendi görüşümü gerekçeleriyle birlikte sunacağım.

Konuyla ilgili tartışmalar daha çok iptal kararlarının gerekçeleri üzerinden tartışılmış olmakla beraber, aslında AYM’nin tüm kararları yönünden, özellikle bireysel başvuru kararları ve bu kararlarda yer alan gerekçelerin de bağlayıcı olup olmayacağı konusunda değerlendirme yapılması gerekir.

Mahkeme kararları hüküm ve gerekçeden oluşmaktadır. Öğretideki yaklaşımlara göre hüküm, “her hükümde maddi veya hukuki mesele, gerekçe ve sonuç olmak üzere üç unsur vardır”.1 Hüküm fıkrasının mahkûmiyet halinde, sanığa verilen sonuç cezayı ifade eder.2 Gerekçeli kararın hüküm fıkrasına “uydurulması” gerektiğine işaret edilmektedir.3

Öğretideki gerekçe konusunda şu açıklamalar yapılmaktadır. Buna göre gerekçe, “mahkemenin yargılama boyunca yaptığı bütün incelemeleri ve hukuki değerlendirmelerini bu kısımda açıklar. (...) Mahkeme gerekçede verdiği kararı hukuki ve maddi açıdan somutlaştırmalıdır”;4 “sonucun mantık yönünden dayanağıdır; yani kişiyi o sonuca götüren nedenidir. Başka bir anlatımla gerekçe, hükmün akla ve mantığa uygun biçimde açıklanmasıdır”;5 “bir kelime ile hükmün isabetli olarak verilmesini sağlar, hükmün verenin kendisini denetleyebilmesi bu sayede olur”.6 Gerekçesiz kararın adil yargılana hakkını ihlal ettiği kabul edilmektedir.7

Müller kararda gerekçe üzerinde dururken, “Hukuk normunun karar normuna ve hukuken henüz karara bağlanmamış olayın karara bağlanmış hukuki bir olaya doğru somutlaştırılması, her ilişkinin nesnel uyuşumunu kanıtlamayı, resmen ilan etmeyi ve gerekçelendirmeyi gerekli kılar” demektedir.8

AYM’nin gerekçeli karar hakkı konusunda çok sayıda içtihadı bulunmaktadır. Örneğin, “davanın esasına etki eden iddiaların değerlendirilmemesinin gerekçeli karar hakkını ihlal ettiği”;9 “davanın sonucuna etkili delillerin değerlendirilmemesinin gerekçeli karar hakkını ihlal ettiği”;10 “kararın sonucunu etkileyecek nitelikte olan ve dosyaya sunulan” belgelerin dikkate alınmaması,11 dava mahkemesince ileri sürülen bir iddianın temyiz mahkemesince de dikkate alınmaması hususları,12 gerekçesizlik olarak kabul edilmiştir.

AYM, ilk derece mahkemesinin başvuru konusu eylemi somut olayla ilgisi olmayan bir madde kapsamında değerlendirmesinin gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.13 Görüldüğü gibi, kimi zaman, gerekçedeki açıklamalarla hüküm fıkrası birbiriyle uyuşmayabilir. Böyle bir durumda gerekçenin dikkate alınmaması düşünülemez.

AYM, gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesini yeniden yargılama nedeni kabul etmektedir.14 Bu kararlar çoğaltılabilir.15

AYM’nin gerekçeli karar hakkına aykırı davranılmasını ihlal olarak nitelendirmesi, aslında gerekçeyle hüküm arasındaki bağlantıyı göstermektedir.

AİHM kararında, Sözleşmenin 6’ncı maddesinde kararların gerekçeli olduğuna yer verilmiş olmakla beraber, bu yükümlülüğün her iddiayı ayrıntılı bir yanıt vermenin gerekli olduğu şeklinde anlaşılamayacağı; ancak, “mahkemelerin ve yargı yerlerinin verdikleri kararlarda yeterince gerekçe göstermeleri gerektiğini hatırlatır” denmektedir.16

Yargıtay içtihatlarında gerekçede nelerin bulunması gerektiğine işaret edilmektedir. Yargıtay kararına göre gerekçede yer alması gereken hususlar şöyledir: “Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükümde; Anayasanın 141, CMK’nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine imkan verecek biçimde olması gerekir. Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanuni bağlamda tartışılması, bu hususlara uyulmayarak gerekçesiz hüküm kurulması”.17

AYM, bireysel başvuru incelemesinde, “Başvurucunun araştırılmasını ısrarla talep ettiği konular ve İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet hükmünü kurduğu hususlar dikkate alındığında başvurucunun taşınmaz satışına ilişkin tanık beyanları ve açığa imzanın kötüye kullanılması ile ilgili taleplerinin hangi nedenlerle kabul edilmediğinin Derece Mahkemesi kararlarında açıklanmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir” demiştir.18

Bu kararında AYM gerekçeli karar hakkı konusunda şuna işaret etmektedir: “Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır”.19

I. AYM KARARININ GEREKÇESİNİN BAĞLAYICI OLMADIĞINA İLİŞKİN GÖRÜŞ

Öğretide AYM kararlarının gerekçesinin bağlayıcı olmadığı yönünde görüşler bulunmaktadır.20 Burada gerekçenin bağlayıcı olmadığı yönündeki görüşlerin ortak noktaları üzerinde durularak konuyla ilgili yaklaşımlar ortaya konacaktır.

Gerekçenin, Anayasanın yorumlanmasında AYM’nin, “yorum tekeline sahip olmadığı ve kanun koyucu gibi hareket edip edemeyeceği sorunlarıyla yakından ilgili” olduğu ifade edilmektedir.21 Öğretideki bir yaklaşıma göre, gerekçelerin bağlayıcılığının kabul edilmesi, içinden çıkılması imkânsız birçok soruna yol açmaktadır. Bu görüşe göre ilkin; mahkemenin birçok kararı, üyelerin değişik gerekçelerle çoğunluğa katılmaları biçiminde oluşmuştur. Bu durumda hangi gerekçeye itibar olunacaktır? İkincisi, “Anayasa Mahkemesinin birçok kararının gerekçesinde uzun felsefi, sosyolojik, tarihsel, siyasal tahliller yer almıştır. Bunların tümünün bağlayıcılığını kabul etmek, devlet hayatını, hatta 153’üncü maddeye göre ‘gerçek kişileri’de bağladığına göre, fikir hayatını ve bireysel ifade hürriyetini bir cendere içine sokar”.22

Gerekçenin bağlayıcı olmadığı yönündeki görüşte, gerekçelerin yasama etkinliklerini yönlendirme işlevi göreceği şeklindeki yaklaşıma yönelik olarak da, “toplumun doğal hukuki gelişimini dondurma tehlikesi taşımakta” olduğu da ifade ediliyor.23

Nihayet, “Diğer yargı kollarının (adli, idari ve askeri yargı) bir üst temyiz mercii olmadığına göre, gerekçelerin diğer mahkemeler bakımından bağlayıcı kabul edilmesinin anlamı ve müeyyidesi ne olacak? Görülüyor ki, tek makul çözüm, kararların ancak hüküm fıkrasının bağlayıcılığının kabul edilmesidir” denilmektedir.24

Gerekçenin bağlayıcı olmadığı yönündeki bir yaklaşıma göre, mahkeme kararının bağlayıcılığı “sadece hüküm fıkrası için geçerlidir. Kararın gerekçesi için bağlayıcı değildir”.25 Ancak bu yaklaşımda bağlayıcılık, diğer mahkemeler ile AYM arasında ayrım yapılmaksızın, “tüm diğer mahkeme kararlarının bağlayıcılığı gibi” ifade ile ortaya konmaktadır. Ancak bu yaklaşımda, “Hukuk sistemimizde, yasama organının Anayasanın bir maddesini, Anayasa Mahkemesinin yorumladığı şekilde yorumlamasını emreden bir hüküm yoktur. Eğer yasama organı, Anayasanın bir maddesini başka türlü yorumluyorsa ve bu yorum doğrultusunda bir kanun çıkarmışsa, bu kanun hakkında iptal davası açılmışsa, Anayasa Mahkemesi kanunu iptal ederek yasama organının yaptığı yorumu geçersizleştirebilir. Ancak bunun dışında başka bir şey yapması mümkün değil” denmektedir.26

Zaten AYM’nin yasama organının gerekçesini anayasaya uygun bulmaması, önceden verdiği kararlardaki gerekçeleriyle çelişiyorsa, yeni yasayla ilgili iptal kararı vermesi, AYM’nin önceki karar gerekçesinin bağlayıcılığının kabul edilmesi sonucunu doğurur. Bunun istisnalarından biri, AYM’nin yorum biçimini, dolayısıyla gerekçesini değiştirmesidir. AYM, önceki kararında yer alan yorumundan farklı bir yorumla çıkarılan yeni yasayı Anayasaya aykırı bulmazsa, kendi içtihadında değişiklik yapmış olacaktır.

Ancak bence, “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz” (m.153/1) ve “iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” şeklindeki düzenlemeler karşısında, gerekçesi yazılmayan hükmün yayımlanmasının söz konusu olmadığına, yani bağlayıcılığı başlamayacağına (infaza geçilemeyeceğine) göre, hüküm ancak gerekçesiyle birlikte kesinlik kazanabilecektir.

AYM kararının gerekçesinin değil, hüküm fıkrasının bağlayıcı olduğu yönündeki bir başka yaklaşıma göre, “Anayasa mahkemesi kararları birçok bölümden oluşur ve genellikle onlarca sayfa uzunluğundadır. (...) Anayasa Mahkemesi kararlarının, tüm mahkeme kararları gibi, sadece hüküm fıkrası bağlayıcıdır”.27

Bu görüşü ileri süren Gözler’e göre, “Anayasa mahkemesi kararının bağlayıcı olması iptal kararı ile iptal edilen kanunun hukuki geçerliliğini yitirmesi demektir”.28 Yazar bu sonuca, Anayasanın 153’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan, “iptal kararlarının Resmi gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar” düzenlemesine dayandırmaktadır. Yazara göre, “Adeta, doktrinin bir kısmına ve Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa mahkemesi kararları, yasama organına verilmiş emir ve talimatlardır. Yasama organı bu emir ve talimatlarla bağlıdır. Onların doğrultusunda hareket etmelidir. Kanımızca böyle bir bağlayıcılık anlayışı yanlıştır”.29

Gözler’e göre, “Anayasa Mahkemesi kararının bizzat Anayasa Mahkemesi için bağlayıcılığı da yine, Anayasa Mahkemesi kararının, gerekçesi için değil, hüküm fıkrası içindir”.30

AYM kararının bağlayıcılığının, bu mahkemenin kendisini de bağlayıp bağlamayacağı tartışma yaratabilir. Kural olarak AYM kararının mahkemenin kendisi için de bağlayıcı olduğu ifade edilmektedir.31 Çünkü, Anayasanın 153/son maddesindeki düzenlemede AYM’nin kararının kendisini bağlamayacağı konusunda bir ayrım yapılmamaktadır. Ancak AYM kendi kararını değiştirebilir. Konuya buradan yaklaşıldığında, AYM kararının kendisini bağlayıcılığı, kararın içtihat değişikliği ile değiştirilmemesi kaydıyla şeklinde anlaşılması gerekir. Çünkü mahkemeler içtihatlarını değiştirebilirler.32

Gözler, görüşünü açıklarken, Avusturya33 ve Almanya’da34 Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkrasının bağlayıcı olduğuna ilişkin görüşlere de yollamada bulunmaktadır.35

Bağlayıcılığın sadece hüküm fıkrasıyla ilgili olduğu, gerekçenin bağlayıcı olmadığını ileri süren bir diğer görüşe göre, “Eğer gerekçelerin de bağlayıcılığı olsaydı, o zaman heyet tarafından verilmiş olan bir kararın farklı gerekçeleri aynı anda uygulanmak gerekirdi ki bunun fiilen imkansız olduğu açıktır”.36

Ancak bu görüşü savunan yazar, aynı zamanda, “gerekçenin amacı verilen hükme davanın taraflarını ikna etmek ve dolaylı olarak da bazı durumlarda pozitif hukuk düzenlemeleri yapacak olanlara fikir vermek, yol göstermektir” diyerek, gerekçenin bağlayıcı olmadığına işaret etmekle beraber, AYM kararının “gerekçesinden” yararlanılabileceğini; buna karşın AYM’nin “yorum kararının” parlamentoyu bağlamayacağını kabul etmektedir.

Bu yazara göre, aksinin kabulü, “işlevler ve yetkiler ayrılığı ilkesine aykırı” olacaktır.37 Bu görüşü savunan yazar, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez” düzenlemesine dikkat çekerek, anayasa ve yasada yer almayan bir yasağın, iptal kararının gerekçesinin bağlayıcılığının kabul edilmesi nedeniyle, yasa koyucunun öngörmediği “yeni bir uygulama” olacağına işaret etmektedir.

AYM kararlarının gerekçelerinin bağlayıcı olup olmadığı konusunda, gerekçenin bağlayıcı olmadığı yönündeki görüş sahiplerinin “argümanlarının”, aksini savunanlara oranla “oldukça zayıf kaldığı” şeklinde de bir görüş söz konusu.38

Bu yazar, AYM kararının gerekçesinin bağlayıcı olduğunu “peşinen kabul etmek mümkün değil”dir diyerek, “karar gerekçelerinin bağlayıcılığını savunanların temel argümanı ile ilgili bir aşamaya kadar katıldığı” bir hususu açıklamaya çalıştığını dile getirmektedir.39

Yazara göre, “Anayasa yargısının mantığı gereğince, Anayasanın üstünlüğünün devamı açısından, yasamanın iptal edilen bir kanuna yönelik bir düzenlemesinde iptal kararlarının gerekçelerinin yol göstericiliği fevkalade önemlidir. Bununla birlikte dikkate alma bağlamında karar gerekçeleri, yasama organı açısından en fazla aydınlatma veya yol göstericilik biçiminde bir işleve sahip olabilir”.40

Yazar, AYM kararlarının bağlayıcılığının (m.153/1), sadece hüküm kısmı için anlaşılması gerektiğini; kesinlikten kastın ise, “başka bir yargısal merciinin denetimine tabi olmaması anlamına” geldiğini; “gerekçe için bu biçimdeki bir kesinliğin söz konusu” olmadığını dile getirmektedir.41

AYM’nin kararlarının hem bağlayıcılığı, hem de kimleri bağlayıcılığı konusunda “muhatabın” kim olduğunda açıklık olmadığına ilişkin görüşler de dile getirilmektedir.42

AYM karar gerekçelerinin diğer mahkemeleri bağlayıcı olmadığı da ileri sürülmektedir. Bu yaklaşımdan biri yargı,43 diğeri öğretiden gelmektedir.44

II. AYM KARARININ GEREKÇESİNİN BAĞLAYICI OLDUĞUNA İLİŞKİN GÖRÜŞLER

Bu başlık altında AYM kararlarının gerekçelerinin bağlayıcı olduğuna ilişkin öğretideki yaklaşım ile AYM’nin kendi kararlarındaki değerlendirmelerine yer verilecektir.