Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Milletlerarası Özel Hukuku Sevdiren Nedir? Bir Makalenin Düşündürdükleri

What Makes Private International Law “Lovable”? Reflections on an Article

Ayşe Kübra ALTIPARMAK

[MICHAELS, Ralph: “Private International Law as an Ethic of Responsivity”, (Ed.) RUIZ ABOU-NIGM, Veronica / NOODT TAQUELA, Maria Blanca: Forthcoming, Diversity and Integration in Private International Law, Edinburgh University Press, Edinburgh, 2019.]

Milletlerarası özel hukukla ilgili -özellikle de farklı alanlarda çalışan hukukçulardan- yükselen temel eleştiri alanın oldukça teknik ve karışık olduğu yönündedir. Bu alanda uzmanlaşmaya çalışan genç bir hukukçu olarak, görünürdeki teknik boyutun ardında milletlerarası özel hukukun beni cezbeden başka bir yönü vardı. Türkiye’de yetişmiş, Türk hukukunu bilen bir hukukçunun karşılaştığı uyuşmazlıkta yabancı bir hukuku gündeme getirebilmesi beni inanılmaz heyecanlandırmıştı. Dünya, “yerel”den ibaret değildi ve bunun da hukukta bir yansıması olmalıydı. Ancak alanda çalışmalarım yoğunlaştıkça pek çok karmaşık problemin, konunun teknik boyutuna ağırlık vererek çözülmeye çalışıldığını da fark ettim. Tam bu noktada karşıma çıkan Ralf Michaels’ın “Private International Law as an Ethic of Responsivity1 makalesi yeni bir kapı açtı. Milletlerarası özel hukukun etik bir boyutu da vardı ve bu etik boyut aslında alanın teknik yönü tarafından destekleniyordu.

Michaels’ın söz konusu çalışması, milletlerarası özel hukuku bir sorumluluk etiği alanı olarak ele alıyor. Yazar popülizm, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, kadın düşmanlığı ve ırkçılık, ihtiyaç sahiplerine sınırların kapatılması gibi problemleri modernitenin “varoluşsal krizi” olarak tanımlıyor. Bu kriz karşısında güçlü bir cevap olarak etiği işaret ediyor. Yazar, önemli bir soruyla açılışı yapıyor: Bu problemlerin çözümünde etiğe yönelmek yerine neden teknik bir alan olan milletlerarası özel hukuka yönelmeliyiz? Bu kadar teknik bir alan bize ne gibi bir fayda sağlayabilir? Sağlayabilir çünkü bu alanın teknik yapısı tam da bu problemleri çözmeye yönelik etik yanıtlar için “metot” sağlamaktadır. Sayılan problemler asırlarca etik boyutlarıyla tartışılsa dahi bunların çözümünde uygulamaya yansıyacak bir metot sunulmadığı sürece çözüme ulaşılamaz. Bu nedenle Michaels’ın bakış açısı milletlerarası özel hukukun geleceği açısından da özel bir önem taşıyor. Çalışma, bu alanın yalnızca bir hesap makinesi gibi uygulanacak hukuku veya mahkemelerin yetkisini tespit eden işlevinden ziyade etiği kullanan işlevsel yönüne odaklanıyor. Yazar milletlerarası özel hukukun, modernitenin kronikleşmiş problemlerinin çözümünde bir metot sağladığını ve tam da bu nedenle, rolünün görünenden önemli olduğunu ifade ediyor.