Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İcra İşleminin Yapısı ve Hukuki Rejimi

The Regime and Structure of the Execution Act

Ozan TOK

İcra işlemleri karışık bir hukuki rejime sahiptir. Zira icra işlemlerinin rejimi, bu işlemlerin yapısı ve hukuki nitelikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Birinci grup icra işlemleri, kural olarak, icrai/yürütülebilir karaktere sahip olmayan icra işlemleridir. Bunlar alelade icra işlemleri olarak tanımlanabilir. İkinci gruba ise icra takip işlemleri girer. Alelade icra işlemlerinin en önemli özelliği icra dairesi tarafından yapılmalarıdır. İcra takip işlemleri de icra dairesi tarafından tesis edilmekle birlikte takibin güncel durumu ve zamanaşımı üzerinde doğrudan etkiye sahip olur. Bütün icra işlemleri, karakteri ne olursa olsun, kamu gücü kullanılarak ve kamu hizmetini tesis amacıyla gerçekleştirilir. Bu sebeple icra işlemlerinin hukuki niteliği, idari işlemler üzerinden açıklanmalıdır. İcra işlemlerinin bu hukuki niteliği, idari işlemlere ilişkin doktrinin niteliğine uygun düştüğü ölçüde onlar için de uygulanmasını sağlar. İdari işlemlerin kimliği ve geçersizliğine ilişkin prensipler icra işlemleri için uygulandığında, icra işlemlerinin rejimi de tespit edilmiş olur.

İcra İşlemi, İcra Takip İşlemi, İdari İşlem, Kamu Hizmeti, Kamu Gücü, Yokluk, İptal Edilebilirlik.

The acts of execution have a complicated regime. The regime of these acts is related to their structures and legal nature. The acts of execution which fall into the first group are acts which do not have an enforceable character. These are acts that can be called ordinary execution acts. On the contrary, the second group contains the enforceable execution acts. The only peculiarity of simple execution acts that they are committed by the execution office. But the enforceable acts of execution committed by the execution office have the effect on the limitation period and the contemporary situation of the prosecution. All acts of execution, whatever their enforceable nature, are committed by virtue of public authority and for the purpose of rendering public service. For this reason the legal nature of the acts of execution can be explained on the administrative acts. Due to this nature, the principles on the theory of administrative acts are applied to execution acts. While the principles on identity and the nullity regime on administrative acts are applied to them, the legal regime of execution acts can be very well stated.

Execution Act, Enforceable Execution Act, Administrative Act, Public Service, Public Authority, Avoidability, Nullity.

I. Giriş

Hukukumuzda icra işlemlerinin hukuki niteliği ve bunun unsurlarına ilişkin birçok çalışma yapılmaktadır.1 İcra işlemi, takip prosedürü içerisinde gerçekleşmekle birlikte takip hukukunun yanı sıra özel hukuk ve idare hukuku ile sıkı bir bağlantı içerisinde olan bir işlem türüdür. İcra işlemi ile diğer hukuk alanları arasındaki bu bağlantı işlemin birbirinden farklı birçok teorik dayanağının bulunduğunu da göstermektedir. İcra işlemi kamu kudreti kullanan icra organı tarafından, kamu hizmeti faaliyeti kapsamında tesis edilmekte; ancak etkilerinin önemli bölümünü özel hukuk tarafından düzenlenen malvarlığı alanında göstermektedir. Bu hususlar icra işlemi üzerinde detaylı bir analiz yapılmasını gerektirecek karmaşık bir rejime sahip olduğunu da göstermektedir.

İcra işleminin hukuki rejimini tespit etmekte yaşanacak diğer bir zorluk, işlemin kendine özgü özellikler taşıyan icra takip işlemlerini de bünyesinde barındırmasıdır. Bu husus, icra işleminin hukuki rejiminin tespitine yönelik bir çalışmada öncelikle (alelade) icra işlemi ve icra takip işlemi ayrımının yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu ayrım yapılmadan icra işleminin tabi olduğu hukuki rejimi tespit etmek mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki icra takip işlemi, icra işlemine göre daha spesifik özellikler barındırır. İcra takip işleminin, icra işleminden farklı olarak, muhatabı yalnızca borçlu olup her icra takip işlemi, takip prosedürünü mutlak surette ilerletici etkiye sahiptir. Hâlbuki (alelade) icra işleminin böyle bir etkiye sahip olduğunu ifade etmek mümkün değildir.

İcra işleminin hukuki rejimi, icra işleminin unsurları ve hukuki niteliğiyle doğrudan alakalıdır. Esasen bir işlemin unsurları, onun hukuki niteliğini de belirlemektedir. Bu sebeple çalışmamızda öncelikle icra işleminin ve esasen spesifik bir icra işlemi karakterini haiz olan icra takip işlemenin unsurları ortaya koyulmaya çalışacaktır. Bu unsurlar belirtildikten sonra ise icra işleminin hukuki niteliği tespit edilerek icra işlemleri bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları tartışılacaktır. Bu çerçevede çeşitli idare hukuku ve idari yargılama hukuku kurallarının icra işlemlerinin bakımından uygulanmasına imkân olup olmadığının sorgulanması, çalışmanın amaçlarından birini teşkil etmektedir. İcra işlemlerinin, hukuka uygunluk karinesinden yararlanması, şikâyetin konusunu oluşturabilmeleri için icrai/yürütülebilir karakterde olma zorunluluğu ve idare hukukundaki geçersizlik rejiminin; idari işlem niteliğinde olduğunu kabul ettiğimiz icra işlemleri bakımından da uygulanma imkânı icra işlemlerinin hukuki rejimi içerisinde değerlendirilecektir.

II. İcra İşlemi ve İcra Takip İşlemi Kavramları

Öncelikle belirtilmelidir ki “icra işlemi”, “icra takip işlemini” de içine alan geniş bir kavramdır. Doktrin2 ve yargı kararlarındaki3 yaygın tanıma göre icra takip işlemleri, icra dairesi tarafından borçluya karşı yapılan ve takibin ilerlemesini sağlamaya yönelik işlemlerdir. Buna göre icra takip işlemi, icra işlemine göre daha spesifik bir kavramdır.4

İcra işleminin tanımı ve unsurları bakımından yeknesaklık yoktur. Bir görüşe göre icra işlemi, icra dairesi tarafından alacaklının alacağına ulaşması amacıyla yapılan her türlü işlemdir.5 Başka bir görüşe göre ise icra işleminin, icra daireleri tarafından yapılmaları yeterli olup işlemin takibi ilerletme amacı taşıması gerekmez.6 Gerçekten de ilk görüş kabul edildiğinde icra işlemleri ile icra takip işlemi arasındaki farkın tam olarak tespit edilmesi mümkün olmayacaktır. İlk görüşün icra işlemine ilişkin tanımının oldukça dar kapsamlı olduğu belirtilmelidir. İlk görüş kabul edildiğinde icra işlemleri, yalnızca icra dairesi tarafından borçluya karşı yapılan işlemler olarak değerlendirilecek ve takibi ilerletmese de nihayete erdirme amacı taşıması gerekecektir. Bu hâlde icra dairesi tarafından yapılan diğer işlemlerin hangi kategoriye girdiğinin tespiti de zorlaşır. Örneğin icra dairesi tarafından alacaklının takip, haciz, satış gibi taleplerinin reddi işlemleri ilk görüşe göre icra işlemleri kategorisinde kabul edilmemelidir. Gerçekten bir işlemler rejimi tesis edilmek isteniyorsa icra işlemi ve icra takip işlemi arasındaki köşeli ayrım da ortaya konulmalıdır. Kanaatimizce icra işlemi, icra dairesi tarafından yapılan işlemlerdir. Bu hâlde bir işlemin, icra işlemi olarak nitelendirilebilmesinin tek koşulu, icra organınca yapılmasıdır. Bunun dışında işlemin muhatabının borçlu olması veya işlemin mutlak anlamda takibi ilerletme amacı taşımasına gerek yoktur. Bu sebeple alacaklının ve borçlunun taleplerinin, icra dairesince reddine yönelik kararlar, icra dairesince yapılan tebliğler gibi işlemler de birer icra işlemidir. İki kavram arasındaki bu fark ortaya konduktan sonra icra işlemi ve icra takip işlemi kavramları arasında daha detaylı bir ayrım yapıldığında şu sonuçlara varılacaktır:

İcra takip işlemi ve icra işlemi ayrımındaki ilk ölçüt, işlemin muhatabıdır. İcra takip işlemleri mutlak surette borçluya karşı yapılmalıdır. Buna karşın icra işleminin muhatabının borçlu olması şart değildir. İcra işleminin muhatabı alacaklı da olabilir. İcra işlemi yalnızca alacaklı bakımından takip hukukuna ilişkin haklar tesis edebileceği gibi bu hakların gerçekleştirilmesini engelleyebilir. Bu durumda ilk yapılan icra işlemi, alacaklının takip talebinin kabulü veya reddi şeklindeki işlemlerdir. Takip talebinin kabulü, alacaklının icra hakkının somutlaştırılmasını sağlarken7 takip talebinin kabulüne istinaden ilk icra takip işlemi olan ödeme emrinin borçluya tebliği gerçekleşmektedir. O hâlde takip prosedüründeki ilk icra işlemi takip talebinin kabulüyken; ilk icra takip işlemi ise ödeme emrinin düzenlenmesi ve borçluya tebliğ edilmesidir.8 Takip talebinin kabulü işleminin muhatabı alacaklıyken ödeme emrinin muhatabı borçludur. Aynı şekilde haciz ve satış taleplerinin reddi veya hacze iştirak talebinin reddi de birer icra işlemidir. Zira bu işlemler borçluya karşı yapılmamaktadır. İcra dairesi tarafından alacağın tahsil edilemeyen kısmı bakımından re’sen tanzim edilmek zorunda olan aciz vesikası da bir icra işlemidir.9 Bu işlem borçluya karşı yapılmamakta olup aciz vesikası tanziminde muhatap alacaklıdır. Aynı şekilde icra dairesi tarafından rehin alacaklısının alacağının rehinle karşılanamamış kısmı için alacaklıya karşı10 gerçekleştirilen rehin açığı belgesi tanzimi de bir icra takip işlemi değil; alelade bir icra işlemidir.

İcra işlemi ve icra takip işlemi ayrımının en gözle görülür olduğu takip aşaması, esasen paraya çevirmedir. Alacaklının mahcuz malın paraya çevrilmesine ilişkin talebi üzerine icra dairesi, mahcuz malvarlığı unsurunun mülkiyetini derhâl alıcıya geçirmemekte ancak paraya çevirme için ilan ve şartnamenin hazırlanması gibi hazırlık işlemleri yapmaktadır (İİK m.114 ve m.126). Paraya çevirme için yapılan hazırlık işlemleri esasen icra takip işlemi olmayıp birer alelade icra işlemidir. Zira açıklandığı gibi bir icra işleminin icra takip işlemi karakterinde olabilmesi için takibi ilerletici karakteri de haiz olması gerekmektedir. Satış ilanı, kıymet takdiri gibi paraya çevirmeye ilişkin hazırlık işlemleri bu yönüyle takibi doğrudan doğruya ilerletici karakter göstermezler.11 Hâlbuki bu hazırlık işlemleri sonrasında mahcuz malın mülkiyetinin alıcıya geçirilmesini sağlayan “ihale” işlemi bir icra takip işlemidir. Benzer şekilde icra dairesinin iç düzen işlemleri12 de birer icra takip işlemi değildir. İcra dairesinin bu işlemleri alacaklı, borçlu veya üçüncü kişinin hukuki durumu üzerinde etki doğurmayıp (icrai nitelikte olmayıp) takibin seyrine yönelik kararlardır. İç düzen işlemlerinin muhatabı söz konusu olmadığı için borçluya yönelik olarak gerçekleştirilmeyen bu işlemlerin de icra takip işlemi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Örneğin bir ilamsız takipte icra dairesinin borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde ve geçerli bir şekilde itiraz edip etmediğine yönelik tespiti bir iç düzen işlemidir. Zira bu işlemin muhatabı bulunmamaktadır. Benzer şekilde icra dairesinin üçüncü kişinin haciz ihbarnamesinde bildirdiği ifadelerin Kanuna göre “itiraz” hükmünde olmadığını tespit etmesi bir iç düzen işlemidir. Bu hâllerde icra dairesinin işleminin muhatabı mevcut değildir.

İcra işlemleri ve icra takip işlemleri ayrımındaki ikinci ölçüt, işlemin takip üzerindeki etkisidir. İcra takip işlemleri, mutlak surette takibi ilerletir. Buna karşın icra işlemlerinin takibi ilerletici karakterde olmasına lüzum yoktur. Dikkat edilirse bu şart, icra takip işlemlerinin “borçluya karşı” yapılması unsurunu tamamlayıcı bir işlev görmektedir. Zira yalnızca borçluya karşı yapılan bir takip işlemi takibi ilerletme amacını taşıyabilir. Ancak icra takip işleminin borçluya karşı yapılma unsuruyla takibin ilerlemesini sağlama unsuru teknik olarak aynı anlama gelmez. Elbette takibin ilerleyebilmesi için işlem borçluya karşı yapılmalıdır; ancak borçluya karşı yapılan her işlem de bir icra takip işlemi niteliğinde değildir. Örneğin haciz için geçerlilik şartı niteliğinde olmayan muhafaza tedbirleri de borçlunun malvarlığına yönelik olarak yapılır; zira bunlar borçlunun hacizle birlikte hukuken kısıtlanmış idare ve tasarruf yetkisinin fiilen kullanılmasının da önüne geçer (İİK m.86, m.91). Ancak bu muhafaza tedbirleri birer icra takip işlemi olmayıp alelade icra işlemi olarak değerlendirilmelidir.13 O hâlde icra takip işlemleri, takibi bir üst aşamaya taşıma imkânı veren işlemlerdir. Her icra takip işleminde alacaklı, alacağını tatmin etmeye önceki aşamaya göre daha çok yaklaşır. Eğer bir icra dairesi işlemi bu niteliği haiz değilse icra işlemi olmakla beraber; icra takip işlemi niteliğinde kabul edilemez.

İcra işlemi ve icra takip işlemi kurumları arasındaki ayrımın önemli sonuçları bulunmaktadır. Öyle ki bu sonuçlar, icra işlemi ve icra takip işlemi tabi olacağı hukuki rejimde de farklılığa yol açabilir.

İcra işlemi ve icra takip işlemi ayrımının ilk sonucu süreler üzerindedir. Türk Borçlar Kanunu14 göre zamanaşımını kesen işlem alelade icra işlemi değil; ancak icra takip işlemidir.15 Başka bir ifadeyle yalnızca icra takip işlemi niteliğini haiz olan icra işlemleri zamanaşımını keser (TBK m.157/II).16 Yargıtay, açıkça icra işlemleri ve icra takip işlemlerini tanımlamasa bile muhafaza tedbiri niteliğindeki her ay maaştan kesilmesinin bir icra takip işlemi olmadığını, bu sebeple zamanaşımını kesemeyeceğini ifade etmektedir.17 Gerçekten de muhafaza tedbirleri birer (alelade) icra işlemi olup icra takip işlemi olarak değerlendirilemez. Aynı şekilde alacaklının haciz talebinin reddi de zamanaşımını kesmez.18 Öyle ki bu işlem borçluya karşı yapılmadığı gibi menfi işlem karakterinde olan ret işlemleri takibi ilerletici karaktere de sahip değildir. İsviçre Federal Mahkemesi de bir kararında “... zamanaşımını kesebilecek nitelikte olan işlemler yalnızca takibi bulunduğu aşamadan başka bir aşamaya taşıyabilecek karakterde işlemler olup icra dairesi tarafından yapılan basit işlemler, örneğin alacaklının zamanaşımını kestiğini iddia ettiği ödeme emrinin kopyasının alacaklıya verilmesi, bir icra takip işlemi değildir...” ifadelerini kullanarak zamanaşımını kesen işlemlerin icra takip işlemleri olduğunu vurgulamıştır.19 İcra takip işlemlerinin zamanaşımını kesmesi kuraldır. Zira icra takip işlemleri muhakkak borçluya karşı yapılır. İcra takip işlemleri, icra prosedürünü bulunduğu aşamadan bir sonraki aşamaya taşımakla da alacaklıyı alacağına yaklaştırır. İcra takip işleminin bu iki özelliği onun zamanaşımını kesmesine olanak sağlar. Bu durumda icra takip işleminin zamanaşımını kesmesi TBK m.157/f.II hükmüne göre icra takip işleminin niteliğinin bir gereğidir. Hükme göre icra takibiyle kesilen zamanaşımı, alacağın takibine yönelik her takip işlemiyle yeniden kesilmektedir. İcra takip işlemleri, alacaklının takip talebinde belirttiği alacak miktarını tahsilini amaçlayıp takibi bu yönde ilerletirler. Her icra takip işlemi alacaklının takip talebine hukuki bir etki kazandırır. Ancak icra takip işlemi dışındaki diğer icra işlemleri, takibi ilerletici karakter taşımadıklarından zamanaşımını kesmezler.

İcra işlemi ve icra takip işlemi ayrımının diğer sonucu işlemlerin kimliğindeki farklılaşmadır. Aşağıda da açıklayacağımız üzere icra işlemleri nitelik olarak idari işlem karakterinde olduğu için idari işlemlere ilişkin düzenlemeler bunlar bakımından niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulama alanı bulur. Bu kurumlardan biri de idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için gerekli olan yürütülebilirlik/icrailik unsurudur. Bütün icra takip işlemleri niteliği gereği yürtülebilirlik/icrailik (executoire) özelliğini bünyesinde barındırırlar. Yürütülebilirlik/icrailik, (idari) işlemin, hukuk süjeleri (muhatap) üzerinde somut hukuki etki meydana getirmesidir.20 Başka bir ifadeyle ancak yürütülebilir/icrai bir (idari) işlem, ilgilisi bakımından hak veya borç doğurabilir.21 Buna göre bir icra takip işleminin yürütülebilir/icrai karakteri haiz olup olmadığını tespit için ayrı bir inceleme yapılmasına lüzum yoktur. Zira icra takip işleminin takibi ilerletici karakteri, onu doğrudan doğruya yürütülebilir/icrai kılar. Her icra takip işlemi muhakkak borçlunun hukuki durumunu (ordonnancement juridique) değiştirir. Ancak alelade icra işlemleri için aynı sonuç geçerli olmaz. Şüphesiz icra takip işlemi dışında kalan birçok alelade icra işlemi de yürütülebilir/icrai karakteri haiz olabilir; ancak yürütülebilir/icrai karakter, bunların bünyesinde zorunlu olarak bulunmaz. İlk olarak icra işlemi borçluya karşı yapılmak zorunda değildir. Alacaklıya karşı yapılan icra işlemleri olduğu gibi muhatabı olmayan iç düzen işlemleri de mevcuttur. Dolayısıyla borçluya karşı yapılmayan icra işlemleri ancak diğer ilgililerin hukuki durumunu etkilediği ölçüde bunlar bakımından yürütülebilir/icrai karakter taşıyabilir. Örneğin alacaklının takip talebinin reddi alacaklıya karşı yapılır ve yalnızca alacaklının hukuki durumunu etkiler. Bu ret işlemi alacaklı bakımından yürütülebilir/icrai niteliktedir. Ancak icra dairesinin borçlunun ödeme emrine itirazını değerlendirmesi sonucunda itirazın sıhhatine yönelik almış olduğu karar, bir iç düzen işlemi olup henüz takibin taraflarının üzerinde hukuki etkiye sahip değildir. İcrai/yürütülebilir karakter taşımayan bu karara karşı şikâyet yoluna başvurulamaz. Bu karara bağlanan hukuki etki ancak alacaklının takibin devamını sağlamak için haciz talebinde bulunmasıyla birlikte ortaya çıkar. Diğer taraftan icra dairesince borçlunun itirazının süresi içerisinde veya usulüne uygun olarak yapılmadığına ilişkin kararı da icrai nitelikte değildir. Borçlu ancak icra dairesinin haciz kararına karşı şikâyet yoluna başvurarak icra mahkemesinde ödeme emrine itirazının geçerli olduğunu ileri sürebilir. Buna göre takibin tarafları ancak haciz talebine bağlı olarak icra dairesinin vereceği menfi veya müspet kararına karşı şikâyet yoluna başvurabilecektir.