Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Marka Hakkına İktibas veya İltibas Suretiyle Tecavüz Suçu

Crime of Trademark Infringement by Quotation or Confusion

Zahit YILMAZ

Günümüzde markalar, tüketiciler nezdinde üründen dahi daha önemli bir tercih sebebi olmuştur. Bu sebeple marka hakkı ihlalleri için hukuk sistemleri çeşitli yaptırımlar öngörmüştür. Marka hakkına ilişkin ihlaller özel hukuk uyuşmazlıkları şeklinde yargılamalara konu olmakla birlikte çeşitli ihlaller açısından, ceza hukuku da yaptırımlar öngörmektedir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanun’un 30 uncu maddesinde üç fıkra halinde düzenlenen suç tipleri, öğretide marka suçları olarak adlandırılmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında düzenlenen suç tipi ise marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz suçu olarak kabul edilmektedir. Çalışmamızda bu suç tipinin, suç inceleme metodu dikkate alınarak değerlendirilmesi ve eleştirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına yer vermek suretiyle, suç tipinin uygulamada ne şekilde değerlendirildiğine dikkat çekilme amacı güdülmüştür.

Ticari Marka, İktibas, İltibas, Ticari Amaç, Sınai Mülkiyet.

Today, trademarks have become even more important preference than products themselves in the eyes of customers. Therefore, several sanctions are set forth in law systems against violations of trademark rights. Although trademark rights violations are considered as private law disputes, there are also sanctions in terms of criminal law. The types of crimes, regulated in three paragraphs in Article 30 of the Industrial Property Act No.6769, are called “trademark crimes” in the doctrine. The first paragraph of the article regulates the “Crime of trademark infringement by quotation or confusion”. Our research aims to assess and criticize this crime type by taking crime research method into consideration. It is intended to draw attention to how the crime type is assessed in practice by including decisions of the Supreme Court and the Regional Court of Justice.

Trademark, Quotation, Confusion, Commercial Purpose, Industrial Property.

I. Giriş

Marka, sözlük anlamı itibarıyla “Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret”tir.1 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (bundan sonra SMK olarak adlandırılacaktır) “Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesinde “marka” kavramı tanımlanmamıştır. Bununla birlikte “Marka olabilecek işaretler” başlıklı dördüncü maddenin; “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir” şeklindeki düzenlemesi, marka kavramının tanımı hakkında dolaylı olarak bilgi sunmaktadır.2 Belirtelim ki 556 sayılı KHK döneminde, SMK’nın 2’nci maddesine karşılık gelen 5’inci maddede de “teşebbüs” ifadesine yer verilmiş olup öğretide bu husus eleştirilerek bunun yerine “işletme” ifadesinin kullanılmasının yerinde olacağı ifade edilmiştir.3 Marka kavramı, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluşu’nun eki olan “Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights”a göre 15’inci maddede, “bir işletmenin mal ve hizmetlerini, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayıran herhangi bir işaret veya işaret kombinasyonu” şeklinde tanımlanmıştır.4

Markanın unsurları, genel olarak işaret unsuru ve ayırt edici olmadır.5 Bunun yanında açıklık ve kesinlik şeklinde bir unsurun sayıldığı da görülmektedir.6 İşaret unsuru, SMK’nın dördüncü maddesinde, “sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir” şeklinde örnekseme yoluyla düzenlenmiştir.7 Markanın fonksiyonları, korunan hukuki değer noktasında da dikkate alınabileceği üzere başlıca ayırt etme, köken belirleme, garanti ve reklam fonksiyonlarıdır.8

SMK’nın 30’uncu maddesinde “Marka Hakkına Tecavüze İlişkin Cezai Hükümler” başlığı altında, ilk üç fıkrada bağımsız şekilde marka hakkına tecavüze ilişkin suçlar düzenlenmektedir. Marka hakkı, hak sahibine izni olmaksızın markasının kullanılmasını men etme yetkisi veren ve ayni etkileri olan mutlak bir hak olarak tanınmıştır.9 Bu hak, sahibine, hem olumlu hem olumsuz yetkiler vermektedir.10 Nitekim kişinin marka hakkına yönelik saldırıları önleme talep etme ve hak üzerinde tasarruf yetkisi olması buna işaret etmektedir.11 Maddenin dördüncü fıkrasında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri, beşinci fıkrasında ise soruşturma-kovuşturma şartları düzenlenmiştir. Altıncı fıkrada, dava şartı olarak şikâyete yer verilmiş ve yedinci fıkrada ise sınırlı bir etkin pişmanlık düzenlemesine yer verilmiştir. Kanunkoyucu, fıkralarda yer alan suç tiplerine ilişkin özel bir adlandırma yapmamıştır. Bununla birlikte çalışma konumuzu oluşturan ve SMK’nın 30’uncu maddesinin ilk fıkrasında; “(1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenen suç tipi, yukarıda belirttiğimiz üzere “marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz suçu” şeklinde isimlendirilebilir.

II. Korunan Hukuki Değer

Marka hakkına tecavüz ile ilgili düzenlenen suçlar açısından ortak korunan hukuki değer marka hakkıdır.12 Ancak bunun yanında ticari hayatın güvenli şekilde işleyişi ve haksız rekabetin engellenmesi13 tüketicilerin hakları da14 korunan hukuki değerler arasındadır. Markanın fonksiyonları nazara alındığında kamuda markaya duyulan güvenin de korunduğu düşünüldüğünde korunan değerler arasında kamu düzeni ve kamu güveni de sayılabilir.15 Marka sahibi ve kamu yararının da korunan hukuki yararlardan olduğu belirtilmiştir.16 Görüldüğü üzere bahse konu suçun ihdası ile birden fazla hukuki değer korunmak istenmiştir.

III. Suçun Unsurları

İlgili suç tipinde “kişi” ifadesi kullanıldığı için bu suçun herkes tarafından işlenebileceği kısaca özgü bir suç olmadığı söylenmelidir. SMK’dan önceki düzenleme olan 556 sayılı KHK’nın 61/A düzenlemesinde birinci fıkrada yer alan “başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üretmek, satışa arz etmek veya satmak” suçunun özgü bir suç olmadığına işaret edilmiştir.17 Mevcut düzenlemede yer alan suç bakımından da durum aynı merkezdedir. Bu anlamda suç, herkes tarafından işlenebilir.18 Suçun faili, yalnızca gerçek kişi olabilir. Bununla birlikte maddede yer alan suçların, bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır (m.30/4). Fail açısından herhangi bir nitelikli unsur öngörülmemiştir. Bu durumu eleştiren bir görüşe göre Alman hukukunda mevcut olan suçun meslek edinen kişi tarafından gerçekleştirilmesi hukukumuz açısından da düşünülebilirdi.19 Kanaatimizce bu suç genellikle bahse konu fiilleri meslek haline getiren kişiler tarafından işleneceği için böyle bir nitelikli hale yer verilmesine gerek yoktur. Ancak öğretide öne sürülen taklit ürünlerin alenen yayımlanması noktasında etkin bir koruma sağlanamamasından hareketle yapılan eleştiriye ve satma, satışa arz etme fiillerinin internet ortamında işlenmesinin ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmesi gerektiği fikri dikkat çekicidir.20