Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi’nin 16/07/2020 Tarih ve 2020/38 Sayılı Kararına İlişkin Ceza Hukuku Yönüyle Bir Değerlendirme

An Examination on Criminal Law Regarding The Constitutional Court’s Decision of Dated 16.07.2020 and Numbered 2020/38

Kürşat YEMENİCİ, Irmak KORUCULU

Bu çalışmada Anayasa Mahkemesi’nin 16/07/2020 tarih ve 2020/38 sayılı kararı ceza hukuku boyutuyla incelenmiştir. İlk olarak af kurumu hakkında genel bilgiler verilmiş ve iptali istenen düzenlemenin af kanunu niteliğinde olup olmadığı incelenmiştir. Daha sonra belirlilik ilkesine uygun olup olmadığı hususu ele alınmıştır. Son olarak düzenlemenin kapsamı ortaya konularak ceza muhakemesine bir etkisi olup olmadığı değerlendirilmiştir.

Af, Suç, Ceza, Cezai Sorumluluk, Meşru Savunma.

In this study, the Constitutional Court’s decision dated 16/07/2020 and numbered 2020/38 has been examined in terms of criminal law. First of all, general information about the concept of amnesty was given and it was examined whether the regulation requested to be annulled was amnesty law. Then, whether it is suitable for the principle of clarity and definiteness was discussed. Finally, the scope of the regulation was determined and whether it had an effect on the criminal procedure or not was examined.

Amnesty, Crime, Penalty, Criminal Liability, Self Defence.

1. Genel Açıklamalar

01/02/2018 tarih ve 7079 sayılı Kanun’un1 113. maddesiyle, 8/11/2016 tarih ve 6755 sayılı Kanun’un2 37. maddesine eklenen 2. fıkra hakkında açılan davada; şekil ve esas bakımından Anayasa’nın 2, 13, 15, 17, 20, 35, 36, 87 ve 88. maddelerine aykırılı olduğu ileri sürülerek, düzenlemenin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

7079 sayılı Kanun’un 113. maddesiyle eklenen, 6755 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 37. maddesinin 2. fıkrasına göre; “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra3 hükümleri uygulanır.” Dolayısıyla, kişilerin bu kapsamdaki fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.

Anayasa Mahkemesi, 16/07/2020 tarihli 2018/31 E., 2020/38 K. sayılı kararında; iptal talebinin şekil ve esas bakımından oybirliği ile reddine karar vermiş; verilen karar 11/11/2020 tarihli ve 31301 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi iptali istenen hükmü öncelikle “Olağanüstü Hâl Düzenlemelerinin Yargısal Denetimi” başlığı altında incelemiş: OHAL KHK’larının Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla iptal davası açılmasının mümkün olmadığı, bununla birlikte bu KHK’ların TBMM tarafından onaylanarak kanunlaşması durumunda bu kanun hükümlerinin Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla iptal davası açılmasına engel bir halin söz konusu olmadığı ifade edilmiştir.

2. Mahkemenin Şekil Bakımından Kararına İlişkin Değerlendirme ve Kanaatimiz

İptal talebinde ilk olarak düzenlemenin şekil bakımından Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Buna göre; yapılan düzenleme af niteliği taşımakta olup Anayasa m.87 gereğince üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekmektedir. Af kanunlarının tasarı ve tekliflerinin TBMM’de görüşülme usul ve esaslarının İçtüzük ile düzenleneceğinin Anayasa m.88’de öngörüldüğü, TBMM İçtüzüğü m.92/2 gereğince af ilanını içeren tasarı veya tekliflerin Genel Kurulda kabulünün TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararıyla mümkün olduğu, bu itibarla dava konusu kuralın şekil bakımından Anayasa m.87 ve m.88’e aykırı olduğu ifade edilmiştir.

Af; bir yasama organı işlemi ile kamu davasının, cezanın veya yalnızca ceza infazının sona erdirilmesi veya infaz süresinin kısaltılması olarak tanımlanabilir4 . Bazen yalnızca kesinleşmiş cezaları kaldıran, hafifleten veya değiştiren bazen de kamu davasını düşüren veya ceza mahkumiyetini bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıran af kurumu, bir kamu hukuku tasarrufu olarak tarif edilmektedir5 .

Hukuk devleti ilkesinin bir sonucu olarak, kanun koyucunun yalnızca zorunlu hallerde toplumsal barışın sağlanması amacıyla af çıkarması gerektiği, aksi halde af çıkarmanın hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıyacağı; toplumsal barışı takdir yetkisinin ise kanun koyucuya ait olduğu ifade edilmektedir6 . Kanun koyucu af çıkarma yetkisini, cezaevlerinin ya da adaletin yükünü azaltmak gibi değişik gerekçelerle kullanabilmektedir7 . Bununla birlikte, ceza adaletinin akışı içerisinde zorlayıcı bir sebep veya ihtiyaç olmaksızın af yetkisi kullanılmamalıdır. Aksi takdirde ceza hukukunun emir ve yasaklarının ciddiyeti ortadan kalkacaktır8 .

Af yetkisinin kullanılması yargısal bir faaliyet olmadığı gibi, aftan faydalanacak kişiler de yargı kararıyla belirlenmemektedir9 . Yasama ve idare organı tarafından çıkarılan af, yargısal sonuçlara neden olmakla birlikte idari bir tasarruf olarak nitelendirilmektedir10 .

Nasıl ki suç ve ceza ihdas etmek devletin yetkisinde ise; suçu ve cezasını affetmek de devletin yetkileri içerisindedir. Kanunilik ilkesinin bir neticesi olarak af ancak kanunla çıkarılabilir11 . Nitekim Anayasa m.87 gereğince; af çıkarma TBMM’nin görevleri arasında düzenlenmiştir. Ceza hukuku mevzuatımızda af müessesinin düzenlendiği TCK m.65’te; genel af ve özel af olmak üzere iki çeşit af öngörülmüştür.