Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

AB Adalet Divanı’nın Hukuk Yaratması Ultra-Vires Tasarruf Olarak Görülebilir mi?

Can the Creation of Law of the Court of Justice of the EU be Considered as Ultra-Vires Acts?

Ayşe Füsun ARSAVA

AB Adalet Divanı Taricco II davasında vermiş olduğu kararla İtalyan Anayasa Mahkemesi ile kendi arasında anayasal kimliğin korunması konusundaki mevcut uyuşmazlığın tırmanmasını önleyebilmiştir. AB Adalet Divanı bir önceki kararında İtalyan hukukunun zaman aşımı kurallarının AB’nin Çalışma Usulleri Hakkındaki Sözleşme’nin 325. maddesi muvacehesinde uygulanmaması gerektiği sonucuna varmıştır. İtalyan Anayasa Mahkemesi ise bu durumu İtalyan Anayasasının kimliğinin korunması ile bağdaşmaz olarak görmüştür. Makalede AB’nin Çalışma Usulleri Hakkındaki Sözleşme’nin 325. maddesinin etkisine ilişkin olarak AB Adalet Divanı tarafından getirilen gerekçelere ve Taricco I kararında getirilen AB Adalet Divanının hukuk yaratma sınırlarına ışık tutulmaktadır.

AB Hukukunun Doğrudan Uygulanması, AB Hukukunun Önceliği, Yargıcın Hukuk Yaratma Yetkisi, Ultra-Vires Yetki Kullanımı, Anayasal Kimlik.

The Court of Justice of the EU was able to prevent the escalation of the existing dispute between the Italian Constitutional Court and itself on the protection of constitutional identity with its judgment in the Taricco II case. In its previous judgment, the Court of Justice of the EU concluded that the statute of limitations rules of Italian law should not be applied in accordance with Article 325 of the Treaty on the Functioning of the European Union. The Italian Constitutional Court considered this situation incompatible with the protection of the identity of the Italian Constitution. The article sheds light on the justifications brought by the Court of Justice of the EU regarding the effect of the Article 325 of the Treaty on the Functioning of the European Union and the limits of law creation of the Court of Justice of the EU introduced in the Taricco I decision.

Direct Applicability of EU Law, Primacy/Precedence of the EU Law, Judge’s Competence to Create Law, Ultra-Vires Exercise of Power, Constitutional Identity.

GİRİŞ

AB Adalet Divanı’nın İtalyan Anayasa Mahkemesinin önkarar başvurusu bağlamında heyecanla beklenilen Taricco II davasında vermiş olduğu karar AB Adalet Divanı ve üye devlet anayasa mahkemeleri arasında diyalog kurulabileceğini kanıtlamıştır.1 AB Adalet Divanı bu davada verdiği kararla önkarar başvurusu yapan mahkemenin Taricco I davasında Divanın istinat ettiği prensiplerin2 Taricco I] ulusal mahkemeler tarafından uygulanması durumunda anayasal kimliğini ihlâl edeceğine ilişkin endişeyi gidermiş, bu prensiplerin etkisini yumuşatmıştır. Konunun daha iyi ortaya konulabilmesi bakımından bu bağlamda öncelikle AB Adalet Divanının Taricco I kararına ve dolayısıyla AB’nin Çalışma Usulleri Hakkındaki Sözleşmenin 325. maddesinin doğrudan uygulanma ve bunun sonucu olarak önceliğine ve AB Adalet Divanının hukuk yaratma yetkisi ve bu yetkinin kullanılmasının üye devletler tarafından denetimine eğilinmesi gerekmektedir.

I. AB ADALET DİVANI VE TARİCCO DAVASI

İtalyan mahkemeleri ve AB Adalet Divanı arasında bu dava bağlamında bir Kuzey İtalya ilk derece mahkemesinin önkarar başvurusu ile kurulan diyaloğun yaklaşık dört yıl sonra verilen Taracco II kararı ile tamamlandığı görülmektedir.

Tribunale di Cuneo tarafından AB Adalet Divanına yapılan önkarar başvurusunda katma değer vergi döngüsünü engelleyen ulusal zaman aşımı kuralları (İtalya’da davaların uzun sürmesi nedeni ile) için ne yapılması gerektiği sorulmuştur. İtalyan zaman aşımı kuralları, somut örnekte 2018’den sonra cezai takibatı mümkün kılmamaktadır. Önkarar başvurusu yapan mahkemesinin dava prosedürünün zaman aşımı süresi içinde tamamlanamayacağı endişesi ile formüle ettiği önkarar sorularının hepsi İtalyan zaman aşımı rejiminin AB’nin Çalışma Usulleri Hakkındaki Sözleşmenin 101, 107 ve 119. maddelerinde yer alan rekabet ve bütçe hukuku hükümleri ve ortak katma değer vergisi sistemine ilişkin direktifle bağdaşıp bağdaşmadığını ortaya koyma amacına matuftur. Lüksemburg Divanı’nın cevabı birçok bakımdan beklenilenin dışında olmuştur.