Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Hukukunda Hayvanların Korun(ma)ması

The (Un)Protection of Animals under Turkish Law

Ayşen ÇİLENTİ KONURALP, Orhan Emre KONURALP

Türk hukukunda hayvanların yeterince korunup korunmadığı, yeterli korumanın sağlanabilmesi için ne türden özel önlemlerin alınması gerektiği, oldukça güncel bir hukuki sorundur. Bu sorunun daha doğru tahlil edilebilmesi için, öncelikle hayvanların Türk hukukundaki hukuki statüsü doğru şekilde tespit edilmelidir. Türk hukuku, hayvanlara özel bir tür kişilik tanımadığı gibi, hayvanların eşya statüsünü haiz olmadığı yönünde özel bir düzenleme de içermemektedir. Fakat bu durum, hayvanların özel olarak ve olması gerektiği gibi korunmasına engel teşkil etmez. Olması gereken, hayvanların özel ve onları korumaya elverişli bir hukuki rejim ile korunmalarıdır. Türk hukukunun mevcut halinde ise hayvanların özel olarak korunduğunu söylemek güçtür. Zira, hayvanlara zarar veren fiiller sadece hayvan sahipli bir hayvansa Türk Ceza Kanunu kapsamında cezalandırılmakta, sahipsiz hayvanlara verilen zararlara ilişkin yaptırımlar ise 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında düzenlenmektedir. Çalışmamızın amacı da bu ayrıma değinmek suretiyle hayvanların hukuken daha etkin bir şekilde nasıl korunabileceğini incelemektir.

Hayvan Hakları, Hayvanların Korunması, Kişilik, Sahipli Hayvan, Mala Zarar Verme Suçu.

Whether animals are adequately protected in Turkish Law, and what sort of particular precautions should be taken in order to ensure adequate protection of the animals is a current legal problem in Turkish Law. Initially, the legal status of the animals in Turkish Law should be determined correctly to analyze this problem more accurately. Turkish Law does not attribute a special type of personality to the animals, nor does it embrace a special provision that animals do not have the legal status of property. However, this position does not prevent animals from being adequately and properly protected. Optimally, animals should be protected by a particular and adequate legal regime. Under Turkish Law, it is not possible to say that animals are properly protected by law. This is because, acts that harm animals are punished under the Turkish Penal Code only if an animal is possessed, otherwise sanctions for damages inflicted are regulated within the scope of Animal Protection Law (Nr. 5199). The aim of our study is to examine how animals can be protected legally more effectively by referring to this difference.

Animal Rights, Protection of the Animals, Personality, Possessed Animal, Crime of Damaging Property.

GİRİŞ

Hayvanların hukukî statüsü tarih boyunca farklı hukuk sistemlerinde, oldukça tartışmalı bir husus olmuştur. Bilhassa hayvanların eşya sıfatını haiz olup olmadığı ve hayvana bir kişilik atfedilip atfedilemeyeceği tartışılmıştır. Tarih boyunca hukuk öğretisinde hayvanların insanlar ile aynı statüde bir kişiliğe sahip olduğu, kişi benzeri varlıklar olduğu ve eşya olduğu fikirleri ileri sürülmüştür. Bu tartışmanın pratik önemi şudur: Hayvanlar teknik anlamda, kavramsal olarak insanlar gibi haklara sahip olabilirler mi, diğer bir deyişle hak ehliyetleri var mıdır? Yoksa hayvanların korunması sadece insanların hayvanlara karşı yasalarla düzenlenmiş koruma ödevinden mi kaynaklanır? Hayvanların da insanlar gibi haklara sahip olmaları, diğer bir deyişle hak ehliyetine sahip olmaları, ancak hukuk düzeni tarafından tanınmış bir kişiliğe sahip olmaları ile mümkün olabilir. Elbette şunu da belirtmek şarttır: “Hayvan hakları” kavramı hukuk dilimize yerleşmiş bir kavramdır ve hemen her zaman hayvanların korunması gerektiği anlamında, hayvanlara sağlanacak özel koruma rejimini ifade etmek bakımından kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle, hayvan hakları ifadesi, hayvanları koruyan hukuk kurallarını ifade etmek için kullanılır.1 Bu çalışmada incelenmek istenen hukuki sorun esasen, hayvanların medeni hukuk bakımından, teknik anlamda bir kişiliğe sahip olup olmadıkları, diğer bir deyişle hayvanların hak süjesi olup olmadığıdır. Hukukumuzda hayvanların hak süjesi veya eşya olarak tanımlanması yönündeki teknik tartışmanın sonunda varılacak sonuç ise, esasında onlara özel ve yeterli bir koruma rejimi sağlamanın önünde bir engel teşkil etmez. Zira hayvanların gerektiği gibi korunması, onların hukuki statüsünden bağımsız şekilde düzenlenebilecek bir meseledir. Bu çalışma, öncelikle hayvanların Türk hukukundaki hukuki statüsünü tespit etmeyi, sonrasında ise Türk hukukundaki hayvan koruma rejimini incelemeyi amaçlamaktadır.

I. HAYVANLARIN KİŞİLİK SAHİBİ OLUP OLMADIĞI YÖNÜNDEKİ TARTIŞMA

Hukuk tarihi boyunca, hayvanların insanlarla aynı nitelikte bir kişiliğe sahip olduğu, hayvanların “insan benzeri” kendine özgü bir kişiliğe sahip olduğu ve hayvanların eşya sayılması gerektiği yönünde görüşler savunulmuştur. Kişi, hak sahibi olabilen varlıktır.2 Hak ehliyeti ise kişinin haklara ve borçlara sahip olabilme ehliyetidir. Dolayısıyla bir varlığın hak ehliyetine sahip olabilmesi, yani hak süjesi olabilmesi için kişiliği haiz olması gerekir. Zira yalnızca kişiler hak sahibi olabilirler.3 Bu nedenle hayvanların hak sahibi olup olmadığı tartışmasında, öncelikle kişiliği haiz olup olmadıklarının tespiti gerekir.

Hukuk öğretisinde Roma hukukundan beri savunulan klasik görüş, hayvanların hukuken eşya niteliğinde olduğu fikridir. Bu görüşe göre, hayvan bir nesnedir, hukuki anlamda eşyadır ve kişiliği haiz değildir.4 Bu görüşün temel dayanaklarından biri insanların hayvanlar üzerinde kurmuş olduğu egemenliktir.5 Fakat hayvan canlı bir varlık olduğu ve acı çekebildiği için, onun diğer eşyadan farklı olarak, nitelikli bir biçimde ve özel bir rejimle korunması gerekir. Bu görüşü savunan hukukçuların pek çoğuna göre, hayvan hukuk süjesi ve hak sahibi olamaz, zira hukuk süjesi olma ve haklara sahip olabilme statüsü insanlara özgüdür.6 Fakat bu durum, yani hayvanların kişiliği ve hak sahibi olma statüsünü haiz olmamaları, hayvanların korunması gerektiği gerçeğini değiştirmez, zira çevrenin ve özel olarak hayvanların korunması, genel olarak insanlığın korunmasına hizmet eder. Görüldüğü üzere, hayvanların eşya olduğu ve insanlar gibi hak süjesi olamayacakları yönündeki bu klasik görüşün, hayvanların özel bir rejimle korunması gerektiği fikri, hayvanların acı çekebilen canlı varlıklar olduğu için korunması gerektiği düşüncesinden değil, aslında insan ve insanı koruma odaklı bir anlayıştan kaynaklanır.7 Keza öğretide bir görüşe göre, insanın hayvan haklarını büyük ölçüde tanımayarak onu hukuki statü bakımından kendisinden farklılaştırması, hayvanı kendisinden daha “aşağıda” bir hukuki statüde görmesi ve onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanma isteğinden ileri gelmektedir.8 Oysa hissetme yetisine sahip canlılar, birbirlerinden farklı olsalar da, bu yetileri itibariyle birbirine benzerdir.9