Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Hukukunda Ötanazi

Euthanasia in Turkish Law

Kaan Mahmut ERDEM, Deniz ERDEM

Ötanazi kavramı özellikle son yüzyılda yaşam hakkının tüm uluslararası anlaşmalar ve Anayasalar tarafından korunmasının akabinde kişinin ölme hakkının da bulunabileceği düşüncesinin ağırlık kazanması ile tartışılmaya açılmış tıbbi ve hukuki yönü bulunana bir husustur. Ötanazi farklı türleri içinde barındıran bir husustur. Buna göre aktif-pasif ötanazi ve iradi-iradi olmayan ötanazi şeklinde bir tür ayrımına gidilebilir. Türk mevzuatından ötanazi mutlak surete yasaklanmıştır. Buna karşın Türk mevzuatında yasaklanan ötanazi büyük oranda aktif ötanazidir. Zira doktorun müdahalesi bulunmadan, başka bir deyişle doktorun hastanın hayatta tutulması için gerekli müdahaleyi yapmayarak hastalığı genel seyrine bırakması hali olan pasif ötanazi uygulaması yasal çerçevede düzenlenmemiş olsa bile uygulanabilmektedir.

Ötanazi, Temyiz Kudreti, Aydınlatılmış Onam, Aktif Ötanazi, Pasif Ötanazi, Yaşam Hakkı.

The concept of euthanasia is an issue with medical and legal aspects, brought up for discussion following one’s right to die is also at stake thought has gained importance after the enshrining of right to life in all international conventions and constitutions especially within the last century. Euthanasia is an issue containing different classes. Accordingly active-passive euthanasia and voluntary-involuntary euthanasia classification can be made. Euthanasia is strictly prohibited in Turkish legislation. On the other hand, euthanasia, which is prohibited in Turkish legislation, is substantially an active euthanasia. The passive euthanasia application, without doctor’s intervention, in other words the doctor’s action leaving the disease to its general situation without application of the required intervention in order to keep the patient alive might be applied although it hasn’t been regulated within the legal frame.

Euthanasia, Power of Appeal, Informed Consent, Active Euthanasia, Passive Euthanasia, Right to Life.

Giriş

Ötanazi kavramı, özellikle son yıllarda yaşam hakkının yanında bireyleri, yaşamlarına kendi iradeleri ile de son vermeye hakları olduğunu belirten ve bu açıdan durumu tıbbi alandan hukuki alana çeken bir olgu haline dönüşmüştür. Bu kapsamda, tüm uluslararası belgeler ve anayasalar tarafından koruma altına alınan yaşam hakkına karşın; bireyin iradi olarak yaşamına belli sebepler ile son vermek istemesi durumunun bireylere tanınan bir hak olup olmaması, hukuki açıdan değerlendirmeye açık bir konuyu teşkil etmektedir.

Ötanazinin hukuki anlamda bir hak teşkil edip etmemesi, hukuk dünyasında iki görüşü doğurmuştur. Buna göre, doktrindeki azı hukukçular, ötanazinin evrensel bir hak niteliği taşıdığını, bireylerin yaşam haklarına duyulan saygının aynı zamanda acılarından kurtulmanın bir yolu olarak ölmeyi seçmeleri halinde de kendilerine bir hak olarak ötanazinin sunulması gerektiğini belirtmektedirler.

Ötanazinin bir hak olmadığını belirten karşı görüşe göre ise; bireylerin yaşam haklarının kendileri açısından dahi dokunulmaz olduğunu, bu açıdan bireylere ölme hakkı şeklinde acılarından kurtulmak için planlanan bir ötanazi uygulamasının mümkün olmaması gerektiğini; zira dokunulmaz olan yaşam hakkının aynı zamanda da kutsal olduğu görüşünde birleşmektedirler.

Çalışmanın ilk bölümünde ötanazi kavramı üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda ötanazi kavramının temel olarak açıklanması ve bu sayede tıbbi niteliği bulunan bu hususun hukuk dünyasında nasıl bir etki doğurabileceğinin anlaşılması sağlanacaktır. Ötanazi kavramının açıklanmasının akabinde, kavramın tarihçesi ve türleri üzerinde durulacaktır. Ötanazi, özellikle üç ana kategoriye ayrılabilir. Bunlar; aktif ötanazi ve pasif ötanazi, iradi ve iradi olmayan ötanazi ve kazai ötanazi ve medikal ötanazidir.

Çalışmanın ikinci bölümünde ise, ötanazi kavramının ve uygulamasının Türk mevzuatı açısından hangi boyutta olduğu ve ötanazi konusunda, özellikle anayasa ve ceza hukuku kapsamında ötanazi hakkındaki görüşlere yer verilerek Türk hukukundaki ötanazi hususu tartışılmaya çalışılacaktır.

I. Birinci Bölüm: Kavramsal Açıdan Ötanazi

Öncelikle ötanazi kelimesinin kökensel açıklamasının yapılmasında fayda bulunmaktadır. Zira, ötanazi kelimesi Yunanca eu (iyi) ve thanatos (ölüm) kelimelerinden türetilen bir sözcüktür. Bu açıdan, ötanazi iyi ölüm, acısız ölüm, kolay ölüm veya tatlı ölüm olarak belirtilebilir.

Ötanazi kavramının bir hak olarak tartışılması, özellikle son yüzyılda artmış olsa bile 1623 yılında bugünkü anlamı ile doktorun görevini tanımlayan Francis Bacon, ötanazi kavramını bir hak ve doktorun görevi olarak belirlemiştir. Bu açıdan, Fraancis Bacon’a göre; “Hekimin vazifesi sıhhati iade etmek ve ıstırapları azaltmaktır. Istırapları azaltmak vazifesi yalnız hastayı iyileştirmekle değil, hastaya kolay ve daha rahat bir ölüm sunmakla da olur.”

Ötanazi kavramı hastanın kendi iradesi ve buna ek olarak doktorunda hastanın iradesi suretinde, hastanın acılarına son vermek gayesi ile yapılmasıdır. Bu noktada, özellikle dikkat edilmesi gereken hususlardan bir diğeri ise, tek başına hastanın iradesi ile doktor kontrolünde bir ölümün ötanaziyi teşkil edememesidir. Bu hususlara ek olarak, hastanın bu uygulamada yararının olması şarttır.

Hastanın ölmesinde faydasının bulunmasından kasıt ise, hastanın yaşam mücadelesini kazanamayacak olması, başka bir deyişle iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalık ile boğuşması ve bu bağlamda sürekli bir ızdırap halinde bulunmasıdır. Sonuç olarak, ötanazinin uygulanmasında, yukarıda belirtilen dört şartında birlikte gerçeklemesi gerekmektedir. Bunlar; hastanın yaşamına son verme konusunda iradesinin kesin olması, hastanın tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlık ile mücadele etmesi, bu hastalığın dayanılmaz bir ızdıraba yol açması ve son olarak ötanazi eyleminin mutlak surette hekim tarafından gerçekleşmesi gerektiğidir.1

Bu noktada değinilmesi gereken bir diğer husus ise, ötanazi ile intihar eyleminin bir birinden farklı anlamları taşımasıdır. Zira ötanazi eyleminde hastanın bir talebi söz konusu iken ve doktorun bu eylemde mutlak surette yer alması unsuru bulunurken; intihar eyleminde bireyin kimseden bir talebi olmayıp, eylemini kendisi gerçekleştirmektedir. İntihar ile ötanazi eyleminin bulanıklaşması halinde söz konusu olabilir. Bu hususu GÜRCAN, şu şekilde açıklamıştır; “Elbette, özellikle doktor-yardımlı intihar durumlarında (Örneğin, öldürücü ilacın hastaya doktor tarafından sağlanması, ama ilacı hastanın kendi irade ve eylemiyle içmesi gibi...), ötanazi ile intihar arasındaki çizginin bulanıklaşabileceğini unutmamak gerekir”.2

Ötanazi birçok şekilde gururlandırılabilmektedir. Çalışmamızın bu kısmında, ötenazi türlerini genel olarak açıklamaya çalışacağız. İlk olarak ötanazi aktif ötanazi ve pasif ötanazi olarak iki gruba ayrılabilir. Aktif ötanazi; tıbbı müdahaleler yardımı ile başka bir deyişle doktorun aktif olarak hastasının ölme isteğine karşılık vererek intihara yardımcı olması şeklinde belirtilmektedir. Aktif ötanazi Türk hukukunda kesin olarak yasaklanmıştır. Buna karşın pasif ötanazi; doktorun hareketsiz kalarak kişinin hayatının sona ermesini engellemek için bir müdahalede bulunmaması olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle hastanın yaşamını devam ettirmesi için gerekli olan tıbbı müdahalelerin yapılmaması nedeniyle hastanın yaşamına son verilmesi halidir. Pasif ötanazi, gerek Türkiye’de gerek Kıt’a Avrupa’sı ülkeleri ve Anglo Amerikan hukukunda açıkça yasaklanmadığı görüşü hâkimdir.

Ötanazinin suç olup olmadığı, başka bir deyişle hak olup olmadığı tartışmalı bir husustur. Bu husus kanaatimizce, yaşam hakkı ile doğrudan bağlantılıdır. Zira yaşam hakkı anayasalar, ceza kanunları ve medeni kanunlar ile ulusal temelde korunurken, uluslararası insan hakları belgeleri ile de korunun en temel haktır. Buna karşın aynı hak, kişinin artık yaşamak istememesi durumuna birçok ülkede tanınmamaktadır. Haklar pozitif ve negatif haklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu bağlamda kanaatimizce, hem negatif hem pozitif hakkın eşit seviye de korunmaya ihtiyacı vardır. Sonuç olarak, kanaatimizce ölüm hakkı, ötanazi bir hak olarak kabul edilmelidir.

Ötanazi kavramının dört unsuru da barındırması gerektiği hususunu ötanazi kavramını açıklarken belirtmiştik. Bunlar hastanın kesin iradesi, hastanın tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlık ile mücadele etmesi, bu hastalığın dayanılmaz bir ızdıraba yol açması ve son olarak ötanazi eyleminin mutlak surette hekim tarafından gerçekleşmesidir3

Ötanazi hususunda aktif ötanazi - pasif ötanazi ayrımı belirtilen bu unsurlardan dördüncü unsurdaki değişiklik uyarınca ortaya çıkmaktadır. Zira hekimin hastanın yaşamına son verilmesi açısından olumlu - olumsuz eylemi bu ayrımı meydana getirmiştir. Aktif ötanazide, hastanın yaşamına son verilmesi noktasında, hekimin doğrudan eyleminin bulunması söz konusudur. Bu müdahale, genellikle hastaya verilen yüksek dozda morfin veya acısız ölüme yol açan benzer tür ilaçların verilmesi ile sağlanmaktadır.4

Pasif ötanazi de ise, hastaya tıbbi müdahalede bulunulmayarak, hastalığın kendi seyri uyarınca sonuca ulaşması beklenilmektedir. Başka bir deyişle, doktor aktif bir eylemde bulunmadan, yaşamın devamını sağlayan buna karşın hastanın yaşam mücadelesini kazanması mümkün olmayan bir durumda, ilaç tedavisinin durdurulması ile sağlanmaktadır.5

Bu noktada değinilmesi gereken bir diğer husus, hastanın tedaviyi ret hakkıdır. Bu bağlamda, hastanın tedavisine başlanmasını reddetmesi ile başlanmış olan bir tedavide doktorun tedaviye son vermesi aynı hususa yol açmamaktadır. Zira ilk durumda, hastalığın teşhisi yapılmış ve hasta tarafından tedavisinin başlatılmaması talep edilmiş, başka bir deyişle tedaviyi reddetmiştir.

Hastanın tedaviyi ret hakkı Türk mevzuatında düzenlenmiştir. Bu husus, Hasta Hakları Yönetmeliğinin 25’inci maddesinde; “Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere, hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek ve durdurulmasını istemek hakkına sahiptir” şeklinde belirtilmiştir.

Buna karşın Türk hukukunda ötanazi açık bir şekilde yasaklanmıştır. Türk Ceza Kanunu uyarınca ötanazi uygulayan hekim, TCK’nın 81’inci ve devamı maddeleri uyarınca, kasten adam öldürme suçundan mahkûm olacaktır.6 Ötanazinin Türk hukukunda yasak olduğunu belirten bir diğer düzenleme ise, Hasta Hakları Yönetmeliği’nin “Ötanazi Yasağı” başlıklı 13’üncü maddesidir. Buna göre; “Ötanazi yasaktır. / Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahil kimsenin hayatına son verilemez.”