Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının Yok Hükmünde Olması ve Buna Bağlanan Sonuçlar

Mehmet TUNÇ

I. Anonim Şirketlerde Genel Kurul

Genel kurul “Anonim şirketlerde pay sahiplerinin veya temsilcilerinin (varsa intifa hakkı sahiplerinin) usulüne uygun çağrı üzerine belirli bir gündemi görüşmek ve karara bağlamak için bir araya gelmesinden oluşan, ortaklığın karar ve irade organı” olarak tanımlanmaktadır. TTK m.407/1 hükmünde de açıkça belirtildiği üzere, pay sahipleri şirket işlerine ilişkin haklarını genel kurulda kullanırlar. Bu hükmün lafzından da anlaşıldığı gibi genel kurul esas olarak, pay sahiplerinden oluşan ve pay sahiplerinin şirket hakkındaki düşüncelerinin tartışıldığı ve karara bağlandığı bir organdır. Pay sahipleri genel kurula katılarak şirket üzerinde etkili olma imkânı elde etmekte ve paylarından doğan haklarını kullanmaktadırlar. Ancak belirtmek gerekir ki, genel kurul pay sahiplerinin bütününü ifade eden bir organ değildir. Genel kurulda vücut bulan şirketin iradesidir.1

İnceleme konumuzun anonim şirketler olması yanında; TTK’nın 445. maddesi ila 451. maddesindeki hükümler, TTK’nın 622. “Bu Kanunun anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri, kıyas yoluyla limitet şirketlere uygulanır.” hükmü gereğince limitet şirket genel kurul kararlarına uygulanacağı gibi, TTK 565/2. maddesi gereğince sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ortaklar kurulu kararlarına da uygulanır. Ayrıca 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi gereğince anonim şirketler genel kurul kararlarının iptaline ilişkin hükümler kooperatif genel kurul kararlarına da uygulanır.

Şahıs şirketlerinde ortaklar ilke olarak şirket borçlarından “sınırsız sorumluluk ilkesi” gereğince sorumlu olduklarından, bu şirketler ortakları tarafından yönetilirler. Sermaye şirketlerinde ise, pay sahiplerinin bu bakımdan sorumluluğu “Sınırlı sorumluluk” ilkesine dayalı olup bu ilke gereğince şirket, organları tarafından yönetilir ve şirket iradesi organları tarafından açıklanır. Sermaye şirketlerinin zorunlu organları genel kurul ile yönetim kuruludur. Şirketi yöneten ve temsil eden sürekli görev yapan yönetim kuruludur. Genel kurul ise karar alma organı olup devredilemez yetkilere sahiptir (TTK md.408/2). Genel kurul çağrısız (TTK md.416) ve çağrı (TTK md.410) üzerine toplanabilir. Yapılma zamanına göre de genel kurul olağan genel kurul ve olağanüstü genel kurul olarak ikiye ayrılır (TTK md.409).

Çağrısız Genel Kurul, bütün pay sahipleri ve/veya temsilcilerinin katılımıyla ve hiçbiri, itirazda bulunmadığı taktirde genel kurul toplantılarına dair diğer hükümler saklı kalmak şartı ile çağrı hakkındaki merasime riayet etmeksizin de toplanabilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış kararlarına göre; çağrısız olarak yapılan genel kurul toplantısına ortaklardan birinin katılmaması halinde alınan kararlar yoklukla maluldür.

Genel Kurulun aldığı kararlar ortakları ve şirketin tüm organlarını bağlar. Genel kurul kararlarının meydana gelmesi koşullarını düzenleyen TTK’nın hükümleri topluca incelendiğinde, bir genel kurul kararından bahsedebilmek için iki unsurun mevcut olması gerekir. Bunlar genel kurul ve genel kurulun aldığı karardır.

Genel kurul yukarıda da değinildiği gibi niteliğine göre, pay sahiplerinin ve/veya temsilcilerinin tümünün yahut bir kısmının fiziki veya elektronik ortamda bir araya gelip toplanmaları ile yapılmalıdır.2 Aksi halde alınan kararlar yok hükmündedir.

TTK’nın 6335 sayılı yasa değişik 1527/5. maddesinde yer verilen “Anonim şirketlerde genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama, oy verme, fiziki katılmanın ve oy vermenin bütün sonuçlarının doğurur.” şeklindeki hükmü, bütünüyle elektronik ortamda anonim şirket genel kurulu yapılamaz, sadece fiziki olarak yapılan genel kurula elektronik ortamda katılmak mümkündür şeklinde anlamak gerekir.3

TTK’nın 375. ve 410. maddeleri gereğince bu hak ve görev öncelikle yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu genel kurulu hem olağan hem de olağanüstü toplantıya çağırabilir. Yönetim kurulu görevde olduğu sürece bu hak ve görev sadece yönetim kuruluna aittir. TTK 411. maddesi gereği azınlık pay sahipleri bile genel kurulu toplantıya çağırmayı yönetim kurulu vasıtasıyla yaparlar. Yönetim kurulu çağrısını kurul olarak yapar. Görev süresi bitmiş olan yönetim kurulunun tek yetkisi vardır, o da genel kurulu toplantıya çağırmaktır. Bu çağrı üzerine toplanacak genel kurulun doğal olarak tek gündem maddesi olacaktır. Bu gündem maddesi de şirketi organsız bırakmamak için yeni yönetim kurulunu seçmektir.

TTK’nın 410/2. maddesi uyarınca, yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.

Her ne kadar kanun hükmünde mahkemenin vereceği kararın kesin olacağı belirtilmiş ise de genel kurulun toplantıya çağrılması talebi mahkemece kabul edilmiş ise bu kararın kesin olacağı ancak mahkemenin bu yöndeki talebi reddetmesi halinde karara karşı kanun yolunun açık olup olmadığı uygulamada ve öğretide tartışmalıdır. Bizce, kanun yolunun açık olması adil yargılama ve hak arama hürriyeti gereğidir.

Aynı durum TTK’nın 412. maddesinde de söz konusudur. Nitekim tümüyle aşağıda yer verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.03.2017 gün, 2015/13226 E. ve 2017/1218 K. Sayılı kararında, ekli karşı oyda olduğu gibi burada da bu yoldaki istemlerin reddine dair verilen kararlara karşı kanun yolunun açık olması gerektiği kanısındayım.

“Davacı vekili; davalı şirketin 03/06/2014 tarihli genel kurulunda müvekkilinin şirketteki müdürlük görevine son verilerek yerine N.S.’ın getirildiğini, N.S.’ın 3568 S.K. uyarınca mali müşavirlik yaptığını, aynı Kanunun 43. maddesine göre mali müşavirlerin Türk Ticaret Kanuna göre limited ve anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı görevinde bulunmak gibi tacir sayılacak işleri yapamayacağını ve şirketin diğer müdürünün İtalyan vatandaşı olduğunu, ikametgahının yurt dışında bulunduğunu ileri sürerek TTK’nın 412. maddesi gereği genel kurulun toplantıya çağrılmasına izin verilmesine ve gerek görüldüğü takdirde şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davacının müvekkili şirketin müdürü iken kasten görevini kötüye kullanıp şirkete zarar vermesi nedeniyle 03/06/2014 tarihli genel kurulda müdürlük yetkisi kaldırılarak yerine N.S. ve C.M.’nin seçildiğini her iki müdürün münferit yetkili olduğunu, N.S.’ın müdürlük görevinden istifa etmesi üzerine yeni müdür veya müdürlerin seçilmesi için 29/09/2014 tarihinde genel kurulun toplantıya çağrılması yönünde karar alıp Ticaret Sicilinde ilan ettirildiğini, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirkete yabancı müdür atanmasına herhangi bir engel olmadığını savunarak haksız davanın reddine veya konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar vermesini istemiştir.

Mahkemece; dava tarihinden sonra meslek yasaklısı olan yetkili müdürün istifa ettiği, diğer müdürün ise müdür seçilmesi için genel kurulu olağan üstü toplantıya çağırdığı ve toplantıda şirket müdürü hakkında karar alındığı ve dava tarihinden sonra genel kurul toplantısı yapıldığı için davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

6102 sayılı TTK’nın m.617/3 yollamasıyla 411 ve 412. maddeleri gereğince genel kurulun toplantıya çağrılmasına izin davası sonucunda mahkemece verilecek kararın kesin olması nedeniyle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

KARŞI OY

6102 sayılı TTK 412. maddesinde “Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararında, kayyımın görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. Zorunluluk olmadıkça mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Karar kesindir.” hükmü getirilmiştir.

Madde metninde de açıkça ifade edildiği üzere mahkeme kararının kesin olması, mahkemece genel kurulun toplantıya çağrılması yani davanın kabulü hali için düzenlenmiştir. Nitekim genel kurulun toplantıya çağrılmasından sonra yapılacak işlemler de madde metninde açıklanmış ve bu şekilde verilecek kararın kesin olduğu öngörülmüştür.

Kararın kesin olması halinin, mahkemece genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin karara münhasır bulunmasına göre, bu konuda açılan davada kabul dışında başkaca bir karar verilmesi halinde de kararın kesinliğinden söz edilmesi, T.C. Anayasası’nın 36. maddesinde ifade edilen adil yargılanma ve hukuki güvenlik hakkının ihlali sonucunu doğurabilecektir.

Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmediğinden, verilen karar niteliği itibari ile temyizi kabil bir karardır.

Açıklanan nedenle, kararın esasının incelenerek sonucuna göre Dairece karar ittihaz olunması gerekirken yazılı şekilde temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.”