Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Şirketler Topluluğu Hukukunda Bilgilendirme Amacına Yönelik Özel Düzenlemelerin Menfaatler Dengesinin Sağlanması Açısından Değerlendirilmesi

Evaluation of the Special Rules for Information Purposes in the Law of Group of Companies with Regard to Ensuring the Balance of Interests

Funda ÖZDİN

Türk Ticaret Kanunu’nun şirketler topluluğuna ilişkin hükümleri fiili hakimiyet hallerini konu edinmekte ve hakimiyete bağlı olarak hakim ortak ile Topluluk dışı pay sahipleri ve alacaklılar arasında meydana gelebilecek olan menfaat çatışmalarını düzenlemektedir. İlgili düzenlemelere bakıldığında, kanun koyucunun bir yandan şirketler topluluğunu ekonomik bir bütün ve kendine özgü bir organizasyon şekli olarak kabul edip, bağlı şirketlerin hakim şirket/Topluluk hakimi tarafından yönlendirilmesine/yönetilmesine müsaade ettiği; diğer yandan ise hukuki bağımsızlıklarını koruyan bağlı şirketlerin Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklılarının korunmasını garanti eden düzenlemeler ihdas ettiği görülmektedir. Dolayısıyla Türk şirketler topluluğu hukukunda her iki tarafın da menfaatini korumayı hedefleyen bir “denge politikası” izlenmektedir. Ancak öngörülen sistemin gereği gibi işleyebilmesi, bu anlamda hakim şirketin/Topluluk hakiminin fiilen elde etmiş olduğu yönlendirme/yönetme yetkisini hukuka uygun bir şekilde icra edebilmesi; Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların ise menfaatlerini gereği gibi koruyabilmeleri, Topluluk içi hakimiyet ilişkileri ve bunların sonuçları hakkında bilgi edinebilmeleri önkoşuluna bağlıdır. Şirket topluluklarının birbirinden farklı menfaat gruplarını bir araya getiren girift yapısı ve buna bağlı olarak oluşan çoklu ilişkiler ağı, genel bilgi edinme imkanlarının yanı sıra bu yapıya özgü, ekstra bilgi edinme kanallarının açılmasını zorunlu hale getirmektedir. Nitekim Kanun’da bu amaca yönelik olarak şirket topluluklarına özgü bir takım özel düzenlemelerin tesis edilmiş olduğu görülmektedir (TTK m.199, 200). İşte bu çalışmada, bilgilendirme amacına yönelik söz konusu düzenlemelerin menfaat sahiplerinin ve özellikle Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların haklarının korunması bakımından yeterince işlevsel olup olmadığı hususu incelenmiştir. Bu bağlamda şirket sırlarının korunması gayesiyle bir iç rapor olarak öngörülmüş olan bağlılık raporunun, Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların bilgilendirilmesi açısından icra ettiği fonksiyon; raporun gizliliği esasının Topluluk dışı pay sahiplerinin genel hükümler (TTK m.437/f.2) uyarınca sahip oldukları bilgi edinme hakkı üzerindeki etkisi ve verilecek bilgilere bir kısıtlama getirip getirmediği; hakim şirkete tanınmış olan özel bilgi edinme hakkı (TTK m.199/f.4) uyarınca genel kurul dışında hakim şirkete verilecek olan bilgilerin, TTK m.437/f.2/c.4 uyarınca diğer pay sahiplerine de verilip verilmeyeceği gibi hususlar ele alınmıştır. Ayrıca belirtilmelidir ki, çalışmada Topluluk şirketlerinin anonim şirket oldukları varsayımından yola çıkılmıştır.

Topluluk Hukukunda Bilgi Alma Hakkı, Bağlılık Raporu, Hakimiyet Raporu, Menfaat Sahiplerinin Bilgilendirilmesi.

The provisions of the Turkish Commercial Code (TCC) on group of companies regulate the conflicts of interest that may arise between the controlling company and the outside shareholders and creditors of the dependent company. On the one hand, the legislator accepts the group of companies as an economic entity and allows the controlling (dominant) company to exercise its power on the dependent companies. On the other hand, the legislator provides for regulations that ensure the protection of outside shareholders and creditors of the dependent companies. In this way, the law of turkish group of companies pursues a “balance policy” aimed at protecting the interests of both parties. In order to enable the controlling company to exercise its power of direction in accordance with the law and to enable the outside shareholders and creditors of the dependent company to adequately protect their interests, they should be able to obtain information about the relationships in the group of companies and their results. The complicated structure of corporate groups, which brings together various interest groups, makes it mandatory to open additional information channels specific to this structure. To this end, a number of specific rules have been laid down in the Turkish Commercial Code on groups of companies (TCC 199, 200). This study examined whether the relevant informational provisions are sufficiently functional in terms of protecting the rights of interest groups, particularly outside shareholders and creditors of the dependent company. In this context, the role of the dependency (/affiliation) report, which was intended to be an internal report with the aim of protecting company secrets, was first examined with a view to informing outside shareholders and creditors. It is then examined how the principle of confidentiality of the dependency report affects the general right of outside shareholders to obtain information and whether it restricts the general right to information. In addition, the question was discussed whether the information transmitted to the controlling company in accordance with TCC 199/4 must also be passed on to other shareholders of the dependent company in accordance with TCC 437/2, s. 4. It should also be noted that the study assumes that all the group members are joint stock companies.

Right to Information In Group of Companies, Dependency (Affiliation) Report, Dominance Report, Informing Interested Parties.

I. Şirketler Topluluğunda Çatışan Menfaatler

Kural olarak “bağımsız” bir tüzel kişilik olarak hukuk ve ekonomi dünyasına adım atan ticaret şirketleri, ekonomik hayattaki gelişmelere bağlı olarak fiilen ya da bir sözleşmesel ilişki temelinde hakimiyet altına girebilir ve benzer şekilde bağımsızlığını kaybetmiş olan diğer şirketlerle birlikte ekonomik bir topluluk oluşturabilirler. Klasik şirketler hukuku dünyasında hukuki bir karşılığı bulunmayan bu oluşumlar, günümüz ekonomi dünyasında varlığı yadsınamayacak kadar önemli bir gerçeklik haline gelmiş olup; ülkemiz de dahil olmak üzere birçok hukuk sisteminde özel olarak düzenleme altına alınmışlardır.

Hakimiyet ilişkileri neticesinde meydana gelen bu ekonomik birlikler (“şirketler topluluğu” ya da “Topluluk”), birçok farklı menfaat grubunun bir araya geldiği ve doğrudan ya da dolaylı olarak sistemin işleyişinden etkilendiği oluşumlardır. Bir başka ifadeyle, şirket toplulukları bağımsız şirketlere kıyasla daha fazla menfaat grubunun sahneye çıktığı, dolayısıyla da daha çeşitli menfaatin birbiriyle yarışma ve çatışma halinde olduğu karmaşık yapılardır. Bu bağlamda gündeme gelen en temel menfaat çatışması kuşkusuz, hakim ortak/Topluluk hakimi ile bağlı şirketler ve dolayısıyla bağlı şirketlerin (Topluluk dışı) pay sahipleri ile alacaklıları arasındaki menfaat çatışmalarıdır. Zira bir Topluluk hakimi, Topluluğu yönetirken çoğunlukla makro boyutta düşünür ve bu bağlamda tek tek bağlı şirketlerin menfaatlerinden ziyade, Topluluğun menfaatini göz önünde bulundurmak suretiyle hareket eder. Her ne kadar Topluluğun menfaatini gözeten kararlar, neticede bağlı şirketler lehine sonuç doğurma potansiyeline sahip olsalar da; bazen münferit bağlı şirketlerin menfaatleri ile Topluluğun menfaati ters orantı içinde bulunabilir. Yani Topluluk açısından bakıldığında faydalı olan bir karar ya da işlem, bazı bağlı şirketler açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir ve bu şirketlerin Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklılarının çıkarları zedelenebilir. Yine benzer şekilde bazı bağlı şirketlerin menfaatleri, Topluluk için önem arz eden diğer bağlı şirketlerin menfaatlerinin korunması amacıyla göz ardı edilebilir. Diğer yandan hakim ortağın bir ticaret şirketi olması halinde, şirketin karar alma mekanizmasında ve dolayısıyla hakim şirketin Topluluğun yönlendirilmesinde/yönetiminde söz sahibi olamayan (azınlıkta kalan) pay sahiplerinin ve ayrıca alacaklıların menfaatlerinin zedelenmesi ihtimali de her daim mevcuttur. Yine aynı şekilde hakimiyetin uygulanmasına bağlı olarak meydana gelen zarardan ötürü sorumluluğu gündeme gelecek olan hakim ve bağlı şirket yöneticileri de, Topluluk içindeki çatışan menfaatler potası içinde yer alan bir diğer menfaat grubunu teşkil ederler.

Görüldüğü üzere şirket toplulukları, bağımsız şirketlerle kıyasen daha çeşitli ve karmaşık ilişkiler ağına sahip olan, buna bağlı olarak da çok çeşitli menfaat gruplarını bünyesinde barındıran oluşumlardır. Dolayısıyla bağımsız şirket yapıları temel alınarak ihdas edilen klasik şirketler hukuku düzenlemeleri, Topluluk içi menfaat çatışmalarının hakkaniyete uygun bir şekilde çözülebilmesi açısından çoğu zaman yeterli olamayacaklardır. Nitekim fiili hakimiyet ilişkileri neticesinde meydana gelen bir Topluluk içinde yer alan menfaat sahiplerinin haklarının etkin bir şekilde korunması ve bu bağlamda menfaatler dengesinin güvenilir bir hukuki zemine oturtulması amacıyla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Topluluk hukukuna özgü düzenlemeler yapılmıştır (TTK m.195-209).

II. Türk Şirketler Topluluğu Hukukunda “Menfaatler Dengesi”

Türk Ticaret Kanunu’nun şirketler topluluğuna ilişkin hükümleri, fiili hakimiyet hallerini konu edinmekte ve hakimiyete bağlı olarak hakim ortak ile bağlı şirketin Topluluk dışı pay sahipleri ve alacaklıları arasında meydana gelebilecek olan menfaat çatışmalarını düzenlemektedir. İlgili düzenlemelere bakıldığında, kanun koyucunun bir yandan şirketler topluluğunu ekonomik bir bütün ve kendine özgü bir organizasyon şekli olarak kabul edip, bağlı şirketlerin hakim ortak/Topluluk hakimi tarafından yönlendirilmesine/yönetilmesine müsaade ettiği (TTK m.202; m.203); diğer yandan ise bağlı şirketlerin Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklılarının korunmasını garanti eden düzenlemeler (TTK m.202/f.1/bend.b ve c) ihdas ettiği görülmektedir.1 Bir başka ifadeyle, bir yandan Topluluğun menfaati gözetilmek suretiyle hakimiyetin uygulanmasına izin verilmiş, diğer yandan ise hakimiyet dolayısıyla menfaatleri zedelenebilecek olan ilgilileri güvence altına alan düzenlemeler yapılmıştır. Böylece Türk hukukunda, her iki tarafın da menfaatini korumayı hedefleyen bir “denge politikası” izlenmiştir.

Topluluk hukukunda menfaatler dengesinin sağlanması amacına yönelik olarak öngörülen sistem, Alman hukukundan esinlenmek suretiyle kurgulanmış olup (§§311 vd. AktG), ana hatlarıyla şu şekilde özetlenebilir: Kanun koyucu, hakim ortağın bağlı şirket üzerinde fiilen sahip olduğu hakimiyeti, bağlı şirketi kayba uğratmaması ya da bağlı şirket nezdinde bir kayıp meydana gelmesi halinde söz konusu kaybın Kanun’da belirtildiği şekilde giderilmesi şartıyla uygulamasına müsaade etmiştir (TTK m.202/f.1/bend.a). Bağlı şirketin hakimiyetin uygulanması neticesinde bir kayba uğraması ve bu kaybın gereği gibi giderilmemesi halinde ise, gerek hakim şirket gerekse hakim şirketin kayba sebep olan yönetim kurulu üyeleri meydana gelen zarardan ötürü sorumlu tutulmuşlardır (TTK m.202/f.1/bend.b). Bağlı şirket nezdinde meydana gelen zararın, aynı zamanda bağlı şirketin Topluluk dışı ortaklarının ve alacaklılarının zarara uğraması sonucunu doğuracağı açıktır. Nitekim kanun koyucu, hakimiyetin uygulanmasına bağlı olarak zarara uğrama ihtimali olan bağlı şirket ortaklarına ve alacaklılarına, haklarını gereği gibi savunabilmeleri için özel dava hakları tanımış ve bu suretle sorumlulara başvurma imkânı sağlamıştır (TTK m.202/f.1/bend.b ve c). Böylece -teorik olarak- hem Topluluğun hem de Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların menfaatlerinin gözetildiği, menfaatler dengesine dayalı bir sistem öngörülmüştür.

III. Menfaat Sahiplerinin Bilgilendirilmesi Amacına Yönelik Özel Düzenlemeler

Şirketler topluluğu için öngörülen sistemin gereği gibi işleyebilmesi ve amaçlanan menfaatler dengesinin sağlanabilmesi, her şeyden önce menfaat sahiplerinin Topluluk içi ilişkiler ve bunların sonuçları hakkında amaca uygun ve kapsamlı bir şekilde bilgi edinebilmeleri önkoşuluna bağlıdır. Bu durum hem Topluluk hakimi (ve yöneticileri) hem de Topluluk dışı menfaat sahipleri açısından geçerlidir. Zira, Topluluk içi ilişkiler ve bağlı şirketlere ilişkin yeterince bilgi edinme imkanı olmayan bir Topluluk hakiminin, kendisine tanınmış olan yönlendirme/yönetme yetkisini hukuka uygun bir şekilde kullanabilmesi düşünülemez. Yine aynı şekilde hakimiyetin kullanılması neticesinde herhangi bir zararın ortaya çıkıp çıkmadığı hususunda somut bilgilere ulaşamayan Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların, kendilerine tanınan dava haklarını etkin bir şekilde kullanabilmeleri ve böylece menfaatlerini gereği gibi koruyabilmeleri mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Topluluk hukuku düzenlemeleri ile öngörülen mekanizmanın gereği gibi işleyebilmesi ve bu anlamda teorik olarak amaçlanan menfaatler dengesinin pratikte sağlanabilmesi, her şeyden önce Topluluk içi işlevsel bir bilgi alış-veriş mekanizmasını gerekli kılmaktadır.

Şirket topluluklarının girift yapısı ve klasik (bağımsız) şirket yapılanmalarından farklı olarak çoklu ve karmaşık ilişkiler ağına sahip olmaları, klasik şirketler hukuku temelinde öngörülmüş olan genel bilgilendirme ve bilgi edinme imkanlarının bu düzlemde yetersiz kalmasına sebep olacaktır. Özellikle Topluluk dışı pay sahipleri açısından bakılacak olduğunda, herhangi bir hakimiyet ilişkisi içinde bulunmayan (bağımsız) şirket yapıları temel alınarak düzenlenen klasik bilgi edinme imkanlarının, karmaşık ağ örüntülerinden oluşan böyle bir yapıda gerekli bilginin temin edilebilmesi bakımından yeterli olmayacağı açıktır. Yine bünyesinde birden çok bağlı şirket bulunan bir Topluluğun hukuka uygun bir şekilde yönlendirilmesi/yönetilmesi için, Topluluk hakimi ve yöneticilerin Topluluk çatısı altında bulunan tüm bağlı şirketlerdeki gelişmelerden zamanında ve gerektiği gibi haberdar olmaları, tüm gelişmeleri takip edebilecek durumda bulunmaları gerekmektedir. Bu ise kuşkusuz, bağlı şirketlerden Topluluk hakimine gerekli bilgi akışının sağlanması ihtiyacını doğurur. Kısacası, gerek Topluluğun hukuka uygun bir şekilde yönlendirilmesi/yönetilmesi, gerekse hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasına bağlı olarak zarara uğrayan Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların haklarını koruyabilmeleri, Topluluk içi etkileşim ve bunların sonuçları hakkında yeterli bir şekilde bilgilendirilmelerine bağlıdır. Dolayısıyla menfaat sahiplerinin işlevsel bir şekilde bilgilendirilmeleri, Topluluk hukuku ile öngörülen sistemin işleyebilmesi ve amaçlanan menfaatler dengesinin sağlanabilmesi açısından karşılanması gereken en öncelikli ihtiyaçtır.

Nitekim bu durumu göz önünde bulunduran kanun koyucu, şirket topluluklarına özgü bir takım raporlama yükümlülükleri ve özel bilgi edinme hakları tesis etmiştir (TTK m.199, 200). Bu bağlamda “Bağlı ve Hâkim Şirketlerin Raporları” yan başlığını taşıyan TTK m.199’da, iki adet rapor düzenleme yükümlülüğü getirilmiştir. Bunlardan ilki, bağlı şirket yönetim kurulu tarafından düzenlenmesi öngörülmüş olan “Bağlılık Raporu” (TTK m.199/f.1-3); ikincisi ise hakim şirket yönetim kurulu (başkanı) tarafından düzenlettirilecek olan “Hakimiyet Raporu”dur (TTK m.199/f.4). Bağlılık raporu kısaca, bağlı şirketin Topluluk ile olan etkileşimlerinin ve bunların sonuçlarının bağlı şirket açısından mercek altına alındığı ve değerlendirildiği bir belgedir. Gerekçede raporun, pay sahiplerinin TTK m.202 gereğince sorumluluk davası açmasını gerektirecek bir durum olup olmadığına karar verebilmeleri açısından aydınlatıcı bir rol oynayacağı, bu sebeple de önemli olduğu belirtilmiştir.2 Hakimiyet raporu ise, hakim şirketin yönetim kurulu üyelerinin Topluluk içi etkileşimler, bunların sonuçları ve bağlı şirketlerin ekonomik durumu hakkında bilgi edinebilmelerini sağlamak amacıyla hazırlanması öngörülmüş olan bir belgedir. İlgili düzenlemede bağlı şirketlere, söz konusu raporun hazırlanması için gereken bilgilerin hakim şirkete verilmesi yükümlülüğü getirilmiş olup; böylece aynı zamanda hakim şirkete de bağlı şirketlerden -diğer pay sahiplerinden farklı olarak- genel kurul dışında özel bilgi alma hakkı tanınmıştır. Bunların dışında bilgilendirme amacına yönelik olarak öngörülmüş bir diğer özel düzenleme ise TTK m.200’de kaleme alınmıştır. “Bağlı Şirketler Hakkında Bilgi Alma” yan başlığını taşıyan bu hükümde ise, hakim şirket pay sahiplerine Topluluk içi etkileşimler, bunların sonuçları ve bağlı şirketlerin ekonomik durumuna ilişkin bilgi edinme hakkı tanınmıştır.

Söz konusu bu çalışmada, Topluluk hukukuna özgü düzenlemelerin menfaat sahiplerinin Topluluk içi ilişkiler hakkında gerektiği gibi bilgilendirilmesi noktasında yeterince işlevsel olup olmadıkları hususu ele alınacaktır. Bu bağlamda özellikle Topluluk içi ilişkilerden haberdar olma imkanı açısından halkanın en dışında kalan ve bu bakımdan korunmaya en muhtaç olan menfaat grubunun, yani Topluluk dışı pay sahipleri ile alacaklıların kendilerine (teorik olarak) tanınmış dava haklarını kullanabilmeleri ve böylece menfaatlerini koruyabilmeleri açısından gerekli olan somut bilgilere (pratikte) gerçekten ulaşıp ulaşamayacakları hususu ağırlıklı olarak göz önünde bulundurulacaktır.