Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ayıplı Mal Davasında Usule İlişkin Hükümler ve İçtihatlar

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Tüketiciden Harç Alınamayacağı

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) m.73/2 hükmü uyarınca; tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır.

Yukarıdaki hükme göre; dava açılması, davanın reddine karar verilmesi ve kanun yollarına başvurulması hâllerinde tüketiciden harç alınamayacaktır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 09/12/2020, E. 2020/6106, K. 2020/7511:

“Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 Sayılı Kanunun 73/2 maddesine göre asıl dava davacısı birleşen dava davalısı olan davacı asil S.Ö.’nün tüketici olup harçtan muaf olduğu, aleyhine harca hükmedilemeyeceği gözetilmeksizin harçtan sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”

II. Profesyonel Olmayan Satıcıdan Alınan Ayıplı Malla İlgili Davanın Tüketici Mahkemesinde Görülemeyeceği

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un m.3/1-i hükmü, tüketici hukuku bakımından satıcı kavramını özel olarak tanımlamıştır, hüküm şöyledir:

Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” ifade eder.

Buna göre alıcı konumundaki kişi tüketici sıfatını taşısa dahi, şayet satıcı konumundaki kişi alım satım işini meslek edinmemiş bir kişiyse yani profesyonel değilse, davanın tüketici mahkemesinde değil, genel mahkemede açılması gerekir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 07/10/2020, E. 2020/4787, K. 2020/5557:

“Davacı, davalıdan satın aldığı bodrum katta bulunan bağımsız bölümün bir kısmının kömürlükten katılma olduğunu öğrendiğini ayrıca davalının hileli olarak taşınmazın mülkiyetinin 1/2 sini kendisine 1/2 sini ise 3. bir kişiye sattığını, binanın dışının sıvanmadığını yalıtım yapılmadığını bu nedenle su aldığını, içi için 20.000 TL masraf yaptığını ileri sürerek taşınmazın davalıya iadesiyle rayiç değeri ile iyileştirme gideri toplamı 47.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş talep sonucunu ıslah dilekçesiyle 60.000 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk kararın Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2016/28633-24030 sayılı kararıyla Tüketici Korunması Hakkında Kanun kapsamında mahkemenin göreviyle ilgili olarak davalının konutu ticari veya mesleki amaçla satıp satmadığı hususunun araştırılmamış olması gerekçesiyle bozulması üzerine bozmaya uyulmasına karar verilerek “Davanın kabulü ile bilirkişi raporu ile belirlenen 60.000 TL rayiç bedel ve davacının konut için yapmış olduğu 20.000 TL iyileştirme bedeli olmak üzere toplam 80.000 TL den 47.000 TL’ye ilk dava tarihi olan 03.09.2012, bakiye 33.000 TL’ye ıslah tarihi olan 03.03.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davacıya ödenmesine ve dava konusu olan Arnavutköy mah. 6396 Parsel Bodrum Kat 1 no.lu bağımsız bölümün 1/2 hissesinin davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline...” karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.

6502 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrası gereği bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder. Diğer bir ifadeyle 6502 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılan davalarda tüketici mahkemesinin görevli olup olmadığı mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun hükümlerine göre belirlenir. Mülga 4077 sayılı Kanunun m.23/1 hükmü ile tüketici mahkemesinin görev alanı “bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaf” olarak belirlenmiştir.

Kanunun 2. maddesinde Kanunun 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığı belirtilmiş, tüketici ve satıcı kavramları ise 3. maddede tanımlanmıştır. Buna göre tüketici, Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi; satıcı, Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, ifade eder. Öyleyse bir satış sözleşmesinin tüketici mahkemesinin konusunu oluşturabilmesi için alıcının satılanı mesleki ve ticari olmayan bir amaçla yani tüketim amacıyla satın alması gerektiği gibi satıcının da bu sözleşmeyi mesleki yahut ticari faaliyeti gereği yapıyor olması gerekir.

Somut olayda davacının tüketici olduğu konusunda bir duraksama bulunmasa da davalının satışı mesleki veya ticari faaliyetleri kapsamında yapıp yapmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmamış olduğu için mahkemece verilen ilk karar (kapatılan) 13. HD kararıyla bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra verilen kararın gerekçesinde her ne kadar bozma sonrası getirtilen kayıtlar ve taraflar arasında düzenlenen sözleşme karşısında davalının dava konusu taşınmazı ticari amaçla üretip davacıya sattığının anlaşıldığı belirtilmişse de davacı, gerçek kişi olup, arsa ve yapı sahibi olması ya da yapı ruhsatında yapı maliki olarak gözükmesi onun satışı mesleki veya ticari bir amaçla yaptığını göstermez.

Şu halde, uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68. maddesine göre; “Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyük şehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.

Belirtelim ki yasada belirtilen parasal değerler her yılın 1 Ocak tarihinden itibaren yeniden değerleme oranına göre artırılmakta, yeni parasal değerler Ticaret Bakanlığının tebliğiyle Resmi Gazete’de yayımlanmaktadır.1 Bu sınırların dava tarihi itibarıyla dikkate alınması gerekir. Dolayısıyla belirtilen sınırlar dâhilinde kalan uyuşmazlıklar bakımından hakem heyetine başvuru zorunludur. Bu husus dava şartıdır. Tüketici hakem heyetine başvurulmadan dava açılması hâlinde dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddolunur.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 22/05/2017, E. 2015/22497, K. 2017/6135:

“Davacı, davalı şirketin Kumluca şubesinden 2.701,89 TL karşılığı P. marka televizyon aldığını, ürünün ayıplı olduğunu, dört defa servise vermesine rağmen netice alamadığını ileri sürerek, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında mağduriyetinin giderilmesini istemiş, aşamada talebinin ürünün iadesi ile bedelin tahsili olduğunu bildirmiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile 2.649 TL’nin tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, eldeki dava 02.07.2014 tarihinde açılmış olup, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68. maddesine göre; “Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyük şehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz”. Bu madde uyarınca değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, büyük şehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu husus dava şartı olup, Tüketici Mahkemelerince re’sen dikkate alınması gerekir. Dava, ayıp nedeniyle, 2.701,89 TL’ni tahsili isteğine ilişkin olup miktar itibariyle hakem heyeti görevine girmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece, dava değerinin 6502 sayılı yasanın 68. maddesi gereğince Tüketici Hakem Heyetine başvuruda bulunmasını zorunlu kılan miktarda olduğu ve bu miktar için mahkemeye dava açılmasının yasa gereği mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”