Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Gemi Mülkiyetinin Devrinde Sicile Güven İlkesi Sorunu ve Çözüm Önerisi

The Trust in The Registry Problem on the Transfer of Ship Property and a Solution Proposal

Hüseyin ACUN

Bu çalışmada ele alınan sorun temel olarak 2011 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Deniz Ticareti” başlığını taşıyan beşinci kitabının gemi siciline ilişkin üçüncü bölümünde yer alan 983. maddesi ile gemi üzerinde kurulan aynî haklara ilişkin dördüncü bölümünde yer alan 1001. maddesi arasındaki çelişkidir. Kanunun 983. maddesinde gemi siciline güvenin mülkiyet hakkı bakımından korunduğu hususu düzenlenmiştir. Buna karşılık 1001. maddede mülga ve mehaz kanundan farklı olarak mülkiyetin devri için bu hususta anlaşmış olma şartına ek olarak zilyetliğin devredilmesi de zorunlu kılınmıştır. Bu düzenleme gemi siciline güvenin mülkiyet hakkı bakımından korunup korunmadığı hususunu tartışmalı hale getirmektedir. Çalışmada gemi sicilinin hukukî niteliği ve gemilerin birer eşya olarak önemi göz önünde tutularak Kanunun 983. maddesi ile 1001. maddesi arasındaki çelişkinin ortadan kalkması adına çözüm önerisinde bulunulmuştur.

Gemi Sicili, Sicile Güven İlkesi, Gemi Mülkiyeti, Gemi Mülkiyetinin Devri.

The problem addressed in this study is based on two contradictory articles of the fifth book titled “Maritime Trade” of the Turkish Commercial Code No. 6102, which came into force in 2011. Article 983 on ship registry, provides protection of trust in the ship registry in terms of property rights. However, unlike the abolished and referenced commercial codes, article 1001 on real rights obligates the transfer of possession of the ship in addition to the condition of having an agreement for the transfer of property. This regulation creates controversy whether the trust in the ship registry is protected in terms of property rights. In the study, taking into account the legal nature of the ship registry and the importance of ships as properties, a solution was proposed to eliminate the conflict between Article 983 and Article 1001 of the Code.

Ship Registry, Trust in the Registry Principle, Ship Ownership, Transfer of Ship Ownership.

GİRİŞ

Devlet tarafından tutulan her resmî sicil, resmî sicillere özgü fonksiyonların tamamına sahip değildir. Tescilin kural olarak bildirici mi yoksa kurucu mu olduğu, tescilin olumlu veya olumsuz etkisinin bulunup bulunmadığı, aleniyet, sicile güven ilkesinin mevcudiyeti gibi hususlar resmî sicilleri münferit olarak düzenleyen kurallara bağlı olarak farklılık göstermektedir. Dolayısıyla gemi sicilini; tapu sicili, motorlu araç sicili gibi diğer birtakım resmî siciller ile sicile güven ilkesi bakımından karşılaştırmak ve resmî sicillere hâkim olan ilkelerden sicile güven ilkesinin, gemi sicili yönünden geçerli olup olmadığını tespit etmeye çalışmak gerekli görülmüştür.

Gemi sicilinde sicile güven ilkesinin geçerli olup olmadığını belirlemek için hak durumunu gösterme fonksiyonu irdelenmelidir. Gemi eşya niteliği bakımından bir taşınır maldır1 . TTK m.936, gemilerin sicile kayıtlı olup olmamasına bakılmaksızın taşınır eşya olduklarını vurgulamıştır. TTK m.931 uyarınca verilen gemi tanımı ve bir geminin ticaret gemisi olarak nitelendirilmesi için öngörülen kıstaslar2 ise geminin eşya sayılmasına ilişkin olmayıp eşyanın gemi sayılmasına ve bu doğrultuda TTK hükümlerinin uygulanmasına ilişkindir3 . Gemi sicili de taşınır eşya niteliğindeki gemiler üzerindeki aynî hak durumunu gösterir4 .

Gemi siciline güvenin mülkiyet hakkı bakımından korunup korunmadığı sorununun temel kaynağı, TTK m.983’te sicile güven ilkesinin kabul edilmesine rağmen, TTK m.1001’de gemi mülkiyetinin kazanılmasının zilyetliğin devrine bağlı tutulmuş olmasıdır. Bu iki madde birlikte ele alındığında, sicile güvenip lehine tescil yapılanın mı yoksa zilyetliği devralanın mı mülkiyeti kazanacağı konusunda önemli bir belirsizlik ortaya çıkmaktadır.

Her şeyden önce bu durum TTK m.983 uyarınca gemi sicilinin sağladığı güven fonksiyonunu sakatlamaktadır5 . Hatta gemi sicilinde mülkiyet hakkı bakımından güven fonksiyonu bulunmadığı sonucuna dahi ulaşılmasına sebebiyet vermektedir6 . Bununla birlikte gemi mülkiyetinin devrinde zilyetliğin devrinin de şart haline getirilmesinin, denizciliğin gerekliliklerine uymadığı ileri sürülmektedir7 . Ayrıca mülkiyetin devri kapsamında ileri sürülen tescil taleplerinde zilyetliğinin devrinin nasıl ispat edileceği konusunda da sorun yarattığı belirtilmektedir8 . Çalışmada yürürlükteki ve mülga kanunî düzenlemeler ele alınarak çözüm önerisinde bulunulmuştur.

I. GEMİLERİN HUKUKÎ NİTELİĞİ

Gemiler, birer taşınır eşyadır9 . Çünkü taşınır eşyalar, özüne zarar gelmeksizin yerinin değiştirilmesi mümkün olan eşyalardır10 . TMK taşınmaz olan eşyaları tek tek sayarak belirlemiş (TMK m.704), taşınabilme özelliği bulunan maddî şeyler ile edinmeye elverişli olup da taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçleri taşınır eşya olarak nitelendirmiştir (TMK m.762). Gemilerin taşınır eşya niteliğinde olduğu TTK m.936/I’de ve maddenin gerekçesinde de açıkça vurgulanmıştır. Taşınmaz eşyalara ilişkin birtakım cebrî icra kurallarının gemiler bakımından da uygulanmasının öngörülmüş olması, gemilere taşınmaz eşya olma özelliği yüklemez11 .

Türk doktrininde eşya kavramı bakımından çeşitli ayrımlar söz konusudur. Bu ayrımlar temel olarak; “taşınır-taşınmaz eşya”, “basit-birleşik eşya”, “mislî-gayrimislî eşya”, “tüketimi mümkün olan-olmayan eşya”, “bölünebilen-bölünemeyen eşya”, “sahipli-sahipsiz eşya” ve “özel mülk edinmeye elverişli olan-olmayan eşya” şeklinde sayılabilir12 . Bu noktada gemiler; taşınır, birleşik, gayrimislî, bölünemeyen, tüketime tabi olmayan, özel mülk edinmeye elverişli ve kural olarak sahipli eşyalardır13 .

Gemilere özgü birtakım özellikler bulunmaktadır. Öncelikle TTK m.931/I’de düzenlendiği üzere gemiler, tahsis edildiği amaç itibariyle suda hareket edebilen, yüzebilen ve pek küçük olmayan araçlardır14 . TTK m.931/II’de ise suda ekonomik menfaat sağlamak amacına özgülenmiş her gemi, ticaret gemisi sayılmıştır. Yürürlükteki birçok kanun ve yönetmelikte de gemi tanımına yer verilmiş, bazı tanımlamalarda TTK m.931 kapsamı dışında değerlendirilmemekle birlikte “gemi ve diğer deniz araçları” şeklinde bir ayrıma da yer verilmiştir15 .

Gemiler, ekonomik değeri yüksek olan eşyalardır16 . Kanun koyucu gemilerin yüksek ekonomik değer taşınmasını kanunun gerekçesinde sebep göstererek TTK m.1001/II’de gemilerin devrine yönelik anlaşmanın yazılı olması ve noter marifetiyle onaylatılması zorunluluğu getirmiştir. Bununla birlikte gemiler; adı (TTK m.939), bağlama limanı (TTK m.946), milliyeti, bayrak çekme hakkı ve yükümlülüğü bulunan (TTK m.940-941) eşyalardır17 .

II. GEMİ MÜLKİYETİNİN DEVRİ

Genel olarak sicile kayıtlı olan gemilerin mülkiyetinin devri üzerinde durulmuştur. Gemi siciline kayıtlı bir geminin mülkiyetinin devri, TTK m.1001 uyarınca noter marifetiyle onaylatılması zorunlu olan bir devir anlaşması ve geminin zilyetliğinin geçirilmesi ile yapılır18 . Gemi mülkiyetinin devrini konu alan hukukî işlemlerin geçerliliği ve şekil şartları düzenlendiği genel hükümlere göre belirlenir19 . Bu bağlamda mTTK’de benimsenen yöntem köklü bir biçimde değiştirilmiştir20 . Öyle ki mTTK m.868 uyarıca sicile kayıtlı gemi mülkiyetinin devri için devre yönelik bir anlaşma yapılması gerekli ve yeterli görülmekteydi. Bu durumun mTTK’nın yürürlükte olduğu süreçte mülkiyetin devrinde tescilin kurucu değil de “açıklayıcı” etkiye sahip olduğu sonucunu doğurduğu ileri sürülmektedir21 .

TTK m.1001’in gerekçesinde mTTK m.868/I’deki bu ifadeye “zilyetiğin devri” ifadesinin eklenerek TTK’ye alındığı belirtilmiştir. Dolayısıyla TTK m.1001’de zilyetliğin devredilmesi sicile kayıtlı gemi mülkiyetinin devri için kurucu bir unsur haline getirilmiştir. Aşağıda bu unsurlara ayrıntılı olarak değinilmiştir: