Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay Kararları Işığında Konut Kapıcıları ve Bunların Fazla Çalışması

Janitors in the Light of Decisions of the Supreme Court and Overtime Work of Them

Nihat Seyhun ALP

Konut kapıcıları, işçi olarak kabul edilir ve iş sözleşmesi ile çalışırlar. Konut kapıcıları, İş Kanunu kapsamında olan diğer klasik işçilerden farklı olarak özel bir duruma sahiptir. Kapıcı, genellikle çalıştığı apartmanda ikamet etmektedir. Dolayısıyla konut kapıcısının hangi zamanlarda çalıştığı hangi zamanlarda dinlendiğinin tespiti çok zor bir konudur. Bu durumu dikkate aldığımızda, konut kapıcısının fazla çalışma iddiasının titizlikle incelenmesi gerekir. Bu sebeple Yargıtay, konut kapıcısının fazla çalışma iddiasını farklı yöntemler kullanarak değerlendirmektedir. Çalışmamızda Yargıtay’ın konut kapıcıları ile ilgili vermiş olduğu kararlar temel alınarak konut kapıcılarının fazla çalışması incelenecektir.

Kapıcı, Kapıcılık Sözleşmesi, Fazla Çalışma, Kat Mülkiyeti.

Janitors are considered as employee and work with an employment contract. Janitors have a special situation unlike other employees covered by the labor law. Janitor usually lives in the apartment where he works. Therefore, it is very difficult to determine when janitor works and when he rests. When we consider this situation, the claim of overtime work of the janitor should be examined carefully. Therefore, the Supreme Court evaluates the Janitor’s claims for overwork by using different methods. In our study, the over time work of janitors will be examined by being based on decisions of the Supreme Court regarding the janitors.

Janitor, Janitor Contract, Overtime Work, Property Ownership.

GİRİŞ

Ülkemiz nüfusunun çoğalması ve köyden kente olan göçlerin artmaya başlaması ile birlikte, apartman gibi çok katlı yapılar ortaya çıkmıştır1 . Türkiye’de yaşanan bu toplumsal gelişmeler, Türk Hukuku’nda da etkisini göstermiştir. 1965 yılında Kat Mülkiyeti Kanunu2 (KMK) kabul edilmiştir. Daha sonra ise site şeklinde toplu yapılar ortaya çıkmış ve bu yapılara ilişkin düzenlemeler Kat Mülkiyeti Kanunu’na eklenmiştir. Bütün bu değişimler İş Hukuku’nu da etkilemiş ve yeni bir istihdam şekli olan konut kapıcılığı ortaya çıkmıştır3 . Konut kapıcıları, ilk aşamada o dönem yürürlükte bulunan 931 sayılı İş Kanunu4 kapsamında değilken, 1970 yılında kapsama alınmıştır. 931 sayılı Kanun’un iptalinden sonra, 1971 yılında yürürlüğe giren 1475 sayılı İş Kanunu’nda5 da kapıcılar, İş Kanunu kapsamında olmaya devam etmişlerdir. Öte yandan sadece kaloriferli konut kapıcıları ile çalışmasını aynı işverene ve aynı konuta hasreden konut kapıcıları, 1475 sayılı İş Kanunu kapsamındaydı. 2003 yılında kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu6 ile kaloriferli ve kalorifersiz konut kapıcısı veya çalışmasını aynı konuta hasredip hasretmeme ayrımına yer verilmeyerek bütün kapıcılar kanun kapsamına alınmıştır. Nihayetinde konut kapıcılarına İş Kanunu hükümlerinin uygulanması ve konut kapıcısının işçi olarak kabul edilmesi noktalarında herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır7 . Benzer şekilde Alman Hukuku’nda da konut kapıcısı, işçi olarak kabul edilmektedir8 .

Konut kapıcılığı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 110. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddede özetle; kapıcıların çalışma süreleri, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri, yıllık ücretli izin hakları gibi konuların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte düzenleneceği belirtilmiştir. Bu kapsamda da Konut Kapıcıları Yönetmeliği (Yönetmelik)9 kabul edilmiştir. Bununla birlikte yönetmelik çok kısa bir yönetmelik olup, yönetmelikte fazla çalışmaya ilişkin özel hükümler bulunmamaktadır. Dolayısıyla İş Kanunu’nda düzenlenen fazla çalışmaya ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Konut kapıcısı, genel itibariyle çalıştığı anagayrimenkulde10 ikamet ettiğinden dolayı ara dinlenme süresi, klasik işçilere kıyasla daha fazladır. Yine konut kapıcılarının yapmış olduğu işler standart olmayıp, her anagayrimenkulde değişiklik gösterebilmektedir. Bununla birlikte anılan çalışma düzeni, konut kapıcılarının fazla çalışma konusunda diğer işçiler gibi bazı taleplerde bulunmalarına engel teşkil etmez. Ancak konut kapıcılarının kendine özgü çalışma düzenleri dikkate alındığında, sorunun İş Kanunu kapsamındaki diğer işçiler gibi ele alınması hakkaniyete aykırı bir durum oluşturacaktır.

Yargıtay, konut kapıcısının fazla çalışmasını her somut olayın özelliklerini dikkate alarak ve bazı olgular üzerinden değerlendirmektedir. Bu sebeple çalışmamızda Yargıtay’ın konut kapıcıları ile ilgili vermiş olduğu kararlar temel alınmış ve sırasıyla ilk önce konut kapıcılarının tabi olduğu sözleşme incelenmiş, ardından konut kapıcıları için fazla çalışma olarak kabul edilen durumlar tespit edilmiş ve son olarak fazla çalışma ücret alacağının talep edilmesi ve sonuçları irdelenmiştir. Çalışmamızda sadece Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi taşınmazlar incelenmiş olup, Kat Mülkiyeti Hukuku ve İş Hukuku’nun sadece çalışmamız ile kesişen konularına yer verilmiştir.

I. KONUT KAPICISI İLE YAPILAN SÖZLEŞME

Bütün iş görme ilişkilerinde olduğu gibi konut kapıcıları da bir sözleşme ile çalışmaktadır. Doktrinde, konut kapıcısı ile yapılan sözleşmenin nitelik itibariyle karma sözleşme olduğu ileri sürülmüştür11 . Karma sözleşme, kanunda düzenlenmiş sözleşme tiplerinden iki veya daha fazlasının unsurlarının, kanunun öngörmeği biçimde bir araya getirilmesidir12 . Nitekim işveren, diğer iş sözleşmelerinden farklı olarak konut kapıcılarına barınma imkânı sağlamakta ve elektrik, su ve ısınma gibi masrafları bir bedel karşılığında karşılamaktadır. Kapıcı da karşı edim olarak iş görmektedir. Bu durum taraflar arasındaki sözleşme ilişkinin hizmet ve kira sözleşmelerinin unsurlarını taşıyan karma bir sözleşme olarak değerlendirilmesine sebebiyet verebilir13 . Belirtelim ki, doktrinde karma görüşü savunanlar, karma sözleşmelerde üstünlük arz eden sözleşme tipinin uygulanması gereğinden hareketle, kapıcılık sözleşmesinde iş sözleşmesi tipinin daha ağır bastığını ve iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağını ileri sürmüşlerdir14 .

Konut kapıcısı ile akdedilen sözleşmesinin karma sözleşme olduğuna ilişkin görüşe katılmadığımızı belirtmek isteriz. Şöyle ki; kat malikleri ile konut kapıcısı arasında akdedilen sözleşme iki şekilde yapılabilir. Birinci durumda, kapıcı dairesinin kapıcıya kiralanması, karşılığında kira bedeli olarak kapıcılık hizmetlerinin görülmesi şeklinde kira ve hizmet sözleşmesi unsurları bir araya getirilerek sözleşme yapılabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun15 299. maddesinde, kira sözleşmesi tanımlanmış ve bir şeyin kullanılması karşılığında kira bedelinin ödeneceği belirtilmiştir. Kira bedeli para olabileceği gibi, paradan başka bir şey olarak, örneğin iş görme edimi bile kira bedeli olarak kabul edilebilir16 . Kira bedelinin para dışında başka bir edimle belirlenmesi durumunda, karma sözleşme söz konusu olur17 . Dolayısıyla yukarıda anılan şekilde yapılan sözleşme, karma sözleşme olarak düşünülebilir. Bu sözleşmede kapıcı, kira sözleşmesinin esaslı unsuru olan kira bedelini iş görme edimi şeklinde, kat malikleri de hizmet sözleşmesinin esaslı unsuru olan ücret ödeme borcunu konut tahsisi şeklinde ifa etmektedir. Bununla birlikte Yönetmeliğin 13. maddesinde, kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmesinin veya giderlerinin karşılanmasının zorunlu olmadığı, bununla birlikte kapıcıya konut tahsis edilmiş olması durumunda, iş sözleşmesinin devamı süresince kira istenemeyeceği düzenlenmiştir. Nitekim Yargıtay da kira ödemeksizin kapıcı dairesinde oturması ve karşılığında kapıcılık hizmetlerini görmesi şeklinde kapıcı ile bir sözleşme yapılması durumunda, işverenin ücret ödeme yükümlülüğünün ortadan kalkmayacağı ve kapıcı ile kira sözleşmesi yapılmış olması da bu sonucu değiştirmeyeceği görüşündedir18 . Benzer şekilde, iş sözleşmesi sona erdirilmesine rağmen belli bir müddet kapıcı dairesinde oturmaya rıza gösterilmesi ve kira bedeli karşılığında sadece çöp toplama ve apartman sakinlerine servis hizmeti verilmesi durumunda dahi Yargıtay, bu ilişkinin kira ilişkisi değil, iş ilişkisi olduğu ve bu tarih itibariyle yeni bir iş sözleşmesinin kurulduğu kanaatindedir19 . Bu kararlardan da anlaşılacağı üzere kapıcıya konut tahsis edilmiş olsa bile işverenin ücret ödeme borcu devam edecek olup, kira bedelinin ücrete sayılması mümkün değildir. Dolayısıyla konut kapıcısından kira bedelinin alınmasının yasaklanması, konut kapıcısının kira bedelini iş görme edimiyle ifa etmesinin mümkün olmaması ve kira bedelinin ücrete sayılamaması kira sözleşmesinin esaslı unsurlarından olan kira bedelini ve dolayısıyla kira sözleşmesi unsurunu ortadan kaldırmaktadır20 . Aynı şekilde İş Hukuku bağlamında kat maliklerinin konut tahsis ederek kapıcının asıl ücretini ödemeleri de mümkün değildir. Çünkü bu durumda konut kapıcısının asıl ücreti, konut tahsisi olarak ayni şekilde ödenmektedir21 . Bununla birlikte işçinin asıl ücretinin ayni şekilde ödenmesi söz konusu değildir22 .

İkinci durumda, konut kapıcısına ücret ödenmekle birlikte ilave olarak konut tahsis edilmesi, elektrik, su ve ısınma gibi masrafların karşılanması şeklinde bir sözleşme yapılabilir. Anılan şekilde yapılan sözleşmede yer alan ilave ödemeler, kira sözleşmesi unsurları olarak algılanamaz. Konut tahsisi ve kapıcıya ücretsiz sağlanacak elektrik, su ısınma gibi hizmetleri, geniş anlamda ücrete dâhil olacak şekilde, ücret eki olarak kabul etmek gerekir23 . Yargıtay da elektrik ve su giderinin apartman sakinleri tarafından karşılanmasını, taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi olduğuna dair delil kabul etmektedir24 .

Bütün bu durumları dikkate aldığımızda, kapıcılık sözleşmesinin, kira sözleşmesinin unsurlarını da barındıran karma bir sözleşme olduğundan bahsedilemez. Konut kapıcı ile yapılan sözleşme karma sözleşme değil, klasik iş sözleşmesidir. Öte yandan uygulamada bu sözleşme için kapıcılık sözleşmesi denilmekle birlikte, ilgili sözleşmenin iş sözleşmesi olarak algılanması gerekmektedir25 .

İş sözleşmesinin taraflarından biri işçi, diğeri işverendir. Bu sözleşmede işçi konumunda konut kapıcısı bulunmaktadır. Bununla birlikte bir kişinin konut kapıcısı olarak kabul edilmesi için bir konutta çalışması gerekmektedir26 . Buradaki konut ifadesinden birden fazla bölümden oluşan bir bina da anlaşılabilir27 .

Sözleşmenin diğer tarafı olan işveren konumunda ise Yönetmeliğin 3. maddesine göre konutun maliki ve ortakları bulunmaktadır28 . Bu noktada bir hususa dikkat çekmekte yarar vardır. Kat mülkiyetine tabi olmayan konutlarda, konut maliki ve ortakları işveren konumundadır29 . Kat mülkiyetine tabi bir binada birden fazla bağımsız bölüm olması durumunda ise sözleşmenin işveren tarafı, tüm kat maliklerinden oluşan kat malikleri kuruludur30 . Bununla birlikte konutta tek malik varsa işveren, bu malik olacaktır31 . Bunun dışında Yönetmelikte düzenlenmemiş olmakla birlikte kamu kurumlarına ait lojmanlarda malik, ilgili kamu kurumu olduğundan işveren de bu kurum olacaktır32 . Nihayetinde Yönetmeliğe göre sadece konut malikleri işveren sayıldığından kiracılar ve sükna hakkı sahipleri kapıcının işvereni olarak kabul edilemezler33 .

Kat malikleri kurulu, bütün kat maliklerinden oluştuğundan ve işveren sıfatını haiz olduğundan kapıcıyı işe alma veya işten çıkarma yetkisine sahiptir34 . Konut kapıcıları ile kat maliklerini temsilen yöneticiler de iş sözleşmesi yapabilmektedir35 . Bu durumda kapıcılık sözleşmesini yönetici, kat maliklerini temsilen ve KMK’dan doğan temsil yetkisine dayanarak yapmaktadır36 . Öte yandan Yönetmeliğin 4/a maddesine göre, yöneticinin iş ya da toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için işverenin, yani kat malikleri kurulunun yöneticiyi yazılı olarak yetkilendirmesi gerekir. Dolayısıyla kat malikleri kurulu, bu konuda yöneticiye yetki verebileceği gibi bu hakkın yöneticide olduğu yönetim planında da düzenlenebilir37 . Benzer şekilde Alman Hukuku’nda da yönetici, kapıcı ile sözleşme yapabilir. Yöneticinin kapıcıyla sözleşme yapabilmesi için yapılacak sözleşmesinin esaslı noktalarının kat malikleri tarafından belirlenmesi ve bu konuda yöneticinin yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Esaslı noktalar arasında sözleşmenin süresi, kapıcının görevleri ve ücreti sayılabilir38 . Yöneticiye yetki verildiği halde yapılacak sözleşmesinin esaslı noktalarının kat malikleri tarafından önceden belirlenmesinin sebebi, sözleşme ile birlikte finansal rizikoların kat malikleri için doğmasıdır39 . Bu durum Türk Hukuku’nda da kabul edilmeli ve kat malikleri kurulunun yöneticiye yetki vermesi durumunda yapılacak iş sözleşmesinin çerçevesini belirlemesi gerekmektedir.

Yetkilendirilmediği halde yöneticinin kapıcı ile iş sözleşmesi yapması durumunda, yetkisiz temsile ilişkin hükümlerle bu sorun çözülebilecektir. Bir kimse, temsil yetkisi olmadığı halde veya verilen yetkinin sınırını aşarak başka bir kişi adına hukuki işlem veya sözleşme yapması durumunda yetkisiz temsil söz konusu olur40 . Böyle bir durumda temsil olunan, yapılan işlemi onaylamadığı müddetçe kendisi için hukuki sonuç doğurmaz41 . Temsil olunanın yapılan sözleşmeyi onaylaması durumunda, yetkisiz yapılan sözleşme, sanki baştan itibaren yetki varmış gibi geçerli hale gelir42 .

Yetkisiz temsilde onama, açık bir beyanla olabileceği gibi örtülü bir şekilde de olabilir43 . Bu sebeple yöneticinin yetkisiz bir şekilde kapıcı ile sözleşme yapması halinde, kat malikleri kurulunun açık veya örtülü onayı ile yapılan sözleşme geçerli kabul edilebilir. Nitekim Yargıtay’a göre konutun maliki ya da ortaklarının yöneticiye yazılı yetki vermedikleri halde kapıcılık hizmetlerinden yararlanmaları, kapıcılık sözleşmesine onay verildiği anlamına gelmektedir44 . Buna karşın kat maliklerinin bir kısmının yetkisiz temsil ile yapılan bu sözleşmeye onay vermemeleri durumunda, geçerli bir iş ilişkisinden söz edilemez45 .