Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Düşün İşçileri Açısından Sınıf Bilinci ve Örgütlenme Arasındaki İlişki

The Relationship Between Class Consciousness and Association in Terms of Thought-Workers

Tevfik Can PEKER

Bu makalenin temel amacı, bugüne kadar çeşitli şekillerde isimlendirilmiş düşün işçilerinin sınıfsal konumlarını belirleyerek onların sosyal haklara erişme konusunda örgütlenme özgürlüğünü kullanırken karşılaştıkları engellerin sebeplerini ortaya koymaktır. Yöntem olarak öncelikle, işçi sınıfının doğuşu ve sosyal hakları kazanma süreçlerini tarihsel gelişimi içerisinde inceleyeceğiz. Devamında ise doğuşu ve gelişimi açısından işçi sınıfı ile aynı yolda ilerleyen ve aynı sömürü mekanizmaları içerisinde çalışan düşün işçilerinin, hak taleplerini ortaya koymakta yaşadıkları engellerin çözümü için gerekenleri işçi sınıfının verdiği mücadeleler üzerinden ele alacağız. Bu açıdan, klasik anlamda işçi sınıfı ile düşün işçileri arasında, ortaya çıkışları ve üretim biçimi içerisinde bulundukları konuma bakıldığında bir aynılık ilişkisi vardır. Ancak düşün işçileri, kendi çıkarları ile sermayenin çıkarlarının kesiştiğini düşünmektedir. İçinde bulundukları bu “yanlış bilinç” durumu ise onları hak taleplerini güçlü bir şekilde ortaya koyacak örgütlenmeler oluşturmaktan alıkoymaktır. Bunun yanında onların ortaya çıkmasına ve önem kazanmasına neden olan teknoloji ile değişen iş ilişkileri ve çalışma biçimleri onların içinde bulundukları durumu sürdürmelerine neden olmaktadır.

Beyaz Yakalılar, İşçi Sınıfı, Sınıf Bilinci, Örgütlenme Özgürlüğü, Sosyal Haklar.

The main objective of this article is to identify the social-class position of thought workers who were named divergently and present the obstacles they face during the use of freedom of association while accessing to the social rights. In order to accomplish that, as a method, first it is going to be analysed the working classes (proletariat) process of gaining social rights in its historical process. Furthermore, the uniformness between proletariats and thought workers in terms of their emergence, struggles on accessing to the social rights and their position in the exploitation dynamics of the process of production is going to be assessed. The thought workers are still regarding as their interests lies within the interest of the capital. This state of “false consciousness” is the very factor that withholds them from forming an association that can strongly claim their rights. Also, the changes in the employment relationships due to the developments in the technology, cause them to sustain this state of false consciousness.

White-Collar Workers, Working Class, Class Consciousness, Freedom of Association, Social Rights.

GİRİŞ

Bugün ‘sosyal haklar’ olarak andığımız hakların doğuşu, Sanayi Devrimi ile değişen üretim ilişkileri sonucunda ortaya çıkan işçi sınıfı ve burjuva sınıfı arasındaki çatışma ve mücadelelerin bir sonucudur. Bu haklar, ileride de inceleyeceğimiz üzere uzun bir süreç ve kanlı mücadeleler sonucu elde edilmiş değerli birer kazanımdır. Bu hakların kazanılmasında işçinin, üretim sürecine katılan ve işverene boyun eğmiş bireyden ziyade ortak sorunları ve ortak istekleri olan bir sınıf olarak sahneye çıkmasının rolü büyüktür. Sosyal haklara ulaşma konusunda bugün yaşanan sorunların, karşılaşılan engellerin aşılabilmesi için bu noktanın iyi kavranması gerekmektedir. Makalemizin temel amacı da bu kazanımların tarihsel süreç içerisindeki yerini ve gelişim çizgisini belirleyerek, günün koşullarında etkili bir örgütlenme ile hak arayışı sürecine giden yolda karşılaşılan engelleri aydınlatmaya çalışmak olacaktır. Bunu yaparken işçi sınıfının ve üretim ilişkilerinin değişen niteliği de göz önünde bulundurulacaktır.

Makalemizin kapsamı içerisinde öncelikle tarihsel süreç içerisinde işçi sınıfının doğuşunu ve devamında sosyal hak taleplerinin ortaya çıkışını ele alacağız. Sonrasında ise örgütlenme özgürlüğünün sendikal örgütlenme özgürlüğü boyutu anayasal düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile uluslararası belgelerdeki düzenlemeler birlikte ele alınarak örgütlenme özgürlüğünün işçi sınıfının sosyal haklarının bir güvencesi olarak nasıl bir işleve sahip olduğu ve aralarındaki ilişki incelenecektir.

Kavram seçimi açısından bir açıklama yapmak gerekirse yazında sıklıkla; “beyaz yakalılar”, “zihin emekçileri”, “zihinsel emek”, “kafa işçileri” ya da “bilgi işçisi” gibi çeşitli adlarla anılmalarına rağmen bu adlandırmalar ileride daha detaylı olarak ele alacağımız üzere özellikle örgütlenme hakkının kullanımı ve düşün işçilerinin sınıfsal ve hukuki konumu hakkında yeterli bir nitelemede bulunamamaktadır.1 Sıklıkla kullanılan “beyaz yakalı” adlandırması, bu grubu, bedensel emeğine dayanarak çalışan “mavi yakalılardan” diğer bir deyişle klasik anlamda işçi sınıfından ayırmak için kullanılmaktadır. Diğer adlandırmalar ise daha çok harcanan emeğin kaynağına dayanan bir ayrımı belirtmek amacıyla kullanıldıkları halde yine de bu kişilerin sınıfsal ve hukuki konumlarını yeterince niteleyememektedirler. Son olarak “bilgi işçisi” kavramı ise özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişen teknoloji ve mühendislik gibi alanlarda ortaya çıkan ve aldığı eğitimden kaynaklanan bilgisini üretim süreçlerine yansıtacak çalışanları nitelemek üzere ortaya çıkmıştır. Kavram tanımlanırken genellikle, bilgi işçilerinin endüstriyel işçilerden farkı üzerinde durulmuştur. Bu farklılaşma, eğitim düzeyi, çalışma şartları ve harcadıkları emeğin kaynağı ve teknoloji ile ilişkisi üzerinden tanımlanmıştır.2