Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

TBK md. 71 Hükmünde Düzenlenen Tehlike Sorumluluğu

Strict Liability in TCO Art. 71

Nihan KOYUNCU AKTAŞ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kabul edilmeden önce Türk hukukunda tehlike sorumluluğu kavramı, münferit yasalarda öngörülen özel hükümler vasıtasıyla somutlaştırılırken; tehlike sorumluluğuna ilişkin genel bir düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer almamaktaydı. Yine, doktrinde çoğunlukla aksi savunulsa da Yargıtay; bazı münferit durumlarda ve özellikle iş kazalarından dolayı işçilerin uğradıkları zararlardan dolayı işvereni sorumlu tutarken tehlike esasına dayanmakta ve içtihat yolu ile tehlike sorumluluğu yaratmaktaydı. Bu açıdan yaklaşık on yıla yakın süredir yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile Türk hukukunda tehlike sorumluluğuna ilişkin ilk defa genel bir düzenleme yapılmış olması önemlidir. Türk kanun koyucu, Türk Borçlar Kanunu md. 71 ile tehlike sorumluluğunu genel bir hükümle düzenleyerek ve sorumluluğu sadece işletmelerle sınırlandırarak İsviçre ve Alman uygulamasından ayrılmıştır. Çalışmamızda, belirtilen bu genel düzenlemenin kapsamı ve özellikle son derece tartışmalı olan son fıkrasının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu değerlendirmeyi takiben Türk Borçlar Kanunu’ndan önceki dönemde öngörülen tehlike sorumluluğuna ilişkin özel düzenlemeler ile içtihatla kabul edilen kusursuz sorumluluk halleri karşısında TBK md. 71’in nasıl yorumlanması gerektiği bu çalışmada üzerinde durulan temel hususlardır.

Tehlike Sorumluluğu, Tehlikeli Faaliyet, Türk Borçlar Kanunu md. 71, İş Kazası, Meslek Hastalığı.

Prior to the adoption of Turkish Code of Obligations numbered 6098, strict liability arising from ultrahazardous activities had become concrete in special provisions stipulated in individual laws in Turkish Law. A general regulation regarding ultrahazardous activities was not included in the former Code of Obligations numbered 818. Yet in that time, the Supreme Court had based on strict liability in particular cases especially in cases of employers’ liability for the damages suffered by the employees due to occupational accident and/or disease even if the doctrine mostly had defended otherwise. Thus, it can be stated that in certain cases strict liability were created by Supreme Court, with regard to the principle of danger. With the Turkish Code of Obligations which has been in force almost ten years now, the Turkish law maker held enterprises which conduct ultrahazardous activity responsible. Therefore, it can be mentioned that Turkish law maker separated from Swiss and German practice by adopting a general rule in the main Code and also limiting the liability to enterprises, only. In this study it is aimed to review the concept of this general rule in TCO Art 71 and especially its most controversial last paragraph, all together with their impact on the prior special laws and certain strict liability cases that were accepted by case-law.

Strict Liability, Ultrahazardous Activity, Turkish Code of Obligations Art. 71, Occupational Accident, Occupational Disease.

Giriş

Modern hukukta “Kusursuz sorumluluk olmaz” ilkesi en koyu şekli ile 18 ve 19’uncu yüzyıllarda hüküm sürmüş olup, bu ilke ile birlikte tazminat borcunu doğuran esas unsurun kusur olduğu üzerinde durulmuştur.1 Bununla birlikte, söz konusu kusura dayalı sorumluluk rejiminin her zaman hakkaniyetli sonuçlar doğurmadığı ve özellikle 19’uncu yüzyıldan itibaren tartışılmaya başlandığı görülmektedir.2 Zira teknolojik gelişmeler ile birlikte ulaşım, enerji ve üretim araçlarında kullanılan büyük makinelerin, teknik araç ve gereçlerin, kimyasal ve biyolojik buluşların şekillendirdiği modern toplumda kusurun sorumluluk hukuku bakımından oynadığı rol kimi durumlarda yetersiz kalmıştır. Bu gibi bazı durumlarda, kusur olmadan sorumluluk doğmaz ilkesi toplumda yer alan bireylerin hakkaniyet ve adalet duygusunu tatminden uzak kalmaktadır. Bu nedenle kanun koyucu kimi hallerde kusur aranmaksızın kişiye sorumluluk yükleyen halleri diğer bir ifade ile kusursuz sorumluluk hallerini düzenleme altına almıştır.3

Çalışmamızın konusunu teşkil eden tehlike sorumluluğunun temeli, diğer sorumluluk türlerinden farklı olarak bir işletme faaliyetine özgü tehlikenin gerçekleşmesi üzerine kurulmuştur. Hukuk düzeni, zararlı sonuçları kaçınılmaz olan tehlikeli faaliyetlerde bulunulmasını toplum hayatında faydalı oldukları ölçüde yasaklamaktan imtina etmektedir. Bunun karşılığında ise tehlikeli faaliyetin yürütülmesi dolayısıyla zarar görenleri korumak amacıyla, faaliyetten doğrudan yarar sağlayan kimseler aleyhine sorumluluğun şartlarını ağırlaştırmaktadır.4 Zarar gören, faaliyette bulunan kimsenin davranışının kusurlu olduğunu ya da objektif özen ya da gözetim ödevini ihlal ettiğini ispat zorunda kalmaksızın tehlikeli faaliyetin neticelerinden etkilendiği ölçüde tazminata hak kazanmaktadır.5

Türk Borçlar Kanunu’nun6“Tehlike Sorumluluğu ve Denkleştirme” başlıklı 71’inci maddesi uyarınca önemli ölçüde tehlike arz eden işletme faaliyetlerinden doğan zararlardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsil olarak sorumludur. Koşulları tehlikeli bir işletme faaliyetini yürüten kişinin aleyhine ağırlaştırılmış olan tehlike sorumluluğunda, bu kişinin kusurlu olması ve/veya objektif özen ve gözetim ödevini ihlal etmesi gerekmemektedir. Burada önemli ölçüde tehlike arz eden işletme faaliyetini yürütenler, işletmeden sağladıkları fayda ve topluma verdikleri zararlar karşısında nimet-külfet dengesi ilkesi gereği kusur aranmayan ve hatta kusursuz sorumluluğun en ağır türünü oluşturan tehlike sorumluluğu çerçevesinde sorumlu tutulmaktadır.7 Gerçekten günümüzde enerji kaynakları, üretim ve dağıtımda kullanılan makineler o kadar karmaşıklaşmıştır ki burada gerekli her türlü tedbir alınsa dahi çoğu zaman kaçınılmaz zarar tehlikesinin halen mevcut olduğu görülmektedir. Toplum için sağladığı fayda dolayısı ile hukuken yasaklanması söz konusu olmayan kimi işletmelerin, topluma vermesi muhtemel zarar ile işletme faaliyeti yürütenlerin faaliyetten sağladığı fayda arasındaki dengenin kusursuz sorumluluk ile sağlanması gerekmiş; bu tür sorumlulukta kusura kurucu bir işlev atfedilmemiştir.8