Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Birden Fazla Ülkede İfa Edilen İş Sözleşmelerinde Mutad İşyerinin Tespiti

Determination of the Habitual Place of Work in Individual Employment Contracts Executed in More Than One Country

Musa AYGÜL, Nazlı ÇOBAN

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 27’de yabancı unsurlu iş ilişkilerinde uygulanacak hukukun belirlenmesi noktasında zayıf tarafın korunması amacı ile genel olarak sözleşmeye uygulanacak hukukun tespitinden ayrı bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddeye göre iş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir ancak tarafların hukuk seçimi yapmamaları halinde, iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması durumunda ise iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir. Görüldüğü üzere, iş sözleşmelerinde zayıf taraf olan işçinin korunması amacı ile hukuk seçimi, mutad işyeri hukukunun işçiyi koruyucu emredici düzenlemeleri ile işçi lehine sınırlandırılmış ve objektif bağlama noktası olarak mutad işyeri hukuku kabul edilmiştir. Birden fazla ülkede ifa edilen iş sözleşmelerinde mutad işyerinin tespit edilmesi zorluk arz edebilir ya da kimi durumlarda imkânsız olabilir. Bu nedenle çalışmamızda, birden fazla ülkede ifa edilen iş sözleşmelerinde mutad işyerinin olup olmadığı, mutad işyerinin varlığının kabulü halinde ise bu yerin tespitinin nasıl yapılacağı irdelenmektedir.

Mutad İşyeri, İş Sözleşmeleri, Uygulanacak Hukuk.

Under Article 27 of the Turkish Private International and Procedural Law no. 5718, the law governing employment relationships with foreign elements is determined differently from the law governing contracts in order to protect the weaker party in such relationships. According to this Provision, individual employment contracts should be governed by the law chosen by the parties. Such a choice, however, may not have the result of depriving the employee of the protection afforded to him/her by the mandatory provisions of the law of the country where the work is habitually carried out. In the absence of a choice, the contract should be governed by the law of the habitual place of work. If, however, the employee carries out his/her work in different countries, the employment contract should be governed by the law of the country where the place of business of the employer is situated. It is obvious that the right of parties to choose the law applicable to their contract in individual employment contracts is restricted with the mandatory provisions of the law of the habitual place of work in order to protect the employee who is the weaker party. In addition, the law of habitual place of work is accepted as the objective connecting factor. Nevertheless, it may be difficult or even impossible to determine the habitual place of work in individual employment contracts in which the work is carried out in more than one country. Therefore, this paper examines if there is actually a habitual place of work in individual employment contracts in which the work is performed in more than one country and if so, how this place should be determined.

Habitual Place of Work, Individual Employment Contracts, Applicable Law.

Giriş

Yabancı unsurlu iş sözleşmelerinde mutad işyerinin (place where the employee habitually carries out his/her work = habitual work place) tespit edilmesi, ilk olarak uygulanacak hukuk (MÖHUK m. 27); ikinci olarak da milletlerarası yetki bakımından (MÖHUK m. 44) önem arz etmektedir.

Gerek iç hukukumuzda gerek milletlerarası özel hukukta, iş sözleşmeleri sosyal içerikli kabul edilmekte ve bu sözleşmede zayıf durumunda olan işçi, emredici düzenlemeler ile korunmaktadır. Milletlerarası özel hukukta söz konusu koruma, hukuk seçiminin işçi lehine sınırlandırılması (MÖHUK m. 27)1 ve işçiyi korumaya yönelik objektif bir bağlama kuralının tercih edilmesi yolu ile sağlanmaktadır. Nitekim Kanunumuzdaki hükmün mehazı2 olan ve 1980 yılında imzalanarak 1991 yılında yürürlüğe giren Sözleşmeden Doğan Borç İlişkilerine Uygulanacak Hukuk Hakkında Roma Sözleşmesi3 ile bu Sözleşmenin yerine 2008 yılında yürürlüğe giren Sözleşmeden Doğan Borç İlişkilerine Uygulanacak Hukuka İlişkin 593/2008 sayılı Roma I Tüzüğünde de4 , hukuk seçimi işçi lehine sınırlandırılmış ve objektif bağlama noktası olarak mutad işyeri hukuku kabul edilmiştir5 . Hukuk seçimi de, mutad işyeri hukukunun işçiyi koruyucu emredici düzenlemeleri ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla, mutad işyeri, uygulanacak hukukun, hem taraf iradeleriyle hem objektif esaslara göre tespit edilmesinde önemlidir.

Bireysel iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda işçi aleyhine, ancak mutad işyerinin bulunduğu yerdeki Türk mahkemesinde dava açılabilir. İşçi ise işverene karşı, bunun yanında işverenin yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açabilir (MÖHUK m. 44). Mutad işyeri, işçiyi korumak amacıyla Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tesis eden bir bağlama noktası olarak tercih edilmiştir. Üstelik taraflar bu yetki kurallarını, yetki sözleşmesi ile de bertaraf edilemez (MÖHUK m. 47/2). Mutad işyeri Türkiye’de olduğu hâlde yabancı mahkemeden işçi aleyhine verilen bir kararın, mutad işyeri mahkemesinin münhasır yetkili olması sebebiyle tanınması ve tenfizi de mümkün olmayacaktır (MÖHUK m. 54/1-b)6 .