Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hakimiyet Sözleşmesi

Domination Agreement

Hakan ÇEBİ

Fiili ve sözleşmesel şirketler topluluğu Türk Ticaret Kanunu’nun 195/I. maddesinde düzenlenmiştir. Burada yapılan düzenlemede fiili şirketler topluluğu ayrıntılı olarak düzenlenmiş, sözleşmesel şirketler topluluğuyla ilgili olarak sadece hakimiyet sözleşmesi düzenlenmiştir. Hakimiyet sözleşmesi, bir şirketin yönetimini başka bir şirkete tabi kıldığı sözleşmedir. Hakim şirket, bağlı şirketin genel kurulu tarafından alınan kararlara etki edemez. Bununla birlikte hakimiyet sözleşmesi, bağlı şirketi hakim şirketin işletme birliğine bağlama imkanı vermektedir. Hakimiyet sözleşmesi çoğunlukla önceden var olan şirketler topluluğu veya en azından bağlı yapıların güçlendirilmesine hizmet eder. Eğer bağlılık sözkonusu değilse, bu durumda bağlılığın kurulmasını sağlar.

Hakimiyet Sözleşmesi, Şirketler Topluluğu.

The actual and contractual group of companies is defined in the 195 / I. article of Turkish Commercial Code. In the regulation made here, the actual group of companies is regulated in detail, and only the domination agreement regarding the group of contractual companies is issued. A domination agreement is a contract in which a company subordinates its management to another company. The dominant company cannot influence the decisions taken by the general assembly of the subsidiary. Nevertheless, the dominance agreement allows the affiliate to connect to the business association of the dominant company. The domination agreement often serves to strengthen the pre-existing group of companies or at least the affiliated structures. If commitment is not the case, then it leads to the establishment of commitment.

Domination Agreement, Group of Companies.

I. Giriş

Şirket toplulukları, görünüş şekilleri ve farklı amaçlarıyla ekonomide önemli bir yer tutmaktadır. Şirketler topluluğunun oluşturulması bazı hallerde şirket içi gelişmelerden kaynaklanabilir, fakat çoğunlukla, başka bir şirkete iştirak yoluyla dışa dönük şirket büyümesinin kolay ve masrafları düşüren bir yol olması neden olmaktadır. Bu oluşum ekonomideki merkezileşmenin görünüş şekillerinden biridir ve Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da düzenlenmiştir. Şirketler topluluğu (Konzern), fiili ve sözleşmesel olmak üzere iki şekilde oluşturulabilir. Fiili şirketler topluluğu, bağlılığın fiili hakimiyet unsurları ve özellikle sermaye iştiraki yoluyla sağlandığı topluluklardır. Sözleşmesel şirketler topluluğu ise, bir sözleşmeye dayalı olarak oluşturulan toplulukları ifade eder.

Fiili ve sözleşmesel şirketler topluluğu Türk Ticaret Kanunu’nun 195/I. maddesinde düzenlenmiştir. Burada yapılan düzenlemede fiili şirketler topluluğu ayrıntılı olarak düzenlenmiş, sözleşmesel şirketler topluluğuyla ilgili olarak sadece hakimiyet sözleşmesi düzenlenmiştir. Alman hukukunda ise sözleşmesel şirketler topluluğu esas alınmış, bu müessesenin sözleşmeye dayalı olarak oluşturulması esası benimsenmiştir. Bu itibarla, konzern sözleşmeleri olarak da adlandırılan işletme sözleşmelerini oluşturan hakimiyet, kârın devri ve yönetim, kârın kısmen devri, kâr ortaklığı, işletme yönetimi, işletme hasılat kirası ve işletmenin geçici devri sözleşmeleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Hakimiyet sözleşmesi (Beherrschungsvertrag), bir şirketin yönetimini başka bir şirkete tabi kıldığı sözleşmedir1,2 . Hakim şirket, bağlı şirketin genel kurulu tarafından alınan kararlara etki edemez. Bununla birlikte hakimiyet sözleşmesi, bağlı şirketi hakim şirketin işletme birliğine bağlama imkanı vermektedir. Hakimiyet sözleşmesi çoğunlukla önceden var olan şirketler topluluğu veya en azından bağlı yapıların güçlendirilmesine hizmet eder. Eğer bağlılık sözkonusu değilse, bu durumda bağlılığın kurulmasını sağlar.

II. Sözleşme Özgürlüğü ve Sınırları

Borçlar hukukunda sözleşme özgürlüğü (Vertragsfreiheit) ilkesi geçerlidir. Sözleşme özgürlüğü irade serbestisinin bir parçasıdır. Sözleşme serbestisi, bir sözleşmeyi yapıp yapmama, sözleşme tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleme, şekil özgürlüğünü ve sözleşmeyi değiştirme yahut sona erdirme serbestisini kapsar3 . Anayasa (AY. 48/I) ile de teminat altına alınmıştır ve hukuk ve ekonomi düzeninin temel bir unsurudur4 . Bu ilkenin arkasında, tarafların sözleşmeye onay vermesiyle, menfaatlerin adil bir dengesinin ve böylece sözleşme adaletinin sağlandığı düşüncesi yatmaktadır.

Türk Hukukunda sözleşme özgürlüğünün genel sınırları, BK’nın 27/I. maddesinde gösterilmiştir. Burada yapılan düzenlemeye göre, sözleşmenin, emredici hükümlere, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusunun imkansız olmaması gerekir. Bu sınırlar dahilinde sözleşme içeriği, taraflarca serbestçe belirlenebilir.

III. Hakimiyet Sözleşmelerinde Sözleşme Özgürlüğü

Hakimiyet sözleşmeleri yapılırken hakim şirketin üstün durumda olduğu bir gerçektir. Bağlı şirketin genel kurulunun çoğunlukla karar alması gerektiği için, hakim şirket ekseriya önceden bu çoğunluğu sağlayacaktır. Böylece hakim şirket, bağlı şirketin genel kurulunu ve yönetim kurulunu kontrol ederek, sözleşmenin müzakereleri safhasında etkide bulunabilir. Bu durumda adil bir sözleşmenin yapılması için şartlar eksiktir, zira bağlı şirket diğer sözleşme tarafınca etki altına alınmaktadır ve onun onayı özgür iradesine dayanmamaktadır. Hakim şirket aynı zamanda sözleşmenin her iki tarafını teşkil eder ve bu, çeşitli hukuki düzenlemelere aykırı bir durum ortaya çıkarır. Azınlık pay sahipleri, şirket üzerinde talimat hakkının kazanılması için başka bir şirketle rekabet edemez. Bağlı şirket ne bağımsız müzakere edebilir, ne de kendi menfaatlerini koruyabilir. Bu itibarla topluluk içi sözleşmelerde, bir sözleşme tarafı bağlı olduğu için, sadece şekli bakımdan bir sözleşme vardır. Buna karşın sözleşmenin fonksiyonları söz konusu değildir. Bu nedenle hakimiyet sözleşmesinde tarafların adil bir düzenleme yapmalarını beklemek biraz zordur.

Hakimiyet sözleşmesi sadece katılan şirketlerin ilişkilerini düzenlemez, bunun yanında bağlı şirketin azınlık pay sahiplerinin durumunu da değiştirir. Hakim şirket bağlı şirkette çoğunluğu elde etmişse, artık azınlık pay sahiplerinin sözleşme üzerinde herhangi bir etkide bulunmaları söz konusu değildir. Menfaat dengesi ancak, pay sahipleri aynı amaca (örneğin, kârın artırılması) yöneldikleri zaman sağlanır. Bir pay sahibi kendi ekonomik amaçları için şirketi yönlendirmeyi denerse ve bu pay sahibi, sahip olduğu pay oranıyla bunu yapabilecek durumdaysa, çoğunluk ilkesi fonksiyonlarını artık yerine getiremez.