Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararından Sonra Aynı Fiil Nedeniyle Kamu Davası Açılabilmesinin Şartları ve Özellikle Sulh Ceza Hâkimliğinden Karar Alınması Zorunluluğu

The Conditions for the Public Case to be Filed for the Same Conduct After the “Decision on No Ground for Prosecution” and Especially Obligation to Take a Decision from the Justice of Peace

Nurullah KANTARCI

Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmemesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça ve bu hususta sulh ceza hâkimliğinden karar alınmadıkça aynı fiil nedeniyle kamu davası açılamaz. Sulh ceza hâkimliğinden karar alınması şartı bir muhakeme şartı niteliğindedir. Yeni delil sebebiyle sulh ceza hâkimliğinden karar alınmaksızın dava açılmış ise mahkeme durma kararı verecek ve sulh ceza hâkimliğinden karar alacaktır. Karar olumlu ise yargılamaya devam edecek, olumsuz ise düşme kararı verecektir.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı, Yeni Delil, Sulh Ceza Hâkimliği, Muhakeme Şartı, Aynı Fiil.

In cases where at the end of the investigation phase there is no evidence with sufficient gravity to justify the suspicion which is required to open a public claim, or there is no legal possibility of prosecution, then the public prosecutor shall render a “decision on no ground for prosecution”. An official claim because of the same conduct may not be filed against a suspect for whom the “decision on no ground for prosecution” had been rendered, except if there is new evidence and the decision of Justice of Peace. The condition to take a decision from the Justice of Peace is a condition of criminal procedure. If a penal suit has been filed due to new evidence, without a decision from the Justice of Peace, the court will decide to on the stay of the proceedings and take a decision from the Justice of Peace. If the decision is positive, the case will continue, otherwise the judgment on “dismissal of the case” shall be rendered.

Decision on No Ground for Prosecution, New Evidence, Justice of Peace, Condition of Criminal Procedure, Same Conduct.

GİRİŞ

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun1 170. maddesinin 2. fıkrasına göre soruşturma aşamasında toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyerek bu iddianameyi mahkemeye sunacaktır. Ancak soruşturma evresi sonunda kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delilin elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir (CMK m. 172/1).2 Bu karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

Cumhuriyet savcısının vermiş olduğu kovuşturmaya yer olmadığı kararının denetimi mümkündür.3 CMK’nın 173/1. maddesi uyarınca suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığı kararının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içerisinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir (kovuşturma davası).4 İtiraz üzerine sulh ceza hâkimliği üç şekilde karar verebilir. İlk olarak istemi yerinde görebilir ve bu durumda Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyerek mahkemeye verir (CMK m. 173/4). İkinci ihtimalde sulh ceza hâkimliği soruşturmanın genişletilmesine gerek görürse o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunarak soruşturmanın genişletilmesini isteyebilir (CMK m. 173/3). Son ihtimalde ise, Cumhuriyet savcısının kararını yerinde bularak itirazı reddeder.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edilmezse ya da yukarıda açıklandığı gibi kovuşturma davası sonucunda istem reddedilirse kovuşturmaya yer olmadığı kararı kural olarak kesinleşir. Kanun koyucu, kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesinleştikten sonra aynı fiil ile ilgili kamu davası açılabilmesini belli şartlara bağlamıştır. CMK’nın 172/2. maddesine göre “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” Düzenlemeden de anlaşılacağı gibi kanun koyucu kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildikten sonra aynı fiil ile ilgili kamu davası açılabilmesini yeni delil elde edilmesi ve bu hususta sulh ceza hâkimliğinden karar alınması şartlarına bağlamıştır. Yine kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilmesi ve itirazın reddedilmesi halinde de aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi CMK m. 172/2’deki şartlara bağlanmıştır (CMK m. 173/6). CMK’nın 172. maddesinin gerekçesinde “maddenin ikinci fıkrasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, kamu davasının, aynı eylem ve aynı kişi hakkında açılabilmesi yeni delil, iz, eser ve emarenin meydana çıkmasına veya şüphe nedenlerinin takdirinde ağır hata olmasına bağlanmıştır. Böylece kovuşturmaya yer olmadığı kararlarının zamanaşımı süresince şüphelinin başında, tabiri yerinde ise Demokles’in Kılıcı gibi durması ve onun özgürlükler bakımından bir tehdit oluşturması önlenmek istenmektedir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.5 Böylece kanun koyucu, kovuşturmaya yer olmadığı kararının keyfi bir biçimde ortadan kaldırılmasının ve kişilerin zamanaşımı süresince, söz konusu eylemi sebebiyle hakkında dava açılabileceği endişesi ile yaşamasının kısmen önüne geçmek istemiştir.6

Yukarıda açıklananların dışında Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdikten sonra aynı fiille ilgili soruşturma yapabilmesi ve iddianame düzenleyebilmesinin bir diğer ihtimali de CMK’nın 172/3. maddesinde düzenlenmektedir.7 Söz konusu hükme göre “kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi (veya bu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi)8 üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır.” Böylece Cumhuriyet savcısı tarafından etkin bir soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği AİHM’in kesinleşmiş kararıyla tespit edilmişse (veya bu karar aleyhine AİHM’e yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmişse), üç ay içinde talep edilmesi halinde, Cumhuriyet savcısı aynı eylem ile ilgili yeniden soruşturma açmak zorunda kalacaktır.9

Biz bu çalışmamızda kovuşturmaya yer olmadığı kararının itiraz olmaksızın kesinleşmesi veya bu karara itiraz edilip de itirazın reddedilmesi ihtimallerinde aynı fiil nedeniyle kamu davası açılabilmesinin şartları üzerinde duracağız. Yukarıda açıklamış olduğumuz ve kovuşturmaya yer olmadığı kararının kaldırılabilmesine imkân sağlayan kovuşturma davası sonucunda istemin kabul edilmesi ve bunun üzerine iddianame düzenlenmesi ve AİHM’in etkin soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini tespit etmesi üzerine yeniden soruşturma açılması (aynı zamanda AYM’nin bireysel başvuru sonucunda etkin soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini tespit etmesi) ihtimalleri çalışmamızın kapsamı dışındadır.

Çalışmamızda özellikle kesinleşmiş kovuşturmaya yer olmadığı kararı sonrasında aynı fiil nedeniyle kamu davası açılabilmesinin şartlarından olan sulh ceza hâkimliğinden karar alınması şartı üzerinde durulacaktır. Bilhassa uygulamada kovuşturmaya yer olmadığı kararı sonrasında aynı fiil nedeniyle sulh ceza hâkimliğinden karar alınmadan iddianame düzenlendiği ve kamu davasının açıldığı sıklıkla görülmektedir. Bu sebeple sulh ceza hâkimliğinden karar alınması şartının yerinde olup olmadığı, kararın hukuki niteliği, söz konusu karar alınmadan iddianame düzenlenmesi halinde mahkemenin ne yönde hareket etmesi gerektiği, yetkili sulh ceza hâkimliğinin neresi olduğu gibi sorunların tartışılması önem arz etmektedir.

I. KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Kovuşturmaya yer olmadığı kararının hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır. Esasen bu sorun, Cumhuriyet savcılığının idari bir makam mı yoksa adli bir makam mı olduğu tartışmasından ortaya çıkmaktadır.10 Biz bu tartışmanın detaylarına girmeden, konuyu kovuşturmaya yer olmadığı kararının hukuki niteliği ve ortadan kaldırılabilmesi açısından kısaca değerlendireceğiz.

Doktrindeki bir görüş, Cumhuriyet başsavcılığının idari bir yapılanması olduğundan ve başsavcılığın hiyerarşik olarak Adalet Bakanlığına bağlı olduğundan hareketle, Cumhuriyet savcısının vermiş olduğu kovuşturmaya yer olmadığı kararının bir idari işlem olduğunu ileri sürmektedir.11 Bu görüşü savunan yazarlardan bazılarına göre, kovuşturmaya yer olmadığı kararı idari bir işlem olduğundan yeni delil ve olgular ortaya çıkmasa dahi Cumhuriyet savcısı bu kararı kendiliğinden geri alabilecektir.12 Kanaatimizce kovuşturmaya yer olmadığı kararının salt idari bir işlem olarak nitelendirilebilmesi mümkün değildir. Öncelikle belirtmek gerekir ki mevcut mevzuat hükümleri dikkate alındığında başsavcılıkların adli işlemler bakımından hiyerarşik olarak Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğunu söyleyebilmek mümkün gözükmemektedir.13 Nitekim 1412 sayılı CMUK’un 148. maddesinde yer alan Adalet Bakanı’nın savcılara dava açma yönünde emir verebileceğine ilişkin hükme 5271 sayılı CMK’da yer verilmemesi, artık Adalet Bakanlığı’nın adli işlemler bakımından savcılar üzerinde idari denetiminin mümkün olmadığının bir göstergesidir.14 Ayrıca Cumhuriyet başsavcısının, savcılar üzerinde gözetim ve denetim yetkisinin olması da (5235 sayılı Kanun m. 18/2) Cumhuriyet savcılarının bir idari organ olduğu ve yaptığı işlemlerin de idari işlem olduğu sonucunu doğurmayacaktır. Cumhuriyet savcıları soruşturma işlemlerini başsavcılık adına yürütmektedir ve başsavcı tarafından verilen adli ve idari görevleri yerine getirmekle mükelleftirler (5235 sayılı Kanun m. 20/1). Ancak başsavcıların, savcılara iddianame düzenleme ya da düzenlememe yönünde bağlayıcı bir talimat verme yetkisi bulunmamaktadır.15 Cumhuriyet başsavcısı elbette soruşturmanın yürütülmesi aşamasında, soruşturmayı bir savcıdan alıp başka bir savcıya verme veya kendisi yürütme yetkisini haizdir.16 Ancak eğer bir savcı tarafından iddianame düzenlenmiş ve mahkemeye sunulmuş ise ya da kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş ise bu durumda başsavcının idari denetim yoluyla bu kararı geri alabilmesi mümkün değildir.17 Dolayısıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildikten sonra, kanundaki şartlar yerine gelmediği sürece (CMK m. 172/2), ne Cumhuriyet savcısının kendiliğinden ne de Cumhuriyet başsavcısının bu kararı geri alabilmesi mümkün değildir.18

Doktrinde bir diğer görüşe göre ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı adli nitelikte bir karardır.19 Bu görüşe göre, Cumhuriyet savcılığı bir yargılama merci olmasa da yapmış olduğu faaliyetler adli faaliyetlerdir ve bu sebeple kovuşturmaya yer olmadığı kararı da adli nitelikte bir karar olarak değerlendirilmelidir.

Doktrindeki son görüşe göre ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı adli-idari nitelikte karma bir işlemdir.20 Bu görüşe göre kovuşturmaya yer olmadığı kararı insan haklarını ve kişi özgürlüklerini de ilgilendirdiğinden sıradan bir idari işlem olarak nitelendirilemeyecektir ve bu sebeple adli-idari nitelikte bir işlemdir. Yine bu görüşü savunan yazarlardan bazılarına göre kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin hüküm teşkil etmemektedir.21 Ancak doktrinde, kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesin hüküm niteliğinde olduğunu ileri süren görüşler de bulunmaktadır.22

Kanaatimizce kovuşturmaya yer olmadığı kararı adli-idari nitelikte bir karar olup, kesin hüküm niteliğinde değildir.23 Zira bu karar CMK’nın 223. maddesi bağlamında bir hüküm çeşidi olmayıp, uyuşmazlığın esasını çözen bir karar değildir.24 Doktrinde kovuşturmaya yer olmadığı kararının geri alınabilir bir karar olması sebebiyle kesin hüküm teşkil eden bir karar olmadığı da ileri sürülmektedir.25

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı gerek adli, gerek idari, gerekse de adli-idari nitelikte bir karar olarak kabul edilse de uyuşmazlığın esasını çözen bir mahkeme kararı niteliğinde değildir. Cumhuriyet savcısı soruşturma aşamasında yeterli delil elde edemediği için kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş olabilir. Ancak bu durum kişinin mahkeme huzurunda beraat ettiği gibi bir sonuç doğurmayacaktır. Aynı fiil ile ilgili ortaya daha sonradan iddianame düzenlemeyi gerekli kılacak ölçüde yeni deliller çıktığında, maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararı geri alınmalı ve kişinin mahkeme huzurunda yargılanması sağlanmalıdır. Ancak yukarıda da açıklandığı üzere kovuşturmaya yer olmadığı kararı hiçbir sebep olmaksızın keyfi olarak geri alınamamalıdır. Bu sebeple kanun koyucu yerinde bir düzenlemeyle bu kararın ancak yeni delilin ortaya çıkması durumunda ve sulh ceza hâkimliğinden karar alınması şartıyla geri alınabileceğini hükme bağlamıştır.

II. KESİNLEŞMİŞ KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI SONRASINDA AYNI FİİL NEDENİYLE KAMU DAVASI AÇILABİLMESİNİN ŞARTLARI

CMK’nın 223/7. maddesinde aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verileceği belirtilmiştir (Non Bis in İdem İlkesi).26 Böylece ceza muhakemesi hukukumuzda kovuşturmanın tekliği ilkesi kabul edilmiştir.27 Ancak hukukumuzda soruşturmanın tekliği ilkesi kabul edilmemiştir. Zira CMK’nın 172/2. maddesine göre, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildikten sonra maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, aynı fiil nedeniyle iddianame düzenlenebilmesi mümkündür.

Cumhuriyet savcısının soruşturma evresi sonunda kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermesi durumunda, bu karara süresi içerisinde itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmasına rağmen (kovuşturma davası) itiraz reddedilmişse, kovuşturmaya yer olmadığı kararı kural olarak kesinleşir.28 Kanun koyucu kesinleşmiş kovuşturmaya yer olmadığı kararından sonra aynı fiil nedeniyle kamu davası açılabilmesini CMK’nın 172/2. ve 173/6. maddesinde belli şartlara bağlamıştır. Ancak söz konusu maddeler 2.1.2017 tarihli 680 sayılı KHK29 ile değişikliğe uğramış ve 1.2.2018 tarihli 7072 sayılı Kanun’un30 10. maddesiyle de aynen kabul edilmiştir. Bu sebeple aşağıda önce söz konusu şartlara ilişkin değişiklik öncesi döneme dair bilgiler verilecek, daha sonra mer’i CMK hükümleri çerçevesinde değerlendirmeler yapılacaktır.