Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nun Türk Medeni Kanunu’ndaki Taşınmaz Rehni Bakımından Değerlendirilmesi

Review of the Law on Chattel Mortgage in Commercial Transactions in Terms of Real Estate Pledge in the Turkish Civil Code

Faruk ACAR

6750 Sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu (TİTRK), rehin hukuku bakımından önemli değişiklikleri bünyesinde barındırmaktadır. Türk Medeni Kanunu karşısında özel kanun niteliğinde kabul edebileceğimiz bu kanun, Ticari İşletme Rehni Kanunu’nu yürürlükten kaldırdığı gibi, taşınır rehni bakımından Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulama alanını önemli ölçüde daraltmaktadır.

Taşınır rehni bakımından genel hükümleri barındıran TMK, teslime bağlı taşınır rehnini temel rehin verme tipi olarak kabul etmiştir. Buna göre rehin vermek için taşınırın zilyetliğinin rehinli alacaklıya tanınması gerekmektedir. Ayrıca bir sicile tescil gerekmemektedir ve üstelik böyle bir sicil düzenlenmiş, kabul edilmiş de değildir. Ancak hayvan rehni, gemi rehni, motorlu taşıtların rehninde olduğu gibi sicile kayıt yöntemiyle rehin verme durumu TİTRK ile kabul edilmiştir.

TİTRK, üç adet ikincil mevzuat sayılabilecek yönetmelikle de desteklenmiştir. Ancak TİTRK’de olmayan veya kanunda olandan farklı ve aykırı hükümler barındıran bu yönetmelikler şöyle sıralanabilir:

- Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmelik

- Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliği

- Ticari İşlemlerde Taşınır Varlıkların Değer Tespiti Hakkında Yönetmelik.

TİTRK rehne konu olabilecek varlıkları 5. maddesinde düzenlemiş durumdadır. Bu varlıklar (ticari işletme dahil olmak üzere) taşınır veya taşınır hükmünde ekonomik değer taşıyan hak ve alacaklar olarak ifade edilebilir. Ancak sicilli rehin yöntemini benimseyen TİTRK’nın, bu yapısı TMK’nın taşınmaz rehni özellikle ipotek ile büyük benzerlikler göstermektedir. Bu tebliğimizde TMK’nın taşınmaz rehni özellikle ipotek hükümleri karşısında TİTRK’nın düzenlediği rehin tipini önem verdiğimiz bir kaç yönden değerlendireceğiz.

Öncelikle belirtmeliyiz ki TİTRK m.18’de kanunda hüküm bulunmayan hallerde Türk Medeni Kanunu’nun taşınır rehnine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hatalı olarak belirtilmiştir.1 Ancak kanundaki sistem taşınmaz rehnine ilişkin hükümlerle benzerlik göstermektedir.

TİTRK m.8/(1) ile ticari işlemlerde taşınır rehnine özgü bir sicil oluşturulması öngörülmüştür. Bu sicil sırf rehin hakkının yazımı üzerine kurgulanmış bir sicil özelliğini taşımaktadır. Böylece rehne konu taşınırlar üzerinde başkaca haklar (örneğin mülkiyet, diğer sınırlı ayni haklar, alacaklılık, fikri hak sahipliği gibi) bu sicilde işlem görmeyecek ve bunlar bakımından da sicil herhangi bir işlev görmeyecektir.

Oysa taşınmaz rehninin tesis edildiği tapu sicilinde, kütükte sayfa sahibi taşınmaz üzerinde her türlü ayni hakkın yazımı yapılmaktadır. Şu haliyle tapu sicili hakkın türü itibariyle rehine özgü bir sicil değildir.

Özel sicil denilebilecek olan rehinli taşınır sicilinin, kamuya açıklığı tartışmaya açık cinstendir. Zira kamuya açıklığın doğal ve en önemli sonucu, sicil kaydının herkesi bağlamasıdır. Diğer bir ifadeyle sicile kaydı yapılmış bir hakkı herkesin bildiği veya bilmesi gerektiği kabul edilmesi gerekir. TİTRK m.8/(2) açıkça sicilin aleni olduğunu belirtmiştir. Durum bu olmasına rağmen sicile duyulan güvenin korunmasını sağlayan bir hükme yer verilmiş değildir. Üstelik2 7099 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile 15.2.2018 tarihinde TİTRK m.7’de değişikliğe gidilerek, bent 3 sevk edilmiş, aynen şu hükme yer verilmiştir: “Bir taşınırın rehinli olduğunu bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen iyiniyetli üçüncü kişinin iyiniyeti korunur” denilmiştir. Bu hükümden de anlaşıldığı üzere, gerçekten sicildeki kaydı bilmeyen veya bilmesi beklenmeyen kimselere karşı, sicile tescil edilmiş rehin hakkının varlığı bir anlam ifade etmeyecek, pekala, rehinli taşınırı rehinden ari olarak kazanabilecektir. Ancak rehinli taşınır siciline yapılan kaydı, tacirin bilmesi gerektiği, zira basiretli olmak zorunluluğundan hareketle sicili inceleme basiretini göstermesi beklenebilir.

Taşınmaz rehninin tesis edildiği tapu sicilinde, sicilin aleniyeti tam ve kuvvetlidir. Zira TMK’da TİTRK m.7’deki gibi bir istisna mevcut değildir. Aksine TMK m.1020/3’de hiç kimsenin tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremeyeceği kabul edilmiştir. Bu farkın varlığı, eleştirilebilirse de, esasen TİTRK kapsamındaki rehne konu varlıkların yapılarından kaynaklanmaktadır.

Rehnin kurulmasında belli başlı iki sistem vardır. Bunlar “ilerleme” ve “sabit dereceler” sistemleridir. TİTRK rehin verenin insiyatifine bırakmak suretiyle her iki sistem ile de TİTRK kapsamında rehnin kurulmasına imkan vermiştir. Böylece rehin veren dilerse ilerleme sistemine göre rehin kurabilecek dilerse sabit dereceler sistemine göre ve bu bağlamda “anapara rehni” ve “üst sınır rehni” kurabilecektir.

Rehinli alacaklı lehine önemli bir yenilik TİTRK’da benimsenmiştir. Borçlunun temerrüde düşmesi sonrası rehinli alacaklılara rehinli taşınırın mülkiyetini talep edebilme imkanı öngörülmüştür. TİTRK m.14’de düzenlenen bu imkana göre, mülkiyet hakkına elverişli bir taşınırın rehin verilmesi söz konusu olduğunda, birinci derecede alacaklı icra dairesinden İİK m.24 uyarınca taşınırın mülkiyetinin kendisine devrini talep edebilecektir. Ancak 13. maddesine göre değeri belirlenen taşınırın değeri, alacaktan fazla ise, aradaki fark kadarıyla mülkiyeti talep eden alacaklı diğer rehinli alacaklılara karşı sorumlu olacaktır. İlgili yönetmelikte (m.9/(1)/ı)) ortaya konduğu üzere, rehinli alacaklının bu hakkını kullanması için rehin sözleşmesinde bu hakkını belirtmesi gerekir.

Söz konusu hüküm rehin hukukunda özellikle taşınmaz rehninde büyük önem arz eden lex commissoria yasağı karşısında değerlendirilmeye muhtaçtır. Lex commissoria yasağı, rehin kurulması esnasında yani başlangıçta rehnedilenin mülkiyetinin, borç ödenmediği takdirde rehinli alacaklıya geçeceğine dair kayıtları kapsamaktadır. Böylece rehin veren kimsenin zor durumundan diğer tarafın yararlanarak alacaktan fazla değerde taşınır veya taşınmazın mülkiyetini elde etmek suretiyle sömürmesi önlenmiş olmaktadır.

TİTRK’daki mülkiyeti talep yetkisine ilişkin düzenlemenin görünürde lex commissoria yasağıyla çeliştiği söylenebilecektir. Ancak bu hakkın kullanılması noktasında, rehinli taşınırın bağımsız kişi ve kuruluşlarca değerinin tespit edilmesi zorunluluğu ile rehinli alacaklının mülkiyeti talep etmekle birlikte taşınırın değerinin alacaktan fazla olması halinde fazlalıktan sorumlu olmasının kabul edilmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, lex commisoria yasağı ile korunan yararın kayda değer ölçüde zarar görmediği söylenebilecektir.

Bir diğer önemli nokta rehnin sona ermesi bakımındandır. TİTRK m.15 rehnin sona ermesi bakımından rehin veren lehine TMK’nın taşınmaz rehninden farklı bir imkana yer vermiştir. Buna göre, rehinli alacaklı alacağın son bulduğu tarihten itibaren üç işgünü3 içinde başvuracaktır. Aksi halde güvence altına alınan borç tutarının onda biri oranında idari para cezasına çarptırılacaktır. Yine bu durumda borçlu borcunu ödediğini belgeleyebiliyorsa, bizzat kendisi rehnin terkinini (mahkeme yerine) sicil kuruluşundan talep edebilecektir. Bu son durum, rehin hukukumuzda özellikle taşınmaz rehnine oldukça yabancıdır. Zira TMK örneğin ipoteğin terkin edilmesi yetkisini ne taşınmaz malikine ne de borçluya vermiştir; sadece rehinli alacaklıya tanımıştır. Güvence altına alınan alacak sona ermesine rağmen, rehinli alacaklı rehnin terkinine yanaşmaz ise, rehin verenin yapabileceği mahkemeye başvurmak olacaktır. Buradaki güçlük, risk, özellikle rehin verenin yeni tasarruf işlemleri yapma ihtiyacının karşılanamaması ipotek terkin edilinceye kadar mevcut olacaktır. TİTRK bunları önleyici mahiyette bir imkanı vermek suretiyle, rehin veren borçlunun kolayca terkin yapabilmesinin yolunu açmış, böylece yeni rehin kurma imkanlarına zemin hazırlayarak ticari işlemlerde taşınır rehni yöntemiyle finansmana erişimi kolaylaştırmıştır. Aynı zamanda sicil kuruluşuna, borcun ödendiğini saptama noktasında yetki de tanınmıştır.

Ticari işletmenin rehne konu edilmesi bakımından TİTRK m.5/(2) önemli bir sınırlama getirmiştir. Buna göre, aynı maddenin ilk bendinde sayılan varlıkların alacağın tamamı için yeterli teminat oluşturması halinde, işletmenin bütünü rehne konu edilemeyecektir. Böylece işletme bünyesinde yer alacak taşınır varlıklar, haklar ve alacakların öncelikle rehin verilmesi, şayet bunların rehnine rağmen alacağın tamamı teminat altına alınamıyorsa, ticari işletmenin bütünü rehne konu edilebilecektir. Oysa taşınmazın rehin verilmesinde taşınmazın bütünleyici parçasının taşınmazdan ayrı rehne konu edilmesi zaten “bütünleyici parça kuralı” gereği mümkün olmaz. Eklentilerin ayrı rehni mümkündür ve tamamen taşınmaz sahibinin ihtiyarındadır. Yani taşınmaz sahibi dilerse eklentilerini taşınmazdan ayrı olarak rehin verebilir isterse taşınmazla birlikte rehin verebilir hatta isterse eklentiler hariç sadece taşınmazı rehin verebilir. Bunlar arasında öncelik ve sonralık ilişkisi, buna bağlı bir rehin yasağı söz konusu değildir. Öte yandan taşınmazın bir kısmının rehinli hale getirilmesi de belirlilik ilkesi uyarınca mümkün değildir. Zira ayni hak taşınmazın bütününü kapsar.