Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İsviçre Federal Mahkemesi I. Hukuk Dairesi’nin 4A_92/2018 no.lu ve 29 Mayıs 2018 Tarihli Yayımlanmamış Kararının Türkçe Tercümesi

Die türkische Übersetzung des nicht publizierten Urteils No. 4A_92/2018 der I. zivilrechtlichen Abteilung des Schweizerischen Bundesgerichts vom 29 Mai 2018

Pınar GÜZEL

Mahkeme içi sulh işlemi, davayı sona erdiren bir usul işlemi olduğu gibi, aynı zamanda bir maddi hukuk sözleşmesidir ve diğer borçlar hukuku kurallarının yanı sıra, irade sakatlıklarına ilişkin borçlar hukuku kurallarına tabidir. Ancak, sulhün amacı ve konusu göz önünde bulundurulduğunda, taraflar arasında uyuşmazlık veya belirsizlik konusu olan, yani caput controversum teşkil eden, hususa ilişkin taraflardan birinin düştüğü bir temel yanılmasının, sulhün geçersizliğine sebep olması mümkün değildir. Sulhün amacı taraflar arasında mevcut bir hukuki uyuşmazlığı veya belirsizliği ortadan kaldırmak olduğundan, söz konusu uyuşmazlık veya belirsizliğe ilişkin davada bir tarafın hukuki durumuna ilişkin değerlendirme her halükarda caput controversum dâhilindedir. Söz konusu değerlendirmenin hatalı şekilde yapılmış olması sebebiyle iradenin oluşumunda bir sakatlık meydana gelmiş olması halinde yanılma hükümleri uygulanamaz. Dolayısıyla, somut olayda mahkeme içi sulhe taraf olan kişinin dava şansını hatalı biçimde tahmin etmiş olduğu için akdettiğini savunduğu sulhün temel yanılması sebebiyle geçersizliğine yönelik iddiası İsviçre Federal Mahkemesi tarafından kabul edilmemiştir ve sulh ile sona erdirilmiş bulunan davaya devam edilmesi yönündeki talebi itiraz başvurusu çerçevesinde reddedilmiştir.

Sulh, Mahkeme İçi Sulh, Temel Yanılması, Caput Controversum.

Der gerichtliche Vergleich ist eine Prozesshandlung, aber gleichzeitig auch ein materiell rechtliches Geschäft und unterliegt nebst anderen Regeln des Obligationenrechts, den schuldrechtlichen Regeln bezüglich der Willensmängel. Allerdings, unter Berücksichtigung des Ziels und des Gegenstands des Vergleiches, ein Grundlagenirrtum einer Partei bezüglich einer Sache, über die ein Streit oder eine Ungewissheit zwischen den Parteien besteht, kann die Nichtigkeit des Vergleiches nicht bewirken. Die Beurteilung über den Rechtszustand einer Partei in einem Verfahren bezüglich eines Streites oder einer Ungewissheit betrifft auf jeden Fall das caput controversum, weil das Ziel des Vergleiches die Abschaffung eines rechtlichen Streites oder einer Ungewissheit zwischen den Parteien ist. Die gesetzlichen Regeln über Grundlagenirrtum können nicht angewandt werden, wenn es wegen eines Fehlers bei dieser Beurteilung einen Mangel beim Zustandekommen des Willens einer Partei gegeben hat. Demzufolge wurde im Einzellfall die Behauptung der Partei, die den gerichtlichen Vergleich wegen einer Fehleinschätzung ihrer Prozesschance geschlossen hätte, bezüglich der Nichtigkeit des Vergleiches aufgrund eines Grundlagenirrtums vom Schweizerischen Bundesgericht nicht anerkannt und ihr Antrag für die Weiterführung des durch den Vergleich erledigten Prozesses wurde im Beschwerdeverfahren abgewiesen.

Vergleich, Gerichtlicher Vergleich, Grundlagenirrtum, Caput Controversum.

İsviçre Federal Mahkemesi I. Hukuk Dairesi’nin 4A_92/2018 no.lu ve
29 Mayıs 2018 Tarihli Kararı

Katılanlar:

Federal Yargıç Kiss, Başkan,

Federal Yargıçlar Klett, May Canellas,

Kâtip Curchod.

Yargılama Tarafları:

Avukat Dr. Harro Fehr tarafından temsil edilen A,

İtiraz Eden,

Avukat Dr. Daniel Thaler tarafından temsil edilen B AG,

İtiraz Muhatabı.

Konu:

Temyiz (Revision), mahkeme içi sulh.

Zürih Kantonu Yüksek Mahkemesi I. Hukuk Dairesi’nin 4 Ocak 2018 tarihli kararı (PP170050-O/U) aleyhine itiraz (Beschwerde).

Davaya Esas Olay:

A.

A.a. A (Talep Sahibi, İtiraz Eden), 13 Şubat 2012 tarihinde B AG (Talep Muhatabı, İtiraz Muhatabı) ile, bahçe düzenlemesi hakkında bir eser sözleşmesi kurmuştur.

A.b. B AG, 15 Kasım 2016 tarihli dilekçe ile Talep Sahibi aleyhine Bülach Bölge Mahkemesi Tek Hâkimli Mahkemesi (Einzelgericht) nezdinde alacak davası açmıştır. B AG, A’nın kendisine faizi ile birlikte 16.939,40 Frank ödemeye mahkûm edilmesini talep etmiştir. Talep Sahibi borcu inkâr etmiştir ve karşı dava açmıştır. A, Talep Muhatabı’nın eserdeki ayıplar sebebiyle 21,951 Frank ödemeye mahkûm edilmesini talep etmiştir.

A.c. Taraflar 9 Nisan 2017 tarihindeki dava duruşmasının sonunda bir sulh akdetmişlerdir. Talep Muhatabı alacak talebini 13.000 Frank’a indirmiş, Talep Sahibi ise borcu bu kapsam dâhilinde kabul etmiş ve karşı davasını çekincesiz olarak geri çekmiştir. Talep Sahibi ayrıca dava masraflarını da üstlenmiştir. Bunu müteakip, Bölge Mahkemesi, davayı 11 Mayıs 2017 tarihli kararında, sulh yoluyla sona erdirilmiş olarak kayda geçirmiştir.

B.

B.a.

B.a.a. Talep Sahibi, 18 Mayıs 2017 tarihinde Bülach Bölge Mahkemesi nezdinde, 9 Mayıs 2017 tarihli mahkeme içi sulhün temyizi talebinde bulunmuştur. Talep Sahibi, 23 Temmuz 2017 tarihli iddianın ve savunmanın genişletilmesi talebi ile genişletilmiş olarak, aşağıdaki taleplerde bulunmuştur:

“1. 9 Mayıs 2017 tarihli sulh anlaşması davalının ve karşı davacının (=Talep Sahibi) temel hatası sebebiyle bağlayıcı olmadığından ortadan kaldırılmalıdır.

2. Buna göre 11 Mayıs 2017 tarihli davanın sona erdirilmiş olduğuna dair karar kaldırılmalıdır ve FV 160085-C numaralı davaya şu çerçevede devam edilmelidir:

2.1. 9 Mayıs 2017 tarihli duruşma tutanağının nüshasıyla, özellikle tarafların cevap/cevaba cevap açıklamaları ile ilgili olarak;

2.2. Her iki tarafın da talep ettiği delil kabulü yoluyla, özellikle ZPO Madde 185’e göre bilirkişi görevlendirilmesi ile, ve aynı zamanda masrafları Talep Muhatabı tarafından önceden verilmek üzere Talep Muhatabı’nın imal ettiği yer üstü materyalinin yüklü olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi ile.

2.3. Talep Sahibi’nin, söz konusu yüklü olup olmama hakkındaki bilirkişi incelemesinin sonucuna göre FV160085-C numaralı devam edilecek dava çerçevesinde, karşı davada değişiklik yapma hakkının saklı olduğu belirtilmelidir..]”

B.a.b. Talep Muhatabı 11 Temmuz 2017 tarihli cevap dilekçesinde itirazın reddini talep etmiştir. Taraflar replik ve düplik dilekçeleri yöneltmiştir.

B.a.c. 10 Ekim 2017 tarihli kararla Bülach Bölge Mahkemesi temyiz talebini reddetmiştir. Mahkeme, iddia edilen temel hatasının varlığını kabul etmemiştir ve Talep Sahibi’nin, yeni tespit edilmiş bir ayıbın varlığına ilişkin şüpheyi ifade ederken, bu hususu neden ilk dava çerçevesinde fark edememiş olduğunu ortaya koyamadığına karar vermiştir.

B.b.

B.b.a. Buna karşı Talep Sahibi, 13 Kasım 2017 tarihinde Zürih Kantonu Yüksek Mahkemesi nezdinde itiraz yoluna başvurmuştur. Talep Sahibi Bülach Bölge Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasını ve temyiz talebinin kabul edilmesini talep etmiştir.

B.b.b. 4 Ocak 2018 tarihli kararında Zürih Kantonu Yüksek Mahkemesi, Talep Sahibi’nin Bülach Bölge Mahkemesi’nin 10 Ekim 2017 tarihli kararına karşı itirazını reddetmiştir. Yüksek Mahkeme öncelikle, Talep Sahibi’nin ilk defa itiraz yolunda ileri sürdüğü, 9 Mayıs 2017 tarihli duruşmaya ilişkin sulh baskısı, düşünme süresinin eksikliği ve incelemeyi gerçekleştiren yargıcın açıklamaları ile ilgili iddialarını, davaya esas olayın temyiz itirazında genişletilerek ortaya konulmuş bulunması, ancak ilk derece mahkemesi önündeki dosyadan, özellikle tutanaktan (E.3.4.2), buna ilişkin bir veriye ulaşılmamış olması sebebiyle değerlendirmemiştir. Yüksek Mahkeme bu sebeple ilk derece mahkemesinin temyiz talebini yanlış yorumladığı iddiasını gerekçesiz bularak reddetmiştir (E.3.4.3). Yüksek Mahkeme sonuç olarak sulhün anlamının ve amacının tam da (hukuki veya maddi açıdan) şüpheli bir durumdan kaynaklanan belirsizliğin bertaraf edilmesi olduğunu ve bu sebeple dava şansının hatalı takdir edilmiş olmasının temel hatası teşkil etmediğini ifade etmiştir. İddia edilen hata, sulhün bizatihi konusunu - dolayısıyla caput controversum’u - çerçevelediğinden, temel hatası sebebiyle iptal mümkün değildir. Yüksek Mahkeme, avukat yoluyla temsil edilen bir tarafın bilmesi gerektiği üzere, sulh görüşmeleri çerçevesinde yapılan, yargılamadaki hukuki duruma ve yargılama sonuçlarına ilişkin geçici bir tahminin, mahkemenin dosya ve vukuf durumuna dayandığını ve bir tahminin, doğal olarak, hiçbir surette kesin veya her olayda isabetli bir veri değerinde olmayacağını ifade etmiştir.

Yüksek Mahkeme, avukat yoluyla temsil edilen İtiraz Sahibi’nin, sulhün akdedilmesinden önce yapacağı risk tahmini için doğru ve gerçeğe dayalı bir temel oluşturmak amacıyla gerekli hususları aydınlığa kavuşturmuş olması gerektiğine dikkat çekmiştir (E. 3.4.4). İddia ve savunmanın genişletilmesi talebi ile ilgili olarak Yüksek Mahkeme, İtiraz Sahibi’nin temyiz itirazının hiçbir bölümünde başka bir ayıbın varlığı şüphesi halinde sulh akdetmeyecek olduğunu ileri sürmediğini belirtmiştir (E. 3.5).

C.

C.a. Hukuk davalarında itiraz yoluyla Talep Sahibi, kararın kaldırılmasını, temyiz talebinin kabulünü ve dosyanın önceki yargılamaya devam edilmek üzere Bülach Bölge Mahkemesi’ne geri gönderilmesini talep etmiştir. İtiraz Sahibi davaya esas teşkil eden olaya ilişkin keyfi bir tespitte bulunulduğunu ve ZPO m.328/f.1-b.c hükmünün OR m.24/f.1-b.4 ile bağlantılı olarak ihlal edildiğini iddia etmektedir.

C.b. İtiraz Muhatabı cevabında itirazın reddini talep etmektedir.

C.c. İtiraz Eden talep edilmediği halde cevaba cevap vermiştir.

C.d. Yüksek Mahkeme dosyaları ibraz etmiş ve tarafları dinlememeyi tercih etmiştir.

Mülâhazalar:

1. İtiraz bir hukuk uyuşmazlığına ilişkindir (BGG m.72), kanun yolu mercii olarak hüküm veren (BGG m.75) bir yüksek kanton mahkemesinin nihai kararına karşı yöneltilmiştir (BGG m.90).

İtiraz Sahibi talepleriyle kanton yargılamasında başarılı olmamıştır (BGG m.76) ve itiraz süresine uyulmuştur (BGG m.100). 30.000 Frank’lık uyuşmazlık miktarı kriterine yaklaşık 17.000 Frank’lık bir dava ve 22.000 Frank’lık bir karşı davada uyulup uyulmadığı hususu oldukça şüpheli görünmektedir.

Kanun yoluna ilişkin bilgilendirmede uyuşmazlık miktarı olarak 38.890,40 Frank’ı takdir eden ilk derece merciinin kanaatinin aksine, Federal Mahkeme yargılamasında, uyuşmazlık miktarının belirlenmesi için karşı dava meblağı ilgili esas dava meblağı ile birlikte hesaplanmamaktadır (BGG m.53/f.1). Mamafih bu soru yanıtsız bırakılabilir, zira itiraz esasen dayanaksızdır.

2.

2.1. Federal Mahkeme ilk derece merciinin tespit ettiği davaya esas olayı kararında esas almaktadır (BGG m.105/f.1). Federal Mahkeme, ilk derece merciinin davaya esas olaya ilişkin tespitini sadece açıkça yanlış veya BGG m.95 anlamında bir hukuka aykırılığa dayanıyorsa (Art.105 Abs.2 BGG) düzeltebilir veya tamamlayabilir. “Açıkça yanlış” ifadesi burada “keyfi” anlamına gelmektedir (BGE 143 IV 241 E. 2.3.1). Ayrıca eksikliğin giderilmesi, yargılamanın neticesi için belirleyici olabilecek nitelikte olmalıdır. (BGG m.97/f.1). Yeni olgular ve deliller ancak ilk derece merciinin kararı bunu gerektiriyor, buna sebep veriyor ise getirilebilir. (BGG m.99/f.1).

İlk derece merciinin davaya esas olaya ilişkin tespitlerinin iptalini isteyen taraf, net ve esaslı bir şekilde söz konusu edilen tespitlerin açıkça yanlış olduğunu veya BGG m.95 anlamında bir hukuka aykırılığa dayandığını ispat etmek zorundadır. (Karş. BGE 140 III 16 E. 1.3.1; 136 II 508 E. 1.2; 133 II 249 E. 1.4.3).

İtiraz Eden, davaya esas olaya eklemeler yapmak istiyor ise, ayrıca hukuku ilgilendiren olguları ve bunların uygun delillerini ilk derece merciine dava usulüne uygun şekilde sunmuş olduğunu, dosya evrakı aracılığıyla ortaya koymalıdır (BGE 140 III 86 E. 2). Başvuru bu gereklilikler açısından yeterli olmuyorsa, belirli bir davaya esas olay ile ilgili olarak ileri sürülen ve bozulması istenen karardan ayrılan hususlar dikkate alınamaz (BGE 140 III 16 E. 1.3.1).

2.2. İtiraz Eden keyfi olduğu gerekçesiyle bozulması istenen kararda yer alan, kendisinin temyiz talebinde “tek hâkimli mahkemenin geçici ihtimallerin ve risklerin tahmini aşamasında ... çoğunlukla davacının hukuki durumu lehine görüş beyan ettiğini” ileri sürdüğü yönündeki tespite itiraz etmektedir. İtiraz Eden, talebinde bu tahminin “18 no.lu SIA-Norm ve eser sözleşmesi hukukuna ilişkin genel öğreti ve yargı içtihatları ışığında” gerçekleştirilmiş olduğunu ortaya koymuş olmasının önemini vurgulamaktadır. İlk derece mercii ise İtiraz Eden’in görüşünün aksine, davaya esas teşkil eden olayı yanlış veya herhangi bir surette keyfi şekilde tespit etmemiştir ve neticeyi açıkça nitelendirirken harfiyen talepten alıntılar yapmıştır.

İtiraz Eden, yetkili hâkimin kendisine hukuki durumunun “şansının olmadığını” tasdik ettiğini ve bu sebepten ötürü kendisinin bir sonuç çıkarımında bulunduğunu iddia etmemiş olduğunu, isabetli bir biçimde, tartışma konusu yapmamaktadır.

2.3. İtiraz Eden, davaya esas olaydaki ikinci bir keyfi tespit olarak, duruşma tutanağından tespitin açıkça yanlış olduğunun anlaşılmadığını ve buna göre sulhün akdedilmesinin etraflıca düşünülerek gerçekleştirilen bir muhakeme sürecinden sonra gerçekleştiğini iddia etmektedir. İtiraz Eden, tutanağa göre duruşmanın saat 14.00’te başladığını ve mütalaasının 50 dakika sürdüğünü ifade etmektedir. Yarım saatlik bir moladan, karşı tarafın iki saat süren mütalaasından ve yine yarım saatlik bir moladan sonra tekrar tarafların sunumları ve ilk sulh görüşmelerinin 20.30’a kadar devam ettiğini belirtmektedir. Bu sulh görüşmeleri sırasında sadece 10’ar ve 5’er dakikalık iki mola verildiğini söylemektedir.

İtiraz Eden’in iddiası, sulhe ilişkin düşünme süreçlerinin sadece sulh görüşmeleri çerçevesinde verilen “kısacık molalar” sırasında gerçekleştirilebileceğinin kabulüne dayanmaktadır ve İtiraz Eden ayrıca söz konusu molalar bakımından zaman kısıtlaması getirildiğini belirtmektedir.

“Etraflıca düşünme”den ne anlaşılacağının genellikle farklı değerlendirmelere konu olması bir yana, ilk derece merciinin, tutanaktan etraflıca düşünme imkânının mümkün olmadığının anlaşılmıyor olduğuna ilişkin kabulü her halükarda isabetlidir.

2.4. İtiraz Eden’in beyanları, ilk derece merciinin davaya esas olaya ilişkin tespitlerinin keyfi olduğunu ispat etmeye yetmemektedir.

3. İtiraz Eden, sulhü, başka bir seçenek olmadığı yönünde hatalı bir kanıya kapıldığından, bir temel hatası sebebiyle akdettiği düşüncesinde ısrar etmektedir; bunun sebebini de tek hâkimli mahkeme tarafından ortaya konan 118 no.lu SIA-Norm ve genel olarak eser sözleşmesine ilişkin öğreti ve yargı içtihatlarını kesin gözüyle değerlendirmiş olması ve hukuki durumunda başka şansı olmadığını düşünmüş olması olarak açıklamaktadır.

3.1. Sulh sözleşmesi ile sözleşme tarafları, bir hukuki ilişkiye ilişkin uyuşmazlığı veya belirsizliği karşılıklı ödünler yoluyla bertaraf ederler (BGE 132 III 737 E. 1.3; 130 III 49 E. 1.2 S. 51). Bu, sulhün mahkeme önündeki bir anlaşmazlığı sona erdirmesi açısından da geçerlidir (Karş. BGE 121 III 397 E. 2c S. 404). Sulh sözleşmesinin yorumlanması için her şeyden önce OR m.18/f.1 uyarınca tarafların gerçek iradelerinin hangi yönde olduğu esastır.

Kantonal mahkeme şayet gerçek bir iradeyi tespit edememiş ise, varsayılan taraf iradelerinin tespitinde güven prensibine dayalı sözleşmenin objektif yorumu çerçevesinde tarafların beyanları, lafzi anlamlarına, hangi bağlamda ifade edildiklerine ve tüm koşullara göre nasıl anlaşılabilir ve anlaşılmalı idiyse, o şekilde yorumlanmalıdır (4A_298/2014 4 Aralık 2014 E. 3.4 no.lu Karar ve BGE 138 III 659 E. 4.2.1 no.lu karara atıf). Özel hukuk sözleşmesi olarak mahkeme içi sulh de irade sakatlıklarına ilişkin kurallara tabidir (BGE 110 II 44 E. 4 S. 46; 105 II 273 E. 3a S. 277, atıflarla birlikte). OR m.24/f.1-b.4 uyarınca ilgili olgular olarak, her iki tarafça veya karşı tarafın da fark edebileceği şekilde karşı tarafça, kesin olgular olarak sulhe esas alınmış durumlar dikkate alınır (BGE 133 III 737 E. 1.3 S. 740 vd. atıflarla birlikte). Buna karşılık şayet hata, üzerinde şüphe bulunan ve tarafların iradeleri uyarınca sulhe konu edilmek suretiyle nihai olarak çözülmek istenen bir hususa ilişkin ise (caput controversum), hata sebebiyle iptal mümkün değildir; aksi takdirde tam da tarafları sulh akdetmeye sevk etmiş olan bu sorular tekrar gündeme gelir (BGE 130 III 49 E. 1.2 S. 52 atıfla birlikte).

3.2. İtiraz Eden (4A_441/2015 24 Kasım 2015 E. 4.1 ve 4A_539/2016 6 Mart 2017 E. 8.3.3 numaralı kararlarda özetlenmiş olan) bu prensiplere atıf yapmaktadır ve tek hâkimli mahkeme tarafından ortaya konmuş olan hukuki durumun kendisi açısından kesin bir temel teşkil ettiğini ve dolayısıyla caput controversum kapsamında olmadığını tekrarlamaktadır. Bu şekilde, İtiraz Eden, esasen yargılamanın sona erdirilmesi için akdettiği sulhün anlamını ve amacını yanlış yorumlamaktadır. Davanın konusu (çoğunlukla inkâr edilen) olguların hukuki açıdan değerlendirilmesine ilişkin anlaşmazlıktır ve bilhassa mahkemenin bağlayıcı olarak hukuki soruları açıklığa kavuşturması hedeflenir. Eğer taraflardan biri hukuken haklı durumda olmadığı yönünde hatalı bir kanıya kapılarak davayı bir sulh aracılığıyla sona erdirirse, hukuki duruma ilişkin olası hatalı tasavvuru kaçınılmaz olarak caput controversuma ilişkindir. İtiraz Eden’in uyuşmazlık konusu hukuki durumu hangi sebeple kesin gözüyle değerlendirmiş olduğunu araştırmaya dahi gerek olmaksızın, objektif açıdan hatanın esaslı olması mümkün değildir. İlk derece mercii, isabetli olarak, dava başarısına ilişkin hatalı bir tahminin temel hatası teşkil edemeyeceğine ve bu sebebe dayalı bir iptalin söz konusu olamayacağına işaret etmektedir.

3.3. İlk derece merciileri, federal hukuka uygun olarak, İtiraz Eden’in dava şansına ilişkin hatalı tasavvurunun temyiz sebebi teşkil etmediğine karar vermiştir. İtiraz Eden, başka ayıplar sebebiyle sulhü akdetmeyecek olduğu hususunu ortaya koymamış olduğunu tartışma konusu yapmamaktadır.

4. İtiraz, incelenmesi gereken hususlar bakımından dayanaksızdır. Bu yargılama sonucunda ortaya çıkan masraflardan İtiraz Eden sorumlu tutulacaktır. (BGG m.66/f.1). İtiraz Eden, İtiraz Muhatabı tarafın Federal Mahkeme önündeki yargılamaya ilişkin olarak katlandığı masrafları tazmin etmekle yükümlüdür. (BGG m.68/f.2).

Buna göre Federal Mahkeme:

1. İtirazın incelenmesi gereken hususlar bakımından reddedilmesine,

2. 2.000 Frank tutarındaki mahkeme masraflarından İtiraz Eden’in sorumlu olduğuna,

3. İtiraz Eden’in İtiraz Muhatabı tarafın Federal Mahkeme önündeki yargılamaya ilişkin katlandığı masrafları 2.500 Frank bedelle tazmin etmekle yükümlü bulunduğuna,

4. İşbu kararın taraflara ve Zürih Kantonu Yüksek Mahkemesi I. Hukuk Dairesi’ne yazılı olarak bildirilmesine

karar vermiştir.

Lozan, 29 Mayıs 2018

İsviçre Federal Mahkemesi I. Hukuk Dairesi Adına

Başkan: Kiss

Katip: Curchod