Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Rekabet Hukukunda Ortak Girişimler

Joint Ventures in Competition Law

Neslihan ÖZ

Ticari faaliyetlerinin küreselleşmesi ile birlikte yatırım yapmak amacıyla klasik yöntemler yanında diğer yöntemler tercih edilmeye başlanmış ortak girişim bu yöntemlerden en çok tercih edilenler arasında yerini almıştır. Türkiye’de 1980 yılı sonrası dönemde dış ticaretin serbestleşmesi ve yabancı yatırımların teşvik edilmesiyle ortak girişim ile yapılan yatırımlar da artmıştır. Ortak girişimler farklı türlerde ortaya çıkmaktadır. İşbirliği ya da yoğunlaşma şeklinde ortaya çıkması rekabet hukuku açısından da tespitinin ve anlaşılmasının zor olmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte uygulanacak mevzuat açısından da sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sebeplerden dolayı, rekabet hukuku açısından ortak girişimler bu makalede incelenmiştir.

Ortak Girişimler, Rekabet Hukuku.

With the globalization of commercial activities, besides classical methods, other methods have been preferred and joint venture has become one of the most preferred ones. After 1980, the liberalization of foreign trade and the investments made for the construction of a joint venture with foreign investment also increased in Turkey. Joint ventures appear in different types. Appearance of the form of cooperation or concentration causes it to be difficult to determination and understand in terms of competition law. However, problems arise in terms of the legislation to be applied. Because of these reasons, joint venture in terms of competition law has been examined in this Article.

Joint Venture, Competition Law.

GİRİŞ

Uluslararası pazara giriş yöntemlerinin biri olması yanında bir yatırım yöntemi olan “Ortak girişim” küreselleşme ile birlikte yatırımların giderek daha maliyetli olması nedeninin yanında pazarda rekabet edebilmek amacıyla da çokuluslu şirketler ve yatırımcılar tarafından kullanılmaktadır. Ülkemizde, ortak girişim uygulamalarına, 1980’li yıllarda ilk olarak 24 Ocak 1980 Kararları (İstikrar Kararları Paketi) ile bürokratik engellerin kaldırılıp dış ticaretin serbestleşmesi böylelikle yatırımların ülkeye gelmesi ile rastlanmaktadır. Daha sonra, 1983 yılında çıkarılan Yatırım Teşvik Kanunu ile beraber de ivme kazanmıştır. Bu gelişmeler sonrasında çokuluslu şirketlerin yerli veya yabancı ortaklar ile ülkemize doğrudan yatırım yapmaları veya sermaye transferi yapması ile sıklıkla tercih edilmeye başlanmıştır. Ortak girişimlerin rekabet hukuku açısından işbirliği veya yoğunlaşma şeklinde ortaya çıkması ve hangi ortak girişimin hangi şekilde ortaya çıkmasının tespitinin zor olması ile birlikte pazarda rekabeti kısıtlayıcı etki yaratıp yaratmadığının tespiti de bu nedenle zor olmaktadır. Çeşitli şekillerde ortaya çıkan ve pazara giriş ve yatırımlarda sıklıkla kullanılan ortak girişimler, rekabet hukuku uygulamaları açısından incelemek hasıl olmuştur. Bu inceleme yapılırken, 4054 sayılı RKHK çerçevesinde ortak girişim uygulamalarının değerlendirilmesi yapılmalıdır. Bu nedenle makalede bu konular ayrı ayrı incelenmiştir.

1. ORTAK GİRİŞİM (JOINT-VENTURE)

Bazı durumlarda pazara girişin zor olması veya bir işin yapılabilmesinin hem bilgi hem de sermaye anlamında başka bir işletme veya işletmelerce desteklenmesine ihtiyaç duyulması nedeniyle ortak girişim kavramı ortaya çıkmıştır. Ortak girişimin tercih edilmesinin nedeni birleşme ve devralma gibi yine iki veya daha fazla işletme tarafından beraber yapılan diğer yöntemlere oranla hem prosedürünün hem de tasfiyesinin daha kolay olmasıdır.

Ortak girişim sözlük anlamıyla, “belirli bir girişimin ortaklaşa gerçekleştirilmesini belirli bir ekonomik faaliyetin ortaklaşa yürütülmesini”1 ifade etmektedir.

Joint-venture kavramı, “riski ortaklaşa yüklenmek”, “risk için birleşmek”, ve “ortak girişim” olarak ifade edilebilir. Joint-venture hakkında gerek iç hukukta gerekse milletletlerarası hukukta ortak bir tanım yapılmamıştır.2 Doktrinde farklı tanımlar bulunmaktadır.

Joint Venture, “hukuken ve iktisaden birbirinden bağımsız birden fazla gerçek veya tüzel kişinin belirli bir işi ya da süreklilik arz eden bir faaliyeti, bir ticaret ortaklığı kurarak veya böyle bir ortaklık söz konusu olmaksızın gerçekleştirmek ve kazanç elde etmek amacıyla bir sözleşme çerçevesinde bir araya gelmeleri ve o faaliyetin rizikolarını her biri müteselsilen sorumluluk altına girmek suretiyle üstlenmeleridir.” şeklinde tanımlanabilir.3

“Bir ortak girişim en geniş anlamıyla “iki ya da daha fazla sayıda teşebbüsün, aksi durumda ayrı ayrı yerine getirmek durumunda oldukları bir işi birlikte gerçekleştirmek kaydıyla ve iktisadi bir amaca ulaşmak için yaptıkları bir anlaşma”, en dar anlamıyla ise “iki ya da daha fazla sayıda teşebbüs tarafından ortaklaşa kontrol edilen bir teşebbüs” olarak tanımlanabilir”.4

Bütün bu tanımlar ışığında, ortak girişim, yeni yatırım alanlarına girilirken bazı alanlarda çıkan (sermaye, ar-ge, hukuk, teknik) engellerin aşılması ve pazara girişin ve yatırımın maliyeti nedeniyle yatırım için gerekli faaliyetlerin birlikte üstlenilmesi ve riskin paylaşılması gibi konularda işletmelerce beraber yapılan bir anlaşma veya ortak kontrol edilen teşebbüstür.

Ortak girişim ister işbirliği doğurucu ister yoğunlaşma doğurucu olsun mutlaka bir sözleşmesel ilişkiye dayanır. Bazı ortak girişimler işin tamamlanması veya yürütülmesine bağlı olarak yapılmakta bazıları ise yeni bir teşebbüs meydana getirilerek yapılmaktadır. Her iki durumda da yine taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmaktadır. “Sözleşme uyarınca, taraflar, mallarını ve emeklerini ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya getirmektedirler”.5 “Joint venture sözleşmesine ilişkin Türk hukukunda herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığı için bu sözleşmenin geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlı değildir”.6 Bu nedenle tarafların sözleşmeyi yazılı yapmalarına gerek yoktur. Özellikle rekabet hukuku uygulamalarında örtülü sözleşmeler görülmektedir.