Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesi Hukukunun Temel İlkeleri

Fundamental Principles of Criminal Procedure Law

Cengiz APAYDIN

Ceza muhakemesi hukukunun bilimsel olmadığı bir hukuk düzeninde hukuk güvenliği, kamu düzeni, kamu güvenliği ve adalet gerçekleşemez. Ceza muhakemesi hukuku bireyleri haksız yakalama, tutuklama, yargılama ve mahkûmiyete karşı koruyan hukuk güvenliğinin en aktif uygulama alanıdır. Bir suç şüphesi altında olan bireylerin hangi koşullarda nasıl soruşturulacağı ve yargılanacağının kategorize edilmesi ancak ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinin uygulanması ile mümkündür. Yer ve zamana göre değişen hukuk dışı toplumsal ve siyasi talepler hukukla çatıştığında evrensel hukuk kurallarının uygulanması ancak soruşturma ve yargılama makamlarının teminat altına alındığı, her türlü siyasi ve toplumsal baskıya karşı demokratik toplumun ilkeleri ışığında evrensel hukuk içinde kalabilen bir ceza muhakemesi hukuku ile mümkündür.

Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesinin Amacı, Ceza Muhakemesinin İşlevi, Maddi Gerçek ve Ceza Muhakemesine Egemen İlkeler.

No legal security, public order, public safety nor justice can be secured in a law order where criminal procedure law is not scientific. Criminal procedure law is the most active field of practicing legal security for protecting individuals against unfair arrest, detention, trial and conviction. Categorization of the individuals with criminal suspicion on under what conditions and how they will be interrogated and tried is only possible with the application of fundamental principles of criminal procedure law. When the illegal social and political demands, changing according to the place and time, contradict with the law, application of universal rules of law is only possible with a criminal procedure law that can stay inside the universal law within the light of democratic society principles despite of any kind of political and social pressure.

Criminal Procedure Law, Purpose of Criminal Procedure, Function of Criminal Procedure, Material Fact and Principles Dominating Criminal Procedure.

I. Genel Olarak

Ceza muhakemesi hukuku, suç dolayısıyla yapılan soruşturmayı ve yargılamayı düzenleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk dalında, bir kişinin suç işleyip işlemediğinin nasıl belirleneceği ve yargılamanın nasıl yapılıp ceza verileceği konuları ele alınır1 .

Ceza muhakemesi, ceza kanununda suç olarak tanımlanan eylemin ihlal edilip edilmediği ve şüpheli tarafından atılı suçun işlendiği iddiasının araştırılması, soruşturulması ve kovuşturulması sürecidir. Ceza muhakemesi; suçun işlenip işlenmediğini, işlenmişse failinin veya faillerinin kim olduğunu, soruşturmanın nasıl yapılacağını, onarıcı adalet kurumları olan ön ödeme, uzlaştırma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve seri muhakeme usullerinin nasıl ve hangi şartlarla uygulanabileceğini, iddianamenin nasıl düzenleneceğini, faillerin kusur yeteneklerinin bulunup bulunmadığını, kusur yetenekleri varsa kovuşturmanın yapılarak sanık hakkında dava dosyasında bulunan deliller ışığında verilebilecek hükümleri, eğer ceza verilecekse cezalarının belirlenmesi, cezaların şahsileştirilmesi ile kanun yolu süreçlerini içeren kolektif bir faaliyettir.

Ceza soruşturmasının ve yargılamasının süreçleri ile kolektif faaliyetin katılımcılarının haklarını ve yükümlülüklerini belirleyen ceza muhakemesinin temel hedefi, hukuk devleti ışığında hukuka uygun yöntemlerle mağdur haklarını da gözeterek insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeği araştırıp bulmaktır. Ceza kanunu ve ceza muhakemesi kanunu iç içe olup, tek başına ikisi de bir anlam ifade edemez. Ceza kanunu maddi hukuku; ceza muhakemesi kanunu ise usul hukukunu konu almaktadır.

Toplumsal düzeni sağlama ve bireysel çıkarları koruma gereği, devleti bazı davranışları yapma veya bunlardan kaçınma konusunda bireylere emirler vermeye ve bunlara uymayanlar için yaptırımlar öngörmeye yöneltmiştir. Bu yasaklar ile emirleri ve yaptırımları inceleyen hukuk dalı, ceza hukukudur. Diğer bir ifadeyle, ceza hukuku suçu ve yaptırımı ortaya koyar. Bu hukuk dalı, suçun tanımı, unsurları, özel görünüm biçimleri, ceza sorumluluğunu ve yaptırım konularını kapsar. Yasakların ve emirlerin ihlal edilmesi (suç işlenmesi) veya böyle bir kuşkunun bulunması durumunda, ortaya çıkan uyuşmazlığın çözülmesinde uyulacak kuralları düzenleyen hukuk dalı ise ceza muhakemesi hukuku olmaktadır. Burada, bir kişinin suç işleyip işlemediğinin nasıl belirleneceği ve yargılamanın nasıl yapılıp ceza verileceği konuları ele alınır. Ceza muhakemesi hukuku, soyut kurallar içeren ceza hukukunu, âdeta hayata geçirir. Aynı zamanda ceza muhakemesi hukuku, ceza yasalarındaki soyut cezanın uygulanabilirliğini sağlayarak, cezanın genel ve özel önleme işlevlerini yerine getirmesine yardımcı olur2 .

Ceza muhakemesi hukuku geçmişte cereyan eden bir olayın, ispat aracılığıyla canlandırılarak hakkında hüküm tesis edilmesiyle ilgilenir. Yargılama birbirini takip eden işlemler/adımlar üzerine inşa edilir ve yargılamanın sonunda bir hükme, yani nihai noktaya varılır3 .

Ceza muhakemesinde şüphelinin atılı suçu işleyip işlemediği, ortak bir çalışma ile ortaya çıkarılır. Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin ceza kanununda belirtilen eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği araştırılır. Suç oluşturan eylemin şüpheli tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş şüphelinin atılı suçu işlediğine ilişkin yeterli şüpheyi ortaya koyan deliller varsa, şüphelinin suç işlediği Cumhuriyet savcısı tarafından iddia edilir. Ceza muhakemesinde iddia faaliyeti, kural olarak Cumhuriyet savcılığı tarafından kamu hukukunu temsilen devlet adına yürütülür. İddianın yöneltildiği şüpheli veya müdafisi, bu iddiaya karşı savunma yaparak iddia makamının iddialarına karşı savunmalarını ve delillerini sunar. Ayrıca sanık lehine yeni delillerin araştırılmasını isteyebilir. Savunma hakkı kutsal olup savunma alınmaksızın hüküm kurulamaz. Yargılama faaliyetini üstlenen genel olarak asliye ceza mahkemesi veya ağır ceza mahkemelerinden oluşan mahkeme ise, iddia ve savunma makamlarının görüşlerinin bir sentezini4 yaparak dosya kapsamında bulunan deliller ışığında yargılama yaparak maddi gerçeğe ulaşır ve hüküm kurar. Hüküm, kolektif bir çalışmanın ortak ürünüdür. Hüküm, mahkûmiyet olarak, suç oluşturan eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiği ve bunun karşılığında yasada öngörülen ceza ve/veya güvenlik tedbirinin belirlenmesi biçiminde olabileceği gibi; suç oluşturan eylemin sanık tarafından gerçekleştirilmediği, yeterli delil bulunmadığını, eylemin suç teşkil etmediğini veya hukuka uygunluk nedenleri bulunduğu belirtilerek beraat kararı verilmesi yönünde oluşabilir.

Ceza muhakemesi, iddia, savunma ve yargılama görevlerinden oluşan ve muhakeme adı verilen faaliyetin, kolektif bir şekilde yapılmasını düzenler5 . Ceza muhakemesi, iddia, savunma ve yargılamadan oluşan ortak bir faaliyettir, faaliyetin sonunda, kişiye bir suç isnat edilmesiyle ortaya çıkan uyuşmazlığı çözecek bir hüküm beklenmektedir. Bir kişinin bir suçu işleyip işlemediğine ilişkin uyuşmazlık, asıl ceza uyuşmazlığıdır. Ancak, bu uyuşmazlığın çözümü sırasında birçok ikincil uyuşmazlık da ortaya çıkabilir. Örneğin, şüphelinin soruşturma evresinde tutuklanıp tutuklanmamasına karar verilmesi gibi. Ceza muhakemesinde iddia faaliyeti, kural olarak Cumhuriyet savcılığı tarafından devlet adına yürütülür. Ceza muhakemesini başlatan faaliyetin adı iddiadır ve iddia ile Cumhuriyet savcılığı, kişinin belli bir suçu işlediği görüşünü ileri sürmektedir. Buna karşılık sanık ve müdafi, savunma faaliyetini yürüterek iddia makamının görüşüne karşı görüş belirtmektedir. Yargılama faaliyetini üstlenen hâkim ise iddia ve savunma makamlarının görüşlerinin bir sentezini yaparak, maddi gerçeğe ulaşmakta ve buna uygun hukuk normlarını uygulayarak, hüküm kurmaktadır. Bu anlamda hüküm, ortak bir çalışmanın ürünü olmaktadır6 .

CMK m. 160/1’de yer alan “bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâl” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, belli bir suç şüphesine karşı soruşturmaya başlanılabilmesinin maddi koşulu, o suça ilişkin başlangıç şüphesinin var olmasıdır. Başlangıç şüphesi, soyut bir izlenimle değil; suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıalar ile oluşur. Cumhuriyet savcısı, başlangıç şüphesinin olup olmadığını, yani suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıaların bulunup bulunmadığını değerlendirerek soruşturmaya başlayacaktır. Kısaca, başlangıç şüphesinin bulunup bulunmadığını değerlendirme yetkisi, Cumhuriyet savcısına aittir7 .

Suç şüphesinin, bazı delillere dayanması, ciddi bulunması halinde soruşturma yapılır. Soruşturma evresinde deliller, Cumhuriyet savcısının emirleri ve talimatları doğrultusunda kolluk tarafından hukuka uygun yöntemlerle toplanır. Bu aşamada hâkim tarafından yapılması gereken bir işlem söz konusu olduğunda, yetkili makam sulh ceza hâkimliğidir. Soruşturma sonucunda, ilgili kişi veya kişilere yönelmiş suç şüphesi belli bir yoğunluğa, yeterli delil derecesine ulaşmaz ise, Cumhuriyet savcısı, kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte yeterli şüphe bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Cumhuriyet savcısı bazı durumlarda suçun işlendiğine ilişkin yeterli delil olmasına rağmen, yasal şartlarının oluşması kaydıyla soruşturmayı sonlandırmak yetkisine sahiptir. Bu durumlara, olayda şahsi cezasızlık nedenlerinin bulunması, uzlaşma veya ön ödeme örnek olarak gösterilebilir.

Soruşturma aşamasında toplanan deliller sonucunda yeterli şüphenin oluşmaması durumunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir. Ancak soruşturma sonunda Cumhuriyet savcısı suçun işlendiğine ilişkin yeterli delillere ulaşır ya da somut durumda uzlaşma veya ön ödeme gibi onarıcı adalet kurumları ile soruşturmanın sonuçlandırılamadığı durumlarda, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenlemek zorundadır. Yargılama makamı iddianamenin CMK’nın 170’inci ve 174’üncü maddeleri gereğince yasalara uygun olduğu ve iddianamenin iadesi koşullarının bulunmadığı kanaatine ulaşırsa iddianamenin kabulüne karar verir. Bu kararla soruşturma aşaması sona ermiş, kovuşturma aşaması başlamış olacaktır.

İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar devam eden evreye kovuşturma evresi denir. Yargılama makamının asıl yetkili olduğu aşama kovuşturma aşamasıdır. Duruşma evresinde zorunlu olmadıkça delil toplanmaz. Olması gereken soruşturma evresinde toplanan delillerin yargılama makamı huzurunda tartışılması ve değerlendirilmesidir. Yargılama makamı, iddia ve savunma makamlarını dinleyip gerekirse resen de delil araştırmak suretiyle, yargılama sırasında tartışılan delillerden sonra hangi delilleri esas aldığını belirterek gerekçeli bir şekilde kararını verir. CMK’nın 223’üncü maddesinde belirtilen hüküm adı verilen kararlar, beraat, mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi, davanın reddi biçimlerinde ortaya çıkabilmektedir. Bu kararlardan birinin verilmesiyle ilk derece yargılaması son bulur. İlk derece mahkemesinin kesin olmayan hükümlerine karşı iddia ve savunma makamında bulunan süjeler, istinaf kanun yolu olarak bölge adliye mahkemelerine başvurma hakkına sahiptirler. Kovuşturma aşamasının içinde yer alan olağan kanun yolu denetimi sonunda ilk derece mahkemesi kararı, ya onanır ya da bozulur. Eğer sanık hakkındaki hüküm onanmış ise, kovuşturma evresi ve sanıklık statüsü sona ermiş olur. Onanan hüküm mahkûmiyet ise, infaz ve hükümlülük aşaması başlamış olur. Temyiz incelemesi sonunda istinaf mahkemesinin kararı bozulmuş da olabilir. Karar mahkûmiyet yönünde olup kesinleşirse sanık artık hükümlü sıfatı alacaktır.

II. Ceza Muhakemesinin Amacı

Ceza muhakemeleri usulü kanunları, suç işleyenle devlet arasındaki bu ilişkinin adil yargılama esaslarına uygun olarak yürütülmesini sağlayan bağlayıcı hukuk kurallarını içermektedir8 . Bilindiği üzere, medeni muhakemede amaç, genellikle şekli gerçeği bulmak olarak ifade edilir. Buna karşılık, ceza muhakemesindeki amaç ise, maddi gerçeğe ulaşmak olarak kabul edilir. Gerçekten de, şekli gerçekle yetinilmeyerek maddi gerçeğe ulaşılması amacı, ceza muhakemesinin yapısının bir sonucudur. Ceza muhakemesi sonucunda kişinin özgürlüğünü kaybetmesi ile karşı karşıya kalabilecek olması, şekli değil de maddi gerçeğin amaç olmasını gerektirmektedir. Aslında medeni muhakeme hukukunun amacı da maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. O hukuk dalında şekli gerçekle yetinilmesi bir amaç değil, kullanılan ispat araçları ve yönteminin bir sonucudur9 .

Ceza muhakemesinin birincil amacı, usul hukuku kurallarına riayet etmek şüphelinin, sanığın ve mağdurun haklarını gözetmek suretiyle soruşturma ve yargılama yapmak suretiyle maddi gerçeğe ulaşmaktır10 . Maddi gerçeğe ulaşmak, ancak hukuka uygun yöntemlerle yapılan soruşturma veya yargılama ile mümkündür. Maddi gerçek araştırılırken hukuk devleti ilkesi çiğnenmemelidir.

Ceza muhakemesinin amacı, sanık hakkında maddi gerçeğe ve muhakeme usulüne uygun olarak verilmiş hukuki barış yaratan bir hükmün verilmesidir. Maddi gerçeğe ve muhakeme usulüne uygun bir karar adil bir karardır. Bu yönüyle ceza muhakemesinin amacı adaleti sağlamaktır11 . Diğer bir ifadeyle, ceza muhakemesi kolektif bir faaliyet olup, asıl amacı; suç işlendikten sonra failin bulunup adil bir şekilde yargılanması ve bunun sonucunda adil bir cezaya çarptırılmasının sağlanmasıdır12 .

Şüphelinin veya sanığın haklarının gözetilmediği, usul kurallarının göz ardı edildiği bir muhakeme faaliyeti neticesinde, maddi gerçek ortaya çıkarılabilir ise de, bu neticenin adaletin tesis edilmesine hizmet etmediği, katkı sağlamadığı şüphesizdir. Öyleyse, ceza muhakemesi faaliyeti maddi gerçeği ortaya çıkarırken, hukuk devleti ilkesinin esaslarına bağlı kalmalı ve adaletin gerçekleşmesine zemin hazırlamalıdır. Adaleti gerçekleştirmeyi öncelikli amaçları arasında belirlemeyen bir hukuksal faaliyet eksiktir, sakattır. Esasen, sadece yargısal faaliyet yönünden değil; bütün hukuk kurallarının özünde adaleti sağlama, eşitliği ve güvenliği teminat altına alma fonksiyonu bulunmalıdır13 .

Ceza muhakemesinde asıl amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek ise; geçmişte yaşanıp sona eren olayların, temsil vasıtaları ile ortaya konulmuş halidir14 . Ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşma amacına ulaşılması kolay olmamıştır. Ceza muhakemesinin amacı ve buna bağlı olarak süjelerin hakları ve yetkileri zaman içinde değişmiş ve gelişmiştir. Söz konusu gelişme, tarihi süreçte üç aşamadan geçmiştir. Bu aşamalar şunlardır: 1) Suçlunun cezalandırılması aşaması, 2) sanığın korunması aşaması, 3) maddi gerçeğin araştırılması aşamasıdır15 .

Ceza muhakemesinin ya da ceza yargılamasının tek amacı maddi gerçek değildir. Adil yargılanmanın gerektirdiği çok önemli başka amaçlar da (kamu barışının sağlanması, ihkakı hakkın önlenmesi, cezanın infaz niteliğinin güvenceye alınması vs.) vardır. Bu anlamda, ceza muhakemesinin hedeflediği amaçlar yumağından söz etmek gerekir ki, bunların içinde en önemlilerinden birisi, maddi gerçeğin araştırılması ve ortaya çıkarılması amacı dışında, sanık haklarının korunmasıdır. Ceza muhakemesi kanunlarındaki koruma tedbirleriyle ilgili normların asıl işlevi bu amaca yöneliktir. Muhakeme sonucunda elde edilmeye çalışılan doğru ve hukuka uygun hüküm, salt bir amaç olmamakla birlikte, dolaylı olarak ceza yaptırımlarının infazına da hizmet etmektedir16 .

Şüphelinin ve sanığın haklarına saygılı bir şekilde gerçeğin araştırılması aşaması, ceza muhakemesinde gelinen son aşamadır. Muhakemenin amacı, hukuki barışı sağlayacak bir hükme ulaşmaktır. Suçluların bulunup cezalandırılmasında toplumun yararı vardır. Ancak bu yarar gerçek suçluların cezalandırılması durumunda elde edilebilir. Şüphelinin ve sanığın suçu işleyip işlemediği araştırılırken haklarının ve çıkarlarının da korunması gerekir. Günümüzde ceza muhakemesi yasalarının, hem şüphelinin ve sanığın hem de muhakemede rol oynayan tüm diğer süjelerin haklarını ve çıkarlarını birbirlerininki ile dengeli biçimde koruyacak kuralları içermesi amaçlanmaktadır. Gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil; hukuk kuralları içinde şüphelinin ve sanığın insanlık onuru korunarak araştırılır. Muhakemenin, insan haklarını ve özgürlüklerini vurgulayan adil yargılanma hakkına uygun biçimde gerçekleştirilmesi gerekir17 .

Şüphelinin veya sanığın haklarının gözetilmediği, usul kurallarının göz ardı edildiği bir muhakeme faaliyeti neticesinde, maddi gerçek ortaya çıkarılabilir ise de, bu neticenin adaletin tesis edilmesine hizmet etmediği, katkı sağlamadığı şüphesizdir. Öyleyse, ceza muhakemesi faaliyeti maddi gerçeği ortaya çıkarırken, hukuk devleti ilkesinin esaslarına bağlı kalmalı ve adaletin gerçekleşmesine zemin hazırlamalıdır. Adaleti gerçekleştirmeyi öncelikli amaçları arasında belirlemeyen bir hukuksal faaliyet eksiktir, sakattır. Esasen, sadece yargısal faaliyet yönünden değil; bütün hukuk kurallarının özünde adaleti sağlama, eşitliği ve güvenliği teminat altına alma fonksiyonu bulunmalıdır18 .

Ceza muhakemesi hukuku maddi gerçekliği ararken ceza muhakemesi organlarının hukuk kurallarına uygun davranmasını sağlamayı da hedefler. Bu anlayış bizi, ceza muhakemesi hukuku kurallarına uygun formda bir hükmün elde edilmesi hedefine yönlendirir. Doğal olarak, insanoğlunun elindeki imkânlar dâhilinde ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülecek ceza muhakemesinin hukuksal barışı sağlayan bir fonksiyon olarak görmesi, bunu hedeflemesi gerekmektedir19 .

Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler nazara alınarak, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu bağlamda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur20 .

Ceza muhakemesinde masumun korunması da çok önemlidir. Ceza muhakemesi, hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesine hizmet etmelidir21 . Çünkü haksız yakalamalar ve tutuklamalar nedeniyle masum olan bireylerin ve ailelerin hayatlarında telafisi imkânsız zararlar meydana gelmektedir. Bir suçun işlenmesiyle birlikte, fail ile devlet arasında ceza ilişkisi kurulur. Devletin görevi gerçek faili bulmak olup, devletin ceza muhakemesinde düzenlenen ceza muhakemesine egemen ilkelerin ışığında hukuka uygun yöntemlerle soruşturma yaparak deliller toplaması ve bu süreçte mağdurun, tanığın, şüphelinin ve sanığın haklarını gözetmek suretiyle maddi gerçeğe ulaşması gerekir. Diğer bir ifadeyle, maddi gerçeğin insan onuruna yaraşır biçimde araştırılıp bulunması şarttır. Yargılama sonunda suç işlediği iddia edilen sanığın suçlu olup olmadığını araştırmak, suçlu ise cezalandırmak, masum ise beraat ettirmek, hukuk devleti olmanın bir gereğidir.

Ceza muhakemesinin bireyler yönünden güvence fonksiyonunu yerine getirebilmesinin, hukuki güvenlik ilkesine uygun tarzda yasal güvenceler ile mümkün olabileceğini belirtmek gerekir. Hukuk devleti ilkesinin getirdiği bir sonuç olarak ceza muhakemesi sisteminin, muhakemenin her evresinde bireyin hukuki güvenliğini sağlama gayesine uygun bir şekilde oluşturulması, olmazsa olmaz bir gerekliliktir22 . Özetle ceza muhakemesinin birden çok amacı vardır. Bunlar, şüpheli ve sanık haklarının korunması, bireysel hak arama fiillerinin önlenmesi, kamusal barışın sağlanması ve verilen kararların infaz edilerek ceza hukukunun amaçlarının gerçekleştirilmesidir. Ceza muhakemesi bundan başka infazı sağlama amacı güder. Ceza muhakemesinin son amacı ise çok önemlidir: Sanık haklarını korumak ve bununla birlikte yargılamayı yapmaktır23 .

Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler nazara alınarak, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu bağlamda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu; adil, etkin, hızlı, sağlıklı ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.

III. Ceza Muhakemesinin İşlevi

Ceza muhakemesi hukukunun işlevi, tüm hukuk kurallarında olduğu gibi, öncelikle toplumda düzenin sağlanmasına ve bireylerin ilişkilerinin düzenlenmesine katkıda bulunmaktır. Bu açıdan ceza muhakemesi hukuku, yasaklanan davranışları yapmaktan kaçınmayan veya yapılması gerekenleri yapmayan bireylere yasalarda öngörülen yaptırımların uygulanması işlevini görür. Muhakeme hukuku, cezanın genel önleme fonksiyonunu yerine getirmesine katkıda bulunur. Çünkü soyut cezalar değil, uygulandığı görülen cezalar potansiyel failler bakımından caydırıcı olur. Muhakeme kurallarının iyi işlememesi ve faillerin ele geçirilememesi potansiyel failleri suç işlemek yönünde cesaretlendirir24 .

Ceza muhakemesi olmasaydı, ceza hukukunun toplumsal barışı sağlayabilmesi söz konusu olamazdı. Çünkü ceza kanunları, yalnızca ceza tehdidi içerirler. Bu ceza tehditlerinin uygulamaya geçirilmesi ise, yalnızca ceza muhakemesi kanunları aracılığıyla olur25 . Ceza muhakemesi, suçları ve cezaları belirleyen ceza kanununun somutlaşarak hayat bulmasına olanak verir.

Ceza muhakemesi hukukunda fail ile mağdur arasındaki çıkarların denkleştirilmesi değil; devlet ile fail arasında doğan devlete ait cezalandırma yetkisinin kullanılması söz konusudur26 . Gerçi devletin, uzlaştırma gibi kurumlarla uzlaştırmanın gerçekleşmesi halinde cezalandırma hakkından feragat etmesi hali de ceza muhakemesi içerisindedir.

Ceza muhakemesi hukuku, muhakeme faaliyeti sırasında bireylerin haklarının ve özgürlüklerinin korunmasını, kuralları ihlal etmeyenlerin ceza almamasını, ihlal edenlerin ise hak ettiklerinden fazla ceza almamasını sağlayan bir işleve de sahiptir. Ceza muhakemesinde başvurulması söz konusu olan yakalama, tutuklama, arama, el koyma gibi tedbirlerin her biri aslında bir temel hakka müdahale oluşturur. Ceza muhakemesi hukuku bu temel haklara müdahalenin koşullarını ve sınırlarını belirler. Bu tedbirlere başvurma koşullarının ve sınırlarının ceza muhakemesi hukukunda belirlenmesi kişi hakları ve özgürlükleri açısından bir güvence teşkil eder. Ceza muhakemesi hukuku, kişiyi ve toplumu bu anlamda korumaya yönelik ilkeleri düzenler27 . Diğer bir ifadeyle, bireyin temel haklarına ve hürriyetlerine müdahale oluşturan işlem ve koruma tedbirlerinin gelişi güzel, keyfi şekilde uygulanmaması için, bu tedbirlerin yasada öngörülmesi, ağır koşullara tabi tutulması ve yine uygulandığında etkin bir denetim mekanizmasının öngörülmesi, bütünüyle bireylerin temel haklarını ve hürriyetlerini güvence altına alma, daha geniş bir ifadeyle onların hukuki güvenliklerini sağlama ceza muhakemesi hukukunun işlevleri arasındadır28 . Gerçekte ceza muhakemesinin görevi, bireyin adil yargılanma hakkını yaşama geçirmek ve gerek maddi ceza hukukunun gerek ceza muhakemesi hukukunun araçlarının hukuka uygun araçlar ve yöntemler ile elde edilmesini sağlamaktır29 . Ceza muhakemesi hukuku devlete hâkim olan siyasal görüşlerden etkilenerek biçimlenirse otoriterleşebilir. Oysa ideal olan evrensel hukuk ilkelerinin ceza muhakemesine egemen olmasıdır.

Belirtmek gerekir ki, ceza muhakemesini içeren hukuk kurallarını insanlar oluşturduklarına göre, bu şekilde kurulan sistemin de insanı olması ve insan haklarını ön plâna alan ilkeleri içermesi gerekir. Bunu yapmayan bir ceza muhakemesi hukuk sisteminin çağdaş, demokratik ve insan haklarına saygılı olduğundan söz edilemez. Uluslararası sözleşmeler ve demokratik anayasal kurallar, yasakoyucunun bu alandaki takdir hakkının sınırlarıdır. Günümüzde bireyden çok devlete öncelik tanıyan, devlete kişilik vererek onun çıkarlarını koruma kaygısıyla bireyi ikinci plana iten hukuk anlayışı aşılmıştır. Devletin kendine özgü çıkarları bulunduğu kabul edilemez. Devlet, kuralların ihlal edilip edilmediğini araştırırken bireysel çıkarların zarara uğratılması ihtimalini en aza indirmekle yükümlüdür30 .

Devlet kendi hukuk düzenini korumak amacıyla, bu düzeni bozan veya bireylerine ve kendisine karşı zarar veren hallerde, düzenin yeniden tesisi ve zararın telafisi için “ceza hukuku normlarını” ve bu normları hayata geçirebilmek amacıyla, “ceza muhakemesi” işlevini devreye sokar. Aslında, her bir normla hukuki menfaatler korunur. Ancak, bu koruma, yalnızca cezai normlar aracılığıyla yapılmayıp, hukuk düzeninin diğer tüm araçları da kullanılmalıdır. Hatta ceza hukuku, barış içinde birlikte yaşamın güvenliği bakımından, onun araçlarına başvurulmasının kaçınılmaz olduğu zaman devreye girmelidir31 . Ceza Muhakemesinin kendi içinde iki ana inceleme yapması gerekmektedir; hukuki inceleme ve maddi vakıa incelemesi. Hukuki incelemede yapılacak olan işlem; tespit edilmiş olan eylemin normatif düzen içerisindeki yerinin bulunması, ilgili hükümlerin tatbik edilmesidir. Bunun yanında maddi vakıa incelemesinde, fiil unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği, nasıl gerçekleştiği, hangi saiklerle işlendiği, gerçekleştirenin kim olduğu gibi soruların cevabı aranmaktadır32 .