Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ekonomik Suçlar

Economic Crimes

Asuman AYTEKİN İNCEOĞLU

Ekonomik suç kavramını tanımlama hususunda fikir birliği sağlanan tek husus, ekonomik suçların tanımı hakkında bir fikir birliğinin bulunmadığıdır. Bununla birlikte ekonomik suçlar ortak bir takım özellikleri taşımaktadır. Ekonomik suçların genellikle soyut tehlike suçu ve özgü suç olarak düzenlenmesi, ekonomik suçlarda ispat yükünün yer değiştirebildiği yasal karinelerin öngörülebilmesi, mağdur sayısının çokluğu, ekonomik suçların nadiren kovuşturulmasına rağmen büyük zararlara yol açması, genellikle organize suç şeklinde işlenmeleri, ülkenin ekonomik yapısı ve kuralları ile bağlantılı olması, bu suçlarda faillerin diğer suçlara kıyasla farklı özelliklere sahip olmaları, bu özellikler arasında yer almaktadır. Ayrıca ekonomik suçlarda suç politikasının nasıl olması gerektiği de tartışmalıdır. Çalışmada ayrıca karşılaştırmalı hukuktaki ve Türk Hukukundaki ekonomik suçlara ilişkin yaklaşımlara da yer verilmiştir.

Ekonomik Suç, Beyaz Yaka Suçluluğu, Ekonomi Ceza Hukuku, Finansal Suçlar, Karşılaştırmalı Hukuk.

The only issue that has been agreed on defining the concept of economic crime is that there is no consensus on the definition of economic crime. However, economic crimes have a common set of characteristics. Economic crimes are often regulated as abstract endangerment. They are usually crimes that can be committed by specific offenders. The acceptance of legal presumption that allows reversal of the burden of proof in these crimes is discussed. The number of victims in economic crimes is also high. They are rarely prosecuted, but they cause major losses. Economic crimes are often associated with organized crime and linked to the country’s economic structure and rules. In these crimes, perpetrators have different characteristics compared to other crimes. It is also controversial how the crime policy should be in economic crimes. The study also includes approaches to economic crime in comparative law and Turkish Law.

Economic Crime, White Collar Criminality, Economic Criminal Law, Financial Crimes, Comparative Law.

I. EKONOMİK SUÇ KAVRAMI

Ekonomi Ceza Hukuku’nun, ekonomi hukuku kurallarına1 aykırı hareketlerden doğan suçları ve bu suçlara ilişkin cezaları incelediği kabul edilmektedir.2 Bu noktada karşımıza ekonomi hukuku kurallarına aykırı hareketlerden doğan suçların neler olduğu, yani diğer bir ifade ile hangi suçların ekonomik suç olarak kabul edileceği sorusu çıkmaktadır. Türk Hukukunda “mali suçlar”, “ticari suçlar” ve “ekonomik suçlar” terimlerinin genellikle aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir3 ve her ne kadar bu kavramların farklı hususları ifade ettiği ileri sürülmüş ise de,4 bu ayrımın belirgin olduğunu söyleyebilmek güçtür.

Ekonomik suç, daha doğrusu ekonomik suçluluk kavramının ortaya çıkışı 1929-1930 yıllarında yaşanan dünya ekonomik bunalımına denk düşmektedir.5 Bu tarihten önce de ekonomik suçların işlenmekte olduğu şüphesiz ise de,6 ekonomik bunalım ile birlikte ekonomik suç ve ekonomik suçluluk kavramları ortaya atılmış ve bunlar özel olarak incelenmeye başlanmıştır. Özellikle Amerikalı kriminolog Sutherland’in 1940 yılında yazdığı “Beyaz Yaka Suçluluğu” (White-Collar Criminality) adlı makalesi7 bu alanda bir çığır açmış ve bu konudaki tartışmaları başlatmıştır.8 Sutherland, beyaz yaka suçluluğunu, saygın ve toplumda yüksek statü sahibi kimselerin mesleklerini icra ederken mesleklerinin icrası sırasında işledikleri suçlar olarak tanımlamıştır.9 Beyaz yaka suçlarında faillerin para ve nüfuz kazanma, güç elde etme gibi saiklerle hareket ettikleri, bu suçlarda failleri suça iten sebeplerin olağan suç faillerinin suç işleme sebeplerine kıyasla son derece farklı olduğu ifade edilmektedir.10

Ekonomik suç kavramının bu yıllarda yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmasının bir diğer önemli sebebi daha vardır. İki Dünya Savaşı arasında gerçekleşen büyük ekonomik buhrana kadar, ekonomik hayatın özel hukuk yaptırımları ile düzenlenmesi fikri hep ön planda yer almış ve bir ceza hukuku yaptırımına bağlanmış olan ekonomik suç tipleri bu yıllara kadar çok az sayıda kalmıştır. Ancak bu yıllarda özel hukuk yaptırımlarının milli ekonominin korunmasında yeterli olamadığı fark edilmiş ve ekonomik suç tiplerinde bir patlama yaşanmıştır. Hatta bu konuda fazla ileri gidilmiş ve bir suç ekonomik suç enflasyonu ortaya çıkmıştır.11

Ekonomik suç tanımı üzerinde bugüne kadar doktrinde bir uzlaşmaya varılmış değildir. Bu konuda birbirinden çok farklı tanımlara rastlamak mümkündür.12 Neredeyse konu ile ilgilenen her yazarın ayrı bir tanım verdiği görülmektedir. Bu konuda üzerinde fikir birliği sağlanan tek husus, ekonomik suçların tanımı hakkında bir fikir birliğinin bulunmadığıdır.13 Ekonomik suçlar başlığı altında incelenebilecek olan suçların çok farklı görünümlerde karşımıza çıkabiliyor olması, söz konusu tanımın yapılmasındaki en büyük zorluklardan birini teşkil etmektedir.14 Bu nedenle bazı yazarlar, ekonomik suçların belli suç tiplerini açıklamak üzere kullanılan bir üst kavram olduğunu, kesin bir tanımının yapılmasının mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir.15

Ekonomik suçların tanımlanmasında, ya da diğer bir ifade ile neyin ekonomik suç teşkil edeceğinin tespit edilmesinde izlenen yöntemlerden ilki, failden hareket etmektedir. Kriminolojik yaklaşım olarak da adlandırılabilecek olan bu akım, suçun failini temel olarak almakta ve ekonomik suçların tespitinde, failin dahil olduğu meslek grubu önem kazanmaktadır.16 Cin Şensoy’un da ifade ettiği üzere, fail kriteri ekonomik suç kavramının doğuşu sırasında önemli bir görev ifa etmiştir, ancak zaman içinde ekonomik hayatın değişmesi ile birlikte suç faillerinin profilinde de değişmeler olmuş ve bu kriter anlamını büyük ölçüde yitirmiştir.17

Bu konudaki diğer bir yaklaşım, fiilden yola çıkmaktadır. Ekonomi hukukuna ilişkin davranış beklentilerinden sapan ve cezai bir yaptırıma bağlanmış olan fiillerin, ekonomik suç olarak nitelendirilebileceği ifade edilmiştir.18 Şüphesiz ki içerdiği belirsizlik nedeniyle bu tanımın başlı başına ekonomik suçları tespit etmede kullanılması güç gözükmektedir.

Ekonomik suçların tanımlanması konusundaki son yaklaşım, hukuki yararı esas almaktadır.19 Ancak korunan hukuki yarar esas alınarak yapılan tanımlar incelendiğinde, ekonomik suçlarda korunan hukuki yararın ne olduğu konusunda da bir fikir birliğinin bulunmadığı görülmektedir.20 Ekonomik suçlara geniş bir anlam yükleyen ilk görüş, korunan hukuki yararı, toplumun veya kişilerin ekonomik menfaatleri olarak kabul etmektedir. Buna göre, toplumun veya kişilerin ekonomik menfaatlerini ihlal eden tüm suçlar, ekonomik suç olarak kabul edilecektir.21 Kanaatimizce ekonomik suçların oldukça farklı şekillerde karşımıza çıkması nedeniyle, korunan hukuki yarardan hareketle ekonomik suçları ortak bir çatı altında toplamak hayli güçtür.

Katılmakta olduğumuz görüşe göre ekonomik suçlar, ekonomik düzenin kurumlarını ve bu şekilde de ekonominin genel olarak düzenini zedeleyen veya zarara uğrama tehlikesini yaratan davranışlardır.22 Bu tür eylemleri ceza hukukuna özgü yaptırımlara bağlayan hukuk dalı da ekonomi ceza hukuku olarak nitelendirilmektedir.23 Bu nevi davranışlar, toplumsal ilişkilerde ve ekonomik hayatta büyük önem taşıyan, güven ve istikrarı sarsmaktadır.24 İfade etmek gerekir ki, bu tanımın da eksik olan yönü, bir yandan ekonomik düzen kavramının açıklanmaya muhtaç oluşu, diğer yandan da hangi eylemlerin ekonomik düzeni sarsacağının tespit edilmesindeki güçlüktür.25

Kişilerin ekonomik menfaatlerini koruyan suçların bir kısmının, dolaylı olarak ekonomik düzeni de koruyan bir etkiye sahip olması mümkündür. Ancak bu durum başlı başına söz konusu suçların ekonomik suç olarak tanımlanması için yeterli değildir. Ekonomik suçların özelliği, ilk etapta ve doğrudan doğruya ekonomik düzenin korunmasına yönelik olmalarıdır.26 Bilindiği üzere, bir suç ile korunan birden fazla menfaatin bulunması mümkündür. Ekonomik suçlarda önemli olan, korunan bu hukuki yararlardan, ekonomik düzenin korunmasının ön planda olmasıdır.27

Suçun failinin ve korunan hukuki menfaatin birlikte ele alınması düşünülebilirse de kanaatimizce bir suçun ekonomik suç olarak nitelendirilmesinde, bu fiilin belirli bir meslek grubuna dahil olan bir kimse tarafından işlenmiş olup olmamasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, ekonomik düzenin bozulması veya tehlikeye düşmesidir. Aksi takdirde, manipülasyon suçunu işleyen bir kimsenin bir aracı kurum çalışanı olması halinde bu suçun ekonomik suç, bu fiilin ticaretle dahi uğraşmayan hatta işsiz bir kimse tarafından işlenmesi halinde ise bunun ekonomik olmayan bir suç olduğunu kabul etmek gerekecektir ki, böyle bir kabulün isabetli olmadığı açıktır. Ekonomik suçların genelde belirli meslek gruplarına dahil kimseler tarafından işleniyor olması ve hatta ekonomik suçların bir kısmının faillerinin sadece böyle kimseler olabilmesi, yani özgü suç teşkil etmesi de bu sonucu değiştirmeyecektir.28

Kuşkusuz ekonomik suçlara ilişkin olarak benimsenecek olan tanıma göre, hangi suçların ekonomik suç sayılacağı da farklılık gösterecektir. Örneğin, ekonomik suçların, toplumun ve bireylerin ekonomik menfaatlerini ihlal eden tüm suçlar olarak tanımlanması halinde, hırsızlık ya da dolandırıcılık da ekonomik suç kapsamına dahil olacaktır. Buna karşılık, katılmakta olduğumuz ekonomik suçlarda korunan hukuki yararın, bir bütün olarak ekonomik düzenin kendisi ya da diğer bir ifade ile ekonomik düzene duyulan güven ve istikrar olduğu yönündeki görüşün kabul edilmesi halinde ise, söz konusu suçların ekonomik suç olarak nitelendirilmeleri mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte, özellikle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda yer alan suçların ekonomik suçlar olduklarında tereddüt etmemek gerekir.29

II. EKONOMİK SUÇLARIN ÖZELLİKLERİ

Yukarıda da ifade etmiş olduğumuz üzere, ekonomik suçlar, ekonomik düzeni zarara uğratmakta ya da zarar tehlikesine sokmaktadır. Ceza Hukukundaki genel eğilimin tersine, ekonomik suçlar niteliği gereği, tehlike suçları olarak ön plana çıkmaktadır.30 Nitekim doktrinde yapılan tanımlarda da genellikle ekonomik düzenin mutlaka somut olarak bozulması aranmamakta, ekonomik düzenin bozulması tehlikesinin yaratılması yeterli sayılmaktadır.31

Tehlike suçları açısından genel olarak ifade edilen; suç olarak düzenlenen eylemin, önlenmek istenen zararı yaratmaya uygun olması ve somut-objektif bir tehlike yaratması gerektiğidir.32 Buna karşılık ekonomik suçlara ilişkin genel eğilim ise soyut tehlike suçu33 olarak düzenlenmeleri yönündedir.34 Ekonomik suçların niteliği ve verebilecekleri zarar göz önüne alındığında, bu suçları soyut tehlike suçu olarak düzenlemenin zaman zaman bir zorunluluk haline gelebileceğini kabul etmek gerekir.

Ekonomik suçların tümü için geçerli olmasa da bugün bir çok ekonomik suçun özgü suç olarak düzenlendiği bilinmektedir.35 Bu suçlar, sadece kanunda öngörülen kişi veya kişiler tarafından işlenebilmektedirler. Ancak ifade etmek gerekir ki kanunlarda bazen söz konusu suçun kimin tarafından işlenebileceğini açıkça ifade edilmekte iken,36 bazı hallerde suçun özgü suç olma niteliği ancak yorum yoluyla çıkartılabilmektedir.37

Özgü suç konusunda önemli bir husus, suçu işlemesi mümkün olan bir kimsenin söz konusu yetkisini bir başkasına devretmesi halinde durumun ne olacağıdır. Hukukumuzda bu konuya ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Örneğin sadece yönetim kurulu başkan ve üyeleri tarafından işlenebileceği ifade edilen bir suçun, yönetim kurulu tarafından bu konuda yetkilendirilmiş olan bir banka görevlisi tarafından işlenmesi halinde durumun ne olacağı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bu konu, Alman Ceza Kanunu’nun (Strafgesetzbuch) 14. paragrafında açıkça düzenlenmiş durumdadır (StGB § 14 Abs.1). Söz konusu hüküm uyarınca, temsilci sıfatıyla hareket eden kimse özgü suç için belirtilen özellikleri taşımasa dahi, temsil olunan kimsenin bu özellikleri taşıması halinde, temsilcinin de cezalandırılması mümkündür. Hatta yetki devrinin geçersiz olduğu durumlarda dahi aynı sonuç kabul edilmektedir (StGB § 14 Abs.3). Kanaatimizce benzer bir hükmün ülkemizde de kabul edilerek kanunda açık bir şekilde düzenlenmesinde yarar bulunmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda sadece özgü suça iştirak kuralları özel olarak düzenlenmiştir (TCK m.40/2).