Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Manevî Tazminat Alacağının Devredilmesi Konusuna İlişkin Bir Değerlendirme

A Consideration on the Assignation of a Non-Pecuniary Damage Claim

H.Tolunay OZANEMRE YAYLA

Kanun, sözleşme veya işin niteliğinden doğan bir istisna bulunmadıkça her tür alacağın, alacağın devri yoluyla devredilebileceğine ilişkin kuralın önemli bir istisnası Türk Medenî Kanunu’nun 25’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında yer almaktadır. Bu kuralda manevî tazminat alacağının karşı tarafça kabul edilmedikçe devredilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle kanunkoyucu, manevî tazminat alacağının, bu alacağa temel teşkil eden hukuka aykırı fiilde ihlal edilen kişilik hakkından farklı olarak, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak değil, bir malvarlığı hakkı olduğunu göz ardı etmiştir. Kanunkoyucu tarafından hükme bağlanmış her tür manevî tazminat alacağı bakımından geçerli olan bu kural, karşı tarafın kabulünden ne anlaşılacağı, karşı tarafın manevî tazminat alacağının kabulünün hangi kapsamda olması gerektiği ve ayrıca ortada karşı tarafın kabulü bulunmasa dahi manevî tazminata ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararının varlığında manevî tazminat alacağının devrinin mümkün olup olmadığı konuları bakımından incelenmesi gereken bir hükmü oluşturmaktadır.

Manevî Tazminat, Kişiye Bağlı Malvarlığı Hakkı, Alacağın Devri, Kişilik Hakkı, Karşı Tarafın Kabulü.

An important exception for the rule that any kind of receivable can be transferred through the assignment of claims, unless there is an exception arising from the law, contract or the nature of the business, is regulated in the 4th clause of the Article 25 of Turkish Civil Code. In this rule, it is regulated that the compensation claims of non-pecuniary damages resulting from an infringement of personality rights cannot be transferred unless it is accepted by the other party. With this regulation, the legislator ignored that the compensation claims of non-pecuniary damages are different from the personal right which is violated and within this context these rights are not certainly a personality right, but the right to property. This rule is valid for all kinds of non-pecuniary damages that have been regulated by the legislator and should be examined in particular in terms of the meaning of the expression "acceptance of the other party", the content of acceptance of this other party and the possibility of transfer of non-pecuniary damages if there is a final court decision regarding compensation even if there is no acceptance of the other party.

Non-Pecuniary Damages, Strictly Entitled Property Rights, Assignment of Claim, Legal Personality Rights, The Acceptance of the Other Party.

GİRİŞ

Türk-İsviçre Hukuklarında alacak hakkı, malvarlığı hakkıdır ve bu çerçevede kural olarak hak sahibi tarafından bir üçüncü kişiye devredilebilir. Kanunkoyucu Türk Medenî Kanunu’nun 25’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında manevî tazminat isteminin karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemeyeceği düzenlemesini getirmiştir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle alacağın devri kavramı üzerinde kısaca durulacak, ardından manevî tazminat alacağının devrine ve esasen kural olarak devredilemeyeceğine ilişkin yasal düzenleme ve düzenlemenin uygulama alanı ele alınacaktır.

Konu bakımından manevî tazminat alacağının hukukî niteliği önem arz ettiğinden bu konu üzerinde durulmalı ve bu çerçevede olmak üzere, ihlal edilen kişilik hakkından farklı olarak manevî tazminat alacağının şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olmayıp malvarlığı hakkı olduğu ve fakat açık yasal düzenleme karşısında bu hakkın kural olarak kişiye bağlı bir malvarlığı hakkı olduğu tespitinden sonra manevî tazminat alacağının istisnaî olarak geçişine ilişkin yasal düzenlemenin ve bu düzenlemede devir için aranan “karşı tarafın kabulü” şartının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda da öncelikle manevî tazminat alacağının istisnaî olarak “geçişi”ne ilişkin yasal düzenlemenin değerlendirilmesi kapsamında yürürlükteki Kanun öncesindeki durumun ve bu çerçevede 743 sayılı TKM m. 24a/III hükmünde yer alan düzenlemenin ve daha sonra yürürlükteki TMK m. 25/IV hükmünde yer alan düzenlemenin değerlendirilmesi gerekir. Söz konusu hükümde yer alan düzenlemenin bu şekilde değerlendirilmesi sonrası ise, manevî tazminat alacağının devri bakımından ilgili hükümde aranan karşı tarafın kabul etmesi şartından ne anlaşılması gerektiği incelenmelidir. Bu halde önem arz eden bir diğer konu da ilgili hükümde belirtilmiş olmamasına rağmen kesinleşmiş mahkeme kararın varlığında manevî tazminat alacağının devredilebilmesi imkânı ve hükmün sözünde mevcut olmayan bu durum bakımından manevî tazminat alacağının devredilebilmesinin hukukî dayanağıdır.

Bu makale esas itibariyle tarafımızca Doçentlik Takdim Çalışması olarak kaleme alınan monografi içinde üzerinde durulan bir konunun, açıklamaları geliştirilmiş ve tartışma itibariyle zenginleştirilmiş ve keza ilgili çalışmada yer almayan farklı bir tasnif ve niteleme üzerinden ele alınmış bir “yeniden çalışmasını” oluşturmaktadır.