Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kamu Görevinin Usulsüz Olarak Üstlenilmesi (TCK md.262)

Improperly Undertaking Public Duty

Özgür TAŞDEMİR

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 262’nci maddesiyle, bir kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs eden veya terk emri kendisine bildirilmiş olduğu halde görevi sürdüren cezalandırılmaktadır. İncelememizin amacı, hakkında yapılan çalışmaların son derece kısıtlı olduğu kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçunun, klasik suç genel teorisi açısından unsurlarına ayırarak incelemek, içeriğindeki kavramları sözel yorum yöntemiyle, olabildiğince idare hukukunun kavramlarına sadık kalarak açıklamaktır. Bu çalışmada yanıtı aranacak sorular, kamu görevinin ceza hukuku açısından kapsamı ve kanunlar ile nizamlara aykırı olarak bu görevin nasıl üstlenilebileceğidir. Bu doğrultuda kısaca, “kamu görevi” ve fiili memur teorisine değinilecektir.

Kamu Görevi, Yetki Gaspı, Fiili Memur, Ceza Hukuku, İdare Hukuku.

According Article 262 of the Turkish Penal Code (Law No: 5237), a person who attempts to undertake a public duty contrary to law or regulation or a person who continues his public duty although he has been deposed from public service (and he has been notified of such) shall be sentenced. The aim of this study is to examine article 262 of the Turkish Penal Code analytically, where the studies on it are limited. For this purpose, provision of this article will be examined in terms of classical general theory of crime and verbal interpretation method will be used as much as abide by the concepts of administrative law. A research questions to be answered in this study are the scope of public service in accordance with criminal law as well as how this service can be undertaken through breaking the law and order. In this respect, “public service” and “officer de facto” concepts will be briefly mentioned.

Public Service, Assumption of Authority, Officer De Facto, Criminal Law, Administrative Law.

I. GİRİŞ

Kamu idaresinin güvenilirliğinin ve işleyişinin korunması bir toplumun dirlik ve düzeninin sağlanabilmesi için hayati önemdedir. Zira kamusal düzenin sağlanabilmesi ve toplumu oluşturan bireylere kamu hizmetlerinin götürülebilmesi buna bağlıdır. İdarenin faaliyetleri kamu düzeninin korunması söz konusu olduğunda kolluk, kamu yararının sağlanması yönüyleyse kamu hizmeti olarak temelde ikiye ayrılabilir.1 İdarenin bu faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için insan unsuruna gereksinimi vardır ve bu gereksinim idare adına hukuki işlem yapabilen gerçek kişilerce karşılanır. Bu kişilerin idare adına hareket ettikleri, bu yetkilerini yasalardan aldıkları kabul edilir ve bu yasalar uyarınca bir takım kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılırlar. Hukuk kurallarınca kendilerine idare adına hareket etme yetkisi verilmemiş, idareye yabancı kişilerin, sanki bu yetkiye sahipmişçesine hareket etmeleri, idareye ait kamu gücü kaynaklı ayrıcalıkların kötüye kullanılmasına yol açabileceği gibi, idareye duyulan güveni de sarsabilecektir. Bu yüzden kamu görevinin yetkisiz kimseler tarafından üstlenilerek yerine getirilmesinin kamu güvenini ve devlet otoritesini sarsmasının engellenmesi Kanun Koyucu tarafından her zaman amaçlana gelmiştir.2

Bu amaç doğrultusunda Türk Ceza Kanunu’nun, “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı suçlara ait birinci bölümünde, 262’nci maddede “Kamu Görevinin Usulsüz Olarak Üstlenilmesi Suçu” düzenlenmiştir. Öğretide, bu suçun ceza yasalarında yer almasındaki amacın, “kamu görevlerini yerine getirme erkinin özgülenerek, idarenin faaliyetlerinin iyi ve doğru yapılmasının sağlanması” olduğu belirtilmektedir.3 Böylece idarenin sahip olduğu kamu otoritesinin, işleyiş düzeninin ve ona duyulan güvenin tehlikeye düşmesine engel olunmaya çalışılır. Türk Ceza Kanunu’nun 262’inci maddesine göre, bir kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs etmek veya bir kamu görevini terk emri bildirilmiş olduğu halde sürdürmek üç aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.4 İncelememizin temel amacı, üzerine yapılan çalışmaların son derece kısıtlı olduğu Türk Ceza Kanunu’nun bu maddesini, klasik suç genel teorisi5 açısından unsurlarına ayırarak incelemek, içeriğindeki kavramları sözel yorum yöntemiyle, olabildiğince idare hukukunun kavramlarına sadık kalarak açıklamaktır.

Bu çalışmada yanıtı aranacak birçok sorudan biri, kamu görevinin ceza hukuku açısından kapsamının yanı sıra kanunlara ve nizamlara aykırı olarak bu görevin hangi hareketlerle üstlenilmesine teşebbüs edilebileceği, üstlenmeden ne anlaşılabileceğidir. Bu doğrultuda kısaca, “kamu görevi” ve fiili memur teorisine de değinilecektir. Çalışmanın devamında, terk emrinin unsurlarıyla içeriğine kısaca değinilecek ve hangi hareketlerin failin görevini sürdürdüğünü ortaya koyduğu tartışılacak ve kısaca “kamu görevlisi” kavramının içeriği Türk Ceza Kanunu ve idare hukuku boyutuyla ele alınacaktır.