Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Güvenli Üçüncü Ülke Uygulamaları: Uygulamanın Dayanakları, Eleştirileri ve Hukukiliği

Safe Third Country Applications: Its Grounds, Critiques and Legality

Ogün Erşan AYDINLI

, uydu mültecilik ve yük dağılımı () gibi sorunlara çözüm olması için geliştirilen güvenli üçüncü ülke uygulaması, hem yarattığı sonuçlardan ötürü hem de bizzat uygulamanın kendisinin hukuka aykırı olması yönünden ortaya çıktığı günden itibaren sıklıkla eleştirilmektedir. Uygulama, mültecinin yapmış olduğu sığınma başvurusunun başvurudan önce menşe ülkesinden başka bir ülkede bulunması ve bu ülkede sığınma başvurusunda bulunabileceği gerekçesiyle kabul edilemez başvuru olarak değerlendirilmesini öngörmektedir. Uygulama ile başvurusu kabul edilemez başvuru sayılan mülteci, kendisi için “güvenli” olarak değerlendirilen bu ülkeye sığınma başvurusu yapması amacıyla gönderilmektedir. Güvenli üçüncü ülke uygulaması, geri gönderme yasağını ihlal edebilecek durumlar yaratması, mültecilerin etkin korumadan yararlanamamasına yol açması ve 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’ye aykırı olması nedeniyle doktrinde sıklıkla eleştirilmektedir. Güvenli üçüncü ülke uygulamalarına getirilen eleştirilerin giderek artması uygulamanın dayanakları ve eleştirileriyle birlikte değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır.

Güvenli Üçüncü Ülke, Güvenli Üçüncü Avrupa Ülkesi, Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi, Geri Gönderme Yasağı, Kabul Edilemez Başvuru.

The third safe country concept, which are developed to solve problems such as asylum shopping, satellite refugees and burden-sharing, have been criticized since the day it came into existence for both their results and illegality. On the grounds that the applicants have been in another country before the asylum application and they may apply for asylum there, the safe third country concept considers asylum applications inadmissible. The refugee whose application is deemed unadmissible by this concept is sent to this country, which is considered to be “safe" for asylum seeker, to apply for asylum. The safe third-country concepts have been often criticized with the allegation that it violates the non-refoulement principle and the Convention Relating to the Status of Refugees, and that it lacks effective protection for the refugees. Increasing criticisms of the safe third country concepts necessitate the re-evalution of the concept with its grounds and criticism.

Safe Third Country, European Safe Third Country, Geneva Convention on the Status of Refugees, Non-Refoulement Principle, Inadmissible Application.

GİRİŞ

20. yüzyılın sonlarında, ortaya çıkacak tüm mülteci sorunlarını kalıcı olarak çözme amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği1’nin çağrısıyla toplanan Cenevre Konferansı neticesinde uluslararası hukuki korumanın temelini oluşturan 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna dair Sözleşme2 ortaya çıkmıştır3. Sözleşme’nin amacı, mültecilerin temel hak ve özgürlükleri ile insan haklarını mümkün olan en geniş çerçevede koruma olarak tespit edilmiştir4. Yine Sözleşme’de kurulan uluslararası hukuki korumanın bazı devletlere ağır bir yük yükleyebileceği belirtilmiş ve Sözleşme ile hedeflenen amacın yerine getirilebilmesi için uluslararası iş birliğinin gerektiği ifade edilmiştir5. Söz konusu uluslararası iş birliğinin önemli görünümlerinden ikisini, Sözleşme’de düzenlenmeyen “güvenli üçüncü ülke” (safe third country) ve “ilk iltica ülkesi” (country of first asylum)uygulamalarının oluşturduğu bildirilmektedir6. Uluslararası koruma anlamında ülkelerin iş birliği esasen statü belirleme sorumluluğunun devletler arasında paylaşılmasıdır7.

Güvenli üçüncü ülke uygulaması genel olarak kişilerin yapmış oldukları uluslararası korunma başvurularının daha önce bulunduğu bir ülkede koruma başvurusunda bulunabileceği gerekçesiyle reddini öngörmektedir. Uygulama ortaya çıktığı andan itibaren tartışılan bir konu olmuştur. Uygulamanın yarattığı ya da yaratabileceği sonuçlar sıkça eleştirilmiş olsa da varlığı devletler açısından kabul edilmiş görünmektedir. Geçtiğimiz yıllarda güvenli üçüncü ülke uygulamalarının hukuka, özellikle de 1951 Sözleşmesi’ne aykırı olduğu James Hathaway ve Michelle Foster tarafından ilk kez güçlü argümanlarla dile getirilmiştir8. Güvenli üçüncü ülke uygulamalarının hukukiliği konusunda varılan sonuç, aslında bu uygulamayı benimsemiş olan ülkelerin hukuka aykırı davranıp davranmadıkları sorusuna da cevap olacaktır. Söz konusu uygulamanın uluslararası boyutta kabul görmüş görünümü göz önüne alındığında, uygulamanın hukuka aykırı olduğu yönündeki bir iddia şüphesiz uluslararası hukuk açısından büyük önem taşımaktadır.

Güvenli üçüncü ülke uygulamalarını ve bu uygulamaya yöneltilen eleştirileri konu alan bu çalışmada, hem güvenli üçüncü ülke uygulamalarının dayandığı temellere hem de onun varlığına getirilen eleştirilere yer verilecek ve hukuka aykırılık teşkil ettiği yönünde ileri sürülen iddiaya ilişkin bir sonuca varmaya çalışılacaktır.