Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Av. Uraz BULUT

Uraz BULUT

Eskinin Kıskacında Selamsız, Yeni Bir Günün İfşası

Yarın yeni bir gün olacak... Yarının yeni bir gün olacağını biliyorum... Tüm kesifliği, eskimiş ve eksikliğiyle yepyeni bir gün... Eski, yeninin bileşeni; geçmiş, şimdinin sebebi; şimdi ise geleceğin eskisi... Üç noktalarla tükeneyazan feci bir varoluş krizi... Bir gün, zihnimde böylesi kahredici hatıralarla klavyenin tuşlarında tepineceğimi hiç düşünmemiştim! Eskinin, bitmek tükenmek bilmeyen felaketi... Genet’nin hatırlattığı gibi; yeryüzünde tam bir saflıktan daha öte bir ahlaksızlık yok. Ve işte ben en ari saflığımla yarınki yeni güne varacağım. Ceren olmayacak! Ne irrasyonel bir öngörü ama!

Ceren’in anmasında gösterilen çocukluk videolarını görünce fark ettim: Kişinin gülümsemesi, parmak izi gibiymiş meğer. Hiç değişmiyor... Ceren’e dair aklımda kalan en belirgin görüntü “gülümsemesi.” Üstelik Ceren için “ciddi” bir insan dahi diyebiliriz. Fakat benim nazarımda, onun zamana direnen mührü, tebessümü olmuş. Bir kişinin hatırasına neden hep müspet erdemler arşivlenir ki? Ben aklıma hiçbir habis hadise getiremiyorum mesela. Onun muzip gülümsemesi, yapmacıklıktan ari nezaketi, zarif, incitmekten imtina eden dostluğu zapt etmiş hafızamı. Kıymeti hep ağır basan, dayanışmasıyla insanı mahcup eden halleri kalmış geriye. Hatıraya konu kişiyi hep evrensel bir erdemle özdeşleştirme, onun övülecek unsurlarına vurgu yapma gayreti hâsıl oluyor. Ama Shakespeare’in “Julius Ceasar’da”, Marcus Antonius’a söylettiği gibi: “Ben buraya Sezar’ı övmeye değil, gömmeye geldim.”