Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kanun Yoluyla Sözleşmelere Müdahale

Interventions to the Contracts Through the Legislation

Dursun Ali DEMİRBOĞA

Ahde vefa ilkesi (pacta sunt servanda) sözleşme hukukunun temel prensiplerinden birisidir. Öte yandan bu ilke tarafların sözleşme ile bağlılığını açıklayan bir teoriye de destek sağlar. Güven ilkesi çerçevesinde herkes bilir ki normal koşullarda sözleşmede belirlenen edim ifa edilecektir. Bu tarafların en doğal hakkıdır. Tarafların sözleşmeden doğan edimi yerine getirirken zarar etmesi veya beklediği karı elde edememesi sözleşme ile bağlılığa engel olmaz. Sözleşme ilişkisinin nispiliği ilkesi gereği sözleşme taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurur. Kural olarak üçüncü kişilerin sözleşmeye etki etmesi mümkün değildir. Taraflar sözleşmeyi kurabileceği gibi, onun içeriğini belirler ve değiştirir. Bunun yanında taraflar sözleşmeyi sona erdirme hakkına da sahiptir. Sözleşmenin başlangıçta öngörülmeyen sebeplerle dengesinin değişmesi durumunda işlem temeli çökecektir. Fransız hukukunda emprevizyon teorisi Alman hukukunda ise işlem temelinin çökmesi olarak adlandırılan bir durumda, başlangıçtaki edim dengesinin yeniden kurulması anlamında sözleşmeye müdahale gerekecektir. Bu müdahale yetkisinin verildiği iki müessese vardır: Birincisi yargı yani hâkimin müdahalesi, ikincisi ise yasama kanun koyucunun sözleşmelere müdahalesidir. Hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık çıkması durumunda devreye giren ve sözleşmeye hukuk çerçevesinde müdahale eden bir üçüncü bir kişidir. Hâkim ancak tarafların iradeleri doğrultusunda uyuşmazlığı çözümleyip bir karara varır. Kanun koyucu ise, üstün kamu yararını dikkate almak suretiyle, sözleşmelere işlem temelinin çökmesi sebebiyle müdahale edebileceği Fransız Yargıtayı’nın geliştirdiği ve ileri sürdüğü bir görüştür. Bu görüş Türk Hukukunda da etkili olmaktadır. Bunun iki örneği, Türk Parasını Koruma Hakkındaki 32 sayılı Kararın 4’üncü maddesinde 2018/85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla yapılan değişiklik ve buna istinaden çıkarılan tebliğ hükümleri ile 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun Geçici Madde 4 ile yapılan düzenlemedir. Söz konusu iki düzenleme de doğrudan özel hukuk sözleşmelerine kanun koyucunun yaptığı müdahalelerdir. Bu müdahaleler ölçülü olmadığı takdirde hukuki güvenlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği gibi mülkiyet hakkını da ihlal edecektir.

Ahde Vefa, Emprevizyon, Uyarlama, Mülkiyet Hakkı.

Pacta sunt servanda is one of the most important principles of the law of contracts. This principle promotes parties to conform to the contract. According to the trust responsibility, parties ensure that debts will be performed. Any damage or loss of parties does not provide the basis of disobeying the contract. In accordance with the principle of relativeness of the contract, it gives rise to provisions and consequences only between the parties. Therefore third parties cannot affect the provisions of the contract. Parties have the right to determine and change the provisions and terminate the contract. If the balance of the acts changes unpredictably from the moment of the signing, it will result in the Frustration of the contract. This is named as emprevision theory in French Law and the Collapse of the Basis of Transaction in German law and means the intervention to the contract in order to provide the balance of the act of parties. This intervention can be done in two conditions: by the judge or by the legislator. A judge is a third person who is involved in a dispute between the parties and intervenes under the law. The judge decides based on only the parties will. On the other hand, the legislator intervenes by power interest according to the decisions of the French Supreme Court. These decisions affect Turkish Law and two examples can be given for this. One is that Amendment to Article 4 of the Decree No.32 on the Protection of Turkish Currency and the provisions of the notification issued. second is that the 4735 numbered Public Procurement Contracts Law. These two provisions are examples of the intervention of the legislator to private law contracts. If these interventions are not measured, they will violate the principle of legal security and violate the right to property.

Pacta Sunt Servanda, Imprevision, Adaptation, Property Rights.

Giriş

Türk Borçlar Kanununun (TBK) birinci maddesine göre sözleşme tarafların iradelerini birbirine uygun ve karşılıklı açıklamalarıyla kurulur.1 Sözleşme tarafların kurucu unsurlar bakımından anlaşmasıyla vücut bulur. Bu bakımdan borcun kaynağı olan sözleşme ilişkisi ortaya çıkmış olur. Sözleşmenin kurulmasından sonra taraflar sözleşmenin kurulduğu andaki şartlarıyla ifa edilmesini beklerler. Bu beklenti taraflar arasında bir alacak ve borç doğurur. Doğal olanı tarafların kendi alacak hakları üzerinde tasarruf etmeleridir. Borç ilişkisinin nispiliği ilkesi gereğince sözleşmeden doğan borçlarda kural olarak tasarruf yetkisi taraflardadır.2

Tarafların sözleşmelere neden sadık kalması gerektiği hususu uzun ve tartışmalı bir konudur. Çünkü bir sözleşme sadece taraflar arasında hukuki sonuç doğuran bir hukuki olay değil aynı zamanda sosyolojik ve ekonomik temelleri de bulunan bir ilişkidir. Her sözleşme taraflar açısından ekonomik sonuçlar doğursa da toplumsal sonuçları olduğu inkâr edilemez. Asıl sorun da burada çıkmaktadır. Sözleşmenin kurulması ile ifası arasında zaman diliminin bulunduğu hallerde, sözleşmenin yapıldığı andaki öngörüler ve şartlar değişmişse bu mevcut olan sözleşmeyi nasıl etkileyecektir? Burada tarih boyunca iki görüş tartışılmıştır: Birinci görüşte taraflar arasında sözleşme hangi şartlarla kurulduysa aynı şartlarda ifa edilmelidir.3 Eğer şartlar değişmişse ve borçludan sözleşmeden doğan yükümlülüklerinin aynen ifasının istenmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ediyorsa sözleşmeye müdahale edilmelidir. İkinci görüşte ise, ahde vefa ilkesi gereğince sözleşme hangi şartlarla kurulduysa aynı şartlarda ifa edilmelidir. Bu iki görüş Fransız Yargıtay’ının içtihatlarıyla başlamış ve emprevizyon kuramının gelişmesine katkı sağlamış ve çağdaş borçlar hukuku düzenlemelerinde sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması kabul edilmiştir.4

Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması konusunda karşımıza çıkan ikinci mesele, bu uyarlamayı kimin yapacağı sorunudur. TBK’nın “Aşırı ifa güçlüğü” başlığı altında düzenlenen 138’inci maddesinde kural olarak sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasının hâkim tarafından yapılacağını öngörmektedir.5 Bununla birlikte Fransız Yargıtay’ının etkisiyle yasama organının sözleşmelere ve daha geniş ifadeyle özel hukuktan doğan borç ilişkilerine müdahale edebileceği kabul edilmektedir.