Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesinin Sözleşme Özgürlüğüne Etkisi

The Effect of Auditing General Terms and Conditions on Freedom of Contract

Ömer Ali GİRGİN

Modern hayatta kültürel kodların, toplumsal yaşamın ve ihtiyaçların değişmesiyle hukuk da evrilmekte ve güne uygun çözümler üreterek adalet dengesini sağlamaya çalışmaktadır. Liberal ve bireyci hukuk sistemlerinin vazgeçilmez ilkesi sözleşme özgürlüğü de Sanayi Devrimi ile başlayan süreçte birçok yönden sınırlandırılarak hukuk evrimine katılmıştır. Bu çerçevede, ilk kez 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümler içinde altı madde halinde yasal zemine kavuşturmasıyla pozitif hukukumuzda yer alan genel işlem koşullarının denetiminin sözleşme özgürlüğünü neden ve nasıl kısıtladığının tespiti gerekir. Çalışmada genel işlem şartlarına ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nun getirdiği denetim türlerinin sözleşme özgürlüğü ilkesi ile ilişkisi ele alınmıştır.

Sözleşme Özgürlüğü, Genel İşlem Koşulları, Genel İşlem Koşullarının Denetimi, İçerik Denetimi, Türk Borçlar Kanunu.

In modern life, the law is evolving parallel to the change in cultural codes, community life and needs and trying to equilibrate justice with finding modern solutions. Freedom of contract which is an indispensable principle of liberal and individualist law systems, has been limited in many ways during the process starting with the Industrial Revolution and contributed to the evolvement of law. Within this scope, it is necessary to determine why and how does auditing general terms and conditions which is recently regulated for the first time in six articles in Turkish Code of Obligations No.6098, limit the freedom of contract. Study mainly focuses on the relationship between the rules about auditing general terms and conditions in Turkish Code of Obligations and the principle of freedom of contract.

Freedom of Contract, General Terms and Conditions, Auditing General Terms and Conditions, Auditing Content, Turkish Code of Obligations.

Kitlesel sözleşmelerin ortaya çıkışıyla birlikte güçlü işletmelerin kişilere sunduğu mal ve hizmetleri konu alan sözleşmelere koydukları genel işlem koşulları, kişileri genel işlem koşullarını kabul etme ve sözleşmeyi kurmaktan vazgeçme seçenekleri arasında sıkıştırmıştır. Genel işlem koşulları çok yüksek oranda kişilerin aleyhine olduğundan, zayıf durumdaki kişinin akdettiği çoğu kitlesel sözleşmede menfaati aleyhine hükümlerle bağlanmak zorunda kalmıştır. Bu da tarafların menfaatleri bakımından açık bir dengesizlik teşkil eder. Burada, liberal anlayışın getirdiği sözleşme özgürlüğünün, büyük kurumlar karşısındaki kişiler tarafından serbestçe kullanılamadığı görülmektedir. Bu duruma devletin müdahalesi gerekli görülmüş ve genel işlem koşullarının yargısal denetimi ortaya çıkmıştır. Çalışmada öncelikle genel işlem koşullarına neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna cevap aranmıştır. Daha sonra genel işlem koşullarının unsurları, koşulların denetlenmesi fikrinin temelleri ve sözleşme özgürlüğüyle ilişkisi incelenmeye çalışılmıştır.

Liberal ve bireyci sosyal anlayışın hukuka yansıması olarak gelişen irade özerkliği1 her kişinin, mutlak olmasa da olabildiğince geniş tutulmaya çalışılan bir kapsamda, kendi kararlarını kendisinin vermesi; kişinin yolunu bir otoritenin değil, kendisinin tayin etmesi anlamına gelir.2 Başka bir deyişle irade özerkliği, kişilerin, özel hukuk ilişkilerinde serbestçe hareket etmelerini ifade eder. Sözleşme, hukuki bir sonuç elde etmek isteyen kişilerin en sık başvurduğu biçim olduğundan,3 irade özerkliği kavramı uygulamada etkilerini çok büyük bir oranda, sözleşme özgürlüğü aracılığıyla gösterir.4 Anayasanın 48. maddesinde yer alan sözleşme özgürlüğü,5 irade özerkliğinin görünüm şekillerinden biridir.6 Gerçekten, kişiler özel hukuk ilişkilerini bizzat tayin etmekte serbest iseler, sözleşmekte de serbest olmalıdırlar. Bu fikir, her kişinin kendi menfaatini önceleyerek hareket edeceği varsayımıyla birlikte anlamlıdır.7 Bunun sebebi, kişilerin sözleşirken kendi menfaatlerini korumak istemesi sonucunda karşılıklı menfaatlerin dengelenecek olmasıdır.8 Nitekim sözleşmeler hukukundaki klasik anlayışa göre sözleşmeler, eşit taraflar arasında, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulur.9 Taraflar, hazırlar arasında ya da hazır olmayanlar arasında olması fark etmeksizin, kurmak istedikleri sözleşme üzerinde müzakere ederek, sözleşme hükümlerini tartışarak ortak bir karara varır. Sözleşenlerden her biri kendi faydasını yüksek tutmaya çalışacağı için, karşılıklı tavizler verilebilir. Bu tavizler sözleşmenin asli edimi üzerinde olabileceği gibi yan edimlerinde; hatta yan yükümlerinde de10 olabilir. Müzakereler neticesinde taraflar uzlaşabilirlerse sözleşmeyi akdederler. Uzlaşmaları demek, karşılıklı menfaatlerin dengelenmesi; iki tarafın da sözleşmeden tatmin olması demektir.11 Bu mümkün olmazsa, sözleşmeyi kurmaktan vazgeçebilirler. Vazgeçtikleri takdirde aynı sözleşmeyi başka bir kişiyle, kendilerine daha uygun koşullarda akdedebilirler. İşte bu süreci mümkün kılan ilke sözleşme özgürlüğü ilkesidir.

Sözleşme özgürlüğü sayesinde sözleşme yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını ve içeriğini belirleme, sözleşmeyi sona erdirme, sözleşmenin şeklini belirleme konularında kanunla sınırlanan haller dışında serbest olan kişilerin, müzakere imkanını kullanarak kendileri için en uygun şartlarda sözleşme akdettikleri varsayılıyordu.12 Fakat bu durum 18. yüzyılda İngiltere’nin öncülüğünde başlayan Sanayi Devrimi13‘yle değişime uğradı.14 Sanayi Devrimi neticesinde bilim ve teknik alanında art arda gelen buluşlar ile birçok alanda seri üretim imkânı sağlayan fabrikalar kuruldu.15 Artık ürünler sipariş usulüyle değil, hazır tüketim usulüyle satışa sunuluyordu.16 Aynı şekilde, eskiden beri var olan bankacılık ve sigorta gibi bazı iktisadi araçların önemi arttı.17 Hızla artan makineleşme, taşımacılık sektörüne de çağ atlattı. Demiryollarının inşa edilmesiyle trenle ulaşım başladı.18 İnsan hayatına birçok açıdan büyük etkisi olan Sanayi Devrimi’nin hukuka olan etkisi yine sözleşmelerde görüldü.19 Makineleşme ve seri üretim20 sayesinde eskiye nazaran çok daha büyük ve güçlü olan işletmeler, artık mal ya da hizmet alıcısı olan kişilerle bir araya gelip her bir sözleşmenin şartlarını belirlemek için ayrı ayrı müzakere etmek istemiyordu.21 Bunun sonucu olarak her bir mal ya da hizmet için, standart hükümler içeren sözleşmeler hazırlayarak, o mal ya da hizmete erişmek isteyen kişilere sundular. Böylece, eskiden olduğu gibi, kanuni sınırlamalar dışında tam bir sözleşme özgürlüğüne sahip kişiler arasında, müzakere edilerek oluşturulan ve karşılıklı menfaatlerin dengelendiği varsayılan klasik sözleşmeler, yerini işletmelerin hazırladığı ve o mal ya da hizmete erişmek isteyen ne kadar kişi varsa hepsine aynı şartlarda sunulan “kitlesel sözleşmelere” bıraktı.22 Elbette klasik sözleşmeler yeryüzünden bütünüyle silinmedi; fakat uygulaması büyük oranda azaldı.23