Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Millet Egemenliği ve Kapalı Toplum

National Sovereignty and Closed Society

Eda YILDIZ

Ülkenin insan unsurunun açıklanmasında, ‘millet’ ve ‘halk’ olmak üzere iki farklı kavram kullanılır. Bu kavramların, aynı şeyi ifade ettiği söylenmekteyse de, kavramlar birbirinden farklıdır. Bu fark, basit bir isimlendirme tercihinden ibaret değildir. Siyasal liderler konuşmalarında “millet” ifadesini kullanırken, bireylere tarihsel sorumluluklarını hatırlatırlar ve bu şekilde, kişilerin demokratik karar verme süreçlerini etkilerler. Kişilerin demokratik kararlarına ahlaki sonuç bağlarlar. Onlara göre millet olmanın gereğini yerine getirmeyenler, “millet”in dışında kalır. Bu, aynı zamanda popülist siyasetin yöntemidir. Popülist siyasi hareketler ve liderleri, siyasi menfaatlerini, tarihsel kehanetlerle birleştirerek bir politik yol haritası belirlerler. Onlara göre yanlış olan tercih edildiğinde gerçekleşebilecek korkunç senaryoların muhtemel kötü sonuçlarını “millet”in dışında bıraktıkları bu kişilere yüklerler. ‘Halk’ olmanın güncel ve değişken yapısının demokrasilere yapacağı katkılara böylece engel olurlar. Zira halk, her gün değişen, yenilenen, yekpare olmayan, farklı zamanlarda farklı talepleri olan bir yapıdır. Ülkeyi oluşturan topluluğun halk olma vasfı ortadan kaldırıldığında, toplum bir anlamda dondurulmuş olur. Değişen, ilerleyen, açık toplumlar yerine; değerlerle ve tarihle sınırlanmış, kapalı toplumlar inşa olunur.

Millet Egemenliği, Halk Egemenliği, Rousseau, Kapalı Toplum, Popülizm.

In the explanation of the human element of the country, two different concepts are used: “nation” and, “people”. Even there are opinions about the two conceptions have the same meaning, they are totally different. This difference is not just arises from a naming preference. Between the concepts ‘nation’ and ‘people’. There is a difference from the point of view of the human element of the country. In their speeches, when politic leaders use the term ‘nation’, they remind people about their historical responsibilities. They connects moral results to people’s democratic desicions. In this way, they impact democratic decision making processes of people and get political power by combining political interests with historical prophecies. They burdens possible awful results to people who decide different from “nation”. Thus, they prevent actual and flexible structure of being “people”. As a basic element of democracy, “people” is variable and renews everyday, so as its demands and expectations. When quality of being “people” is eliminated, society becomes frozen. Instead of changing, advancing, open societies; societies which is closed and bounded by values and history occurs.

National Sovereignty, Sovereignty Of People, Rousseau, Open Societies, Populism.

Giriş

“Rastgele bir araya gelmiş insan topluluklarıyla milletler arasındaki fark, işte budur. Topluluklar sadece anlık çıkarları için bir arada bulunurlar, milletlerin ise ortak geçmişleri, ortak değerleri, ortak hayalleri vardır. Bunlar uğrunda gerektiğinde canlarını vermeyi göze alırlar.”1

Bu çalışma, yukarıdaki gibi, motive etme gücü hayli fazla olan cümleleri ve kaynaklandıkları düşünceleri irdelemek amacıyla kaleme alınmıştır. Türkiye’de bir kısım siyasi düşünce liderlerinin, benzeri cümleleri sıklıkla kurduğuna şahit olmaktayız. Tarihsel mirası ile sıkı sıkıya bağlı, yönünü değişmez şekilde belirlemiş ve kendisine vadedildiğine inandığı bir hedef uğrunda diğer tüm değerleri tali gören kalabalık bir topluluk tasavvuru, acaba düşünüldüğü kadar faydalı mıdır? Egemenlik anlayışının tüm bunlarla ilgisi nedir?

Popper, ikinci dünya savaşından sonra kaleme aldığı eseri olan “Açık Toplum ve Düşmanları”nda, demokrasi teorisini ortaya koyar ve onun düşmanları olarak gördüğü düşüncelerin kökenlerini, bu düşüncelerin sahiplerini sertçe eleştirir. Onun, toplumu kapalı olmaya iten fikirler olarak gördüğü fikirlerin günümüzdeki tezahürlerinin, içinde yaşadığımız toplumu nasıl etkilediği, çalışmamızda ifade edilmeye çalışılacaktır. Bugünkü Türkiye siyasetine hakim olan düşünce yapısı ile özellikle Platon’un ideal topum anlayışı, değişim olgusuna bakışı ile “tarihsicilik” kavramının örtüştüğü noktaları, egemenlik kavramına hakim yaklaşım şekli üzerinden tespit edilmeye çalışılacaktır.