Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uluslararası Ceza Hukuku Suçları için “Erken Uyarı Projesi” ve Türkiye’nin Hukuksal Konjonktürü

“Early Warning Project” for Grave Breaches of International Criminal Law and Turkey’s Legal Conjuncture

Mehmet Fatih ÇINAR

Uluslararası toplumu olumsuz etkileyen, ağır insancıl hukuk (savaş-silahlı çatışma hukuku) ihlallerinin cezalandırılması ve caydırıcı etki geliştirilmesi maksadıyla Uluslararası Ceza Divanı kurulmuştur. Yargı yetkisine soykırım suçları, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçları dâhil edilmiştir. Diğer taraftan, vahim sonuçları olan bu tip suçların gerçekleşmeden önce tahmin edilebilmesi, tedbir alınıp önlenebilmesi için çeşitli istatistiki çalışmalar yürütüldüğü de görülmektedir. Bu çalışmalar arasında ABD-Soykırımın Önlenmesi Merkezi ve Dartmouth Kolejinin ortak yürüttüğü “Erken Uyarı Projesi” geniş veri tabanına dayanması ve Türkiye’yi kitlesel katliamların gerçekleşebileceği en riskli ülkeler arasında sayması nedeniyle dikkat çekmektedir. Bu makalede ‘erken uyarı projesinin herhangi bir komplonun parçası olmadığı ön kabulünden hareketle’ sunduğu çıktılar esas alınarak, projenin amaçları ve metodolojisi ortaya koyulmaya çalışılmış, yayınladığı raporlar incelenmiş, bağlantılı olarak Türkiye’ye yönelik yüksek risk uyarısının güvenilirliği ve geçerliliği sorgulanmıştır. Uluslararası Ceza Divanı Roma Statüsü suçları, yönünden Türkiye’nin anayasal ve yasal konjonktürü ile norm eksikliği bulunup bulunmadığı noktasında kısa bir değerlendirme yapılmıştır.

Uluslararası Ceza Divanı Suçları, Riskli Ülke, Erken Uyarı Projesi, Türk Hukuku.

The International Criminal Court was established in order to punish the grave breaches of humanitarian law (law of war and law of armed conflict) and to create a dissuasive effect. Crime of genocide, crimes against humanity, war crimes and crime of aggression are included in the judicial power. It is also seen that various types of statistical studies have been carried out in order to forecast and prevent these crimes, which have grave consequences, before they occur. Among these studies “Early Warning Project” is notable, which is conducted jointly by US Center for the Prevention of Genocide and Dartmouth College, because it is based on a large database and Turkey is assumed among the riskiest countries that mass murder could take place of. In this article, ‘since pre-assumed that project is not a part of a conspiracy’, the aims and methodology of the early warning project will be put forward, in connection with the reliability and validity of the high-risk warning for Turkey shall be questioned. A short evaluation will be made about the constitutional and legal conjuncture in terms of international crimes and whether there is a lack of norm.

International Criminal Court’s Crimes, Risky Country, Early Warning Project, Turkish Law.

Giriş

Tarih ne yazık ki kötü olayları tekrar etmektedir. İki bin yıl önce Romalılar Kartaca’yı kuşattılar ve şehrin yarısından fazlasını öldürdüler geri kalanını da köle yaptılar. Hitler, Avrupa’da milyonlarca Yahudi’yi ortadan kaldırmaya çalıştı. 1994 yılında Ruanda’da Hutular bir milyon civarında Tutsiyi katlettiler. Kızıl Kmerler Kamboçya nüfusunun dörtte birini öldürdü. Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Haziran 1995’te Sırplar binlerce Bosnalıyı öldürdüler. Yakın zamanda Budistler Myammar’da Rohinya Müslümanlarına saldırdılar. Orta Doğu coğrafyası başta gelmek üzere birçok ülkede kanlı silahlı çatışmalar devam etmekte ve çatışmalara taraf olmayan kişiler ağır zararlar görmektedir. Kısacası, modern çağlara gelinmiş olması bu tür acı olayların tarih sayfalarına gömülmesini sağlayamamıştır.

Uluslararası toplum I. ve II. Dünya Savaşlarının yarattığı yıkımı yaşadıktan sonra tekrar benzer faciaların yaşanmaması için çok yönlü çalışmalar yapılmasını teşvik etmiştir. Savaşın ve savaş tehdidinin yasaklanmasını öngören Birleşmiş Milletler Şartı bu yöndeki önemli bir adımı oluşturmaktadır. Devlet yetkililerinin uluslararası ağır suçlar yönünden cezai alandaki sorumsuzluklarının ve dokunulmazlıklarının ortadan kaldırılması, bunun sonucunda uluslararası alanda bireyin cezai sorumluluk taşıdığının kabul edilmesi, bir diğer önemli gelişmedir. Uluslararası Ceza Hukukunun gelişmesinde ve Uluslararası Ceza Divanının1 (UCD) kurulmasında, Nüremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi, Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Mahkemesi, Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi deneyimlerinin katkısı son derece yüksektir.2

UCD’nin faaliyete başlaması sonrasında 15 yıllık süre içinde aralarında devlet başkanlarının da bulunduğu 40’ın üzerinde üst düzey devlet yetkilisi sanığın yargılandığı görülmektedir.3 Devletin silahlı kuvvetlerini kullanma gücüne sahip olan devlet yetkililerinin anılan ağır suçlar yönünden cezai sorumluluk tehdidi altında tutulmaları bir ölçüde suç işlenmesinde caydırıcılık oluşturmuş ise de kitlesel katliamların tamamen ortadan kaldırılması mümkün olamamıştır.