Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasal Düzen İçinde Simgesel İktidar Mücadelesi: 28 Şubat Süreci

Symbolic Power Struggle in Constitutional Order: 28 February Process

Özgür AYDIN

Siyasi iktidarların yönetim politikasında; eğitim, sanat ve medya gibi aygıtların kontrol edilebilmesi, diğer aygıtlar ile mukayese edildiğinde, siyasi iktidarların meşruiyetlerini sürdürebilmeleri bakımından daha fazla önem taşımaktadır. Türkiye’de 28 Şubat 1997 tarihi ile özdeşleşen postmodern darbe, siyasi iktidar açısından önem taşıyan simgesel iktidar alanlarına müdahale eden yönüyle dikkat çekmektedir. Klasik darbe girişimlerinde öne çıkan fiziksel şiddetten ziyade, simgesel şiddet araçlarını kullanmayı tercih eden aktörler; siyasi iktidarın işlevsizleştirilmesi için anayasal düzenin kabul ettiği kurulları kullanmıştır. Milli Güvenlik Kurulu tarafından 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan toplantıda alınan kararlar, siyasi iktidarın simgesel iktidar alanlarından el çekmesini dikte eden bir muhtıra haline getirilmiştir. Bu araştırmada; anayasal düzen içinde siyasi iktidarın ne olduğu, siyasi iktidarın sürekli meşruiyetini etkileyebilecek simgesel iktidar alanlarının önemi ve 28 Şubat sürecinin temas ettiği simgesel iktidar alanları analiz edilmektedir.

Siyasi İktidar, Anayasal Düzen, 28 Şubat Süreci, Simgesel İktidar, Simgesel Şiddet.

In the governance polices of political powers, being capable of exerting supervision and control over instruments such as education, art and media is of much more importance compared to others in respect of being able to maintain their legitimacy. Turkey’s postmodern coup d’état, identified with 28th February 1997, garners attention with its intervention to symbolic power domains bearing a great importance for the political power. The actors who preferred to use symbolic violence tools rather than physical violence coming to the forefront in classic coup d’état attempts, had used councils and committees adopted by the constitutional order to push the political power into a non-functional state. The resolutions adopted by the National Security Council at its meeting held on February 28, 1997 were turned into a memorandum dictating the political power to withdraw from their symbolic power domains This study analyzes the role of the political power in the constitutional order, the importance of the symbolic power domains that would have an impact on the continuous legitimacy of the political power and the symbolic power domains with which 28 February process get in touch.

Political Power, Constitutional Power, 28 February Process, Symbolic Power, Symbolic Violence.

GİRİŞ

Ortadoğu; tarihin her döneminde iktidar mücadelelerinin ortasında kalmış ve kimi zaman dışarıdan desteklenen güçlerin sebep olduğu çatışmalar, kimi zaman da içeride yaşanan ayrışmaların sebep olduğu çatışmalar neticesinde büyük acılara sahne olmuştur. Öyle ki; demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar; güçlü olanların ve bu güçlerini siyasi iktidarla taçlandırmak isteyenlerin lehine sonuçlar doğurduğu zaman vurgulanmış, aleyhine sonuçlar doğurduğu zaman genellikle askıya alınmıştır. İktidar mücadelesinin yaşandığı çatışmalarda, hak ve özgürlüklerin ikincil duruma itildiği ortamı yaratacak hukuksuz müdahaleler, Ortadoğu’da konuşlanmış her ülkenin sıradan kabul ettiği bir yöntem haline gelmiştir. Türkiye’de 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu tarafından kaleme alınan ve adeta bir muhtıra niteliğinde olan kararlar da, yöntem olarak Ortadoğu’da iktidar olma mücadelesi verenlerin izlediği tipik yoldan çok farklı değildir. Ancak; 28 Şubat sürecinde yaşanan iktidar mücadelesi, siyasi iktidarı koltuğundan indirip boşalan koltuğa doğrudan yerleşmekten ziyade, simgesel şiddet1 araçlarını ele geçirmek amacında olmuştur. “Postmodern Darbe” olarak da adlandırılan bu süreç; siyasi iktidarın devrilmesi için fiziksel şiddeti yaygın olarak kullanan klasik darbelerden ayrılmakta, etkisini görüldüğü anda hissettirmeyen simgesel şiddetin bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anayasal düzenin meşru araçları ile kurulmuş siyasi iktidarların herkesin rahatlıkla algılayabileceği “fiziksel şiddeti” azaltarak, kibar ve görünmez “simgesel şiddeti” yaygın olarak kullanmayı tercih etmesi, anlaşılabilir bir durumdur.2 Siyasi iktidarların istisna olarak kullanmayı tercih ettiği fiziksel şiddet yaygın hale gelmişse, simgesel iktidar araçları üzerinde menfaat çatışmalarının olduğu şüphesi doğar. 28 Şubat 1997 tarihinden önce yaygınlaşan fiziksel şiddet olayları da; dönemin milli güvenlik kurulu ile siyasi iktidarı arasında yaşanan simgesel iktidar mücadelesinin bir örneği şeklinde özetlenebilir. Bu süreç için kullanılan “postmodern” darbe nitelemesinin kabul görmesi, anayasal düzenin meşru gördüğü kurumlar arasında, modernite öncesinden gelen fiziksel şiddetten ziyade modern dönemin yöntemi olan simgesel şiddetin araç olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. 28 Şubat sürecinin anayasal düzen içinde simgesel iktidar mücadelesi olduğu şüphesinden hareketle kaleme alınan bu makalede; anayasal düzen içinde siyasi ve simgesel iktidarın ne olduğu, başta medya olmak üzere bazı simgesel iktidar araçlarının siyasi iktidar için ne anlam ifade ettiği açıklanacaktır. Böylelikle; 28 Şubat Postmodern Darbesinin dayanağı olan muhtıranın müdahale ettiği alanlarla ne amaçladığı daha anlaşılır hale gelecektir. Bu sebeple, simgesel iktidar alanları ve bu alanlar üzerinde otorite irdelenecek, örneklerle 28 Şubat sürecindeki simgesel iktidar mücadelesi ortaya konacaktır. 28 Şubat Postmodern Darbesinin dayanağı olan muhtıranın niteliği, simgesel şiddet araçlarına etkisi üzerinden tartışılacaktır.

I. ANAYASAL DÜZEN İÇİNDE SİYASAL VE SİMGESEL İKTİDAR

İktidar olgusu, başkalarını kontrol edebilme ve etkileyebilme becerisine dayanmaktadır. Ancak başkalarını itaate zorlayan ve kontrol altına alan beceriler, sosyal iktidar da dâhil, tüm iktidar çeşitlerini tanımlamak için kullanılabilmektedir.3 Siyasal iktidar ise özünde kontrol ve etki özelliklerini taşımakla birlikte, toplumun tümü üzerinde geçerli olan kontrol ve etki gücü olarak değerlendirilmektedir.4 Öte yandan toplumun tümü, içinde bulundurduğu grupların yapısı ve içinde bulundurduğu insan sayısına göre değişiklik göstermektedir. Bu noktada siyasi iktidarın ne olduğuna ilişkin iki görüş öne çıkmaktadır. Bir görüşe göre siyasi iktidar, sadece global toplumlarda ortaya çıkan iktidarlardır.5 Bir diğer görüş ise; siyasi iktidarı kendinden yukarıda bir iktidar olmaması ile açıklamaya çalışmaktadır.6 Dolayısıyla; siyasi iktidar, siyasi toplumun en gelişmişi olan devlette ortaya çıkar ve devletin varlık koşulu olan egemenliği kullanır.7 Öte yandan, her iki görüşün kabul ettiği ve siyasi iktidarın diğer iktidarlardan ayırt edilmesinde kullanılan birtakım ortak nitelikler bulunmaktadır.8 Siyasi iktidarın ortak nitelikleri; kapsamlı olması, üstün olması, şiddet kullanma tekeline sahip olması ve yönetilenlerin iktidara itaat etmesi yani rıza göstermesidir. Nihayetinde siyasi iktidar, düzeni korumak için toplumun içerisindeki bütün konularla ilgilenen, toprağı ve insanıyla devletin tüm unsurlarını kapsayan iktidardır.9 Siyasi iktidarın kendi iktidarını toplumdaki küçük iktidara dayatabilmesi, onun üstünlüğünü sağlar.10 Küçük gruplardaki iktidarların varlığı ve kendilerini yenileyebilmeleri, üstünlüğü ele geçirmiş siyasi iktidarı tanımalarına ve kabullenmelerine bağlıdır.11 Bu noktada, siyasi iktidarın en temel niteliği kuvvet ve zor kullanma tekeline sahip olmasıdır.12 Meşru bir fiziksel güç, bütün idareyi yürüten memurların ve egemenlik altına alınanların itaatini sağlamaktadır.13 Toplum içinde sadece siyasi iktidar zor kullanma ve maddi kuvvet kullanma yetkisine sahiptir.14 Siyasi iktidar kuvvet kullanırken polis, jandarma gibi kolluk kuvvetlerinin fiziki gücünü devreye sokabilmesinin yanında korku ve baskı içeren manevi gücü yani simgesel şiddeti de devreye sokabilir.15 Siyasi iktidar bu kuvvet kullanma ve zorlama gücünü, iktidar objelerinin siyasi iktidara rıza göstermesinden yani yönetilenlerin siyasi iktidara itaat etmesinden almaktadır. Bir siyasi iktidarın anayasal düzen içinde olduğuna dair kabul edilebilirliği, toplumun o siyasi iktidarı benimsemesine ve rıza göstermesine dayanmaktadır. Gelenek, görenek, alışkanlık, çevrenin etkisi, eğitim, şartlanma, menfaat, ceza korkusu ve çaresizlik gibi sebeplerle yönetilenler siyasi iktidara boyun eğmekte ve rıza göstermektedir.16 Rıza unsuru sağlayamamış bir siyasi iktidarın, anayasal düzen içinde olduğu kabul edilemez. Dolayısıyla; sadece korku ve baskı ile hiçbir siyasi iktidar, iktidarlığını devam ettirememektedir.17 Rıza; siyasi iktidarın gönülden istenmesi yani yönetilenlerin içinden gelerek iktidara itaat etmesi ile devamlı hale gelebilir.18 Rızayı bir şekilde sağlayamayan ve meşruluktan yoksun kalan iktidar, siyasi otoriteyi kuramaz.19 Kuvvet unsurunu ele geçirerek siyasi iktidarı devirmeye niyetlenen darbelerin ve kalkışmaların, gözden kaçırdığı en önemli unsur rızadır. Yönetilenlerin rızasına dayanmayan siyasi iktidar olma girişimleri; askeri anlamda ne kadar üstün olursa olsun, başarısız olmaya mahkûmdur. Bu sebeple; siyasi iktidarlar toplumun rızasını devamlı kılmak için, fiziksel şiddet tekelinden ziyade simgesel şiddet araçlarını kontrol etmek ve simgesel iktidarlarını korumak isterler. 28 Şubat sürecinde yayınlanan muhtıra; siyasi iktidarın korumak istediği simgesel iktidarına karşı, milli güvenlik kurulunun darbesi niteliğindedir. Milli güvenlik kurulu tarafından ele geçirilen simgesel iktidar araçları, demokratik iktidarı yıpratmak ve milli güvenlik kurulu politikalarının meşruiyetlerini sağlamak için kullanılmıştır.