Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anonim Şirket Genel Kurulu ile Yönetim Kurulu Arasındaki İlişkinin Tarihsel Süreçte Geçirdiği Değişim ve Organların Yetkilerine Genel Bir Bakış

The Historical Progress of the Relationship Between the General Meeting and the Board of Directors in Corporations and a General Overview of the Powers of the Organs

Harun KESKİN

Anonim şirkette yönetim kurulu ile genel kurul arasındaki yetki paylaşımı meselesi çokça tartışılan bir konudur. Her ne kadar 6102 sayılı TTK’nın 408. maddesinde genel kurulun, 374 ve 375. maddelerinde ise yönetim kurulunun devredilmez görev ve yetkileri gösterilmiş ise de yetki paylaşımı konusundaki problemlerin yeni TTK döneminde de devam ettiği söylenebilir. Bu konuda öğretinin TTK 374/1 kapsamında benimsemiş olduğu “” yaklaşımı kanaatimizce çeşitli açılardan sorgulanmaya muhtaçtır. Makalemizde genel kurul ile yönetim kurulu arasındaki ilişkinin tarihsel gelişimine yer verildikten sonra, organlar arasındaki yetki paylaşımına ilişkin düzenlemelere genel olarak değinilecek, nihayet öğretide ağırlıklı olarak savunulan “” görüşünün yerindeliği tartışılacaktır.

Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Yetki Paylaşımı.

The question of distribution of powers between the board of directors and the general meeting in a corporation is highly controversial. Despite the new Turkish Commercial Code No. 6102 clarifies the duties and powers of the general meeting (in Article 408) and the board of directors (in Articles 374 and 375), there is still an uncertainty regarding the distribution of powers between these two organs. The proposed approach in the doctrine regarding TCC 374/1 which “” may be questioned in some aspects. In our article, firstly the historical relationship between these two organs, secondly the rules governing the distribution of powers will be explained. Finally, the generally accepted opinion regarding “” will be criticized.

General Meeting, Board of Directors, Distribution of Powers.

I. GİRİŞ

Anonim şirkette yönetim kurulu ile genel kurul arasındaki organsal ilişki 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu döneminden beri çokça tartışılan bir konudur. O dönemde kanun koyucu, bu iki organın devredilemez görev ve yetkilerini tek bir maddede kaleme almayıp bunun yerine Kanunun çeşitli maddelerinde organların yetkilerini sayma yoluna gitmiş; bunun haricinde organlar arasındaki ilişkiyi gösteren açık bir kurala yer vermemişti. Bunun neticesinde, öğretinin ortaya koymuş olduğu çeşitli teoriler çerçevesinde organlar arasındaki ilişkinin boyutu cevaplandırılmaya çalışılmıştı. Ancak yapılan bu tartışmaların Türk hukukunda genellikle teorik düzeyde kaldığı, organlar arasındaki ilişkiyi açıklayan söz konusu teoriler incelenirken bunların ne gibi pratik sonuçlarının olabileceğinin pek çok yazar tarafından ele alınmadığı görülmektedir. Bununla birlikte, İsviçre hukukunda bir dönem ağırlıklı olarak benimsenmiş olan “genel kurulun üst organ olduğu” görüşünü bir dönem Türk hukukunda da benimseyen az sayıda yazar, tartışmanın pratik sonuçlarının da bulunduğunu öngörebilmiş ve genel kurula “üst organ” rütbesini atfederken genel kurulun “olağanüstü işlemler” hakkında karar verme yetkisini de haiz bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu tespiti yapan az sayıda görüşün dışında kalan ve genellikle ya yönetim kurulunun üstün olduğunu ya da organlar arasında bir denge bulunduğunu ileri süren görüşlerin hemen hepsi, Kanunda her iki organa bırakılmış olan yetkilerin neler olduklarını zikrettikten sonra organların konumları ile ilgili yalnızca birer “tespit”te bulunmuşlardır. Diğer bir deyişle, bahsettiğimiz bu son görüşler, teorileri açıklamakla birlikte bunların pratik sonuçlarına temas etmemişlerdir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ise 408. maddesinde genel kurulun, 374 ve 375. maddelerinde yönetim kurulunun görev ve yetkilerini göstermiştir. Anılan hükümlerden yola çıkılarak öğretide “genel kurulun yalnızca kanunda veya esas sözleşmede düzenlenmiş olan yetkilere sahip olabileceği, bunun dışında kalan tüm yetkilerin yönetim kuruluna ait olduğu” yaklaşımının ağırlıklı olarak benimsenmiş olduğu görülmektedir. Yine bu yaklaşımın da mülga Kanun döneminde yapılan tartışmaların bir kısmında olduğu gibi büyük ölçüde soyut bir tespit olmanın ötesine geçemediği görülmektedir. Gerçi, karşı bir iddia olarak bu yaklaşımın daha ne kadar somutlaştırılabileceği, zira “kalan bütün yetkilerin” yönetim kuruluna ait olduğunun savunulduğu söylenebilir. Burada tespitin soyut bir tespit olmanın ötesine geçememiş olduğunu söylememizin nedeni, bu görüşlerin, tartışma konusu olan işlemin niteliğine ve organlar arasındaki yetki paylaşımına ilişkin düzenin hangi ilkeler, tarihsel gelişim ve tartışmalar çerçevesinde yapıldığına bakmaksızın, salt TTK m. 374’ün lafzından hareketle “geriye kalan” tüm yetkilerin yönetim kuruluna ait olduğunu savunuyor olmalarıdır. Kanaatimizce bu yaklaşımın yerinde olup olmadığı çeşitli açılardan sorgulanmaya değerdir. Gerçekten kanun koyucu, bu iki organ arasındaki yetki paylaşımına ilişkin sınırı net ve sorunsuz bir şekilde ortaya koymuş mudur yahut buna imkân var mıdır? Genel kurulun kanun veya esas sözleşmede gösterilen yetkileri dışında kalan tüm yetkilerin yönetim kurulunda olduğunu söylemek ne ölçüde doğrudur? Bu bağlamda, genel kurulun kanunda yazılı olmayan yetkilerinden söz edilemez mi? Tüm bu soruların cevaplandırılabilmesi için, her şeyden önce genel kurul ile yönetim kurulu arasındaki ilişkinin tarihsel süreç içerisinde ve mehaz düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, öğretide kabul edilen teoriler çerçevesinde ele alınması gerekir. Zaten kanunun belirli bir organın yetkisine bırakmadığı bazı işlemler bakımından karar verme yetkisinin hangi organda olduğu sorusu, organlar arasındaki ilişkiyi açıklayan bu teorilerin hukuk pratiğindeki yansımasıdır.

Biz bu makalede organlar arasındaki ilişkinin tarihsel gelişimini ortaya koyduktan sonra, yetki paylaşımının kanun koyucu tarafından Alman, İsviçre ve Türk hukuku sistemlerinde ne şekilde belirlendiğini ele almaya çalışacağız. Bu konuyla ilgili, ancak müstakil bir çalışmanın konusunu oluşturacak “genel kurulun kanunda yazılı olmayan yetkileri var mıdır?” sorusuna ise, konuyla ilgili yazmakta olduğumuz ikinci bir makalede cevap arayacağız.