Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yakalama ve Gözaltına Alma 
Kavramları ile Uygulamadan Doğan 
Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Özkan GÜLTEKİN

“Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nin “Tanımlar” kenar başlıklı 4’üncü maddesinde; yakalama ve gözaltına alma kavramlarının tanımı yapılmıştır. 5271 sayılı CMK’nın 91’inci maddesinin 2’nci fıkrasında; gözaltına almanın, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına bağlı olduğu özellikle vurgulanmıştır. Gözaltı süreleri 5271 sayılı CMK’nın 91’inci ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun, 6352 sayılı Kanunun 75’inci maddesiyle değişik 10’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasının (ç) bendinde belirli bir zamanla sınırlandırılmıştır ve kanunda öngörülen bu süreler, azamî süreler olup, sürelerin sonuna kadar kullanılması, ancak haklı sebebin bulunmasına bağlıdır. Gözaltı süresi, bireysel suçlarda ve toplu olarak işlenen suçlarda farklı düzenlenmiştir. Bunun yanında, ister bireysel ister toplu olarak işlenmiş olsun, suçun yargılamasının özel görevli ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girip girmediğine göre de gözaltı süreleri farklılaşmaktadır. Kanunda belirtilen gözaltına ilişkin sürelerin kullanımına dikkat edilmeli ve bu sürelerin kötüye kullanımının önüne geçilmelidir. Eğer gözaltına alınma nedeni ortadan kalkmış, gözaltına almakla güdülen amaca ulaşılmış yahut hâkim veya mahkeme önüne çıkarılmak için yapılması gereken başka bir iş kalmamışsa, nasıl olsa yirmidört saatlik süre uygulamacıya tanınmış bir hak diye, ilgilinin gözaltında keyfi olarak bekletilmesi hukuka aykırı olacaktır. Çünkü Anayasada ve kanunlarda gözaltı süreleri en üst sınır olarak belirtilmiş olup, bu sürelerin sonuna kadar kullanılması konusunda takdir hakkı yoktur. Ayrıca 5237 sayılı TCK’nın 63’üncü maddesinde, hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâllerin, ceza mahkûmiyetinden indirilmesine imkân sağlamak amacıyla mahsup kurumu düzenlenmiş olup, şüphelinin gözaltında geçirdiği sürenin de -mahkemenin kararının mahkûmiyet yönünde olması hâlinde- cezadan mahsup edilmesi gerekir.

Yakalama, Gözaltına Alma, Gözaltı, Gözaltı Süresi, Nezarethane, Suçüstü, Mahsup, Ceza Muhakemesi Kanunu, Soruşturma, Kovuşturma, İddianame.

I. YAKALAMA VE GÖZALTINA ALMA

5271 sayılı CMK’nın 90’ıncı ve devamı maddelerinde düzenlenen ve kişi hakkını ve hürriyetini sınırlayan tedbirlerden birisi olan yakalama, herkes tarafından geçici olarak yapılan yakalama ve kolluk görevlilerinin yakalama yetkisi olmak üzere iki şekilde öngörülmüştür1. Kişiye suçu işlerken rastlanması, suçüstü2 bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması hâllerinde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir (5271 sayılı CMK m. 90/1). Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler (5271 sayılı CMK m. 90/2). Yakalanan kişinin içinde bulunduğu hukukî durum3 olarak nitelendirilen gözaltı için Cumhuriyet savcısının talimatı şarttır. Bir failin gözaltına alınabilmesi için, gözaltı işleminin soruşturma yönünden zorunlu olması ve gözaltına alınacak kişinin bir suçu işlediğine dair emarelerin varlığı gereklidir4. Gözaltına alınacak kişinin suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin bulunması demek; bu nitelikte deliller olmadan gözaltına alma kararı verilemez demektir5. AİHM’e göre; kişi özgürlüğü hakkını kısıtlamaya yönelik olan şüphenin de “makul” niteliğe sahip olması, AİHS’in 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle sağlanan ve özgürlüğün keyfi kısıtlanmasına karşı getirilen himayenin temel unsurlarından biridir6. AİHM, makul sürenin hesabında süreyi, kişinin özgürlüğünden mahrum bırakıldığı anda başlatmaktadır7. Kişinin işlediği iddia edilen suç ve bu suçun işlendiği yönünde deliller ortaya konulmaksızın kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına kısıtlama getirilemez. Somut delil olmaksızın kişi suçlu ilân edilerek gözaltına alınamaz, tutuklanamaz. Ayrıca şüphelenilen kişi ve işlenen suç arasında objektif bilgilere ve gerekçelere dayalı olarak ilişki kurulması da zorunludur. Önyargı ve varsayımlara dayanılarak özgürlükten mahrumiyet kararı verilemez8. Yakalanan kişi hakkında, yakalama sonrası ifade alma, teşhis, yer gösterme gibi bir takım tedbirlere başvurulabilmesi için, yakalanan kişinin, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda gözaltına alınması gerekir. Kişinin yakalandığı, yani kendi özgür iradesiyle bulunduğu yerden ayrılıp gitmesini yasaklayan durumun oluştuğu andan itibaren hâkim önüne çıkarılıncaya kadar geçen süreye de “Gözaltı Süresi” denir. Gözaltı süresi denilince akla gelmesi gereken, anayasa ve kanunlarda öngörülmüş olan sürelerdir9. Yakalama anında başlayan gözaltı süresi gereğinden uzun tutulmamalıdır. Zira; gözaltı süresince yapılması muhtemel kötü muamelenin izlerinin kaybolmaması ve tespiti, gözaltı işleminin kısa tutulmasına bağlıdır. Hukukumuza göre, yakalanan kişi Cumhuriyet savcısı tarafından serbest bırakılması emredilmez ise, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınır10. Ancak bu gözaltı süreleri, 5271 sayılı CMK’nın 91’inci ve 251’inci11 maddelerinde belirli bir zamanla sınırlandırılmıştır ve Kanunda öngörülen bu süreler, azamî süreler olup, sürelerin sonuna kadar kullanılması, ancak haklı sebebin bulunmasına bağlıdır. Kaldı ki; “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nin 17’nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında; gözaltı sürelerinin azamî süreler ve gözaltına alınan kişilerin işlemlerinin en kısa sürede bitirilmesinin esas olduğu ve gözaltına alınanların, işlemleri bitirildikten sonra gözaltı süresinin dolması beklenmeksizin kolluk kuvvetince ilgili Cumhuriyet başsavcılığına derhâl sevk edileceği hüküm altına alınmıştır12. Nitekim Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) İnsan Boyut Konferansı Moskova Toplantı Belgesinde bu durum; “Gözaltına alınan veya tutuklanan kimse, bu gözaltının veya tutuklamanın hukuka uygunluğunun denetlenmesi bakımından derhâl yasayla yetkili makamlar önüne çıkarılır. Bu işlemler hukuka aykırı ise, kişi derhâl salıverilir.” şeklinde ifade edilmiştir13. O hâlde; yakalanan veya gözaltına alınan kişi, derhâl yetkili merci önüne çıkarılmalıdır. Aksi durum, AİHS’in 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasının ihlâlini oluşturur14. Bu nedenle; kolluğun kanunlarda belirtilen gözaltı süresi içinde soruşturmayı tamamlaması gerekir. Soruşturmanın tamamlanmamış olması hâlinde, kişi ya serbest bırakılmalı veya adlî makamlar önüne çıkarılmalıdır. Çünkü soruşturmanın yapılması sırasında, kişinin mutlaka gözaltında bulunması gerekmez. Soruşturmaya sonradan devam edilmesi de mümkündür. Gözaltına alma, soruşturmanın yapılması için bir şart değildir. Çünkü gözaltına alma, yalnızca koruma tedbiridir15 ve Kanunda gösterilen kurallarla sınırlıdır16. Bu nedenle; gözaltına alma işlemi, koruma tedbirlerinin özelliklerini taşımalı, ön şartları aranmalı ve cezalandırma amacıyla veya bazı teknik eksikliklerin telafisi amacıyla kullanılmamalıdır. Kısaca, gözaltına alma, bir tedbir olarak amacına uygun kullanılmalıdır17. Nihayetinde hiç kimse, yasayla belirlenmiş esaslar ve usulî uygunluk haricinde özgürlüğünden yoksun bırakılamaz18.

“Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nin 6’ncı maddesinin yedinci fıkrasında; “Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır, bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildiğini ve kendisi tarafından da bu hususun anlaşıldığını belirten bu Yönetmeliğe ekli “Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanağı Şüpheli ve Sanık Hakları Formu” (EK - A) tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir.” hükmü ile konunun hassasiyeti nedeniyle ayrıntılı düzenleme yapılmıştır.

“Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nin “Tanımlar” kenar başlıklı 4’üncü maddesinde “Yakalama: Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.