Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Gönüllü Vazgeçme

Voluntary Abandonment

Rezan EPÖZDEMİR

Suç, çeşitli aşamalardan geçilerek işlenir ve suçun geçirdiği bu aşamalar bütününe ‘suç yolu’ denir. Fail suç yolunda ilerlerken, suç işleme iradesi zayıflayabilir hatta bütünüyle yok olabilir. Gönüllü vazgeçme failin iradesinin zayıfladığı ya da yok olduğu bu aşamada gündeme gelen ve kanun koyucunun toplumsal ve sosyal yararı gözeterek düzenlediği, hukuki niteliği tartışmalı olan bir kurumdur. Gönüllü vazgeçme ya suçun icra hareketleri aşamasında ya da icra hareketlerinin tamamlanmasından ve fakat neticenin gerçekleşmesinden önce gündeme gelir. Biz çalışmamızda bilhassa 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nu kıyaslayarak, gönüllü vazgeçmenin temelini ortaya koyacak, gönüllü vazgeçmenin neden cezalandırılmadığına ilişkin doktrindeki temel görüşlere yer verecek ve gönüllü vazgeçmenin hangi şartlarda mümkün olduğu hususunu Yargıtay kararları perspektifinde etraflıca incelemeye çalışacağız.

Gönüllü Vazgeçme, Suç Yolu, Teşebbüs, İcra Hareketleri.

The crime is committed through various stages and the stages in which the cirme is committed are called as path of crime (iter criminis). As a perparator moves on the path of crime, it’s to willing of committing a crime can get weaker or even can disappear totally. Volundary abandonment is a concept which occurs in a phase that willingness of the perparator to commit a crime gets weaker or even disappears. Furthermore, common and social benefit of the society are seeked by the law-maker when its regulated. Therefore, its’ abstract character gives a legally controversial perspective to the concept. Voluntary abandonment occurs either at the phase of criminal enforcement actions or after the actions, when it is completed, but before the results of the crime comes in. We are aiming to answer the question of when and how the volundary abandonment is valid as a legal concept. The study of ours builds a comparative view of Turkish Criminal Code numbered 765 and Turkish Criminal Code numbered 5237 while explaining the essentials of the concepts in doctrin perspectives and analyzing the Court of Appeal decisions.

Voluntary Abandonment, Path of Crime, Attempt, Enforcement Actions.

I. GENEL OLARAK

Ceza hukukunda suç bir sonuç olarak karşımıza çıkar. Olgu, olay ve hareketler zincirinin son halkasını oluşturur. Suç, çeşitli aşamalardan geçilerek işlenir ve suçun geçirdiği bu aşamalar bütününe ‘suç yolu’ denir1 . İter Criminis2 olarak da adlandırılan suç yolu düşünce, hazırlık, icra hareketleri ve tamamlanma safhalarından oluşmaktadır3 . Fail icra hareketleri safhasına ulaşmak suretiyle cezalandırılabilir bir aşamaya gelir ve bu şekilde ceza hukukunun alanına girmiş olur4 . Cezalandırılabilir aşamaya gelen failin suç yolunda devam ederken suç işleme iradesi zayıflayabilir ve hatta tamamen yok olabilir. Bir suçun icra hareketlerine başlayan failin, bu icra hareketlerini tamamlamaktan vazgeçmesi ya da icra hareketlerini tamamlasa bile suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda gönüllü vazgeçme olarak adlandırılmıştır. Mezkur kanun failin suç yolunda ilerlemekten vazgeçmesindeki toplumsal ve sosyal yararı gözeterek, failin cezalandırılmayacağını düzenlemiştir5 .

İlk kez Ortaçağ hukukçularınca ortaya atılan teşebbüs kavramı, gönüllü vazgeçmenin tartışılmasına neden olmuştur6 . Bu bağlamda gönüllü vazgeçme kurumunun kökenini Ortaçağ’a dayandırmak mümkündür. Hukukumuzda ise hem 765 sayılı Eski Ceza Kanunu’nda hem de 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda gönüllü vazgeçme müessesine yer verilmiştir. Ancak bu kanunların konuya ilişkin düzenlemeleri ve kullandıkları terminoloji oldukça farklıdır. Biz çalışmamızda, bilhassa eski ve yeni ceza kanununu kıyaslayarak, gönüllü vazgeçmenin temelini ortaya koyacak ve gönüllü vazgeçmenin hangi şartlarda mümkün olduğu hususunu yargı kararları eşliğinde açıklamaya çalışacağız.

Suç teorisi içinde gönüllü vazgeçme, tipiklik, hukuka aykırılık, maddi ve manevi unsurların dışında ele alınması gereken bir kurumdur. Zira her ne kadar teşebbüs ile ilişkilendiriliyor olsa da, gönüllü vazgeçmenin varlığı halinde fail teşebbüsten dolayı cezalandırılmamakta7 ve failin ceza sorumluluğu ortadan kalkmaktadır. Teşebbüsteki temel kıstas, failin girdiği suç yolunda elinde olmayan nedenlerle işlemeyi kastettiği suçu tamamlayamamasıdır8 . Oysa gönüllü vazgeçme failin iradi hareketi ile icra hareketlerinden vazgeçmesi veya kendi çabası ile suçun tamamlanmasını veya sonucun meydana gelmesini önlemesidir9 . Gönüllü vazgeçme kurumu kanun koyucu tarafından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 36. maddesinde “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır” şeklinde hüküm altına alınmış ve esasında bu düzenleme ile birlikte gönüllü vazgeçme ile teşebbüs arasındaki fark ortaya çıkarılmıştır10 . Bu açıklamalarımız ışığında denilebilir ki gönüllü vazgeçme, teşebbüsten dolayı cezalandırılmanın bir istisnasını teşkil etmektedir.