Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bireysel İş Sözleşmelerinde Cezai Şart

Penal Clause in Personal Employment Contracts

Yargı BİLGİÇ

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen cezai şart, temel olarak karşılıklı edimleri güvence altına almayı amaçlar. İş hukukunda ise iş sözleşmelerinin haksız feshine karşı iş sözleşmelerine getirilen cezai şart hükümleri, haksız fesihlerde yaptırım işlevi görmektedir. Uygulamada daha çok belirli süreli ve asgari süreli iş sözleşmelerinde görülen cezai şart hususunun daha iyi anlaşılabilmesi için çalışmamızda genel anlamda bireysel iş sözleşmelerinde öngörülebilecek cezai şart hükümlerinin geçerlilik koşullarını incelemeye çalıştık.

Bireysel İş Sözleşmeleri, Cezai Şart, Fesih Hakkının Sınırlandırılması.

The Penal clause that is regulated in the Turkish Code of Obligations No: 6098, serves the purpose of dissuading parties from breaching the contract. The penal clause is also applied in Labor Law, in order to prevent the injustice termination of labor contracts. In practice, it is used in fixed-term and minimum-term employment contracts. The aim of this study is to discuss the validity of the penal clause in personal employment contracts.

Personal Employment Contracts, Penal Clause, Limitation of the Right to Terminate the Contract.

Taraflar arasında yapılan sözleşmelerde, alacaklı, borçlunun sözleşmeden kaynaklanan ediminin yerine getirilmesi için çeşitli yöntemlere başvurabilir. Borçlunun sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmemesi halinde, alacaklının uğradığı zararı borçludan tazmin edebilmesi çoğu kez haksız fiil hükümleri dahilinde mümkün olabilmektedir. Alacaklının zararını tazmin edebilmesi de bu bakımdan haksız fiilin şartlarını ispatlaması açısından önem arz edecektir ve bunlardan en önemlisi de kusurun ispatı konusunda gündeme gelecektedir. Bu bakımdan uygulamada, alacaklının, olası bir ifa edilmeme haline karşı alacağını güvence altına almak amacıyla borçludan çeşitli teminatlar aldığı görülmektedir.

TBK m. 179 - 182 arasında düzenlenen cezai şart da böyle bir yöntem olup, alacaklı ile borçlu arasında mevcut olan bir sözleşmede, borçlunun edimini hiç veya gereği gibi ifa etmeme hali dolayısıyla ödemeyi üstlendiği ekonomik bir anlam ifade eden değer, taraflar arasında gerçekleştirilen hukuki işlem ile belirlenmektedir. Görüleceği üzere sözleşmelerle kararlaştırılacak cezai şartlarda, borçlunun edimini gereği gibi veya hiç ifa etmemesi hallerinde, borçlunun üstlendiği bu edim, borçluya borcunu ifa etmesini teşvik etmek yönünde bir işlev edinmektedir. Zira uygulamada sıklıkla cezai şartta yüksek meblağların kararlaştırılması, borçluyu ifadan kaçınmaya alıkoymaya yönelik teminat şeklinde işlev gördüğü anlaşılmaktadır.

Cezai şart, tarafların sözleşmeyle kararlaştırmaları nedeniyle sözleşmeye aykırılık halinde ispat külfetine katlanılmasına gerek olmamaktadır. Bu da alacaklıya kolaylık sağlayarak sözleşmeden kaynaklanan ediminin yerine getirilmesini yahut uğradığı zararın giderilmesi imkanını getirmektedir.

Çalışma konumuz açısından ise uygulamada işverenlerin iş sözleşmeleriyle çalıştırdıkları işçilerin sözleşmedeki edimlerini ifaya zorlayabilmek için cezai şart koşulunu iş sözleşmelerine getirebilmekte olduğunu görmekteyiz. Uygulamada iş sözleşmelerinde kararlaştırılan cezai şartlar, genellikle işverenlerin dayatmaları sonucu getirilen hükümlerden olup işçi aleyhine sonuçlar doğurabilmektedir.

Biz de çalışmamız kapsamında bireysel iş sözleşmelerinde kararlaştırılan cezai şart koşullarının geçerlilik koşullarını, hangi tip bireysel iş sözleşmelerine ne şekilde getirilebileceğini Yargıtay içtihatları doğrultusunda incelemeye çalışacağız. Çalışmamızın ilk bölümünde genel anlamda cezai şart kavramı ve unsurları üstünde durduktan sonra ikinci bölümde bireysel iş sözleşmelerinde kararlaştırılan cezai şart koşullarının geçerlilik koşullarına değineceğiz. Son bölümde de cezai şartın geçerli olarak kararlaştırılmış olup olmamasına göre cezai şartın hukuki sonuçları hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.

I. Cezai Şart Kavramı

Taraflar arasında yapılan sözleşmelerde, alacaklı, borçlunun sözleşmeden kaynaklanan ediminin yerine getirilmesi için çeşitli yöntemlere başvurabilir. Zira borçlunun sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmemesi halinde, alacaklının uğradığı zararı borçludan tazmin edebilmesi çoğu kez haksız fiil hükümleri dahilinde mümkün olabilmektedir. Alacaklının zararını tazmin edebilmesi de bu bakımdan haksız fiilin şartlarını ispatlaması açısından önem arz edecektir ve bunlardan en önemlisi de kusurun ispatı konusunda gündeme gelecektedir. Bu bakımdan uygulamada, alacaklının, olası bir ifa edilmeme haline karşı alacağını güvence altına almak amacıyla borçludan çeşitli teminatlar aldığı görülmektedir.

Bunlardan biri de cezai şarttır. TBK m. 179 - 182 arasında düzenlenen cezai şartta, alacaklı ile borçlu arasında mevcut olan bir sözleşmede, borçlunun edimini hiç veya gereği gibi ifa etmeme hali dolayısıyla ödemeyi üstlendiği ekonomik bir anlam ifade eden değer, taraflar arasında gerçekleştirilen hukuki işlem ile belirlenmektedir1 . Görüleceği üzere sözleşmelerle kararlaştırılacak cezai şartlarda, borçlunun edimini gereği gibi veya hiç ifa etmemesi hallerinde, borçlunun üstlendiği bu edim, borçluya borcunu ifa etmesini teşvik etmek yönünde bir işlev edinmektedir2 . Zira uygulamada sıklıkla cezai şartta yüksek meblağların kararlaştırılması, borçluyu ifadan kaçınmaya alıkoymaya yönelik teminat şeklinde işlev gördüğü anlaşılmaktadır3 .

Kural olarak her türlü borç ilişkisi için hazırlanabilen cezai şart, mahiyeti itibariyle ekonomik değer ifade eden meblağlar şeklinde kararlaştırılmaktadır. Ancak sadece parasal değerleri ifade eden borç ilişkilerinde cezai şartın belirlenebileceğini belirtmek de yanlış olur. Bununla birlikte cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelik çizmediği için aksinin kararlaştırılması mümkündür.

Yapılan tanımlamadan anlaşıldığı üzere cezai şart, asıl borçtan ayrı şekilde hukuki işlemle kararlaştırılmış borçlunun borcunu ifa etmesine yönelik bir nevi teminattır4 . Başlı başına bir edim konusu olmayıp asıl borcun kaderine bağlı bir görünüm çizer. Cezai şartın asıl borçtan bağımsız olması, onun fer'i niteliğe haiz olması sonucunu doğurur ve cezai şart asıl borcun geçerliliğine bağlanmış hale gelir5 . O halde asıl borcun geçersizliğinin anlaşıldığı hallerde cezai şartın da hüküm doğurmayacağını belirtebiliriz.

Bu bakımdan kumar borcu gibi eksik borçlar, konusu hukuka veya ahlaka aykırı sözleşmeler6 , irade bozukluklarının mevcut olduğu sözleşmeler, hükümsüzlükle sakat hale gelmiş sözleşmeler için kararlaştırılan cezai şartlar, asıl borcun bağlandığı sözleşmelerin geçersizliği nedeniyle hüküm doğurmayacaktır7 .

Zira TBK m. 182/2'de, "Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkansız hale gelmişse, cezanın ifası istenemez." hükmünün varlığı, bahsettiğimiz hususu açıklamaktadır.

Ceza koşulunun asıl borca bağlı fer'i bir borç olmasının diğer bir sonucu, asıl borcun bağlı olduğu şekil şartına tabii olmasıdır8 . O halde yazılı şekil şartının getirildiği sözleşmelerde, sözlü olarak yapılacak bir cezai şart anlaşması, geçersiz olacaktır. Örneğin kefalet sözleşmelerinin geçerlilik şartı TBK m. 582 gereği yazılılık ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihinin belirtilmesi esaslarına bağlanmıştır. Kefalet sözleşmesine eklenecek cezai şart koşulunun da yazılılık esasına tabi olması gerektiği açıktır.

Cezai şart, asıl borcu ihtiva eden sözleşme içinde veyahut ayrı olarak bir sözleşme şeklinde yapılabilir9 . Bu konuda herhangi bir sınırlama yoktur, ancak yasal düzenlemelerde bahsedildiği üzere cezai şartın şeklinin asıl sözleşmenin şekline bağlı olduğu unutulmamalıdır.

Cezai şartın bağlandığı borcun hiç veya gereği ifa edilmemesi halinde asıl alacağa bağlı fer'i nitelikteki cezai şart, muaccel hale gelerek bağımsız bir alacak konusu meydana getirecektir. Bu bakımdan artık cezai şart konusu alacak, ayrı şekilde icraya konu olabilecektir10 . Cezai şartın muacceliyet arz etmesinde, sadece asıl alacağa bağlı borcun hiç veya gereği gibi ifasının yapılamaması şartı aranmamaktadır. Burada aynı zamanda borçlunun kusuru neticesinde asıl alacağa bağlı borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemiş olması şartı aranmaktadır11 .

Cezai şart, tazminat şeklinde de kararlaştırılabilen bir ceza niteliğinde12 olup yukarıda yaptığımız açıklamalar doğrultusunda borçluyu ifaya zorlayan niteliklere sahiptir.

Cezai şartın birtakım unsurları bulunmaktadır ki, bunlardan biri asıl borcun varlığıdır.

Asıl borç, geciktirici ya da bozucu şarta bağlanmış olabilir13 . Kanunda bu konuda bir engelleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla cezai şartın kararlaştırıldığı anda asıl borcun ifa edilebilir düzeyde bulunmasına gerek yoktur. Önemli olan, taraflar arasında yapılmış sözleşmede, kanunun tanıdığı sınırlar dahilinde hukuken geçerli bir asıl borcun kararlaştırılmış olmasıdır. Bu bakımdan taraflar arasındaki asıl borç, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka aykırı nitelikler taşımamalıdır. Örneğin evlenme tellallığından doğan bir borç, eksik borç niteliğinde olacağı için kararlaştırılacak cezai şartın hiçbir hükmü olmayacaktır.

Yukarıda açıkladığımız üzere sadece parasal değerleri ifade eden borç ilişkilerinde cezai şartın belirlenebileceğini belirtmek yanlış olur. Neticede TBK m. 160 gereği alacaklının zarara uğramadığı hallerde dahi cezai şartın ifasının gerekmesi, böyle bir durumu olanaklı kılmaktadır. O halde her türlü borç ilişkisi için cezai şartın belirlenebileceğinden söz edebiliriz.

Cezai şartın ikinci unsuru, cezai şartın başlı başına ekonomik değer taşımasını gerektirir. Bu bakımdan cezai şartın para şeklinde kararlaştırılması şart değildir, ancak maddi değeri olan bir husus olması elzemdir. Dolayısıyla manevi değeri olan konuların cebri icra yoluyla tahsili de mümkün olmayacağından manevi değerlerin cezai şart biçiminde kararlaştırılması olanaksızdır14 .

Cezai şartın asıl borçtan bağımsız olmasının sonucu olarak ortaya çıkan cezai şartın fer'i nitelikte olmasının bir diğer sonucu, asıl borç hakkında ileri sürülebilen itiraz ve def'ilerin de cezai şarta karşı ileri sürülebilecek olmasıdır15 .

Cezai şartın bir diğer unsuru, ölüme bağlı tasarruflarla cezai şart kararlaştırmasının yapılamayacak olmasıdır16 . Zira ölüme bağlı tasarruflar, kanunda belirlenen hususlar açısından yapılabilmektedirler. O halde sağlar arası işlemler aracılığıyla cezai şartın kararlaştırılması gerekecektir.