Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Ratzenböck/Avusturya Kararı Çerçevesinde Ayrımcılık Yasağı ve Aile Hayatına Saygı

Die Entscheidung des europäischen Gerichtshofs für Menschenrechte in Sachen Ratzenböck gegen Österreich im Zusammenhang mit dem Diskriminierungsverbot und dem Recht auf Familienleben

Özdem ÖZAYDIN

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 26.10.2017 tarihli kararında AİHS m. 14 ve m. 8’i göz önünde bulundurarak, evli olmayan heteroseksüel bir çiftin, evlilik kurumu yerine bazı devletlerde sadece eşcinsel çiftler için öngörülmüş olan “tescil edilmiş beraberliğe” ilişkin başvurularının kabulünün mümkün olup olamayacağı hususunu ele almıştır. Bu bağlamda cinsel eğilim nedeniyle gösterilen farklı muamelenin ayrımcılığa yol açıp açmadığını ve bununla bağlantılı olarak böyle bir davranışın aile hayatına saygı hakkının ihlalini oluşturup oluşturmadığı hususunu AİHM söz konusu kararda açıklamıştır.

Ayrımcılık Yasağı, Aile Hayatına Saygı Hakkı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Heteroseksüel Çift, Eşcinsel Çift.

Der Europäische Gerichtshof für Menschenrechte hat sich in seiner Entscheidung vom 26.10.2017 am Maßstab von Art. 14 und Art. 8 der Europäischen Menschenrechtskonvention mit der Thematik beschäftigt, ob einem heterosexuellen Paar, das nicht verheiratet ist, die Eingehung einer Lebenspartnerschaft gestattet werden muss oder nicht. Dies geschah vor dem Hintergrund, dass die Eingehung einer Lebenspartnerschaft in manchen Ländern homosexuellen Paaren vorbehalten ist. Der Europäische Gerichtshof für Menschenrechte hat in diesem Zusammenhang in der vorliegenden Entscheidung geklärt, ob die unterschiedliche Behandlung aufgrund der sexuellen Neigung zu einer Diskriminierung führen kann und ob eine solche Behandlung zur Verletzung des Rechts auf Familienleben führen kann.

Diskriminierungsverbot, das Recht auf Familienleben, Menschenrechte, heterosexuelles Paar, homosexuelles Paar.

A. Giriş

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) m. 14 çerçevesinde bu sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır denilmektedir. Buna karşılık AİHS m. 8 uyarınca herkes özellikle özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

Somut olay aile hayatını kapsadığı takdirde, AİHS m. 8 tek başına uygulanabileceği gibi, AİHS m. 14, 8. madde ile bağlantılı olarak da uygulanabilir.

AİHM incelediğimiz kararda, daha önceki içtihatlarına atıf yaparak, AİHS m. 8 çerçevesinde gündeme gelen aile kavramının sadece evlilik kurumlarına bağlı olmadığını, diğer ailevi ilişkileri de kapsadığını belirtmektedir.1 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 26.10.2017 tarihli kararında2 AİHS m. 14 ve m. 8’i göz önünde bulundurarak, evli olmayan heteroseksüel bir çiftin, evlilik kurumu yerine bazı devletlerde sadece eşcinsel çiftler için öngörülmüş olan “tescil edilmiş beraberliğe” ilişkin başvurularının kabulünün mümkün olup olamayacağı hususunu ele almıştır. Bu bağlamda cinsel eğilim nedeniyle gösterilen farklı muamelenin ayrımcılığa yol açıp açmadığını ve bununla bağlantılı olarak böyle bir davranışın aile hayatına saygı hakkının ihlalini oluşturup oluşturmadığı hususunu AİHM söz konusu kararda açıklamıştır.

B. Olay

Bayan Ratzenböck ve bay Seydl yıllardır bir ilişki sürdürmektedirler. 2010 yılının şubat ayında çift Eingetragene Partnerschaft-Gesetz’e3 (tescil edilmiş hayat birlikteliğine dair yasa) dayanarak beraberliklerinin tescil edilmesini istemişlerdir. 17.3.2010 tarihinde Linz şehri belediye başkanı bu başvuruyu reddetmiştir. Çünkü yasalara göre tescil edilmiş beraberliğe sadece eşcinsel çiftler başvurabilmektedirler.

Bunun üzerine çift, tescil edilmiş beraberlik başvurusunun kabulü için, eyalet başbakanlığına başvuruda bulunmuştur. Bu başvuru da 18.8.2010 tarihinde reddedilmiştir.

Ardından, çift genel itibariyle kendilerinin eşcinsel çiftler ile eşit muamele görme hakkının bulunduğunu ve cinsel eğilimleri nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağı gerekçesiyle tescil edilmiş beraberliğinin kabulü için mahkemeye başvurmuşlardır.

Zira evlilik kurumunun tescil edilmiş beraberliğin yerini tutmadığını, tescil edilmiş beraberliğin evlilik kurumu ile kıyaslandığında çok daha modern ve kısıtlayıcı olmadığını ifade etmişlerdir. Bu bağlamda çift, şiddetli geçimsizlik sonucunda beraberliğin sona ermesi halinde, evlilik kurumu ile tescil edilmiş birliktelik durumunda hak ve yükümlülüklerin eş değer olmadığını savunmuşlardır.

22.9.2011 tarihinde ciftin itirazında sunduğu bu gerekçe mahkeme tarafından kabul görmemiştir. Mahkeme gerekçe olarak zaten heteroseksüel çiftlere evlilik kurumunun açık olduğunu, tescil edilmiş beraberliğin ise „ayrımcılığın önüne geçebilmek adına“ sadece homoseksüel çiftler için yasallaştırılmış olduğunu ve böylesine bir beraberliğin evlilik kurumu ile kıyas edildiğinde büyük oranda aynı etkiyi oluşturduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle heteroseksüel çiftlerin tescil edilmiş bir beraberliğe yönelik olan başvuruları reddedildiği durumlarda her hangi bir hak ihlali oluşturmadığını da ifade etmiştir.

Bunun üzerine çift olayı üst mahkemeye taşımıştır. Üst mahkemede aynı gerekçeler ile çiftin itirazını 27.2.2013 tarihinde reddetmiştir.