Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

E.Ç.A. Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararının İncelemesi

Examining the Individual Application of E.Ç.A

Özge SIRMA GEZER

Söz konusu karar başvurucunun daha önce işlediği hırsızlık suçuna ilişkin bilgilerin adli sicil arşiv kaydında ve Genel Bilgi Toplama Sisteminde tutulmasının Özel Hayatın gizliliğini ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiştir.

Kişisel Veri, Özel Hayatın Gizliliği, Anayasa Mahkemesi, Adli Sicil Kaydı, Arşiv Kaydı.

The decision was made by the Constitutional Court in relation to the alleged violation of the confidentiality of private life in the criminal record and in the General Information Collection System.

Personal Data, Confidentiality of Private Life, Constitutional Court, Criminal Record, Archive Record.

I. Olayın Özeti

Başvuru, hırsızlık suçlarına ilişkin bilgilerin adli sicil arşiv kaydında tutulması ve Genel Bilgi Toplama Sistemi'ne kaydedilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu işlediği üç ayrı fiilden dolayı eski Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümlerine göre hırsızlık suçu kapsamında İzmir Asliye Ceza Mahkemesinin kararıyla ağır para cezaları ile cezalandırılmış ve başvurucunun cezaları ertelenmiştir. Başvurucunun adli sicil kaydının silinmesi talebiyle yaptığı başvuru üzerine İzmir Asliye Ceza Mahkemesi tarihli kararıyla tecilli cezanın işlenmemiş sayılarak adli sicil kayıtlarından silinmesine karar vermiştir. Başvurucu Genel Bilgi Toplama (GBT) Sistemi'nde bulunan kaydının silinmesi talebiyle Emniyet Genel Müdürlüğüne müracaat etmiştir. Başvurucunun dilekçesi idarenin ilgili birimleri tarafından başvurucu hakkındaki adli sicil kaydının düzenlendiği İzmir İl Emniyet Müdürlüğüne iletilmiştir. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Bilgi Toplama Yönergesi (Yönerge) gereğince başvurucu hakkındaki bilgi formlarının iptal edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu yazı başvurucuya tebliğ edilmiştir1.

II. Hukuki Problem

Söz konusu karardaki hukuki sorun, başvurucunun daha once işlediği ve adli sicil kaydından silinen sabıka kaydının GBT kayıt sisteminde tutulmasının özel hayatın gizliliğini ihlal oluşturup oluşturmayacağıdır.

III. Merci Görüşleri

Başvurucu, GBT sisteminde bulunan kaydının silinmesi amacıyla İçişleri Bakanlığı aleyhine Ankara İdare Mahkemesinde iptal davası açılmış; ancak bu başvuru mahkeme tarafından reddedilmiştir. Mahkeme kararında İçişleri Bakanlığı tarafından çıkartılan bir Yönerge'de yer alan hükümlere yer verilmiştir. Kararda; kamu güvenliğinin ve suç ve suçluyla mücadelenin etkin şekilde sağlanması amacıyla Yönerge ile bazı suç tiplerinden hüküm giyenler hakkında GBT sistem kaydının nasıl tutulacağının düzenlendiği belirtilmiştir. Bu nedenle hırsızlık suçundan cezalandırılan başvurucu hakkında tutulan GBT sisteminden kaydının silinmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin hukuka aykırı olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun temyiz istemi Danıştay Onuncu Dairesinin kararıyla reddedilerek hüküm onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin kararıyla reddedilmiştir. İçişleri Bakanlığı Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru kararına cevaben yazdığı yazıda ilgili yönergenin “hizmete özel” dereceli olması nedeniyle kamuya açık olmadığını, söz konusu bilgilerin kolluk kuvvetlerine suç ve suçlularla mücadele çalışmalarında istihbarat kaynağı olarak idarenin vatandaşlarla ilgili yürüttüğü (silah ruhsatı, sürücü belgesi ve pasaport işlemleri, kamu hizmetlerinden men cezalarının takibi gibi) iş ve işlemlerde kullanıldığını, bunun yanı sıra ilgili programın esas olarak İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk birimlerince kullanılmakla birlikte Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı bünyesinde bulunan birimler ile yapılan protokoller gereği bilgi paylaşımı yapıldığı da belirtilmiştir2 .

Adli sicil arşiv kaydının tutulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia bakımından başvurucu; yirmi yıldan beri ticaretle uğraştığını, adli sicil belgelerinde arşiv kayıtlarına yer verilmesi nedeniyle tüm resmi işlemlerde ve esnaf odası faaliyetlerinde kendisine adli sicil kaydı silinmemiş gibi muamele yapıldığını belirtmektedir. Başvurucu ayrıca arşiv kaydının silinmemesi nedeniyle çeşitli imkanlardan yararlanamadığını, bu durumun kendisine sınırlama getirdiğini belirterek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Söz konusu iddiaya ilişkin Bakanlık görüşünde; benzer başvurularda AİHM tarafından, kişinin rızası olmaksızın hakkında kişisel veri toplanması, saklanması ve kullanılması hususunun Sözleşme'nin 8. maddesi bağlamında değerlendirildiği ifade edilmiştir. Müdahalenin demokratik toplum düzeninde zorunlu bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı değerlendirilirken göz önünde bulundurmak üzere AİHM önüne benzer ihlal iddialarıyla yansıyan dava ve karar örneklerine yer verilmiştir. Bakanlık görüşünde, adli sicil arşiv kaydının tutulmasıyla ilgili değerlendirme yapılmamıştır. Ancak bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunlu olduğuna, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerektiğine değinilmiştir. Ayrıca başvurucunun açtığı davanın konusu ile bu başlık altında yer verilen şikayet konusu aynı nitelikte olmadığına; açılan davanın konusunun "GBT sisteminden kaydının silinmesi talebinin reddi" işlemi, şikayet edilen hususun ise adli sicil arşiv kaydının silinmemesi olduğunu belirtmiştir. Bakanlık savunmasında başvurucunun, ilk derece mahkemesi önünde ileri sürmediği iddiaları Anayasa Mahkemesi önünde ileri sürdüğünü bu sebeple de başvurucunun 5352 sayılı Kanun kapsamındaki taleplerini öncelikle Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne iletmesi gerektiğini ve buna göre somut olayda başvurucunun adli sicil arşiv kaydının tutulmasıyla ilgili olarak hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğunu dile getirmiştir. Tüm bu gerekçelerle Bakanlık başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiğine değinilmiştir3 .

GBT kaydı nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası bakımından başvurucu; hakkında uzun yıllar önce yürütülen ceza yargılamasına ilişkin bilginin GBT sistemine kaydedildiğini, polis kontrollerinde kendisine karşı tutumun değiştiğini, aile bireylerinin yanında küçük düştüğünü, ilgili kaydın silinmesi hususunda idareye yaptığı başvuru ile bu hususta açtığı davanın reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 20. maddesinde tanımlanan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Söz konusu iddiaya karşı Bakanlık görüşünde; benzer başvurularda AİHM tarafından, kişinin rızası olmaksızın hakkında kişisel veri toplanması, saklanması ve kullanılması hususunun Sözleşme'nin 8. maddesi bağlamında değerlendirildiğine değinilerek; müdahalenin demokratik toplum düzeninde zorunlu bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı değerlendirilirken gözönünde bulundurmak üzere AİHM önüne benzer ihlal iddialarıyla yansıyan dava ve karar örneklerine yer verilmiştir4 .

Anayasa Mahkemesi anılan başvuruya ilişkin yaptığı değerlendirmede öncelikle Anayasanın 20’nci maddesine değinmiştir. Söz konusu maddede özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkı olduğuna değinilmiştir. Mahkemeye göre, Mahremiyet hakkı yalnız kalma hakkının yanında bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Kişinin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başka kimseler tarafından ulaşılamaması ve rızası dışında kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati bulunmaktadır. Söz konusu husus, bireyin kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir5 .

Anayasa Mahkemesi incelemesinde kişisel veri kavramı üzerinde de durup daha önce verdiği kararlara da atıf yaparak; kişisel veri kavramının belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade ettiği kabul etmiş, bu bağlamda adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgilerin değil telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler, iP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin kişisel veri kapsamında olduğunu kabul etmiştir. Mahkeme bu hususta Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesinin ikinci maddesine de atıf yapmıştır. Söz konusu madde, kişisel bilgiyi, belirli veya belirlenebilir gerçek bir kişiye ilişkin herhangi bir bilgi olarak tanımlamakta ve söz konusu verilerin özel nitelikte olması gibi bir unsur aramamaktadır.Tüm bu bilgiler ışığında başvurucunun başvuruya konu kayıtları mahkeme tarafından kişisel veri olarak kabul edilmiştir6 .

Mahkeme, başvurucunun ceza mahkumiyetine esas olan hırsızlık suçunun Yönerge'nin 9. maddesinin (b) fıkrasında yer alan suçlar arasında olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme ayrıca söz konusu verilerin polis ve idari merciler tarafından kullanılmasının gizlilik kurallarına tabi olduğu, açık şekilde belirlenmiş durumlarla sınırlı tutulduğu, ilgili bilgilerin toplanma, paylaşım, kullanım ve silinmesine ilişkin hususların ayrıntılı olarak düzenlendiğini dile getirmiştir. Tüm bunların dışında Mahkemeye göre, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve Türk Ceza Kanunu elde edilen bilgilerin amacı dışında kullanılmasını önleyecek ve kişilerin özel hayatına dair bilgilerin ve kişisel verilerin ifşa edilmesini önleyecek yasal güvenceyi sağlamaktadır. Mahkeme ayrıca başvurucunun somut olayda söz konusu verilerin toplanması, saklanması ve kullanılması hususlarında tespit edilen amaç dışında verilerden yararlanıldığına ya da özel yaşamı ve çalışma hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurduğuna ilişkin somut olgulara dayalı herhangi bir delilin ortaya konulamadığının altını çizerek, bu nedenlerle başvuruya konu müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı söylenemeyeceği gerekçesiyle Anayasanın 20’nci maddesinde yer alan Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmediğine karar vermiştir7 .