Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bir Tutuklama Nedeni Olarak “Yeniden Suç İşleme Tehlikesi”

“Danger of Recidivism” as a Ground for Detention

Mehmet ÖKMEN

Temel hak ve hürriyetlerin en önemlilerinden olan kişi hürriyeti ve güvenliğini doğrudan etkileyen koruma tedbirlerinden olan tutuklamaya ilişkin düzenlemelerin, hâkime tutuklama kararı verirken, tutuklamayı denetlerken veya tutuklama süresini belirlerken geniş takdir yetkisi verdiği bilinmektedir. Bununla birlikte, “suç işlenmesinin veya tekrarının önlenmesi” şeklinde bir tutuklama nedenine mer’i ceza muhakemesi hukukunda açıkça yer verilmemesi nedeniyle defalarca aynı suçu işleyen bir kimsenin toplum için tehlike arz etmesine rağmen tutuklanmama ihtimali her zaman bulunmaktadır.

Tutuklama tedbirinin düzenlenmiş olduğu 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun2 (CMK) 100. maddesinde tutuklama nedenleri arasında “suç işlenmesinin önlenmesi” amacına yer verilmemiştir. Bu kapsamda çalışmamızın gayesi, genel olarak tutuklama nedenleriyle birlikte özel olarak “suç işlenmesinin önlenmesi” konusu üzerinde durmak ve bu konuya ilişkin mukayeseli hukuk düzenlemeleri hakkında genel bir bilgi sunmaktır.

Tutuklama, Kuvvetli Suç Şüphesi, Yeniden Suç İşleme Tehlikesi, Tutuklama Nedeni, Koruma Tedbiri.

Detention is among the security measures which directly affect the “personal freedom and security” one of the most important fundamental rights and freedoms. It is known that the regulations concerning detention grant the judge a broad scope of discretion in deciding for detention, supervising the detention or defining the duration of the detention. However, there is always the possibility that a person who commits the same offence repeatedly and thus endangers the society is not detained because a ground for detention such as “prevention of offending or repeating offence” is not governed under the positive criminal procedure law.

In accordance with article 100 of current Criminal Procedure Code No. 5271 date on 4 December 2004 which regulates the detention measure, “prevention of offending” is not enumerated among the grounds for detention. In this regard, our study aims to emphasize, in general, on the grounds for detention and, especially, on “prevention of offending” and to provide general information concerning the comparative law regulations on this issue.

Detention, Strong Suspicion, Danger of Recidivism, Ground for Detention, Security Measure.

Giriş

Tutuklama, suçluluğu konusunda henüz kesin hüküm bulunmayan, ancak suç işlediği şüphesi kuvvetli olan kişinin özgürlüğünün hâkim kararıyla geçici olarak kısıtlanması sonucunu doğuran bir soruşturma ve kovuşturma tedbiridir. Tutuklamanın temel amacı, ceza muhakemesinin gerçekleştirilebilmesi veya yargılama sonunda verilecek muhtemel bir mahkûmiyet kararının yerine getirilebilmesidir.1

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) “Özgürlük ve Güvenlik Hakkı” başlıklı 5’inci2 maddesinde, kişi özgürlüğünün keyfi sınırlamalara karşı korunması düzenlenmiş; tutuklama, kişi özgürlüğünün hukuka uygun olarak kısıtlanabileceği istisnai haller arasında sayılmıştır. Bununla birlikte, kişi özgürlüğünü kısıtlayan en ağır tedbir olması nedeniyle koşullarının mutlaka kanun ile düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapılarak, buna aykırı tutuklama tedbirine başvurulmasının, İHAS’ın 5. maddesinin ihlali sonucunu doğuracağı belirtilmiştir.3 Sözleşmenin 5. maddesiyle asgarî özgürlük ve güvenlik hakkının sınırları çizilmiştir. Sözleşmeci devletler, bu maddede sayılan hakların ilerisinde kânunlar çıkarabilirler. Ancak, bu maddenin kapsamını daraltıcı düzenlemeler getiremezler. Kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılıp bırakılmayacağı belirlenirken; kişinin içinde bulunduğu somut durum, önlemin türü, süresi, etkileri ve uygulanma biçimi gibi etkenler göz önüne alınır.

Türk hukukunda tutuklamaya ilişkin kanuni düzenlemeler, İHAS’ın 5. maddesiyle ve bu maddeyi esas almak suretiyle karar veren İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin4 (AİHM) içtihatlarıyla uyumludur.

Ceza yargılamasındaki koruma tedbirlerinin amacı dikkate alındığında tutuklama, kendisine benzeyen önleyici tedbirlerden ayrılmaktadır. Önleyici tedbirler, suç şüphesi olmamasına rağmen bir tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla kullanılan tedbirlerdir. Bu tedbirler, suç öncesi uygulanır ve ceza yargılaması kapsamında değildir. Örneğin, durdurma ve kimlik sorma, muhafaza altına alma ve önleme araması gibi tedbirler, bir tehlikenin ortadan kaldırılması amacına hizmet eder. CMK’da düzenlenen koruma tedbirleri ise suç şüphesinin ortadan kaldırılması ve yargılama sonunda tesis edilecek hükmün etkisiz kalmasının önlenmesine yöneliktir. Koruma tedbirlerinin uygulanmasının temel amacı, etkin bir ceza soruşturması veya kovuşturması yürütülmesi, delillerin hukuka uygun olarak eksiksiz elde edilmesi veya karartılmaması, şüpheli veya sanığın ele geçirilmesi ve bu yolla ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşmanın sağlanmasıdır. Koruma tedbirleri soruşturma veya kovuşturma sürecinde uygulanan ve sonuçları çok ağır olan tedbirlerdir.

Ceza muhakemesi hukukunda kural olarak sanığın lehine veya aleyhine kıyas serbest ise de bu kuralın iki istisnası vardır. Bunlardan birincisi tutuklama gibi özgürlüğü daraltan normlarda kıyas yapılamaz. CMK’nın 100. maddesindeki tutuklama nedenleri bakımından kıyas yapılamaz. Bir başka anlatımla, tutuklama nedenleri kıyas yoluyla genişletilemez.5 İkincisi ise istisnai normlarda da kıyas yapılamaz. Buna örnek olarak tanıklıktan çekinme hakkı olanlar verilebilir. Tanıklıktan çekinme hakkı olanlar CMK’da açıkça sayıldığından, kıyas yoluyla tanıklıktan çekinme hakkının kapsamı genişletilemez.

Biz çalışmamızda, günümüz pozitif ceza muhakemesi mevzuatımızda yer almayan bir tutuklama nedeni olan “yeniden suç işleme tehlikesi” üzerine açıklamalarda bulunmaya çalışacağız.

I. Tutuklama Kurumu ve Koşulları

Tutuklama, muhakeme hukuku açısından zorunlu olan hallerde hâkimin verdiği karara dayanılarak henüz bir yargı kararı ile hürriyeti kaldırıcı cezaya mahkûm olmadan bir kişinin hürriyetinin kaldırılması, başka bir ifadeyle tutuklu durumuna sokulması ve tutukevi adı verilen yere konulmasıdır.6

Ceza muhakemesinde en önemli koruma tedbirlerinden olan tutuklama, bir hâkim kararıyla Anayasada ve kanunlarda belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle bir kişinin (şüpheli veya sanığın7 ) henüz suçluluğu hakkında kesin karar verilmesinden önce özgürlüğünün geçici olarak kaldırılmasıdır.8

Tutuklama; kaçma veya delilleri karartma yönünde hakkında çok kuvvetli şüpheler bulunan kişinin bireysel özgürlüğünün önemli ölçüde kısıtlanması, sınırlandırılması ve ayrı bir statü içine konulmasıdır.9

Kanunlarımızda ve uluslararası belgelerde tutuklamanın açıkça bir tanımı yapılmamıştır. Sadece bu metinlerde tutuklamaya ilişkin genel esaslar belirtilmiş ve bir tutuklama tedbirine başvurulabilmesi için olması gereken hususlar belirlenmiştir.10

Doktrinde genel kabul gören ayırıma göre koruma tedbirlerinin özellikle de tutuklamanın özelliği, geçici oluşu ve araç oluşudur.11

Tutuklamanın araç olması, başka işlemlerin gerçekleşmesine yarayacak olmasıdır. Yakalama tutuklamanın, tutuklama ise sanığın muhakemede hazır bulunmasını sağlamanın, delillerin ortaya konulabilmesinin veya muhtemel hapis cezasının infazının yapılabilmesinin aracı olduğu için hepsi birden ceza muhakemesinin nihai amacının araçlarıdır.12

Tutuklama tedbiri başlı başına bir amaç değil, araç olduğu için niteliği gereği geçicidir.13 Amaca ulaşınca derhal sona erer veya erdirilir. Kural olarak, hükme kadar devam etmez. Amacın gerçekleşmesi ile sınırlı olmak zorundadır.14 Örneğin, delilleri karartma tehlikesi olduğu için tutuklanan bir şüpheli, deliller tamamen toplandıktan sonra serbest bırakılmalıdır.

Anayasamızda tutuklamayı kimin, hangi nedenlerle yapabileceği belirtilmiştir. “Tutuklanabilir” sözcüğü hâkimin Anayasa’da gösterilen nedenlerle tutuklama kararı verebileceğini ifade etmektedir. Anayasa Mahkemesi, 13/05/1963 tarihli bir kararında ağır cezalık suçlarda sanığın her halükârda tutuklanacağı yolunda bir sonuca varılamayacağını, aksinin ortaya konulabileceğini, bu nedenle tutuklama mecburiyetinin olmadığını belirtmiştir.15 Tutuklamanın ihtiyari sayılması ve takdir yetkisinin hâkime verilmiş olması, hukuk devleti ilkesinin gereğidir.

Tutuklama ile başka bir koruma tedbiri olan suç şüphesi altındaki bir kişinin yakalanıp yetkili makamlarca gözaltına alınması arasındaki en önemli fark, tutuklamanın hâkim kararıyla olmasıdır. Bundan başka gözaltında 24 saat (toplu işlenen suçlarda 4 gün) gibi kısa bir süre öngörülmüşken, tutuklamada 6 ay ve hatta uzatmalarla 5 ya da 7 yıllık süreden söz edilmiş olması da önemli bir fark olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirtmek gerekir ki, tutuklama ceza gibi hatta ondan daha ağır etkileri olan bir koruma tedbiridir. Bu sebepledir ki, Anayasada ve CMK’da tutuklamaya sadece ve sadece hâkim tarafından karar verilebileceği belirtilmiştir.16

Sadece bir koruma tedbiri olan tutuklama, ön alma veya peşin ceza değildir. Başlı başına bir amaç değil, araçtır, aynı zamanda geçicidir. Tutuklama tedbirinde cezanın özelliklerinden olan önleme ve uslandırma nitelikleri bulunmamaktadır. Tutuklama kişi üzerinde bir etki göstermekle birlikte bu etki, tutuklamanın amacı değil, yan tesiri veya sonucudur.17

Tutuklamanın amaçlarından birisi, şüpheli veya sanığın muhakemede hazır bulunmasını sağlamak ve kaçmasını önlemektir. Böylelikle maddi gerçeğe ulaşabilmek için delillerin karartılması önlenecek ve verilen mahkûmiyet kararı infaz edilebilecektir. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimlerinin önlenmesi de tutuklamanın amaçlarındandır. Tutuklama tedbirinin uygulanması suretiyle etkin bir ceza soruşturma ve kovuşturması yürütülecek ve bu yolla ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşılabilecektir.18 Bu sebepledir ki, ceza yargılamasının en önemli süjesi olan şüpheli veya sanığın, maddi gerçeğe ulaşılmasının engellenmesi yönündeki muhtemel faaliyetlerinin önüne geçmek amacıyla kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı kısıtlanmaktadır. Ancak, bu kısıtlama sanığın en doğal hakkı olan masumiyet karinesinden yararlanmasına engel olmamalıdır. Hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmadıkça herkes masumdur. Bu da demektir ki, hiç kimse hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmadıkça suçlu olarak gösterilemez, ilan edilemez ve cezalandırılamaz.19Masumiyet karinesi” ilkesinin tamamlayıcısı olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de mahkûmiyet kararı verilmesi için tüm şüphelerin ortadan kaldırılmasını, yani suçun ve failin kesin olarak ortaya konulmasını gerektirir.20

Anayasamız, yetkili hâkimin önüne çıkarılmak gayesi ile yapılan yakalama ile yetinmemiş, daha ileri giderek, hâkimin tutuklama kararı vermesini de düzenlemiş ve bunun da gayelerini belirtmeye çalışmıştır. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirtiler bulunan kişi, ancak kaçmayı veya delillerin yok edilmesini, gizlenmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadı ile veya bunlar gibi tutuklamayı gerektirebilecek ve kanunla gösterilen diğer hallerde hâkim kararı ile tutuklanabilir.21

Tutuklamanın kanunda belirtilen amaçlar dışında bir amaçla uygulanması hukuka aykırıdır. Bu çerçevede özellikle, ceza infaz kurumunda bulunmanın zorlayıcı etkisinden yararlanmak, başka bir ifadeyle cezalandırmak gibi bir amaç kesinlikle kabul edilemez.22

Tutuklama, öne çekilmiş bir cezalandırma değildir ve bunu da amaçlamamalıdır. Aynı şekilde tutuklama, şüphelinin veya üçüncü kişinin ifadelerini etkileme yöntemi değildir ve bunun için veya soruşturmayı kolaylaştırmak amacıyla kullanılmamalıdır.23

Tutuklama nedeninin varlığı halinde ayrıca, kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu gösteren olgular aranmak suretiyle, tutuklanmanın gerçekte istisnai olarak başvurulabilecek bir koruma tedbiri olması sağlanmıştır.24

Tutuklama, doğrudan doğruya kişi özgürlüğüne yönelik koruma tedbiri olduğundan, toplumlarda bu kuruma karşı sürekli sınırlandırma ve keyfi uygulamaları önleme arayışı olmuştur. Nitekim insanlık tarihine geçmiş belli başlı devrim bildirgelerinin tümünde bir güvenlik ilkesinin, yani kişilerin keyfi olarak tutuklanmasını ve cezalandırılmasını engelleme ilkesinin yer aldığı gözlemlenmektedir. Daha 1215 tarihinde İngiltere'de yayınlanan Magna Carta Libertatum’un 39. maddesinde, “eşitlerinin yasal bir hükmü ya da bir ülke yasası bulunmaksızın hür bir kişi tutuklanamaz ya da hapsedilemez” denilmiştir.25

09/05/1985 tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararının (R-80-11) 5 no.lu ilkesi uyarınca adlî makamlar, tutuklama kararı verilip verilmeyeceğini araştırırken, her davanın koşulları ve özellikle duruma göre; isnat edilen suçun niteliğini ve ağırlığını, belirtilerin önemi ve sanık aleyhindeki karinelerin kuvvetini, sanığın kişiliğini, adli geçmişini, kişisel ve sosyal durumunu ve özellikle toplumsal bağlarını, kişinin davranışını, özellikle önceki ceza yargılaması sırasında kendisine yüklenmiş olan ödevlere riayetini göz önünde tutmalıdırlar.

Tutuklamanın dayanağını teşkil eden İHAS’ın 5. maddesinde, herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı bulunduğu ve maddede belirtilen haller ile yasada belirlenen yollar dışında hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı belirtilmiş; bir suç işlediği konusunda geçerli şüphe bulunan veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olmak zorunluluğu inancını doğuran makul nedenlerin bulunması dolayısıyla, bir kimsenin yetkili merci önüne çıkarılmak üzere yakalanabileceği ve tutuklu bulundurulabileceği ifade edilmiştir.

AİHM, kanuni dayanak olmaksızın tutuklama tedbirine başvurulmasının İHAS’a ve kanuni kesinlik ile keyfilikten korunma ilkelerine uymadığını kabul etmektedir.26

Anayasanın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı 19. maddesinde tutuklama koşulları, “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kanunda gösterilen nedenlere bağlı olarak hâkim kararıyla tutuklama yapılabilecektir.27 Bu maddenin amacı, bireyi keyfi bir şekilde özgürlüğünden alıkoymaya karşı korumaktır. Buna göre, herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir; kişi özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar ancak kanunda düzenlenen istisnai hallerde söz konusu olabilir. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

Türk hukukunda tutuklama tedbirinin kanuni dayanağını CMK’nın “Tutuklama nedenleri” başlıklı 100. maddesi oluşturmaktadır. Tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve Kanunda öngörülen tutuklama nedenlerinden birinin bulunması gerekmektedir.

Diğer yandan, tutuklamaya karar verilirken veya bu tedbir uygulanırken dikkat edilmesi gereken, tutuklamaya karar vermekle elde edilecek yarar ile bu surette ortaya çıkacak zarar arasında makul, akla uygun bir ölçünün bulunmasıdır.28 Başka bir deyişle seçilen araç, hedeflenen gayeyi gerçekleştirmeye elverişli ise yani o aracın yardımıyla gerçekleşmesinden korkulan tehlikenin yöneldiği hukuksal değer etkin bir şekilde korunabiliyorsa, isabetli bir araç seçilmiş demektir.29 Ölçülülük ilkesi, aşırılık yasağının bir yansımasıdır. Tutuklama koruma tedbiri ile sağlanması planlanan amaç adli kontrol tedbirlerinden biriyle de sağlanabilecekse, artık tutuklama haksızlığa sebep olacağından tutuklama yoluna gidilmemesi gerekecektir. Aksi halde, gerekenden daha ağır bir koruma tedbiri, tedbir niteliğinden uzaklaşıp ceza niteliğine bürünecektir. Bu da masumiyet karinesine aykırılık teşkil edecektir.

Hâkim tutuklama sebebinin varlığı halinde tutuklama kararı verip vermemekte tamamen serbesttir. Tabidir ki buradaki serbesti, keyfilik değildir. Hâkim bu takdir hakkını kanun hükümleri kapsamında değerlendirecek, örneğin delillerin karartılması söz konusu olacaksa tutuklama kararı verecek, deliller toplanmışsa bu nedenden dolayı tutuklama kararı veremeyecektir.