Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesi Hukukunda Gözlem Altına Alınma (CMK m.74)

The Mental Status Examination in Criminal Procedure Law (ART.74 of CPC)

Gökhan Yaşar DURAN

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 74’üncü maddesinde, ‘Gözlem Altına alınma (GAA)’ kurumuna yer verilmiştir. Bu kurum sadece şüpheli ve sanıklar bakımından uygulanmaktadır. GAA işleminin uygulanması, kanunda yazılı şartlarla, öncelikle hâkim veya mahkeme tarafından bu konuda verilecek bir kararı gerektirmektedir.Şüpheli veya sanıkların hâkim veya mahkeme kararıyla özgürlüklerinin kısıtlanmasını gerektiren GAA işlemin amacı; şüpheli veya sanıkların ceza veya duruşma ehliyetlerini etkileyen bir akıl hastalığına sahip olup olmadıklarının psikiyatri uzmanı tıbbi bilirkişilerce incelenmesidir. Bu inceleme neticesi, hâkim veya mahkeme tarafından; cezanın bireyselleştirilmesi veya davanın durmasına (CMK m.223/8) karar verilmesinde göz önüne alınacaktır.Makalemizde, maddenin düzenlenişi, GAA kurumunun koşulları, koruma tedbirleri ile karşılaştırılması, hukuki niteliği, karşılaştırmalı hukukta yer alan düzenlemeler, doktrindeki görüşler, yüksek mahkeme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin kararları ile birlikte incelenecektir.

Gözlem Altına Alınma, Akıl Hastalığı, Kusur Yeteneği.

‘The Mental Status Examination (MSE)’ is regulated under the law numbered 5271, Article 74 of the Criminal Procedure Code (CPC). This process is applied only to suspects and defendants. The application of the MSE process requires a verdict which is given by the judge or the court, in accordance with the conditions in the Code.The intent of the MSE process which limits the freedom of suspects or defendants by the judge or the court verdict is the examination by a psychiatric expert whether the suspect or the defendant has a mental illness affecting their capacity to be sued or criminal capacity. This examination will be taken into consideration when the judge or the court sentence to individual criminal responsibility or abatement of proceedings (Art. 223/8 of CPC).In this paper, the regulation of the article, conditions of the MSE, the comparison with the protection measures, the legal nature, the regulations in the comparative law will be examined together with the verdicts of the High Court and the European Court of Human Rights (ECHR).

The Mental Status Examination, Mental Illness, Competency to Stand Trial.

Giriş

Cezanın bireyselleştirilmesi akımı, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren gittikçe kuvvetlenerek bugünün ceza hukuku anlayışına tamamen hâkim olmuştur1 . Cezanın bireyselleştirilmesi, cezayı failin kişiliğine uydurmaktır. Hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif tedbirlerin uygulanması veya hürriyeti bağlayıcı cezaların daha isabetli bir şekilde bireyselleştirilebilmesi için öncelikle suçluyu iyi tanımak gerekir. Bunun için de suçlu şahsiyete nüfuz edilmelidir2 .

Suçlunun tanınması, çeşitli yönlerden muayenesini gerektirmektedir. Bugün birçok ülke, biyolojik, sosyal ve ruhsal bakımlardan suçluların muayenesi sistemlerini uygulamaktadır. Fakat bu muayenelerde, güdülen amacın, muayenenin yapıldığı zamanın ve muayene hususunda kullanılan yöntemlerin ülkeden ülkeye değiştiği görülmektedir3 . Nitekim konumuz olan gözlem altına alınma (GAA) kurumu, ‘psikiyatri ve hukukun, birbirinden farklı muhakeme ve davranış tarzlarının ortak sorunlarını birbirine bağlaması noktasında’4 , suçlunun ruhsal olarak muayenesi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Failin ceza hukuku sorumluluğunun tespitinde, ‘ceza’ izi ile ‘güvenlik önlemi’ izi (iki izlilik ilkesi) arasındaki sınır çizgi, failin kusur yeteneğine göre belirlenecektir5 . Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında hükmedilecek güvenlik tedbirinden önce, failin gerçekten bu durumda olduğu belirlenmelidir. Bu husustaki tespit, failin kusur yeteneğinin tespitine ilişkin bir bilirkişi incelemesini gerektirecektir6 . Zira suçun yapısı içinde ceza belirlenirken önce işlenen fiilin haksızlık içeriği, sonra gerçekleştirilen haksızlık dolayısıyla kişinin kusuru, kusurluluk durumu göz önünde bulundurulmalıdır. İşlenen suçun ifade ettiği haksızlık içeriği bakımından ilk olarak temel ceza7 , Türk Ceza Kanunu (TCK) m.61/1’inci fıkrasında gösterilen ölçütlere göre belirlenecektir8 . Daha sonra cezanın bireyselleştirilmesi aşamasında, ceza sorumluluğunu azaltan veya ortadan kaldıran bir nedenin9 varlığından şüphe edilmesi halinde, akıl hastalığı gibi failin kusuruna etki eden nedenlerin belirlenmesi gerekecektir. Böylece kişinin işlediği suçtan dolayı kusurlu olması aynı zamanda faile verilecek cezanın da meşruluk zeminini oluşturacaktır10 . Zira evrensel hukuk tarafından da kabul edilen ‘kusur’ ya da ‘kusursuz ceza olmaz (nulla poena sine culpa)’ ilkesine göre, gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla kusurlu sayılmayan kişiye ceza verilemez. Ancak bu kişinin işlediği fiil, haksızlık ve dolayısıyla suç teşkil etme özelliğini devam ettirdiğinden, şayet tehlikelilik hali söz konusuysa, bu kişi hakkında uygulanacak yaptırım çeşidi, koruma ve ıslah amaçlı olarak güvenlik tedbiri olacaktır11 .

Hemen belirtelim ki, akıl hastası sanıklar bakımından uygulanabilecek güvenlik tedbiri, TCK’nın ‘Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri’ başlığı altında 57’nci maddesinde düzenlenmiştir. Aslında güvenlik tedbiri de bir yaptırımdır. Bu yaptırımın kişiye uygulanabilmesi için de, bir muhakeme yapılmalıdır12 .

Failin, işlemiş olduğu fiilden sorumlu tutulabilmesi için gerekli kişisel nitelikler olarak tanımlayabileceğimiz kusur yeteneği, fiilin haksızlık içeriğini anlayabilme ve davranışları da buna göre yönlendirmeyi gerektirir13 . Kusurluluk ya da kusur yargısı, gerçekleştirdiği haksızlıkla ilgili olarak faildeki iradenin oluşum şartlarının tespiti ve bu tespite binaen gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla failin şahsen muaheze edilip edilmemesi konusundaki yargıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, örneğin, işlediği fiilin hukuki anlam ve muhtevasını idrak edemeyecek derecede aklî bozuklukla malûl bir akıl hastasının bir insanı öldürmesi halinde, işlenen fiil bir suç teşkil etmekle birlikte failin kusur yeteneği olmadığı için kusurundan bahsetmek mümkün olmayacaktır14 . Kusurun belirlenmesinde daha çok kişinin irade kabiliyetinin yokluğu veya zayıfladığı noktasına dayanılmaktadır. Kişinin idrak ve/veya irade kabiliyetine sahip olup olmadığı, mücerret bir şekilde değil; ancak gerçekleştirdiği muayyen belli haksızlık açısından tayin edilecektir. Örneğin, bir kleptomani akıl hastasının işlediği hırsızlık suçu açısından irade kabiliyetinin mevcut olmadığı kabul edilebilirken, kasten yaralama suçu açısından aynı şeyi söylemek mümkün olmayacaktır15 .

İşte konumuz olan Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 74’üncü maddesinde düzenlenen GAA kurumu, şüpheli veya sanıkların akıl hastası olup olmadıklarına yönelik ceza ehliyetlerinin (kusur yeteneklerinin) saptanması maksadıyla, soruşturma evresinde Sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme kararıyla resmi bilirkişilerce yapılacak olan adli psikiyatrik muayene yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. GAA kurumu, ister taksirle ister kasten işlenen bir haksızlık olsun, uygulama şartları oluştuğu takdirde, tüm suç tiplerinin faillerine uygulanabilecektir.

Makalemizde, maddenin mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK) ve 5271 sayılı yeni CMK’da düzenlenişi, GAA kurumunun hukuki niteliği, koşulları, koruma tedbirleri ile karşılaştırılması gibi konular; doktrindeki görüşler, yüksek mahkeme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin kararları ve karşılaştırmalı hukuktan örnekler verilerek açıklanacaktır.

I. Maddenin Düzenlenişi ve 1412 Sayılı Mülga CMUK ile Karşılaştırılması

GAA kurumuna, 1412 sayılı mülga CMUK’ta, ‘Sanığın şuurunun tetkiki’ başlıklı 74’üncü maddesinde yer verilmişken, bu kurum 5271 sayılı yeni CMK’nın yine 74’üncü maddesinde bu kez ‘Gözlem Altına Alınma’ başlığı altında yeniden düzenlenmiştir16 .

1412 sayılı mülga CMUK’un, ‘Ehlihibre17 ve Keşif’, başlıklı Yedinci Fasıl 74’üncü maddesi, 18.11.1992 tarih 3842 sayılı Kanun’la önemli bir değişikliğe uğradı. 3842 sayılı Kanun’la yapılan bu değişiklikten sonra, maddenin 1’inci fıkrasındaki “gözaltına alınmasına” ibaresi ile 3 ve 5’inci fıkralarında yer alan “gözaltına alma” ibareleri, “gözlemine” ve “gözlem altına alınma” olarak değiştirildi18 . Böylece bu değişiklikten önce sanıkların GAA için sanık hakkında gözaltı kararı verilmesi yeterliyken, değişiklikten sonra artık sanığın GAA için bu konuda hâkim veya mahkemenin bir karar vermesi gerekecekti.

3842 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik sonrasında, mülga CMUK’un ‘Sanığın şuurunun tetkiki’ başlıklı 74’üncü maddesi şöyleydi:

‘Tedavi ve muhafazaya hükmolunması veya Ceza Kanununun 47’nci maddesinin uygulanması bakımından yapılan incelemede, bilirkişinin teklifi üzerine Cumhuriyet savcısı ve müdafi dinlendikten sonra sanığın resmi bir müessesede gözlemine hazırlık tahkikatı sırasında Sulh hâkimi ve son tahkikat sırasında mahkeme tarafından karar verilebilir.

Sanığın müdafii yoksa, yardım için re'sen kendisine bir müdafi tayin edilir.

Sanık, gözlem altına alınma kararı aleyhine acele itiraz yoluna müracaat edebilir. Bu itiraz kararın yerine getirilmesini durdurur.