Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketici Hakem Heyeti Kararının 
İptali Islah Yoluyla İstenebilir mi?

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Hukuki Sorun

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 68’inci maddesinin birinci fıkrasına göre tüketici hakem heyetlerince verilen kararlara karşı tarafların, aynı Kanunun 70’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca tüketici mahkemeleri nezdinde itiraz davası açma hakları bulunmaktadır.

Bu makalede ele alacağımız sorun, söz konusu itiraz davasının müstakilen değil de mevcut alacak davasının ıslah edilmesi suretiyle ikame edilip edilmeyeceğine ilişkindir. Aşağıda konuyla ilgili derece mahkemesi kararı ile Yargıtay kararını alıntıladıktan sonra değerlendirmemizi yapmaya çalışacağız.

II. Mahkeme Kararları,

Çorum 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 29.03.2016 Tarihli ve E. 2015/2370, K. 2016/3153 Sayılı Kararı

Mahkememizde görülmekte bulunan Tüketicinin Açtığı Tüketici Kredisinden Kaynaklanan davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Çorum Valiliği Tüketici sorunları Hakem Heyetinin 06.01.2015 tarih ve 6320150000060/6998 karar sayılı kararı ile "şikayetli bankaca tüketiciden kredinin kullanımı esnasında faiz dışı gelir olarak tahsil edilen bedelin iadesi talebinin, talep edilen miktarın belli olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesine" kararı verildiğini, yaptıkları yazılı başvuru ile müvekkilin davalı bankadan kullandığı krediler/krediler için müvekkilden yapılan kesintileri gösterir hesap dökümü talep edildiğini, taraflarına bu belgeler davalı banka tarafından verilmediğini, sonrasında hakem heyetine başvuru yapılmış ve bu başvuruya da davalı banka yanıt vermediğini, istenilen bilgi ve belgeleri Hakem Heyetine sunmadığını, davalı banka belgeleri ne tarafımıza ne de hakem heyetine göndermediğini, hakem heyeti kesinti miktarı belli olmadığından görevsizlik kararı verildiğini, bunun yasa gereği ispat külfeti davalı bankaya ait olduğunu, tüketici ile banka arasında yapılan kredi sözleşmeleri tek taraflı, önceden bastırılmış matbu halde ve özellikle standart bir sözleşme olması nedeniyle içeriğine müdahale edilemediğini, tüketicinin krediye ihtiyaç duyması sebebiyle bankalar karşısında güçsüz konuma düştüğünü, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun çıkarılma amacı adından da anlaşılacağı üzere tüketiciyi bu gibi durumlarda koruduğunu, ayrıca 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun koruyucu hükümleri emredici niteliktedir ve bu hükümlerin aksini tüketici aleyhine kararlaştırmak butlan ile geçersiz olacağını, müvekkilinin, muhatap banka ile kredi sözleşmesi imzaladığını, ancak muhatap banka sözleşme örneğini taraflarına vermediğini, hatta ödenen kredi için yaptığı dosya masraflarını 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununa aykırı olarak taraflarından tahsil edildiğini, bu uygulamanın açıkça yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin belirtmesine rağmen, kredi sözleşmesi; tek taraflı, önceden bastırılmış matbu halde ve özellikle standart bir sözleşme olması nedeniyle, müvekkil içeriğine müdahale edemeyerek ödemek zorunda bırakıldığını, yapılan kredi sözleşmesi bir bütün olarak incelendiğinde imza kısımları hariç standart ve seri olarak matbu şekilde çıkarıldığı anlaşılacağını, kanun gereği korunmaya muhtaç olan tüketiciler 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununa aykırı olarak mağdur edildiğini, bankanın mahkemeye sunacakları belgeler incelendiğinde kesintilerin haksız olacağını, yapılan kredi sözleşmelerinde aslında bankaların kendi yapmış olduğu masrafları da yapılan hizmet karşılığında göstererek tüketiciden yani müvekkilden tahsil edildiğini, yapılan kredi sözleşmesi bir bütün olarak incelendiğinde imza kısımları hariç standart ve seri olarak matbu şekilde çıkarıldığı anlaşılacağını, bu konuda tüketicinin korunması hakkındaki kanun olmasa dahi Borçlar Hukukunun evrensel ilkelerinden olan sözleşme hürriyeti ilkesi ihlal edildiğini, borçlar hukuku genel ilkeleri arasında yer gösterilen, Sözleşmelerdeki irade hürriyeti ilkesi gereğince taraflar; kanunun emredici hükümlerine aykırı olmamak kaydı ile dilediği konularda, dilediği kişilerle, dilediği şekilde ve dilediği şartlarda sözleşme yapma hakkına sahip olduğunu, bu açıdan bakıldığında da banka ile yapılmış olunan kredisi sözleşmesi; tek taraflı, önceden bastırılmış matbu halde ve özellikle standart bir sözleşme olması nedeniyle içeriğine müdahale edilmeyeceği gerçeği de göz önüne alındığında, sözleşmelerdeki irade hürriyeti ilkesine ters düşmektedir ayrıca ve açıkça ihlal edildiğini, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu Borçlar Kanunun bir parçasıdır. Tüketicinin korunması hakkındaki kanunda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulduğunu, bu hükümler ışığında açıkça kanuna ve hukukun evrensel ilkelerine aykırı olarak müvekkilden; dosya masrafı, komisyon, kredi kullanımı, yeniden yapılandırma,%2’yi geçecek şekilde erken ödeme cezası vb. adlar altında büyük miktarlarda kesinti yapıldığını, davalı banka bu hukuk tanımaz tavrını gerek müvekkili adına taraflarınca bankaya yapılan yazılı başvuruya ve gerekse Tüketici Hakem heyetinin davalı bankadan yapılan kesintileri gösterir hesap hareket cetvelini istemesine rağmen, devam ettirdiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak ne kendilerine, ne de Hakem Heyetine bu belgeleri vermediğini, miktar belli olmadığı için de tüketici hakem heyeti görevsizlik kararı verdiğini, Hakem heyetinin bu görevsizlik kararı da usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı banka gerek kendileri ile yapılan yazılı başvuruya ve gerekse hakem heyetinin talebine rağmen hesap ekstresini vermeyerek müvekkilden "haksız şart mahiyetinde kesinti yaptığını kabullenmiş bulunduğunu,"Hakem heyeti haksız şartın iptaline karar vermesi gerekirken görevsizlik kararı verdiğini, teknik olarak hakem heyetinin kararı usul ve yasaya aykırı bulunsa da "haksız şartın iptaline" şeklinde ki hüküm ile "görevsizlik" şeklinde kurduğu hüküm arasında pratikte bir fark bulunmayacağını, her iki halde de miktar belli olmadığından Tüketici Mahkemesinde dava açma mecburiyetimiz hasıl olacağını, müvekkilden yapılan haksız kesinti miktarı; Yasa gereği mahkemeden önce hakem heyetine başvuru mecburiyeti sınırları içerisinde ise; hakem heyetine başvuruyu yapmış olmamız sebebiyle bu dava şartını da yerine getirmiş bulunduklarını, ancak hukukun üstünlüğü adına bu teknik tartışmanın yapılması yerinde olacaktır. Tüketici Hakem Heyeti kararında görevsizlik değil, haksız şartın iptaline şeklinde karar kurulması gerektiğini, çünkü; hala ellerinde bankanın müvekkilden haksız şarta dayalı yaptığı kesintiler veya tahsil edilen paralara ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını, bunun sebebi de yukarda ayrıntılı şekilde arz ettiğimiz üzere davalı bankanın hukuk tanımaz tavrı olduğunu, arz ve izah edilen sebeplerle öncelikle tüketici hakem heyetinin görevsizlik kararına itiraz ettiklerini, sonrasında iş bu dava ile belirsiz alacak davasını ikame ettiklerini, müvekkilin elinde herhangi bir bilgi ve belge de bulunmadığından davamızı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, davalı banka tarafından mahkemeye bu belgelerin ibrazından sonra alacağımız likit hale geleceğini, bu bakımdan fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ettiklerini, yasal olmayan haksız kesintinin tespiti ile, haksız olarak davalı banka tarafından müvekkillerinden tahsil edilen 10,00 TL'nin bilirkişi raporu sonrası fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutulması ile kesinti tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkillerine iadesini, yargılama ve vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP:

Davalı tarafa dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili 11/06/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; söz konusu davada da hakem heyeti kararının iptali talebi bulunmadığından, dava alacak davası olarak açıldığından, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dava dilekçesinde talep edilen alacaklar zamanaşımına uğradığından, zamanaşımı definde bulunduklarını, somut davanın, dava değeri olarak 10,00 TL’lik tutar gösterilerek belirsiz alacak davası olarak açılması HMK uyarınca mümkün olmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına göre HMK’nın 107. maddesi gereğince dava dilekçesinde davacının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmesi zaruri olduğunu, dava değeri olarak 10,00 TL gösterilerek belirsiz alacak davası da açılamayacağını, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak daha sonra istem sonucunun arttırılmasının veya azaltılması da kanuna aykırı olduğunu, öncelikle davanın esasa girmeden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davanın esasını kabul etmemekle birlikte, esas hakkında karar verilecekse, davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu tutar esas alınarak hüküm kurulması gerektiğini, davacının imzalamış olduğu sözleşmeye istinaden verilen krediyle ilgili dava konusu dosya masrafı ücretinin, bankanın hizmetleri karşılığında davalı yararına ve talebine istinaden yapılan kredilendirme işlemine yönelik olarak alınan; kredi açılış ücreti olduğu, dava konusu ücretin, bankacılık Kanununun 144 maddesi, Merkez Bankası tebliği ve davacının imzaladığı Tüketici Kredisi ve Teminat Sözleşmesinin 4.maddesine göre alındığı, buna ilişkin olarak şubelerde gerekli bilgilendirmelerin yapıldığı, ayrıca müşteri tarafından kredi kullanımından önce imzalanan, kredi ile ilgili sözleşme öncesi bilgi formunda yer alan, krediye ilişkin diğer ücret ve masraflarla ilgili olarak, masraflar kısmında bilgilendirme yer aldığının bilindiğini, kredinin kullanılması sırasında davacı hesabından, davacının talebi doğrultusunda sigorta bedeli alınmışsa; davacının talebiyle yapılan kredi hayat sigortasının davacı yararına bir uygulama olduğu tartışmasız olup, mevzuat ve yargı kararları açısından, hayat sigortası bedelinin iade edilmesi mümkün olmadığını, davacı tarafça iadesi talep edilen tutara kesinti tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine ilişkin talebin de müvekkil bankanın dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle ve faiz türü açısından hukuki dayanağı bulunmadığını, bu nedenle bu talebin de reddine karar verilmesini talep ettiklerini tüm bu nedenlerle, davacı tarafın talep konusu yaptığı alacak kalemleri davacı tarafın imzalamış olduğu sözleşme hükümlerine ve bankacılık yeknesak uygulamalarına uygun olarak gerçekleştirildiğini, bu nedenle davanın reddini talep ettiklerini beyan etmiştir.

DELİLLER:

Davalı bankanın cevap yazıları, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'nın kararı ve ekleri ve tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE ULAŞILAN KANAAT:

Dava; Tüketici Hakem Heyeti kararına itirazdır.

Davacı, Çorum Valiliği Tüketici Sorunları Hakem Heyeti İl Başkanlığına başvurmuş, Hakem Heyeti 25/02/2015 tarih ve 6320150000060/6998 sayılı kararı vermiştir.

Dosyamız içeriğindeki Tüketici Hakem Heyeti kararı ve banka tarafından gönderilen belgelere göre davacının (eski 4077 Sayılı Kanunun 3/e) 6502 Sayılı Kanunun 3/k maddesi gereğince tüketici olduğu anlaşılmıştır.

Tüketicinin, davalı bankadan tüketici kredisi çektiği ve yapılan işlemin 6502 Sayılı Kanunun 3/L gereğince tüketici işlemi olduğu görülmüştür.

6502 Sayılı Kanunun 4. maddesindeki hususlar ile 5. maddesindeki haksız şartlar gözetildiğinde;

Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir.

Tüketici Kanunun tüketicilere sağladığı en önemli haklardan biri bilgilendirme, aydınlatma hakkıdır. Bankalar kredi verdiklerinde masraf, komisyon ve tüm giderler dahil olmak üzere tüketiciyi bilgilendirmek zorundadırlar. Ancak bankaların mümkün olduğu kadar düşük oranda faiz oranları yaparak bilahare masraf, komisyon adı altında aldıkları ücretlerle faiz oranını dolaylı şekilde artırmaktadırlar. Tüketici mevzuatı yönüyle bu durumun kabulü mümkün değildir.

Davalı banka, sadece kredinin verilmesi için zorunlu olan masrafları tüketiciden isteyebilir. Kredi verilmesi için gereken zorunlu masrafların neler olduğunu bankanın ispatlaması gerekir. Aksi halde içeriği somutlaştırılmayan diğer ücret ve masraflar başlığı altında alınan maktuen belirlenen miktarın tüketiciden alınacağına dair hüküm yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğunun kabulü gerekir.

Her ne kadar Tüketici Hakem Heyeti davacıdan yapılan kesinti miktarının belli olmaması nedeni ile delil yetersizliğinden ret kararı vermiş ise de, yasal prosedür gereğince tüketicinin tüketici hakem heyetine başvurduğu, hakem heyetince miktarın belirsiz olması sebebiyle delil yetersizliğinden ret kararı verilip uyuşmazlığın çözülemediği, tüketici hakem heyetlerinin delil yetersizliğinden ret kararı vermeleri yerinde değilse de miktar gözetilerek Tüketicinin korunması hakkındaki kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağı, davacının yasal süresi içinde tüketici heyetine başvurmasına rağmen uyuşmazlığın hakem heyetince çözülemediği, bu sebeple mahkememizce işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Bu açıklamalar doğrultusunda taraflar arasında tüketici kredisi ilişkisini düzenleyen sözleşme imzalandığı, bu sözleşme sebebi ile davalı tarafça kullandırılan krediden masraf adı altında bir takım kesintiler yapıldığı, davalı banka davaya konu masraflara ilişkin herhangi bir belgeyi mahkememize ibraz edemediğinden, bu kesintilerin kredinin kullandırılması ve devamı için zorunlu masraflardan olduğunu ispatlayamadığı, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan masraf ve komisyonlara ilişkin hükmün haksız şart niteliğinde olup, bu tutarların davacıdan alınmasının akdi ve hukuki dayanağı bulunmadığı, ayrıca dosyanın bilirkişiye tevdii edildiği ve bilirkişinin raporunu sunduğu anlaşılmakla, davacının davasının kabulü ile, 12.534 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Gerekçesi Açıklanan Nedenlerle;

1- Davanın kabulü ile Çorum Valiliği Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'nın 25/02/2015 tarih ve 6320150000060/6998 sayılı kararının iptali ile 12.534 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

2- Başlangıçta harç alınmadığından Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 29,20 TL başvuru harcı ile 856,19 TL karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 885,39 TL'nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

3- Davacı tarafından yapılan 40,50 TL tebligat ve posta gideri ile 250 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 290,50 giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

4- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ye göre hesap edilen 1.504,08 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

5- Artan gider avansının talep aranmaksızın davacı tarafa iadesine (HMK 333 maddesi ile HMK Yönetmeliği'nin 47. maddesine istinaden)

Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, tebliğinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka yer mahkemesi aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24.11.2016 Tarihli ve E. 2016/16323, K. 2016/21848 Sayılı Kararı

Davacı, Çorum Valiliği Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yaptıkları başvuru sonucu Hakem Heyetinin 06.01.2015 tarihli kararı ile "şikayetli bankaca tüketiciden kredinin kullanımı esnasında faiz dışı gelir olarak tahsil edilen bedelin iadesi talebinin, talep edilen miktarın belli olmaması nedeniyle" görevsizlik kararı verildiğini, kullanmış olduğu kredi nedeniyle kendisinden haksız olarak kesintiler yapıldığını ileri sürerek yasal olmayan kesintilerin tespiti ile belirsiz alacak davası olarak 10,00 TL'nin kesinti tarihlerinden işeyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiş; bilahare davayı, Hakem Heyeti kararının iptali ve haksız kesintiler yönünden ıslah ettiğini belirterek, talebini 12.534 TL'ye çıkarmıştır.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile Çorum Valiliği Tüketici Sorunları Hakem Başkanlığı'nın 25/02/2015 tarih ve 6320150000060/6998 sayılı kararının iptali ile 12.534 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Davacı eldeki dava ile, davalı bankadan kullanmış olduğu krediler nedeniyle kendisinden farklı isimler altında tahsil edilen bedellerin iadesini istemiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının kullanmış olduğu krediler arasında 23.12.2010 tarihli KOBİ kredisi olduğu ve bu kredi nedeniyle tahsil edilen 350,00 TL'nin de davacıya iade edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ve bu kredi yönünden de talebin kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki; ticari krediler Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından ticari krediye ilişkin talep hakkında genel mahkemelerin görevli olduğunun kabulü zorunludur. Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek ticari kredi sözleşmesi nedeniyle yapılan kesintiler bakımından tefrik kararı verilerek davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılması, tüketici kredileri bakımından ise yargılamaya devam edilmesi gerekirken, bu ayrım yapılmaksızın Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2- Davacı, dava dilekçesi ile yasal olmayan kesintilerin tespiti ile belirsiz alacak davası olarak 10,00 TL'nin kesinti tarihlerinden işeyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiş; 29/03/2016 tarihli celse davacı vekili, davanın Hakem Heyeti kararının iptali ve haksız kesintilerin tespit edilerek iadesi yönünde ıslahını talep ederek, başlangıçtaki 10,00 TL'lik taleplerini 12.534 TL'ye yükselttiklerini beyan etmiş, Mahkemece bu talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 70/3 maddesi uyarınca taraflar Hakem Heyeti kararına karşı tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. Davacının başlangıçtaki talebi haksız kesintinin iadesi yönünde olup, ıslah suretiyle Hakem Heyeti kararının iptalini istenmesi mümkün değildir. O halde Mahkemece, Hakem heyeti kararının iptali yönündeki talebin reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

3- Her ne kadar Mahkemece, 09.02.2016 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş ise de; söz konusu bilirkişi raporu denetime ve hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde Mahkemece, davalının itirazlarını da karşılar şekilde yeni bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

4- Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, dördüncü bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,, peşin alınan 221,35 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’un 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.