Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Sözleşmenin Kurulmasından Sonra Korunması: Cayma Hakkı

Protection of the Consumer After Conclusion of the Distance 
Contract: The Right of Withdrawal

Ece BAŞ SÜZEL

Mesafeli sözleşmeler, tüketici hukukunda uygulama alanı yaygın olan ve sıklıkla da sorunlar doğuran bir sözleşme kurma yöntemidir. Bu sözleşme kurma yönteminin kendine özgü nitelikleri nedeniyle, bilgi asimetrisinden kaynaklanan tüketicilerin sözleşme kurma iradesini doğru oluşturamaması riski söz konusu olur. Bu nedenle de tüketicinin bu sözleşme kurma yöntemine karşı korunması gerekir. Mesafeli sözleşmelerde tüketiciyi koruyan en önemli mekanizmalardan biri olan cayma hakkı sayesinde, yanlış sözleşme kurma kararı veren tüketicinin bu sözleşme ile bağlı tutulmaması mümkün olur.

Mesafeli Sözleşme, Cayma Hakkı, Önceden Ödeme Yasağı, Ön Bilgilendirme Yükümlülüğü, Uzaktan İletişim Aracı.

Distance contract, which is a way of concluding contracts in consumer law, is likely to cause problems. Due to its own nature, there is a vital information asymmetries and thus consumers are in risk of giving the right decision regarding the conclusion of the contract. As a result the consumer should be protected while concluding distance contracts. The right of withdrawal, which is the most important protection mechanism in disctance contracts, protects the consumer who gives the wrong decision for the conclusion of that contract and the consumer who uses the right of withdrawal in time is free to walk away from this contract without any obligation.

Distance Contracts, Right of Withdrawal, The Ban of Advance Payment, Pre-Contractual Information, Distance Communication.

I. Genel Olarak

Cayma hakkı, 2011/83 sayılı Yönerge (Yönerge) ve Türk hukukunda TKHK m.48 ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği (Yönetmelik) ile ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Türk hukukunda var olan anılan yasal düzenlemelerin temeli, AB hukukunda yer alan düzenlemeler olduğundan, bu çalışma AB hukuku ve Türk hukukunu karşılaştırmalı olarak incelemeyi hedef tutmaktadır. Mesafeli yolla kurulan sözleşmelerde, bu hakkın tanınmasının iki temel gerekçesi vardır. Bunlardan ilki ve en önemlisi şüphesiz tüketicinin sözleşme hakkında yeterli bilgiye sahip olamaması olasılığının yüksekliğidir.1 Zira tüketici ne sözleşme kurduğu kişiyi ne de malı/hizmeti sözleşmenin kurulmasından önce değerlendirip inceleyemez.2 Dolayısıyla tüketicinin mesafeli kurulan sözleşmelerde, yanlış bir sözleşme kurma kararı vermiş olması, iradesinin düzgün oluşmaması ihtimali yüksektir. Bu bilgi asimetrisine dayalı sorunun çözümü gerekir.3 Bu nedenle de tüketiciye cayma hakkı tanınmıştır. Cayma hakkı sayesinde tüketici, hata ve benzeri kurumlara gerek kalmaksızın, sözleşme bağından kolayca ve bir gerekçe göstermeden sıyrılabilir.4

Cayma hakkı tanınmasının diğer gerekçesi ise, mesafeli yolla kurulan sözleşmelerin, fazla kolay kurulabiliyor olmasıdır. Tüketici, hiç aklında yokken bir teleshopping kanalında gördüğü anlatım ya da reklam sayesinde veya sosyal medyada gezerken karşısına çıkan bir linke tıklamak suretiyle, aslında aklında olmayan bir sözleşmeyi kurmaya yönlendirilebilmektedir. Bu şekilde sözleşmelerin fazla kolay ve yeteri kadar düşünülmeden kurulmuş olması da tüketiciye cayma hakkı tanınmasını gerektirir. Bunlara ek olarak, AB hukuku açısından bir gerekçe daha vardır. Mesafeli sözleşmeler, Avrupa Birliği ortak pazarın kurulmasına destek olurlar; zira tüketici rahatça farklı bir AB ülkesindeki satıcı ile mesafeli bir sözleşme kurabilir. İşte tüketicilerin bu tür işlemleri güvenle yapmasını sağlamak amacıyla tüketiciye cayma hakkı tanınmaktadır.5

Bu hakkın kullanılmasında, tüketicinin bir gerekçe göstermesine gerek yoktur (2011/83 sayılı Yönerge m.9(1) ve Yönetmelik m.9(1)). Herhangi bir sebeple, hatta sebepsiz yere tüketici cayma hakkını kullanabilir. Tüketicinin bu tür davranışı hakkın kötüye kullanılması yasağına çoğunlukla takılmayacaktır. Tacir tarafından bu yönde bir iddiada bulunulması, çok sıkı değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Zira yasal düzenleme, tüketicinin süresi içinde cayma beyanını ileri sürmesini, bu hakkın kullanılması için yeterli bulmaktadır. Alman Mahkemesi’nin de önüne gelen bir olayda, tüketici tacire aynı malı daha ucuza bulduğunu söylemiş ve önce aradaki fiyat farkını tacirden talep etmiştir.6 Bu talep tacir tarafından kabul edilmeyince, tüketici cayma hakkını kullanmıştır. Açılan davada tacir, tüketicinin cayma hakkını kötüye kullandığını, asıl amacın daha ucuza bulunan malı almak olduğunu ileri sürmüşse de, mahkeme cayma beyanının hangi amaçla ileri sürüldüğünün önemsiz olduğunu, bir gerekçe aranmadığını, süresi içinde ileri sürülen beyanın geçerli olacağını ve sonuçlarını doğuracağını kabul etmiştir. Nitekim doktrinde de, tüketicinin daha uygun fiyata aynı malı bulması gibi bir nedenin, cayma hakkının kullanılmasına engel olmayacağı kabul edilmektedir.7 Mahkemeye göre, tüketicinin bu hakkını kötüye kullandığının kabulü çok sınırlı hallerde olacaktır. Örneğin tüketici, tacire zarar vermek kastıyla sözleşmeyi kurup cayma hakkını kullanıyorsa, bu durumun tacir tarafından ispat edilmesi şartıyla tüketicinin cayma hakkını kullanması engellenebilir. Gerçekten de cayma hakkının kötüye kullanıldığı iddiası çok dar yorumlanmalıdır. Özellikle AB nezdinde, hangi üye ülkenin, hangi davranışı hakkın kötüye kullanılması sayacağı belli olamayacağından ve asıl amaç tüketicilerin sınır ötesi mesafeli sözleşme kurmalarını teşvik ederek ortak pazarı desteklemek olduğundan bu yorum yerindedir. Aksi durumda, farklı uygulamaların hukuki güvenliği sarsacağını da hatırlatmak gerekir.

Buna ek olarak, cayma hakkının kullanılmasına engel olacağından, tüketicinin bu hakkı kullanması bir ceza koşulu veya ek bir masraf ödenmesi8 şartına bağlanamaz. Önemle vurgulamak gerekir ki, cayma hakkı düzenlemesi emredici bir kuraldır ve sözleşmeyle aksi tüketici aleyhine değiştirilemez.9

II. Cayma Hakkının Kullanılması

2011/83 sayılı Yönerge m.9, TKHK m.48(4) ve Yönetmelik m.9, mesafeli sözleşmeler için tüketiciye cayma hakkı tanımaktadır. Buna göre, tüketici on dört günlük süre içinde, bir gerekçe göstermeden sözleşmeden cayabilir.10

On dört günlük süre, takvim günü ile hesaplanır.11 Bir diğer deyişle, hafta sonları veya resmî tatiller de bu sürenin içindedir. Bununla birlikte, sürenin bitiminin hafta sonu veya resmî tatile denk gelmesi halinde, ertesi gün, son gün olarak kabul edilecektir. Bu sürenin ne zaman başlamış sayılacağı, akdedilen sözleşmenin konusuna göre değişiklik gösterecektir. Bu husus aşağıda açıklanacaktır. Ancak öncelikle şunu ifade etmek gerekir; süre, süreyi başlatan olayı (örneğin sözleşmenin kurulmasını) takip eden gün başlar.12 Bir örnekle açıklamak gerekirse, 1 Ocak’ta sözleşme kuruldu ise, cayma hakkı 2 Ocak’ta başlar ve 15 Ocak gününün sonunda sona erer.

2011/83 sayılı Yönerge m.9(2) gereği, sözleşme bir mal satımına ilişkin ise, süre, malın tesliminden; bir işin görülmesine ilişkin ise sözleşmenin kurulmasından itibaren başlayacaktır. Ancak tüketicinin cayma hakkını kullanmak için sürenin başlamasını, yani malın teslim edilmesini beklemesine gerek yoktur.13 Bundan başka, düzenleme gereği, mal teslimi söz konusu olduğunda, bu malın tüketiciye veya onun yetkilendirdiği bir kişiye teslim edilmesi gerekir. Örneğin, tüketicinin yetkilendirmesi ile tüketicinin iş yerinde bulunan muhaberata, apartman görevlisine veya komşusuna yapılan teslimat da süreyi başlatacaktır.14 Düzenleme teslimin bir kişiye yapılmasından söz ettiğinden, örneğin posta kutusuna yapılan teslimin, tüketicinin hâkimiyet alanında olmasına rağmen cayma hakkını başlatmayacağı ifade edilmektedir.15

Bununla birlikte, bu üçüncü kişinin taşımacı da olamayacağı düzenlemede açıkça ifade edilmektedir (Yönerge m.9(2)(b)). Böylelikle cayma hakkına ilişkin sürenin, tüketiciden, muhtemelen onun haberi bile olmadan alınan bir yetkilendirme ile taşıyıcıya teslimle başlatılmasının önüne geçilmiştir. Bu sayede ortaya çıkması çok muhtemel bir haksız şart denetimine dahi yer bırakılmamıştır. Bu kuralın, hasarın geçişi kuralı ile de paralel olduğunu hatırlatmak gerekir. Zira hasar, malın, taşıyıcıya değil, tüketiciye teslimiyle geçer.

Sözleşme konusu maldan başka bir malın teslim edilmesi (aliud ifa) halinde ise, cayma hakkına ilişkin süre başlamayacağı gibi, bu malın iadesi masrafına da tüketici katlanmayacaktır.16 Ancak aliud ifa tüketicinin cayma hakkını kullanmasına da engel değildir; zira bu hakkın kullanılması için hiç bir şeyin teslim edilmiş olmasına dahi gerek olmadığını da hatırlatmak gerekir. Aynı prensip ayıplı olarak ifa edilen mallar açısından da geçerli olacaktır.17 Mal ayıplı olarak ifa edilmiş olsa da, tüketici süresi içinde cayma hakkını kullanabilecektir.

Türk hukukunda da Yönetmelik m.9(2), mal satımı ve hizmet ifası açısından aynı yaklaşımı benimsemiş ve sürelerin başlangıç zamanını tıpkı Yönerge’de olduğu gibi düzenlemiştir. Mal satımına ilişkin sürenin başlangıcı açısından ise, malın tüketici veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişiye tesliminden söz etmektedir. Yine AB mevzuatına paralel olarak, cayma hakkının kullanılması için tüketicinin malın teslim edilmesini beklemesine gerek yoktur. Taşıyıcıya teslimin süreyi başlatmayacağı da Yönerge’yle uyumlu olarak, Yönetmelik m.9(4)’de yer almaktadır.