Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Muris Muvazaası Nedeniyle Açılan 
Tapu İptal ve Tescil Davaları

Title Deed Action for Nullity and Registration Case Filed Due to 
Collision by Legator

Aydın TEKDOĞAN

Muris muvazaası, genel muvazaanın bir türü olan nisbi muvazaanın tipik bir şekli olup, miras hukukuna özgü bir kurumdur. Kaynağını daha çok Yargıtay İçtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas dayanağını 1.4.1974 tarih ve 1974/1-2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. Muris muvazaasında, mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı malın temliki hususunda anlaşmakta, ancak görünüşteki sözleşmenin niteliği değiştirilmektedir. Mirasbırakanın gerçek amacı bağış iken, genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bu amacı gizler. Bu makale, mirasbırakanın sağlığında mirasçılarından mal kaçırma kastıyla yaptığı temliklerin iptal edilebilme şartlarına ilişkindir.

Mirasbırakan, Mirasçı, Tasarruf, Muvazaa, Tapu İptali, Tescil.

Legator’s collision is a typical type of proportional collision which is a type of general collision and is an institution specific to law of inheritance. Although its resource is mostly from the case laws of Supreme Court and scientific opinions, its basic ground is formed by Decision of Joint Chambers of Supreme Court dated 1.4.1974 and no 1974/1-2. In the collision by legator, the devisor agrees on disposition of a property to the counter party of the agreement however nature of the agreement is changed. Whereas real purpose of the devisor is a donation, in general this is concealed with a caring agreement until sale or death. This paper is about the conditions of nullity of dispositions made by the legator with the purpose of hiding properties from inheritors.

Legator, Inheritor, Disposition, Collusion, Title Deed Nullity, Registration.

I. Genel Olarak Muvazaa

Sözleşme özgürlüğü ilkesi TBK’nın 26’ncı maddesinde düzenlenmiş olup, düzenlemeye göre hukukumuzda sözleşme özgürlüğü ilkesi geçerlidir. Yani, Kanundaki bir takım sınırlamalar hariç, kişiler, özel hukuk alanında özel ve tüzel kişilerle olan ilişkilerini var olan hukuk düzeni içinde kalmak koşuluyla diledikleri gibi düzenlemek, diledikleri konuda diledikleri ile diledikleri tipte sözleşme yapmak hakkına ve özgürlüğüne sahiptirler. Taraflar bu özgürlüğü kullanırken, TBK’nın 27’nci maddesinde yer alan kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmamasına, konusu imkânsız sözleşme yapmamaya dikkat etmelidirler. Çünkü bu nedenler kesin hükümsüzlük (butlan)1 nedenleridir. Ayrıca ayırtım gücü, şekil koşulları ve muvazaa da butlan sebeplerindendir.

Muvazaa (danışıklı iş), vaz kökünden türetilmiş bir kelime olup, gerçeğe uygun olmayan hareket ve işlemlerde bulunmak anlamına gelir. Sözleşme hukukunda muvazaa, üçüncü kişileri yanıltmak, aldatmak amacı ile tarafların kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır. İki tarafın iradesiyle beyanları arasında istenerek yaratılan bir uygunsuzluk halidir. Oysa kural olarak irade bildiriminde irade ile beyanın birbirleri ile uyumlu olmaları gerekir. Çünkü sözleşme sözleşenlerin karşılıklı ve birbirlerine uygun iradelerinin birleşmesi ile olur.

Muvazaada, taraflar aralarında bir muvazaa anlaşması yaparlar. Bu anlaşma ile taraflar, muvazaalı işlemin üçüncü kişilere karşı göstermelik bir sözleşme olduğu, kendi aralarında geçerli olmadığı konusunda anlaşırlar. Muvazaadan söz edebilmek için irade ile beyan arasındaki uygunsuzluğun kasti olarak yaratılması gerekir. Böylece, yaptıkları hukuki işlemin niteliği ile ilgili olarak üçüncü kişileri yanıltma konusunda işbirliği yapmış olurlar.

Muvazaa genel olarak sözleşmelerde söz konusu olur. Ayrıca, varması gerekli tek taraflı irade beyanıyla meydana gelen hukuki işlemlerde de söz konusu olabilir. Buna rağmen vasiyetname, vakıf kurma, ilan suretiyle vaat gibi ulaşması gerekli olmayan irade beyanına dayanan bir taraflı hukuki işlemlerde muvazaa olmaz. Yine resmi memurun, sadece sözleşmeye resmilik kazandırdığı sözleşmelerde muvazaa mümkün iken, resmi memurun sözleşmeye iradesini kattığı sözleşmelerde muvazaa mümkün değildir.

Muvazaalı olan işlem bu işlem olup, taraflar bu işlemle üçüncü kişileri aldatmak, onlara kendi gerçek iradelerine uygun olmayan bir hususu varmış gibi göstermek isterler. İrade ile beyan arasındaki bu uyumsuzluk, irade bozuklukları gibi durumlara dayanan ve bu nedenle istenmeyerek oluşan bir durum olmayıp, taraflarca kasten, yani bilerek ve isteyerek meydana getirilen bir uyumsuzluktur. Bu uyumsuzluk şu şekilde meydana gelir; taraflar görünüşte bir sözleşme yaparak gerçek iradelerini ve amaçlarını gizlerler. Yargıtay içtihatları ve doktrindeki genel kabule göre, işlem kuran tarafların beyanları gerçek iradelerine uymadığı için görünüşteki işlem geçersizdir. Görünüşteki işlemin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunun üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği istisnai durumlar; yazılı borç ikrarı, tapu kütüğüne güvenin korunması ve dürüstlük kuralıdır.

Tarafların, görünüşteki işlemi sırf üçüncü kişileri aldatmak için yaptıklarına ve kendi aralarında hüküm ifade etmeyeceğine dair yaptıkları anlaşmaya denir. Muvazaa anlaşması, herhangi bir şekil koşuluna bağlı olmayıp, yazılı ya da sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Hatta görünüşteki sözleşme şekle tabi bir sözleşme olsa bile, muvazaa sözleşmesi bir şekil kuralına tabi değildir. Görünüşteki sözleşmenin şekle bağlı olması halinde muvazaanın, ancak yazılı delil ile ispatlanabileceğine ilişkin kural, muvazaa sözleşmesinin şekli ile ilgili olmayıp, yalnız ispata ilişkindir. Çünkü görünüşteki sözleşme yazılı ise, aksi HMK’nın 201’inci maddesi gereği, ancak yazılı bir belge ile ispatlanabilir. Tarafın kabulü veya ikrarı ve yemin delili ile de ispatlanabileceği unutulmamalıdır. Muvazaa anlaşması, görünüşteki işlemin tamamını konu ediniyorsa “tam muvazaa”, bir kısmını konu ediniyorsa “kısmi muvazaa” söz konusu olur.