Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bıçak Parasının İrtikâp, Rüşvet ve Görevi Kötüye Kullanma Suçları Açısından Değerlendirilmesi

Ufuk ÜNLÜ

Sağlık hakkının bireyler tarafından kullanılmasına engel teşkil eden ve sağlık personelinin hasta veya hasta yakınından menfaat temin etmesi olarak bilinen bıçak parası, Türk Ceza Kanunu açısından yaptırım uygulanması gereken bir eylemdir. Yargıtay’ın uzun yıllar boyu verdiği kararlar incelendiğinde, bu eyleme karşılık gelen ceza ve bu cezaya uygulanacak yaptırımın farklılık arz ettiği görülmektedir. Bu nedenle, bıçak parasının irtikâp, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçları açısından değerlendirmesi ve hukukun temel prensipleri ile hayatın olağan gerekleri açısından yapılması gereken düzenlemelerin neler olabileceği düşüncesiyle bu çalışma kaleme alınmıştır. Çalışmamızda, söz konusu eylemin irtikâp, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçları ile ilgili yargı kararları açısından değerlendirmesi yapılarak konuyla ilgili istatistiki bilgiler verilecek ve özel hastanede çalışan doktorun aynı fiili işlemesi halinde bu durumun cezai yaptırım gerektirip gerektirmeyeceği yahut hangi suça vücut vereceği sorularına cevap aranacaktır.

Bıçak Parası, İrtikâp, Rüşve, Görevi Kötüye Kullanma.

I. GİRİŞ

Bireylerin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmeyi isteme hakkı olarak tanımlanan “sağlık hakkı”, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin1 25’inci maddesinde “her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dâhil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır” düzenlemesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler” hükmü ile ulusal ve uluslar arası belgelere konu olmuş sosyal bir haktır.

01.02.1999 tarihinde yayımlanan Hekimlik Mesleği Etik Kurallarının 24’üncü maddesinde hekimin hasta üzerindeki etkisini tıbbi amaçlar dışında kullanamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca 29’uncu maddede hastanın ücret konusunda önceden hekimden bilgi alabileceği ve “Gereksiz harcama yaptırma yasağı” başlıklı 30’uncu maddede hekimin, hastasının parasal durumu ne olursa olsun, kesin zorunluluk olmadıkça pahalı ilaçlar ve yöntemler öneremeyeceği, hastaya gereksiz harcamalar yaptıramayacağı ve yararı olmayacağını bildiği bir tedaviyi veremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Böylelikle hastaların sağlık hakkından yararlanması ve bu haktan yararlanırken önceden belirlenmiş ücretler dışında herhangi bir ödeme yapılmaması hususları etik ilkeler arasında sayılmıştır.

Sağlık hakkının korunamaması veya başka bir ifadeyle bireylerin elinden alınmasının en temel örneklerinden birisi halk arasında “bıçak parası” olarak ifade edilen hadisedir. Niteliği itibariyle ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahip olan insan sağlığını, bir anlamda tehdit eden bıçak parası hususu, Türk Ceza Kanunu (TCK) açısından cezai yaptırım gerektiren bir eylem kapsamındadır. Doktorun hastasından menfaat elde etme yöntemlerinden biri olan bıçak parası, haksız bir kazanç olarak bilinse de, birtakım çevreler tarafından normal ve olağan bir davranış olarak görülmektedir. Etik dışı olan bu davranışın, çalışmamızın kapsamı dışında olsa da, öncelikli olarak yasal düzenlemelerden ziyade, zihinlerdeki olumsuzluğunu canlandırmak gerekmektedir.