Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

1982 Anayasası ve 6216 Sayılı Kanun Işığında 
Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuru Kararlarının 
Bağlayıcılığı: Bir Örnek Karar İncelemesi

Binding of Decisions of the Constitutional Court on Individual Applications in the Light of the 1982 Constitution and the Law No. 6216: A Case Study

Berkan HAMDEMİR

Çalışmanın konusu, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruların esastan incelenmesi neticesinde verdiği kararların niteliğidir. Bu çerçevede hem 1982 Anayasası hem 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’daki düzenlemeler hem de bu hususa ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu ilk kararı, inceleme konusu yapılmıştır.

Çalışmanın amacı, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruların esasına ilişkin verdiği kararların mahkemeler dahil herkes için bağlayıcı olduğunu ortaya koymaktır.

Çalışma, betimsel analiz ve örnek karar incelemesi yöntemiyle ele alınmıştır.

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru, Anayasa Mahkemesi Kararı, Bağlayıcılık, Derece Mahkemesi, Uyma Zorunluluğu.

The subject of the work is the nature of the decisions of the Constitutional Court as a result of on the merit judgement of individual applications. In this framework, both the 1982 Constitution and the Law on the Establishment and Judgment Procedures of the Constitutional Court No. 6216 and the first decision of the Constitutional Court on this issue were examined.

The aim of the work is to show that the decisions of the Constitutional Court on the merits of the individual applications are binding for everyone including the courts.

In the study, descriptive analysis and case study analysis were used.

The Individual Application to the Constitutional Court, The Constitutional Court Decision, Binding, Instance Court, Obligation to Obey.

Giriş

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru kurumunun Türk hukukuna dahli, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylamasında kabul edilerek yürürlüğe giren 7.5.2010 tarih ve 5892 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 18. maddesi ile Anayasa’nın 148. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde gerçekleşmiştir.

5892 sayılı Kanun’un gerekçesinden, Türkiye’de, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun kabul edilmesindeki temel amacın, temel hak ve özgürlük ihlallerinin iç hukukta ortadan kaldırılması ve buna bağlı olarak Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruların sayısının azaltılmasının olduğu anlaşılmaktadır1 . Kurumun kabul edilmesinde, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2004(6) sayılı tavsiye kararının da2 etkili olduğunu unutmamak gerekir3 . Tabi gerekçe ne olursa olsun kurumun kendisinden beklenen esas işlev, temel hak ve özgürlüklere iç hukukta, ikincil nitelikte etkili bir koruma sağlamasıdır.

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM’ye) bireysel başvuru yapmadan evvel tüketilmesi gereken etkili bir iç hukuk yoludur. Bu da kararlarının bağlayıcı olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim hem Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası’nda (m. 153) hem de 6212 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da (m. 66) Anayasa Mahkemesi kararlarının, yasama yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını ve tüm gerçek ve tüzel kişileri bağladığı açıkça ifade edilmektedir. Zaten nihai ve bağlayıcı karar verilemeyen bir başvuru yolunun, etkili olmasından bahsedilemez. Nitekim AİHM de Hasan Uzun/Türkiye kararında Anayasa’nın 153/6 maddesi gereği Anayasa Mahkemesi kararlarının herkes için bağlayıcı olmasından dolayı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun, kendisine başvuru yapılmadan önce tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olduğunu kabul etmektedir (Şahin Alpay, 67)

Bu çalışmanın konusu, 1982 Anayasası ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’daki düzenlemeler ışığında, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru neticesinde verilen kararların niteliğini ortaya koyarak, ihlalin bir mahkeme kararından kaynaklanması durumunda Anayasa Mahkemesi’nin tespit etmiş olduğu ihlal kararının gereğinin derece mahkemesi tarafından yerine getirilmek zorunda olduğunu ortaya koymaktır. Bu tespit yapılırken mevzuattaki düzenlemelerin yanısıra Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili olarak vermiş olduğu bir örnek kararı da incelenecektir. İncelenen karar sadece Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruları inceleme yetkisinin kapsamı ve kararlarının bağlayıcılığı açısından değerlendirilecek olup, kararın esasına ilişkin değerlendirme çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur.

Bu konunun seçilmesinin sebebi, Türkiye’de, bireysel başvuru kurumunun uygulanmaya başladığı tarihten beri ilk defa bir ilk derece mahkemesinin, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru neticesinde vermiş olduğu ihlal kararına karşı direnmesi ve bu direnim karşısında, yargı organlarının, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararlarına uyma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı ekseninde bir tartışmanın yaşanmış olmasıdır. Dolayısı ile çalışma yaşanan tartışmalara ışık tutma amacını gütmektedir.

Derece mahkemelerinin bireysel başvuru kararlarına uymayabileceği yönünde bir kabul gerçekleşir ve yaygınlaşırsa bu, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu etkili bir iç hukuk yolu olmaktan çıkaracak ve böylelikle bu başvuru yolu tüketilmeden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapılabilecektir. Bu da kurumun kabul edilme amacına ulaşmasına imkân bırakmayacağı gibi hak öznelerinin, temel hak ve özgürlüklere etkili bir koruma sağlayan iç hukuktaki bu başvuru yolundan mahrum kalması sonucunu da doğuracaktır. Aksi yöndeki tespit, bireysel başvurunun iç hukukta etkili bir başvuru yolu olduğunun ortaya konulması anlamına gelmektedir. Çalışma bu nedenle önemlidir.

Çalışmada betimsel analiz ve örnek olay incelemesi yöntemi kullanılmıştır.

I. Anayasa Mahkemesi ve Kararlarının Hukuki Niteliği

Anayasa yargısı, anayasanın üstünlüğünü ve bağlayıcılığını temin ederek anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlükleri korumak için kanunların anayasaya uygunluğunun denetimidir4 . Bu hukuk devletinin bir gereğidir5 . Türkiye’de, bu denetimi yapmakla görevli kılınmış olan mahkeme de Anayasa Mahkemesidir.

Anayasa Mahkemesi, Türk hukuk sistemine ilk defa 1961 Anayasası ile girmiş (m.145) ve 1982 Anayasası’nda da varlığını korumuştur (m. 146). 1982 Anayasası’na göre Anayasa Mahkemesi on beş üyeden oluşmaktadır. (Any. m. 146/1). Bu üyelerden üç tanesi TBMM tarafından (m. 146/2), on iki tanesi de dördü doğrudan, sekizi de önerilen adaylar arasından olmak üzere, Cumhurbaşkanınca seçilmektedir (m. 146/3).

Anayasa Mahkemesi’nin soyut ve somut norm denetimi yapmak (Any., m. 148/1; 152/1), Yüce Divan sıfatıyla bazı üst düzey kamu görevlilerini yargılamak, siyasi partilerin kapatılması istemiyle açılan davalara bakmak (Any., m. 69/4) ve mali denetimini yapmak (Any., m. 69/3), Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) üyelerinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ve üyeliklerinin düşmesine ilişkin TBMM kararlarının iptali istemlerini karara bağlamak (Any., m. 85), kendi üyeleri arasından Anayasa Mahkemesi Başkanını, Başkanvekillerini seçmek (Any., m. 146/6), Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanını ve Başkanvekilini seçmek (Any., m. 158/2, 6216 sayılı Kanun, m. 3/1/g) ve Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruları incelemek (Any., m. 148/3) görevleri vardır.

Anayasa Mahkemesi görevlerini yerine getirebilmek için Başkanlık, Genel Kurul, Bölümler, Komisyonlar, Genel Sekreterlik ve idari birimler şeklinde teşkilatlanmıştır (6216 sayılı Kanun, m. 20/1). Mahkemenin 6771 sayılı Kanunla üye sayısının on beşe düşmesinden dolayı bölümler, her biri bir başkanvekilinin başkanlığında altı üyeden oluşmaktadır. Bölümlerin her birine bağlı olarak görev yapan her biri iki üyeden oluşan 3’er de Komisyon bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, siyasî partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara; Bölümler, bireysel başvurulara (Any., m. 149/2); Komisyonlar ise bireysel başvuruların kabul edilebilirlik koşullarına (Any., m. 149/1; İçtüzük, m. 32/1) ilişkin kararları vermekle görevlidirler. Başka bir ifade ile siyasî partilere ilişkin dava ve başvurular, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalar Genel Kurul tarafından; bireysel başvurular ise Bölümler tarafından karara bağlanır (m. 149/2). Ancak 05.03.2014 Tarih ve 28932 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük”ün 3. maddesi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 25/1/d. maddesinde değişiklik yapılmış; Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na, “Bölümlerce Genel Kurula sevk edilen konuları karara bağlamak” görevi de verilmiştir.

Anayasa’nın 138/4 maddesine göre; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Anayasa’nın 138/4 maddesi genel olarak yargı kararlarının bağlayıcılığını düzenler iken Anayasa’nın 153/6 maddesinde ise özel olarak Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı düzenlenmiştir. Buna göre; “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” (Any., m. 153/6) Aynı husus 6216 sayılı Kanun’un 66/1 maddesinde de şu şekilde ifade edilmiştir: “Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar”. Burada bahsedilen mahkemenin Anayasa Mahkemesi olduğunun altını çizmek gerekir. Bütün bu düzenlemelerden anlaşıldığı üzere, Anayasa Mahkemesi kararları, herkes için bağlayıcı, kesin hüküm niteliğinde kararlardır.

Kararların kesinliği, şekli ve maddi anlamda bir kesinliği ifade eder. Şekli anlamda kesin hüküm, verilen bir karara karşı olağan kanun yoluna (itiraz, istinaf, temyiz vs.) başvuru imkânının kalmamış olmasıdır6 . Bu bağlamda, bir mahkeme kararına karşı kanun yolu hiç öngörülmemişse veya kanun yolu öngörülmekle beraber öngörülen kanun yolu süresi içinde tüketilmemişse ya da tüketilerek nihai karar elde edilmişse o mahkeme kararı şekli anlamda kesin hüküm niteliğindedir7 . Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı iç hukukta bir kanun yolu (başka bir mahkemeye başvurma imkânı) öngörülmediği için Anayasa Mahkemesi kararları şekli anlamda kesin hüküm niteliğinde kararlardır. Anayasa Mahkemesi’nin sadece Yüce Divan sıfatıyla vermiş olduğu kararlarına karşı, yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar da kesindir (Any., m. 148/son).

Maddi anlamda kesinlik ise yargısal kararlara, kanun tarafından tanınmış hakikattir. Maddi anlamda kesinlik, aynı taraflar arasında, aynı dava konusu hakkında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaması olarak tarif edilebilir8 . Böylece taraflar arasındaki hukuki ilişki, bütün bir gelecek için kesin olarak son bulmuş olmaktadır. Buradaki amaç, hukuk güvenliğini ve hukuki istikrarı sağlamak ve mahkemelerin aynı konularla sürekli olarak meşgul olmasının önüne geçmektir9 .

Anayasa Mahkemesi’nin soyut ya da somut norm denetimi sonunda verdiği iptal kararları, normu yürürlükten kaldırmasından dolayı herkes için bağlayıcı yani erga omnes etki doğuran kararlardır. Keza iptal başvurularının reddi kararları da aynı etkiyi haizdir. Bunun dışında başta bireysel başvuru kararları olmak üzere diğer bütün kararları sadece başvurucu ve ilgilileri bağlar. Diğer bir ifadeyle soyut ve somut norm denetimi dışında verilen kararlar, olayla sınırlı, yalnız tarafları bağlayıcı (inter partes) nitelikte kararlardır.

Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı, yalnızca hüküm fıkrası için geçerli olmayıp gerekçeler için de geçerlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi bir kararında: “Başta Yasama Organı olmak üzere tüm organlar kararların yalnız sonuçları ile değil, bir bütünlük içinde gerekçeler ile de bağlıdır”10 demektedir.