Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Hukuku’nda Bilinci Açık Hastanın Tedaviyi Ret Hakkının Tıp Hukuku ve Etiği Açısından İncelenmesi ve Tıp Etiği

Tedaviyi ret hakkı bireyin kendisine gerçekleştirilebilecek tıbbi uygulamalar konusunda bilgilendirildikten sonra bu uygulamaları ret edebilmesini içerir. Bu hak, bireyin yaşamı ve beklentileri konusunda karar alabilmesi açısından önemlidir. Ancak tedaviyi ret hakkının kullanılmasının hastanın ölümü ile sonuçlanacağı durumlarda tedaviyi ret hakkının sınırları ile ilgili tıp etiği ve hukukunda yoğun tartışmalar bulunmaktadır. Makalemizde Türk hukukunda yer alan, tedavinin reddine ilişkin hükümler tıp etiği ve hukuku açısından incelenmiş ve bu hükümlerin tedaviyi ret hakkına etkileri tartışılmıştır. Kişinin tedavinin reddi konusunda karar veremeyecek durumda olduğu durumlar çerçeve dışında bırakılmıştır. 

Tıp Hukuku, Tıp Etiği, Tedaviyi Ret Hakkı, Aydınlatılmış Onam, Kişisel Haklar.

The right to refuse treatment involves the choice of refusing treatment after being informed about the recommended medical interventions. This right is significant in that it enables the individual to make his decisions based on his life and his expectations. However, there is intense controversy with regard to the limits of the right to refuse treatment in Turkey in the fields of medical ethics and medical law. In this article, the provisions of Turkish law concerning the right to refuse treatment are examined and the effects of these provisions on this right are discussed. Situations where the person is not able to decide for herself/himself have been excluded from the discussion. 

Medical Law, Medical Ethics, Right to Refuse Treatment, Inform Consent, Individual Rights.

I. TEDAVİYİ RET HAKKI VE TÜRK HUKUKU

Tedaviyi ret hakkı “Karar verme yeterliliği bulunan ve uygun kişi tarafından aydınlatılmış olan kişi tarafından önerilen tedavinin reddedilmesi1 olarak tanımlanır. Bu hak, bireylere onamları olmadan tıbbi uygulamalar gerçekleştirilmemesi (aydınlatılmış onam) ve bireylerin geleceklerini tayin haklarının bir sonucudur. Bu bağlamda aydınlatılmış onam, tıbbi uygulamayı tıp etiğine ve hukukuna uygun hale getiren önemli bir unsurdur2. Uluslararası hasta hakları belgeleri tedaviyi ret hakkına önemle yer vermiştir3. Bireyin tıbbi uygulamaya kısmen ya da tamamen onam vermediği durumlarda tedaviyi ret hakkından söz edilir. Tedaviyi ret hakkının kullanılmasında en önemli koşul hastanın tedavi konusunda karar verebilecek durumda olmasıdır4.

Hastanın tedaviyi ret ettiği, durdurulmasını istediği ya da izin verdiği uygulama sınırlarının dışına çıkıldığı durumlarda, hastanın tedaviyi ret hakkına aykırı davranışlardan söz edilecektir. Bu durumlarda tıbbi müdahalenin yasal koşullarının tamamlanmamış olması gibi hukuki sorunlar gündeme gelecektir.

Onamı tıbbi müdahalenin koşulu olarak kabul eden Türk hukukunda “tedaviyi ret hakkı” ile ilgili yasa düzeyinde sayılabilecek hüküm, Biyoloji ve Tıbbın Uygulaması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesinde (Biyotıp Sözleşmesi5) yer almaktadır. Sözleşmeye göre, sağlık alanındaki uygulamalarda, ilgili kişinin uygulamaya özgürce ve aydınlatılmış şekilde onam vermesi genel kuraldır. Sözleşmede aynı maddede bireyin verdiği onamı her zaman geri alma hakkı da tanınmıştır (m. 5). Türk hukukunda, başta Anayasa olmak üzere, Medeni Yasada (MY) ve Ceza Yasasında (CY) yer alan kişilik haklarını korumaya yönelik hükümler, tıbbi uygulamadan önce onamın alınmasını zorunlu kılmaktadır. Buna ek olarak çeşitli yasal düzenlemelerde tıbbi uygulamalardan önce aydınlatılmış onam alınması ile ilgili hükümler bulunmaktadır6. Tıbbi uygulamaların, gerçekleştirilebilmesi için, onam şartının konmuş olması, hastanın her zaman tıbbi uygulamaları ret edebileceği anlamına da gelecektir. Öğretide, hastanın tıbbi uygulamaları reddedemeyeceği durumların ancak yasayla belirlenmiş haller olabileceğine dikkat çekilmektedir7. Türk hukukunda, aydınlatılmış onamın tıbbi müdahalenin yasalara uygunluk için temel şart olduğu ve bireylerin ancak yasalarda belirlenen hallerde tıbbi uygulamalara zorlanabileceği göz önünde bulundurulduğunda, hastanın tedaviyi reddettiği durumlarda, gerçekleştirilen tıbbi uygulamalar, hukuka uygun olarak kabul edilemez8.